T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS      NO : 2017/618

          KARAR  NO : 2017/695

          KARAR  TR  : 27.11.2017           

ÖZET: Araç ile seyir halinde iken davalı idarenin açmış olduğu kanala düşen davacının uğradığını ileri sürdüğü zararın tazmini istemiyle fazlaya dair hakları saklı tutularak açtığı davada, davacı lehine verilen kararın idari yargı yerinde kesinleştiğinden bahisle kesinleşen alacak dışında kalan bakiye alacağın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsili istemiyle açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk. 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

 

Davacı             : G.Ç.

            Vekili               : Av. H.S.

Davalı             : Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av. D.Ç.

 

             

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; mülkiyeti müvekkiline ait 27 AY 804 plakalı araçla Hatay İli istikametinden Gaziantep İli istikametine seyir halinde iken Gaziantep Valiliği İl Özel İdaresine bağlı köy hizmetleri tarafından yapılmakta olan yol çalışması nedeniyle açılan hendekte yapılan kanal çalışmasının kapatılmamış olması ve hendek civarında yeterli uyarı işaretlerinin olmaması nedeniyle çukura düştüğünü, bu nedenle maddi ve yaramalı trafik kazası geçirdiğini; söz konusu kaza sonucunda Gaziantep 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/163 Değişik İş sayılı dosyasıyla araç hasar bedelinin 6.500,00 TL belirlendiğini; hasarın tazmini için 30.10.2009 tarihinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla idari yargı yerinde dava açıldığını; Gaziantep 1. İdare Mahkemesinin 2011/1307 esas 2014/1125 sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verildiğini; kusur durumuna göre Mahkemece 1.625,00 TL lik kısmın karara bağlandığını ve bu kararın temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçerek kesinleştiğini ileri sürerek,  bakiye 3.250,00 TL alacağın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle  26.6.2015 tarihinde idari yargı yerinde ek dava açmıştır.

GAZİANTEP 1. İDARE MAHKEMESİ : 8.7.2015 gün ve E:2015/609, K:2015/697 sayı ile, Adli Yargı Mahkemeleri tarafından, 2918 sayılı Yasanın 110. maddesinin iptali istemiyle itiraz yoluna başvurulması üzerine, Anayasa Mahkemesinin 26.12.2013 tarih ve E:2013/68, K:2013/165 sayılı kararında, aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesini hızlandırdığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bu bağlamda, söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu gerekçesiyle itirazın reddine karar verildiğinin görüldüğü gerekçesiyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-(a) maddesi hükmü uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

GAZİANTEP 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 24.3.2017 gün ve E:2015/675, K:2017/105 sayı ile, Yargıtay içtahatları gereği de nazara alınarak,bu görevin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinin hizmet kusuru niteliğinde olduğu, idarenin işlemi ya da eylemi nedeni ile doğan zararlardan dolayı 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 2/1-b maddesi gereğince idareye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekmekle davalı Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı hakkındaki davanın yargı yolu bakımından görevsizliğine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle açılmış olan davada görevli yargı yolunun idari yargı olması sebebiyle mahkemelerinin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili idari ve adli yargı yerlerince verilmiş olan görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 27.11.2017 günlü toplantısında:

            l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; idari ve adli yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, araç ile seyir halinde iken davalı idarenin açmış olduğu kanala düşen davacının uğradığını ileri sürdüğü zararın tazmini istemiyle fazlaya dair hakları saklı tutularak açtığı davada, davacı lehine verilen kararın idari yargı yerinde kesinleştiğinden bahisle kesinleşen 1.625,00 TL alacak dışında kalan 3.250,00 TL’nin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsili istemiyle açılmıştır.

Gaziantep 1. İdare Mahkemesinin E:2011/1307 sayılı kararında yapılan incelemede, davanın, davacının aracı ile seyir halinde iken davalı idarenin açmış olduğu kanala düşmesi sonucu uğranıldığı ileri sürülen 1.625,00 TL zararın tazmini istemiyle açıldığı, yapılan yargılama sonunda davanın isteme bağlı kalınmak suretiyle kabulüne karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ‘’Kısmi Dava’’ başlıklı 109.maddesinde; ‘’Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.'' hükmü yer almakta olup, bu düzenleme çerçevesinde, talep konusu niteliği itibariyle bölünebiliyor ise kısmi davanın varlığından bahsedilebilecektir.

