T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO    : 2014 / 630

          KARAR NO : 2014 / 729

          KARAR TR  : 14.7.2014    

ÖZET : İdari yargı yerinin adli yargının görevli olduğundan bahisle; askeri idari yargı yerinin ise idari yargının görevli olduğundan bahisle görev yönünden red kararları vermesi karşısında, bu iki yargı yeri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğmadığından; 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı           : M.B.Ö.

Davalı            : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

Vekili              : Av. T. K.

 

            O L A Y          : Davacı dava dilekçesinde aynen; “Milli Savunma Bakanlığı’na 23.03.2011 tarihinde, 6191 sayılı kanun hükümlerinden yararlanmak için başvurdum. Başvurumda başka kamu kuruluşlarına atanmak istemediğimi, dolayısıyle 6191 sayılı kanunla 926 sayılı TSK Personel Kanuna eklenen Geçici Madde 32, c fıkrasına göre emeklilik talebinde bulundum.(Kanunun amacı hak sahiplerine emeklilik hakkı ve özlük haklarını kazandırmaktır) Başvurum 29.09.2011 tarihinde Milli Savunma Bakanı tarafından kabul edilmiş, kanun hükümlerinin uygulanmasına yönelik işlemlerin Kara Kuvvetleri Komutanlığınca yapılacağı belirtilmiştir. Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Personel İşlemleri Dairesi, Emekli ve Arşiv Şubeden gelen yazı ile SGK işlemlerine esas olmak üzere " hizmet olarak alınması istenilen sürelere ilişkin formu" doldurdum. Formla birlikte SGK Başkanlığı’na hitaben dilekçemi ve KKK lığı Personel Başkanlığı’na emeklilik talep dilekçemi gönderdim.6191 Sayılı Yasa ve SGK Genelge 2011/38 madde 3.1'de Kanun kapsamından yararlanacakların başvurularını 22/3/2011 tarihinden itibaren MSB 'ye yapacaklarını, madde 3.3'de TSK 'dan ilişiğimin kesildiği 27.04.1982 tarih ile kanunun yürürlük tarihi olan 22.03.2011 arasındaki dönem içinde uzun vadeli sigorta kollarına tabi olarak sigorta primi ödenmemiş ..sürelerime ilişkin kesenek ve kurum karşılıklarının Bakanlıkça defaaten ödeneceği, madde 3.3.1'de TSK'dan ilişiğimin kesildiği 27.04.1982 tarihten itibaren intibakımın yapılarak uzun vadeli sigorta kollarına tabi olarak prim ödemeksizin geçen sürelerimi ilişkin kesenek ve kurum karşılıkları tutarı hesaplanırken emsalim subay sınıf,rütbe ve kıdemi ile derece kademe ,ek gösterge tutarlarının dikkate alınacağı, MSB 'na başvuruda bulunduğum tarihteki katsayı ve emekli keseneğine esas aylığın hesabına ait unsurların dikkate alınacağı, uzun vadeli sigorta kollarına prim ödenen şifrelerdeki eksik kalan süreler için hesaplanacak emeklilik keseneği ve karşılıkları tutarlarının orantı yapılarak kuvvet komutanlığınca hesap edileceği ve ödeneceği belirtilmiştir.

            Dikkat edilirse üç ayrı durumdan bahsedildiğini; a- Uzun vadeli sigorta koluna tabi olarak sigorta primi ödenmemiş süreler b- Uzun vadeli sigorta koluna tabi olmadan sigorta primi ödenmemiş süreler c-uzun vadeli sigorta kollarına prim ödenen sürelerdeki eksik kalan süreler olarak ayrı ayrı tanımlandığı çok açık şekilde görülecektir.

            Ödenmemiş prim borçlarının Milli Savunma Bakanlığı tarafından ödenmesini beklerken, SGK Sigortalı Tescil ve Hizmet Dairesince dosyam bekletilmiş, Kurum Hukuk Müşavirliğinden bir Avukat tarafından verilen bir rapor dayanak yapılmış ve aylar geçtikten sonra bahse konu Bağ-kur prim borçlarımın tarafımdan ödenmesi gerektiği bildirilmiş olması hasebiyle yasaya aykırı olarak bu miktar prim tarafımdan kurumunuza ödenmiştir, tarafımdan ödenen 01.10.2008-15.06.2012 tarihleri arasındaki dönem prim miktarı haksız ve mesnetsizdir. yasa ve kurumunuzca çıkarılan kendi genelgenize aykırıdır. Zira Kurumunuzca verilen raporda işbu Bağ-kur prim borçlarının 22.03.2011 tarihine kadar ödenmesi gerektiği belirtilmiş iken bağlı bulunduğum Şişli SGM merkezi yönetimi bu daire kararını hiç umursamamış, dikkate almamış ve 15.06.2012 tarihine kadar handen prim almıştır, hem de gecikme faizleri ile birlikte. Yine yasa gereği Sayın Milli Savunma Bakanımızca 6191 sayılı yasa gereğince başvurum kabul edilmiş (22.09.2011)ve 01.10.2011 tarihi itibarıyla da emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre emekliliğimi kazanmış olduğum halde,01.10.2011 tarihinde Emeklilik tahsis işlemimin tamamlanması ve emekli aylığı bağlanması gerekirken Emeklilik işlemlerim kurumunuzca 10 aydan fazla bir süre bekletilmiş ve sonuçta da hem fazladan tarafıma Bağkur primleri ödetilmiş ve hem de 10 aylık emekli aylığım kesilmiş ve ödenmemiştir.

