T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2020/673

KARAR NO  : 2020/754      

KARAR TR  : 14/12/2020

 

ÖZET: Davacının eşinin tabi olduğu Emekli Sandığından sağlık hizmeti almaya devam edemeyeceğine ilişkin kurum işleminin iptali istemiyleaçılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

K A R A R

 

Davacı                         : S.K.

Vekilleri                    : Av. M.O.E. Av. M.E.

Davalı                       : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

Vekili                         : Av. M.Y.

 

O L A Y                    :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Bağ-Kur emeklisi olan davacının sağlık hizmetlerinden bir dönem emekli sandığına tabi hizmeti bulunan eşi üzerinden yararlandığını, ancak 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun uyarınca sigortalıların her birisinin ancak tabi oldukları sandığın sunduğu sağlık hizmetlerinden yararlanabileceğinden bahisle davacı adına 01.01.2008 tarihinden itibaren sağlık primi ödemediği gerekçesiyle 5.500.53-TL' kişi borcu çıkartıldığını ve bunun borç bitinceye kadar maaşından kesinti yapılmak suretiyle davacıdan tahsili yoluna gidildiğini, müvekkili hakkında kurumun yapmış olduğu kesintiler ile ilgili işlemin yerinde olmadığından iptali ile müvekkilinin eşi nedeniyle sağlık hizmetlerinden yararlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 13. İş Mahkemesi: 30/03/2017 gün, E:2016/138, K:2017/120 sayılı dosyada "davacının maaşından kesinti yapılması ile ilgili kurumun yapmış olduğu işlemin iptaline, davacının kendisinden kesilen aylıkların iadesine ve fazlaya ilişkin isteklerin reddine" karar vermiş, karar istinaf edilmiştir.

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi: 26/09/2017 gün, E:2017/1283, K:2017/1394 sayı ile "...taleplerden biri, başlangıçtan itibaren eşinin üzerinden sağlık yardımından yararlanması gerektiğinin belirlenmesi ve Emekli Sandığından sağlık yardımından yararlanmaya devam etmesine ilişkin olup, 5434 sayılı Kanun kapsamında iştirakçi olan davacının eşi, 5510 sayılı Kanun'un Geçici 4'üncü maddesinde değişiklik getiren 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce mevcut statüde bulunduğundan, davanın idari yargıda görülmesi, bu yönüyle dava tefrik edilerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/1-b maddesine göre dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddi gerektiği, prim alacağına ilişkin diğer talepler yönünden ise İdare Mahkemesinin kararının sonucuna göre değerlendirme yapılması gerektiği" görüşüyle istinaf başvurusu kabul edilmiş ve dosya mahal mahkemesine iade edilmiştir.

Ankara 13. İş Mahkemesi 23/11/2017 tarihli duruşmada; prim alacağına ilişkin dava dosyasının ayrılmasına ve bu talebe ilişkin davanın mahkemenin başka bir esasına kaydınakarar vermiştir.

ANKARA 13. İŞ MAHKEMESİ: 14.03.2018 gün ve E:2017/309, K:2018/126 sayılı dosyada “davada taleplerden biri başlangıçtan itibaren eşinin üzerinden sağlık yardımından davacının yararlanması gerektiğinin belirlenmesi ve Emekli Sandığından Sağlık yardımından yararlanmaya devam etmesine ilişkin olup, 5434 sayılı Kanun kapsamında iştirakçi olan davacının eşi, 5510 sayılı Kanunun geçici 4. Maddesinde değişiklik getiren 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce mevcut statüde bulunduğundan bu durumda bu davanın İdari yargıda görülmesi ve dosyadan tefrik edilerek yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddi gerektiği anlaşılmış, prim alacağına ilişkin taleplerle ilgili olarak da idare mahkemesinin kararının sonucuna göre değerlendirme yapılması gerektiği belirtildiğinden bu durumda, gerekli tefrik işlemi yapılarak prim alacağına ilişkin talepler Mahkememizin 2017/423 esasına kaydı yapılmış, 5434 sayılı kanun kapsamında iştirakçi olan davacının eşinin 5510 sayılı Kanunun geçici 4. maddesinde değişiklik getiren, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce mevcut statüde bulunduğundan, davanın İdari Yargıda görülmesi gerektiği" gerekçesiyle "Davanın HMK nın 114 /1 - b maddesine göre yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle usulden reddine" dair verdiği kararın istinaf edilmeksizin 25/03/2019 tarihi itibarıyla kesinleştiği anlaşılmıştır.