Alacağın tamamı aynı hukuki ilişkiden doğup, şimdilik sadece bir kesimi dava ediliyorsa kısmi davadan söz etmek gerekecek olup, kısmi dava davacı lehine karara bağlandıktan sonra, alacağın geri kalan kısmı için ek dava açılması söz konusu olacaktır. Somut olayda da davacı tarafından Gaziantep 1. İdare Mahkemesi’nin E:2011/1307 sayılı dosyasında görülmekte olan ilk davada aynı hukuki ilişki ve konudan doğduğu ifade edilen alacağın bir kısmı dava edilmiş, iş bu dava kabul ile neticelendikten sonra ise, Gaziantep 1. İdare Mahkemesi’nin E:2015/609 sayılı dosyasında görülmekte olan ek dava açılmış olmakla, hal böyle iken davacı tarafından ilk etapta açılmış olan Gaziantep 1. İdare Mahkemesi’nin E:2011/1307 dosyasında görülmekte davanın 6100 sayılı Yasa kapsamında kısmi dava mahiyetinde olduğu anlaşılmıştır.

Gaziantep 1. İdare Mahkemesi’nin E:2015/609 sayılı dosyasında görülen dava, yukarıda izahı yapıldığı üzere, daha önceden fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak suretiyle açılıp karara bağlanan alacak miktarının kalan kısmı bakımından bir ek dava mahiyetindedir. Her ne kadar,bu davaların konuları ve tarafları birbirleri ile aynı olsa da, bahse konu ek dava yeni bir dava olup, bu dava için yeniden dava harcı alınması, yeniden taraf teşkili sağlanarak yargılama yapılması, gerekirse yeniden bilirkişi incelemesi yapılıp delillerin yeniden toplanması gerekmekte, dolayısıyla ek davanın ilk aşamasından itibaren, ilk açılan kısmi davadan bağımsız olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu değerlendirmeler ışığında, her ne kadar kısmi dava mahiyetindeki Gaziantep 1. İdare Mahkemesi’nin E:2015/1307 sayılı dava dosyasının yargılaması idari yargı yerinde yapılmış ve burada görülmekte olan davada görev (yargı yolu) itirazı olmaksızın karar verilmiş ise de, hakkında uyuşmazlık çıkartılmış olan ek dava mahiyetindeki Gaziantep 1. İdare Mahkemesi’nin E:2015/609 sayılı dava dosyası bu dosyadan bağımsız ve yeni bir dava dosyası olarak değerlendirilmeli ve dolayısıyla görev itirazına ilişkin olarak çıkartılan olumsuz görev uyuşmazlığının esası incelenmelidir.

Bu kabuller ve değerlendirmeler neticesinde, davanın özü itibariyle davalı idarenin sorumluluk sahasında kalan yolda meydana gelen kaza nedeniyle oluştuğu öne sürülen zararın tazmin edilmesi istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davacının aracıyla seyir halindeyken kaza yaptığı, bu kaza neticesinde oluştuğu önesürülen zararın tazmini talebiyle bakılan bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.  

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Gaziantep 4. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 24.3.2017 gün ve E:2015/675, K:2017/105 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Gaziantep 4. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 24.3.2017 gün ve E:2015/675, K:2017/105 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 27.11.2017 gününde Üye Süleyman Hilmi AYDIN ve Üye Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYLARI ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Mehmet

AKSU

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

 

 

Üye

Turgay Tuncay

VARLI

 

 

 

 

                                                                      KARŞI OY

 

3.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.9.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyoruz. 27.11.2017

 

 

                         ÜYE                                                                          ÜYE                                                    Süleyman Hilmi AYDIN                                         Turgay Tuncay VARLI