            Bu durumun Kurumunuz Başkanlığı’nca titiz bir inceleme ile yeniden ele alınmasını ve yasa hükümlerine uygun bir idari işlem ile mağduriyetimin giderileceğine inancım tamdır.Hukuka aykırı ve eşitlik ilkesine aykırı oluşan bu işlemin düzeltilmesini saygılarımla arz ve talep ediyorum. “şeklindeki açıklamaları ile 6191 Sayılı Yasa ve 20 Mayıs 2011 tarihli Genelge 2011/38'de açıkça yazılmasına rağmen uygulamada maddi kayıplara ve 10 aylık gecikmeye uğratıldığını belirterek; Milli Savunma Bakanlığı’nca ödenmesi gereken uzun vadeli sigorta kollarına tabi olarak sigorta prim ödenmemiş sürelerine ilişkin kesenek tutarı olarak kendisinin ödediği 14123,00 TL’nin kendisine iadesi ve gecikme nedeni ile alamadığı 10 aylık emekli ücretinin kendisine ödenmesine karar verilmesi istemi ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde dava açmıştır

            Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Üçüncü Dairesi; 24.01.2013 gün ve 2012/4568 Gensek, 2013/132 Esas, 2013/78 Karar sayılı kararı ile; 6191 sayılı Kanun kapsamında aylığın geç bağlanmasına ilişkin istemin ayrı,  ödenen Bağkur prim borçlarının iadesine ilişkin olarak ayrı dava açılması gerektiğini belirterek; dava dilekçesinin reddine karar vermiştir.

            Bunun üzerine davacı vekilinin 26.03.2013 kayıt tarihli yeni dava dilekçesinde özetle;  müvekkilinden yasa ve hukuka aykırı şekilde Bağkur prim borcu talep edilmesi ve  ödettirilmesine ilişkin işlemin iptali istemi için ayrı dilekçe düzenlenerek tekrar dava açılmıştır.(Bu esnada davacı vekili, dilekçe red kararındaki gerekçeyi dikkate alarak 6191 sayılı Kanuna göre bağlanan  emekli aylığının  01.10.2011 tarihinde bağlanmamasına ilişkin işlemin iptali istemi ile de ayrı dava açmış, bu dava Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 3. Dairesi’nin 2013/577 esasına kaydedilmiş ve aynı Daire’nin 2013/1040 Gensek, 2014/750 Karar sayılı kararı ile kabul edilerek bahse konu işlem iptal edilmiştir.)

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Üçüncü Dairesi; 09.05.2013 gün ve 2013/1020 Gensek, 2013/575 Esas, 2013/683 Karar sayılı kararı ile; “1602 sayılı Kanunun değişik 20'nci maddesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinde bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur,  Astsubay askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erlerle sivil memurlar asker kişi sayılmakta, davacının hizmetten ayrılmış uzman erbaş olması nedeniyle askeri kişi olduğunda kuşku bulunmamaktadır.

Görevli yargı yemin belirlenmesi yönünden idari işlemim ‘askeri hizmete ilişkin’ olup olmadığının tespiti için, işlemin konusuna bakılması gerekmektedir.

Eğer idari işlemin tesisinde, asker kişinin askeri yeterlik ve yetenekleri, tutum ve davranışları, askeri geçmişi, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevleri, askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural gerek ve gelenekleri göz önünde tutularak değerlendirilmiş ise, bu idari işlemin askeri nitelikli olduğu kabul edilmelidir. Bu halde işlem askeri olmayan makam tarafından tesis edilmiş olsa bile durum değişmemekte, menfaati ihlal edilen asker kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde görülmesi gerekmektedir.

Açıklanan bu mevzuat hükümlerine göre dava konusu uyuşmazlık incelendiğinde; davacının TSK'dan ilişiğinin kesilmiş olduğu dönemde Bağkur tescili yapılmıştır. Bu döneme ilişkin olarak Bağkur pirim borcu kaydı çıkarılarak dayalıya ödettirilmesine ilişkin işlemin askeri hizmete ilişkin bir yönünün bulunmadığı, dava konusu edilen işlemin askeri kişiye ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem niteliğini taşımadığını, dava konusu uyuşmazlığın genel idari yargıda çözümlenmesi gerektiği”  şeklindeki gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine kesin olarak karar vermiştir.

