T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

GENEL KURULU

 

Esas No            : 1991/2

Karar No         : 1991/2

Karar Tarihi   : 29.4.1991

 

ÖZET: Bir idarenin sahip olduğu taşınmaza diğer bir kamu tüzel kişi­sinin kanunlarda öngörülen usul ve esaslara uyulmadan kamu hizmeti ama­cıyla el atması halinde açılan elamanın önlenmesi davasının adli yargı ye­rinde çözümlenmesi hk.

 
İLKE KARARI/35

 

KONU: Davacı Türkiye Elektrik Kurumu’nun (TEK), 221 sayılı Ka­nun uya­rınca irtifak hakkına sahip olduğu Ankara Akköprü-Sincan mevkiin­deki 3 ila 7 nolu elektrik direkleri altına isabet eden kısmında, Ankara Büyükşehir Belediyesince önceden bir ihbarda bulunulmadan yol yapımı çalışmalarına girişilmesi sonucu, direkler ve iletkenler altına isabet eden yerde Elektrik Kuvvetli Akım Yönetmeli­ğinde belirtilen 8 m.lik emni­yet mesafesinin 3.5 m.ye düşmüş olduğu, bunun da mal ve can emniyeti açı­sından tehlike arz ettiği ileri sürülerek açılan müdahalenin men’i davasında (dava tahkim yoluyla açılmış ve ihtiyati tedbir alınmıştır.), idari ve adli yargı yerleri arasında çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının uyuşmazlık Mahkeme­sinin Hukuk Bölümünün 11.2.1991 günlü toplantısında görüşülmesi sıra­sında, da­vanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği görüşü çoğunluk kazanmıştır. Oysa Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün 5.7.1989 gün ve 16-17 sayılı olup aynı taraflar arasında doğan ve aynı mevkide bulu­nan 7 ila 11 nolu elektrik direkleri altına isabet eden sahadaki yol çalışmaları nedeniyle müdahalenin men’i ve tazminat istemine ilişkin olarak daha önce açılan davada, ortaya çıkan görev uyuşmazlığının çözümünde çoğunluk gö­rüşüne aykırı olarak, idari yargının görevli olduğuna karar verilmiş bulun­ması nedeniyle, kararlar arasında meydana gelen çe­lişkinin 2247 sayılı Ka­nunun 30. maddesi uyarınca İlke Kararı ile giderilmesine 11.2.1991 gününde karar verilmiştir.

İLGİLİ KARAR: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün 5.7.1989 gün ve 16-17 sayılı kararında:

Dava dosyasına göre davacı lehine tesis edilen irtifak haklarının Me­deni Ka­nun veya diğer hususi hukuk hükümlerine göre tesis edilmiş irtifak hakları olma­dığı; 5.1.1961 günlü, 221 sayılı “Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tara­fından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Ka­nun” ile 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaş­tırma Kanununun 38. maddesine göre “İdari İrtifaklar” kurulduğu; (Bu idari irtifakların kamu hukukuna tabi, kamu idaresinin hüküm ve tasarrufunda bulunan kamu emlakı) olduğu;

Davalı belediyenin de, tamamen kamu hukuku içindeki İmar Kanunu ve di­ğer mevzuatın yüklediği görevler ve yükümlülükler cümlesinden idare ve kamu hukukunun tanıdığı hak ve yetkilerle, plan ve proje yapıp kararlar alarak yol açma işlerine giriştiği ve bu işlerini tamamlamış olduğunun anla­şıldığı;

Olayın, hususi hukuk dışında, idare ve kamu hukuku kurallarına giren, kamu gücüne dayanan, kamu işlem ve eylemlerinden çıkmış uyuşmazlık olması; 29.6.1938 günlü, 3533 sayılı Kanuna göre halledilecek uyuşmazlık­ların ise ancak “Adliye mahkemelerinin vazifesi dahilinde bulunanlara” inhisar etmesi nedeniyle davada 3533 sayılı Kanunun uygulama yerinin bu­lunmadığı;

Belediyenin, Kamulaştırma Kanununun 30. maddesi hükümlerine göre ha­reket etmesi gerekirken bu hükümlere riayet etmeden yapılan işlem ve eylemlerin diğer kamu idarelerinin hüküm ve tasarrufu altındaki idari irti­faklarına vaki müda­hale ve verdiği zararların, kamu hizmetinden doğan hizmet kusuru olduğu kabul edilerek, idari yargı yeri görevli görülmüştür.

