T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO     : 2017 / 779

          KARAR NO : 2017 / 846

          KARAR TR : 25.12.2017

ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini  ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

  

 

K  A  R  A  R

 

Davacı        : I. Sigorta A.Ş.

Vekilleri      : Av. K. D., Av.Y. B.(Vekillikten ayrılmış)

Davalı          : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekilleri      : Av.C. A., Av.H. G.

 

O L A Y     : 1-a)Davacı vekili; müvekkili şirkete sigortalı 69 AL….. plaka sayılı aracın 20.5.2012 tarihinde Gümüşhane-Bayburt Karayolunda seyir halindeyken, yolda oluşan çukurlara düştüğünü, aracın lastiğinin patladığını ve aracın takla attığını; oluşan hasar bedelinin 14.6.2012 tarihinde araç malikine ödendiğini; kazanın, idarenin sorumluluk alanındaki yolda gerekli ve yeterli bakım çalışmasını yapmamasından kaynaklandığını, başvuruya rağmen idarenin ödemede bulunmadığını ifade ederek;  fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla,   11.070,00TL.nin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte rücuen tahsili istemiyle 31.8.2012 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

1-b) Ankara 4. İdare Mahkemesi; 27/09/2012 gün ve E:2012/1352, K:2012/1196 sayı ile, dava dosyasının yetkili Trabzon İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

1-c) TRABZON İDARE MAHKEMESİ; 4.12.2012 gün ve E:2012/1324, K:2012/1374 sayı ile, “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 'Karayolları Genel Müdürlüğünün Görev ve Yetkileri' başlıklı 7. maddesinin (a) bendinde "Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,", (f) bendinde "Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak, (Ek ibare: 25/06/2010-6001 S.K./34.mad.) veya aldırmak," hükümleri yer almaktadır.

11.01.2011 gün ve 6099 sayılı Kanunun 14. Maddesi ile değişik 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun "Görevli ve Yetkili Mahkeme" başlıklı 110. maddesinde, işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği, zarar görenin kamu görevlisi olmasının bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemeyeceği, hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı, motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davaların sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabileceği hüküm altına alınmıştır. (…)

Yukarıda anılan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nda yapılan değişiklikle, bu kanundan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği hüküm altına alınmıştır.

Bu durumda,  2918 sayılı Kanunda davalı idareye yüklenen sorumluluktan (bakım ve onarım yükümlülüğü) kaynaklandığı anlaşılan işbu davanın görüm ve çözümü adli yargının görev alanına girdiğinden davanın görev yönünden reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 14/6. ve 15/1-a. madde hükümleri uyarınca davanın görev yönünden reddine…” karar vermiş, davacı karara itiraz etmiştir.

1-d) Trabzon Bölge İdare Mahkemesi; 12.3.2013 gün ve E:2013/159, K:2013/153 sayı ile, davacı itirazının kısmen reddine, kısmen kabulüne, Trabzon İdare Mahkemesince verilen 04/12/2012 gün ve E:2012/1324, K:2012/1374 sayılı kararın; görev ret yolundaki sonucunun onanmasına, yargılama giderlerine ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına karar vermiş; kararın düzeltilmesi istemi, Trabzon Bölge İdare Mahkemesince, 30.5.2013 gün ve E:2013/347, K:2013/338 sayı ile reddedilmiştir.

1-e) Trabzon İdare Mahkemesi,  3.6.2013 gün ve E:2013/672, K:2013/678 sayı ile,  Bölge İdare Mahkemesi kararlarının kesin olduğu hükmü uyarınca, 2577 sayılı Yasa'nın 31 maddesinin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Yasa'nın 331 maddesi uyarınca, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına, görevsizlik kararı sonrası davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş olması halinde talep üzerine dosya üzerinden yargılama giderleri hakkında karar verileceği hususunun taraflara bildirilmesine…” karar vermiş, bu karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.

2-a) Davacı vekili bu kez, aynı istemle 10.6.2013 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

2-b) Gümüşhane Asliye Hukuk Mahkemesi; 26.11.2014 gün ve E:2013/207, K:2014/483 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek, davanın kabulüne karar vermiş, bu karar temyiz edilmiştir.

2-c)Yargıtay 17.Hukuk Dairesi; 21/01/2016 gün ve E:2015/7771, K:2016/735 sayı ile; uyuşmazlığın idari yargının görevine girdiğinden bahisle mahkeme kararını bozmuş, Mahkemece 2247 sayılı Yasanın 19.maddesi kapsamında Uyuşmazlık Mahkemesine başvurması gerektiğine hükmetmiştir.