Bunun üzerine davacı vekili tarafından (yenileme dilekçesi ile birlikte Av. Haluk Demirkılıç’a vekalet verilmiştir) davalı idarenin davacıdan hukuka aykırı şekilde Bağkur Prim borcu talep etmesi ve ödettirilmesi işleminin iptaline karar verilmesi istemi ile idari yargıda dava açmıştır.

Ankara 11.İdare Mahkemesi: 28.06.2013 gün ve 2013/958 Esas, 2013/1037 Karar sayılı kararı ile 5510 sayılı Kanun’un 101. maddesi gereğince davada adli yargı mercilerinin görevli olduğunu belirterek; davanın görev yönünden reddine karar vermiş, verilen karara karşı davacı vekili tarafından itiraz edilmiş, Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nin 11.02.2014 gün ve 2013/31118 Esas, 2014/3229 Karar sayılı kararı ile; davacı vekilinin itirazının reddine karar verilmiş, verilen karar davacı vekiline 10.04.2014, davalı vekiline 10.04.2014 günü tebliğ edilmiş, yasal süresi içinde karar düzeltme yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

Davacı tarafından, askeri idari yargı ve idari yargı yerleri arasında oluştuğu ileri sürülen olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için başvuruda bulunulmuş; İdare Mahkemesi’nce, idari yargı ile askeri idari yargı dosyalarının asılları, talep doğrultusunda Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU, Metin ULUKANLIGİL’in katılımlarıyla yapılan 14.7.2014 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile AYİM Savcısı Halit ÜNKAZAN’ın başvurunun reddi gerektiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

            2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi’nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 14. maddesinde, “ Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

            Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir.” hükmüne yer verilmiştir.

            Açılan bir davada bir yargı merciinin görevsizlik kararı vermesinden sonra görevli olduğu işaret edilen yargı merciine bu davanın intikali üzerine, bu yargı merciince de görevsizlik kararı verilerek daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinin görevli olduğuna işaret edilmesi halinde doğan olumsuz görev uyuşmazlığı nedeniyle tarafları, sebebi ve konusu aynı olan bir davaya bakacak mahkeme bulunmadığından, anılan Yasa’nın 14. maddesine göre yapılacak başvuru üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi’nce görevli yargı merci belirtilmek suretiyle davanın esasının incelenebilmesi olanaklı hale gelecektir.

            Dosyanın incelenmesinden; davacının Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde açtığı davanın, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Üçüncü Dairesi’nin 09.05.2013 gün ve 2013/1020 Gensek, 2013/575 Esas, 2013/683 Karar sayılı kararı ile davada idari yargı yeri görevli olduğu gerekçesi ile reddedildiği,  bunun üzerine idari yargıda açılan davanın ise Ankara 11.İdare Mahkemesi’nin 28.06.2013 gün ve 2013/958 Esas, 2013/1037 Karar sayılı kararı ile davada adli yargı mercilerinin görevli olduğu gerekçesi ile reddedildiği ve bu suretle dava konusu olayda 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde belirtildiği şekilde mahkemeler arasında oluşan bir görev uyuşmazlığının bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

            Olayda, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Üçüncü Dairesi tarafından verilen görevsizlik kararında Genel İdari Yargının görevli olduğuna işaret edilmesi üzerine kendine intikal eden davada Ankara 11. İdare Mahkemesi, 5510 sayılı Yasa’nın 101. maddesi gereğince davada İş Mahkemelerinin görevli olması nedeni ile, davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle verdiği görevsizlik kararında, üçüncü bir yargı merciine işaret etmiş olup; davacı tarafından, söz konusu kararlar nedeniyle doğduğu ileri sürülen görev uyuşmazlığının giderilmesi istenilmiştir.

            Oysa, Ankara 11. İdare Mahkemesi’nin görevli olduğuna işaret ettiği adli yargı yerine açılmış bir dava ve bu dava sonucunda daha önce görevsizlik kararları veren yargı mercilerinin görevli olduğu yolunda verilmiş bir görevsizlik kararı olmadığına göre, olayda davaya bakacak bir mahkeme kalmadığından söz edilemez. Başka bir ifadeyle, davacının, Ankara 11. İdare Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerinde borçlu olmadığının tespiti istemiyle dava açması gerekmektedir.

            Bu durumda, Askeri İdari Yargı yerince işaret edilen genel idari yargı yeri tarafından, davada üçüncü bir yargı mercii olan adli yargı yerinin görevli olduğuna işaret edilerek görevsizlik kararı verilmiş olması karşısında, olayda 2247 sayılı Yasa’nın 14.maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğundan söz etmek olanaksızdır.

            Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 14.maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç : 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 14.7.2014 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

            Serdar 

      ÖZGÜLDÜR

Üye

Eyüp Sabri 

BAYDAR

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

      Üye

                 Ali

             ÇOLAK

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU                     

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

            Üye

Metin

 ULUKANLIGİL