İnceleme ve Gerekçe: Türk Milleti adına yargı yetkisini kullanan Uyuşmaz­lık Mahkemesi Genel Kurulu, Yılmaz Aliefendioğlu’nun Başkan­lığında, Hüseyin Örmeci, Kaya Öztekin, Rüştü Altay, Aysel Pekiner, Abdullah Demir, Osman Şim­şek, Adnan Hamzaoğulları, İhsan Özkaya, Osman Kadri Kes­kin, Yavuz T. Özgen, Ersin Eserol ve Dr. Önder Ayhan’ın katılımları ile yaptığı 29.4.1991 günlü toplan­tıda geçici Raportör-Hâkim Ayten Anıl’ın ra­poru ile dosyadaki belgeler ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Danıştay Başsavcısı, Askeri Yargıtay Başsavcısı ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılarının, uyuşmazlığın adli yargı yerinde çözüm­lenmesi gerektiği şeklindeki görüşlerini belirten yazıları okun­duktan; toplantıya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı yerine katılan Savcı İsmet Gökalp, Danıştay Baş­savcısı yerine katılan Savcı M. İlhan Dinç, As­keri Yargıtay Başsavcısı yerine katı­lan Yüksel Özyüksel, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Baş­savcısı yerine katılan Serdar Özgüldür’ün Başsavcı düşünceleri doğrultusundaki sözlü açıklamaları din­lendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Anlaşmazlık, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Türkiye’de elektrik üretim, iletim ve dağıtım amacıyla kurulmuş olan TEK’in irtifak hakkı bulunan sahada, belediyece yol yapımı çalışmaları sırasında iletkenle­rin düşey mesafesinin ve elektrik direklerinin kazı nedeniyle temeline inil­mesinin can ve mal emniyetini ihlal edecek düzeye ulaşmasından doğmuş ve müdahalenin men’i davasına konu olmuştur.

Davacı TEK’in elektrik direkleri altına isabet eden 221 sayılı ve 2942 sa­yılı Kanun hükümleri uyarınca idari irtifak hakkı bulunduğu tartışmasızdır.

İdari irtifak hakları idarenin kamu yararına özel mülkiyete ait taşın­mazlar üzerinde tesis ettiği yükümlülüklerdir. Bu nedenle sözü edilen yerler, kamu emlaki niteliği taşımaktadır.

2942 sayılı Kanunun 30. maddesinde kamu tüzel kişilerinin ve ku­rumlarının sahip oldukları taşınmaz mal, kaynak veya irtifak haklarının di­ğer bir kamu tüzel kişisi veya kurumu tarafından kamulaştırılamayacağı; taşınmaz mala, kaynak veya irtifak hakkına ihtiyacı olan idarenin ödeyeceği bedeli de belirtmek suretiyle mal sahibi idareye yazılı olarak başvuracağı, olumsuz yanıt aldığında konunun Danıştay İdari dairesince incelenerek ke­sin olarak karara bağlanacağı, bedelde anlaşmazlık doğduğu takdirde uyuş­mazlığın 3533 sayılı Kanun hükümlerine gitmeksizin yetkili asliye hukuk mahkemesinde çözümleneceği belirtilmektedir.

