T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 344

            KARAR NO : 2016 / 376

            KARAR TR   : 6.6.2016

 

ÖZET: Davacı şirkete kasko sigortası ile sigortalı bulunan araçta; yol sathında gevşek malzeme kullanılması nedeni ile meydana geldiği iddia edilen maddi hasarlı trafik kazası sonucu oluşan hasar sebebiyle araç sahibine ödenen hasar bedelinin olayda kusuru bulunan davalı idareden rücuen tazmini istemi ile açılan davanın, 2918 sayılı Kanun’un 110. Maddesi gereğince, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı             : L.Sigorta A.Ş.

Vekili              : Av.D.Ş.B.

Davalı             : Yalova İl Özel İdaresi

Vekili              : Av.A.C.Ü.

                         .

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirkete kasko sigorta poliçesiyle  dava dışı Ali Dinç adına sigortalı bulunan 77…… plakalı aracın, 19.08.2012 tarihinde Çınarcık Ortaburun Köy Yolu Erzincanlılar Mahallesi mevkiinde yol sathında gevşek malzeme kullanılmasından dolayı virajı alamayarak şarampole devrilip hasara uğradığını, davacı şirket tarafından kaza sonrasında sigortalı araçta meydana gelen hasar tutarı olarak 13.630,00 TL’nin sigortalısına ödendiğini belirterek; 10.222,50 TL’sinin 30.10.2012 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek avans faizi ile birlikte olayda kusuru bulunan davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesi istemi ile adli yargı yerinde dava açmıştır.

Yalova 1.Asliye Hukuk Mahkemesi: 10.06.2014 gün ve 2013/455 Esas, 2014/429 Karar sayılı kararı ile; “…Somut olayda; öncelikle dosyaya sunulan uyuşmazlık mahkemesi kararında da belirtildiği üzere bu davanın adli yargıda görülmesi gerektiğinden ve yukarıda açıklanan hususlara göre davacının bu şekilde talepte bulunması mümkün ve yasaya uygun bulunduğundan işin esasına geçilmiş, buna göre dosyada yer alan kaza tespit tutanağı ile kaza yerinde yapılan keşif sonucu alınan makine mühendisi bilirkişinin raporuna göre, kazada davalı idarenin yol yapım kusuru nedeniyle %75 oranında kusurlu olduğu kanaatine varılmış, belirlenen eksper raporundaki hasar durumu ve diğer masrafların da bilirkişi tarafından olay ve kazaya uygun olduğu tespit edilmiş, buna göre hasar bedelinin sigorta bedeline oranı uyarınca aracın perte ayrılmak suretiyle, sovtaj (hurda) değeri düşüldükten sonra kalan sigorta bedelinin dava dışı sigortalıya ödenmesi dosya ve olaya uygun bulunduğundan, bu durumda ortaya çıkan zararın kusur oranı %75'lik kısmının talep edilen 10.222,50 TL'ye uygun olduğu anlaşıldığından, buna göre davanın aşağıdaki şekilde kabulüne karar verilmiştir.

Temerrüt faizi bakımından, zarar halifıyet ilkesi gereğince haksız eylem hükümleri çerçevesinde talep edildiğinden, buna göre avans faizi değil yasal faize hükmedilmiştir. Faiz başlangıcı olarak da talep gibi ödeme tarihi kabul edilmiştir.” şeklindeki gerekçesi ile davanın kabulüne, perte ayrılan aracın sovtaj değeri düşüldükten sonra kalan kısmın kusur oranına isabet eden 10.222,50 TL tazminat bedelinin ödeme tarihi olan 30/10/2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar vermiş, verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 17.Hukuk Dairesi: 15.10.2014 gün ve 2014/16988 Esas, 2014/13354 Karar sayılı kararı ile özetle; yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Yalova 1.Asliye Hukuk Mahkemesi: Yargıtay bozma ilamına uymak suretiyle verdiği 29.04.2015 gün ve 2015/253 Esas, 2015/322 Karar sayılı kararında; “…Dava; TTK'nın 1472. maddesi kapsamında kasko sigortası sözleşmesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkin olup, dosyaya sunulan Bursa 3. İdare Mahkemesinin 2013/265-525 esas ve karar sayılı kararı ile, bu uyuşmazlığın adli yargının görev alanına girdiği belirtildiği için bu davanın mahkememizde açılmış olması, yine dosyaya sunulan Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 2012/578-2013/179 sayı ve 04/02/2013 tarihli kararına göre de uyuşmazlığın adli yargıda görülmesinin gerektiğinin bildirilmiş olması nedeniyle mahkememizce buna uygun olarak esasa ilişkin karar verilmiştir.