2-d) GÜMÜŞHANE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 5.4.2017 gün ve E:2016/365, K:2017/218 sayı ile, “(…) Mahkememizden verilen 26/11/2014 tarih ve 2013/207 Esas 2014/483 sayılı kararı taraflarca temyiz edilmiş olup Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 21/01/2016 tarih ve 2015/7771 Esas 2016/735 Karar sayılı ilamı ile bozularak gelmiş mahkememizin 2016/365 Esas sırasına kaydı yapılarak yargılamaya devam olunmuş, 13/07/2016 tarihli duruşmada usul ve yasaya uygun Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda Trabzon İdare Mahkemesinin 2012/1324 esas 2012/1374 karar sayılı dava dosyasının mahkememiz dosyası arasına celbedildiği anlaşılmıştır.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 21/01/2016 tarih ve 2015/7771 Esas 2016/735 Karar sayılı bozma ilamı ile tüm dosya kapsamı bir bütün halinde değerlendirildiğinde; Davacının davası trafik kazasından kaynaklanan hizmet kusuruna dayanılarak, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan rücuen tazminat istemine ilişkin olup Tam Yargı Davası mahiyetindedir. Dava dilekçesinde belirtilen davanın meydana geldiği yolda gerekli bakım ve onarım çalışmalarının yapılmamış olması idarenin Hizmet Kusuru'na ilişkindir. 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanun'un 85 ve devamı maddelerinde araç işletenin hukuki sorumluluğu düzenlenmiş olup, İdarenin kusurundan kaynaklanan sorumluluğu bu yasa kapsamı dışında tutulmuştur. Bu sebeple verilen görevsizlik kararında belirtilen 2918 sayılı yasanın 110. maddesinin işbu davada uygulanma imkanı bulunmamakta olup 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu'nun 2. maddesine göre davanın Tam Yargı davası olarak İdari Yargıda görülmesi gerekmektedir. 2247 Sayılı Uyuşmazlık, Mahkemesinin kuruluş ve işleyişi hakkında Kanunun 19. maddesinde, "Adli, İdari, Askeri Yargı Mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii, davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler" hükmü gereğince dosyanın yargı yolu uyuşmazlığının çözümü için Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM/ Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Mahkememizin yargı yolu açısından GÖREVSİZLİĞİNE,

2-Mahkememizin işbu dava dosyasındaki yargılamanın DURDURULARAK, dosyanın 2247 Sayılı Yasanın 19/1 maddesi gereğince Yargı Yolu Uyuşmazlığının çözümlenmesi açısından Uyuşmazlık Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

Dair; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleştikten sonra,  dava dosyası Mahkemece 28.11.2017 gün ve E:2016/365 sayılı üst yazıyla Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Birgül KURT’un katılımlarıyla yapılan 25.12.2017 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1- 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

  Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

  2- 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki,  başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerinin, Yargıtay’ın bozma kararına uyarak görevsiz olduğunu hükme bağlamasına karşın, bozma kararının ve 2247 sayılı Yasanın 19. maddesinin aksine, karar numarası alarak, durdurma ve gönderme yönünde hüküm kurduğu, sonuçta da kararın kesinleşmesinden sonra dosyayı Uyuşmazlık Mahkemesine gönderdiği anlaşılmıştır.

Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de, davanın taraflarınca başvuruda bulunulmadığı gözetilerek, Gümüşhane Asliye Hukuk Mahkemesi’nce re’sen yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 19.  maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacağından ve adı geçen Mahkemece idari yargı dosyası da gönderilmiş olup, usule ilişkin başkaca bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

 

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın idari yargının davada görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda seyir halindeyken meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu hasara uğrayan sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini karşılayan sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyalarının incelenmesinden; davacı şirket tarafından sigortalı 69 AL 043 plaka sayılı aracın 20.5.2012 tarihinde Gümüşhane-Bayburt Karayolunda seyir halindeyken, yolda oluşan çukurlara düştüğü,  aracın lastiğinin patladığı,  aracın takla attığı; hasar bedelinin 14.6.2012 tarihinde araç malikine ödendiği; kazanın, idarenin sorumluluk alanındaki yolda gerekli ve yeterli bakım çalışmasını yapmamasından kaynaklandığı iddia edilerek, hasar bedeli olan  11.070,00TL.nin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte rücuen tahsili istemiyle   dava açıldığı anlaşılmıştır.  

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Gümüşhane Asliye Hukuk Mahkemesinin başvurusunun reddi ile, aynı Mahkemece ayrıca verilen 5.4.2017 gün ve E:2016/365, K:2017/218 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Gümüşhane Asliye Hukuk Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN REDDİ ile, aynı Mahkemece ayrıca verilen 5.4.2017 gün ve E:2016/365, K:2017/218 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ  KALDIRILMASINA, 25.12.2017 gününde Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Mehmet

AKSU

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

 

Üye

Birgül

KURT

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                        KARŞI OY

 

3.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 25.12.2017 

 

 

                                                               

                                                                 ÜYE

                                                               Süleyman Hilmi AYDIN