Davalı, belediyenin, TEK’in idari irtifak hakkına sahip olduğu alanda yol yapımına girişmeden önce bu maddede öngörülmüş bulunan ve bu uyuşmazlıkta idari nitelikte tek çözüm şekli olan başvuruyu yapmadan başka bir deyişle Kanunda öngörülen usul ve esaslara uygun şekilde tasarrufta bulunmadan, davacı kurumun ayni hakkına vaki müdahalesinin haksız fiil niteliğinde bir elatma olduğunun kabulü gerekmektedir. Hal böyle olunca, bu haksız ve kanunsuz elatmayı; “İdari İşlem” yada “İdari Eylem” sayma olanağı yoktur. Bu müdahalenin, bir kamu hizmetinin ifası nedeniyle yapıl­mış olması; tarafların kamu kurumu olmaları, yapılan işe bir idari eylem niteliğini kazandırmaz.

Olayın, bu nitelikleri Borçlar Kanununun 41. ve müteakip maddele­rinde dü­zenlenmiş bulunan haksız fiilden doğan davalar ile Medeni Kanu­nun 618. ve müte­akip maddelerinde yer alan müdahalenin men’i davaları içinde düşünülmesi gerekir. Bu tür davaların adli yargı düzeninde yer aldığı tartışmasızdır.

Kamu kurumları arasında çıkan anlaşmazlıkta, yasal yollara gidilme­den vaki el atmanın idari eylem niteliğinde olmaması ve müdahalenin men’i (el atmanın önlenmesi) istemine ilişkin davanın adli yargı düzeninde yer alan bir dava türü ol­ması nedenleriyle uyuşmazlığın adli yargı yerinde çözüm­lenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, 11.5.1959 tarih ve E.1958/17, K.1959/15 sayılı Yargıtay Hukuk İçtihadı Birleştirme Kurulunun, kamu kuruluşlarının Kamulaştırma Kanununa uy­gun hareket etmeden kişinin malına el atmasının veya bir zarar vermesinin haksız fiil ve mülkiyet hakkına tecavüz olduğuna ve bu tür da­vaların özel hukuk hükümle­rine göre çözümleneceğine ilişkin ilke kararı da bu yöndedir.

SONUÇ: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, TEK.nun irti­fak hakkı bulunan sahada yasalarda öngörülen usul ve esaslara uyulmadan belediyece yol yapımı çalışmalarına girişilmesi nedeniyle açılan müdahale­nin men’i (el atma­nın önlenmesi) davasında görevli mahkemenin idari yargı olduğu biçimindeki kara­rına karşın, daha sonra aynı tarafların aynı konu ile ilgili diğer bir davada da yetkili mahkemenin, adliye mahkemesi olduğu yönündeki çoğunluğun 11.2.1991 günlü oturumunda gerçekleşmesi üzerine; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nca kamu tüzel kişileri arasında meydana gelen müdahalenin men’i (el atmanın önlen­mesi) davasının görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğuna ve konunun bu doğ­rultuda ilke kararına bağlan­masına, üyelerden Hüseyin Örmeci ve Aysel Pekiner’in karşı oyları ve oy­çokluğuyla 29.4.1991 gününde kesin olarak karar verildi.

 

KARŞI OY YAZISI

Dosyanın incelenmesinden, Türkiye Elektrik Kurumunun irtifak hak­kına sa­hip olduğu ve 154 KW’lık Akköprü-Sincan TM-EN Hattının 3-7 nolu direkleri arasındaki taşınmaz üzerinde Ankara Büyükşehir Belediye Baş­kanlığınca yol ya­pımı çalışmalarına başlanmasının can ve mal emniyeti yö­nünden tehlike yarattığın­dan yol yapımının durdurulması ve müdahalenin önlenmesi istemiyle açılan davada Yenimahalle Asliye 1. Hukuk Mahke­mesinin 29.9.1988 günlü ve 385 sayılı görev yönünden davanın reddine iliş­kin kararı üzerine dosyanın Ankara 5. İdare Mahke­mesine intikal ettirildiği ve 6.3.1989 günlü ve 202 sayılı karar ile de davanın görev yönünden redde­dildiği anlaşılmaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 3622 sayılı Yasa ile de­ğişik 9/1. maddesinde; çözümlenmesi Danıştay’ın İdare ve Vergi Mahke­melerinin görevlerine girdiği halde adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev nokta­sından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabileceği öngörülmesine karşın İdari Yargı yerinde usulüne uygun bir dava açılmadığı ve dosyanın Asliye Hukuk Mah­kemesince gönderilme­sinden sonra idari davaların usulüne göre düzenlenmiş bir dilekçe ile açıl­masına ilişki kurala uyulmaksızın doğrudan doğruya karar verildiği görül­mektedir.