Ancak, Uyuşmazlık Mahkemesince, daha önce oy çokluğu ile verilen yukarıdaki karardan dönülerek, daha sonra verilen ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin bozma ilamına esas teşkil eden kararında ise, bu ilk görüşten dönülmüş, dava konusu olayla ilgili davaların idari yargıda görülmesi gerektiği belirtilmiş olduğundan, mahkememizce de Uyuşmazlık Mahkemesinin bu son kararı yerinde görülmekle, davanın esasen 2577 sayılı İdari Yargılama Usülü Kanunu'nun 2. maddesi kapsamında İdare Mahkemesinde tam yargı davası olarak açılıp görülmesinin gerektiği, buna göre davanın idari yargı yerine adli yargıda açılmak suretiyle yargı yolu bakımından yanlış açıldığı kanaatine varıldığından, bu gerekçeyle reddine” şeklindeki gerekçesi ile davanın yargı yolu yönünden reddine karar vermiş, verilen karar tarafların kararı temyiz etmemesi üzerine 16.06.2015 tarihinde kesinleşmiş, karara bu şekilde şerh edilmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı taleplerle; idari yargı yerinde dava açmıştır.

Bursa 3.İdare Mahkemesi: 09.05.2016 gün ve 2015/712 Esas sayılı kararı ile; “…Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından 30302329 numaralı kasko sigorta poliçesiyle sigortalı 77 ED 081 plakalı aracın, 19.08.2012 tarihinde yol sathında gevşek malzeme olması nedeniyle kaza yaptığı, söz konusu kazanın davalı idarenin kusuru nedeniyle meydana geldiğinden bahisle iş bu tazminat davasının açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, dava konusu zararın meydana gelmesinde idarenin hizmet kusuru var ise tazmin sorumluluğunun, 2918 sayılı Yasa uyarınca idarenin sorumluluğunu yerine getirmemesinden kaynaklandığı anlaşıldığından, yukarıda anılan 2918 sayılı Yasa uyarınca, açılan iş bu davanın görüm ve çözümünün adli yargının görev alanına girdiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.” şeklindeki gerekçesi ile davanın adli yargının görev alanına girdiğini belirterek, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19.maddesi hükümleri uyarınca görevli yargı merciinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiş, dosya Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 6.6.2016 günlü toplantısında:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan sorumluluk davasında adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Kanunun 19.maddesinde öngörülen biçimde görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin adli yargı, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı şirkete kasko sigortası ile sigortalı bulunan 77…… plakalı araçta; 19.08.2012 tarihinde Yalova ili Çınarcık ilçesi Ortaburun Köyü civarında, yol sathında gevşek malzeme kullanılması nedeni ile meydana geldiği iddia edilen maddi hasarlı trafik kazası sonucu oluşan hasar sebebiyle araç sahibine ödenen hasar bedelinin olayda kusuru bulunan davalı idareden rucuen tazmini istemi ile açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davanın, 19.08.2012 tarihinde, Yalova ili Çınarcık ilçesi Ortaburun Köyü civarında, yol sathında gevşek malzeme kullanılması nedeni ile meydana geldiği iddia edilen maddi hasarlı trafik kazası sonucu oluşan zararın, olayda kusuru bulunan davalıdan rucuen tazmini istemi ile Yalova 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açıldığı, Yalova 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 10.06.2014 gün ve 2013/455 Esas, 2014/429 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verdiği, davalı vekilinin temyiz talebi üzerine kararın, Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 15.10.2014 gün ve 2014/16988 Esas, 2014/13354 Karar sayılı kararı ile görev nedeni ile bozulduğu; bunun üzerine Yalova 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 29.04.2015 gün ve 2015/253 Esas, 2015/322 Karar sayılı kararı ile davayı görev yönünden reddettiği, tarafların kararı temyiz etmemesi üzerine kesinleştiği, davacının bu kez aynı istemlerle Bursa 3.İdare Mahkemesi’nde dava açtığı, Bursa 3.İdare Mahkemesi’nin 09.05.2016 gün ve 2015/712 Esas sayılı kararı ile davada adli yargının görevli olduğunu belirterek; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu’nun 19.maddesi gereğince görevli yargı yerinin belirlenmesi amacı ile dosyanın Mahkememize gönderilmesine karar verdiği anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden Bursa 3.İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile Yalova 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 29.04.2015 gün ve 2015/253 Esas, 2015/322 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bursa 3.İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile Yalova 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 29.04.2015 gün ve 2015/253 Esas, 2015/322 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 6.6.2016 gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

            Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580, K:2015/592 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 6.6.2016

 

                                                                ÜYE

                                                   Süleyman Hilmi AYDIN