ANKARA 9. İDARE MAHKEMESİ: 15.01.2020 gün ve E:2020/68, K:2020/98 sayılı dosyada “1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu'nun (Bağ - Kur) “Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri” başlıklı mülga 70. maddesinin 1. fıkrasında; “Bu Kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerinde görülür." hükmü yer almakta iken, bu Kanunun anılan hükmünün de yer aldığı bir kısım hükümlerini yürürlükten kaldıran ve Bağ - Kur Sigortalılarına ilişkin getirilen hükümleri 1 Ekim 2008 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun “Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri" başlıklı 101. maddesinde; bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği hükme bağlanmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden; Bağ-Kur emeklisi olan davacının sağlık hizmetlerinden bir dönem emekli sandığına tabi hizmeti bulunan eşi üzerinden yaralandığı, ancak 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun uyarınca sigortalıların her birisinin ancak tabi oldukları sandığın sunduğu sağlık hizmetlerinden yararlanabileceğinden bahisle davacının 01.01.2008 tarihinden itibaren sağlık primi ödemediği gerekçesiyle 5.500.53-TL' kişi borcu çıkartılması ve bunun borç bitinceye kadar maaşından kesinti yapılmak suretiyle davacıdan tahsili yoluna gidilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda dava konusu işlemlerin tesis edilme sebebinin davacının Bağ-Kur'lu olarak yaptığı çalışma ve sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi için sağlık primi ödeyip ödemeyeceğine ilişkin olduğundan 1479 sayılı Kanun'un 70. ve 5510 sayılı Kanun'un 101. maddeleri uyarınca bakılan dava; idari yargı görev alanında olmayıp, davanın görüm ve çözümü adli yargının görev alanına girmektedir.

Açıklanan nedenlerle. 2577 sayılı Kanun’un 15/1 -a maddesi uyarınca davanın görev yönünden reddine" dair verdiği kararın istinaf başvurusunun reddedilmesiyle kesinleştiği anlaşılmıştır.

Davacı vekili Ankara 9. İdare Mahkemesine verdiği dilekçesiyle görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Mahkememize gönderilmesini talep etmiş, dava dosyaları Ankara 9. İdare Mahkemesinin 15.10.2020 tarih ve 2020/68 esas sayılı üst yazısı ile Mahkememize gönderilmiş, başvuru 30.10.2018 tarihinde Mahkememizde kayıt altına alınmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesinin Burhan ÜSTÜN’ün başkanlığında, Üyeler Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 14.12.2020 tarihli toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli ve idari yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının eşinin tabi olduğu Emekli Sandığından sağlık hizmeti almaya devam edemeyeceğine ilişkin kurum işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

Dosya kapsamından; Bağ-Kur emeklisi olan davacının sağlık hizmetlerinden bir dönem Emekli Sandığına tâbi hizmeti bulunan eşi üzerinden yararlandığı, ancak 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun uyarınca sigortalıların her birisinin ancak tabi oldukları sandığın sunduğu sağlık hizmetlerinden yararlanabileceğinden bahisle davacının 01.01.2008 tarihinden itibaren sağlık primi ödemediği gerekçesiyle 5.500.53-TL' kişi borcu çıkartılması ve bunun borç bitinceye kadar maaşından kesinti yapılmak suretiyle davacıdan tahsili yoluna gidilmesi üzerine görev uyuşmazlığına konu davaların açıldığı, adli yargı yerince kişi borcu çıkarılması ve bu sebeple maaşından kesinti yapılması işleminin iptali talebine ilişkin olarak tefrik, Emekli Sandığından sağlık hizmeti almaya devam etmesi talebine ilişkin olarak da görevsizlik kararı verildiği anlaşılmaktadır.

31.05.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dâhil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı ret ile sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir.

Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Davacının 01.10.2008 tarihinden önce Bağ-Kur, eşinin de Emekli Sandığı sigortalısı olduğu nazara alındığında, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan davanın idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin başvurusunun kabulü ile Ankara 9. İdare Mahkemesinin, 15.01.2020 gün, E:2020/68, K:2020/98 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

         

S O N U Ç: Davanın çözümünde İDARİ YARGI yerinin görevli olduğuna, bu nedenle, davacı vekilinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ankara 9. İdare Mahkemesinin, 15.01.2020 gün, E:2020/68, K:2020/98 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 14.12.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Burhan

ÜSTÜN

Üye

Şükrü

BOZER

Üye

Mehmet

AKSU

Üye

Birol

SONER

 

 

 

 

 

Üye

Aydemir

TUNÇ

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

  Ahmet

ARSLAN