Olayda Belediye, yasalarca tanınan yetkilere ve kamu gücüne dayana­rak plan ve projesine bağlı kalmak suretiyle belde halkının ihtiyaçlarını kar­şılamak amacıyla yol yapım çalışmalarını sürdürürken Türkiye Elektrik Ku­rumunun irtifak hakkına sahip olduğu alanda da yol çalışması yapılmasının tehlikeli olması nedeniyle uyuş­mazlık doğmuştur. Kuşkusuz iki kamu tüzel kişisi arasındaki taşınmaz mala ihti­yaçtan doğan anlaşmazlığın henüz kamu hizmetinin ifasına başlanılmadan Kamu­laştırma Kanununun 30. maddesi uyarınca çözümlenmesi gerekirdi. Ancak bu yola gidilmemesi ve kamu hiz­metinin yapımına devam edilmesi halinde irtifak hakkına sahip olan İdare veya bireyler yönünden zarar doğurmasından dolayı ortaya çıkacak uyuş­mazlıkların idari bir hizmetin ifasından doğduğu, kamu yararı ve hizmet kusuru gibi İdare Hukuku ilkeleri çerçevesinde incelenebileceği açıktır.

Belirtilen nitelikteki uyuşmazlığın Borçlar Kanunu ile Medeni Kanun çerçe­vesinde el atmanın önlenmesi davası ile çözümlenebileceği düşünül­emez. Kamu hizmetini, kamu yararına ve belde halkının gereksinmelerine yönelik bir amaç ile yürütmekle yükümlü olan Belediyenin bu hizmetin yerine getirilmesi esnasında başka bir kamu idaresine veya bireylere zarar vermesi halinde doğacak uyuşmaz­lıkların idari yargı yerlerinde İdare Hukuku kurallarına göre çözümlenebileceğinin kabulü zorunludur. Zira plan ve proje uygulamalarının adli yargıda açılan bir men’i müdahale davası ile engellenmesi olanaksızdır. Konunun adli yargıda ele alınabil­mesi için idari yargı yerlerinde plan ve projenin iptaline yönelik bir davada yü­rüt­menin durdurulması veya iptal kararı verilmesi halinde uygulamaya devam edilmesi halinin ortaya çıkması gerekir. Men’i müdahale davasının sonucu o yö­rede uygula­nacak ve yürür­lükte bulunan plan ve projelerin icrasını engelleyemez.

Esasen idari yargı yerinde yukarıda anılan yasa hükümleriyle öngörü­len usulüne uygun bir dava dilekçesi ile dava açılmaması, idare mahkeme­since İdari Yargılama Usulü Yasası hükümleri uyarınca gerekenin yapılma­yarak Asliye Hukuk Hakimliğine verilen “İhtiyati tedbir” dilekçesi üzerine karar verilmesi de uyuşmaz­lığın doğru olarak nitelendirilmesini engelle­mektedir.

Belirtilen nedenlerle Belediyenin kamu hizmetinin yerine getirilme­sinden dolayı verdiği zarar nedeniyle açılacak davaların idare hukuku ilkele­rine göre çö­zümlenmesi gerektiğinden davanın  görülmesinin adli yargı ye­rine ait olduğunun kabulünde isabet bulunmadığı görüşüyle karara karşıyız.

 

Üye                       Üye

Hüseyin Örmeci        Aysel Pekiner