T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2016 / 135

            KARAR NO : 2016 / 194

            KARAR TR  : 11.4.2016

ÖZET: Davacının yolcu olarak bulunduğu trenin hareketi esnasında trenden düşmesi nedeniyle uğradığı iddia olunan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacılar       : 1- B. Ö.        (Adına Velayeten)

  2- A. Ö.        (Kendi Adına Asaleten)

                                     3- A. Ö.        (Kendi Adına Asaleten)

            Vekili              : Av. M.K.

            Davalı             : TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü

Vekili              : Av. N.B.       (Adli Yargıda)

 

O L A Y         : Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edeni B. Ö.’in 20.02.2006 günü içerisinde yolcu olarak bulunduğu 20034 numaralı trenden Elvankent durağında inmek isterken, trenin aniden gerekli güvenlik tedbirlerini almadan hareket etmesi sebebiyle tren ile peron arasına düşmesi sonucu yaralandığını, kazadan sonra femur kırığı tanısı ile bacağından ameliyat olduğunu, halen koltuk değneği kullanarak yürümek zorunda kaldığını, güç kaybının meydana geldiğini, kazanın meydana gelmesinde gerekli güvenlik önlemlerini almayan idarenin tamamen kusurlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL güç kaybı, 5.000,00 TL maddi ve 30.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 45.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Sincan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi: 14.5.2009 gün ve E:2006/597, K:2009/248 sayılı kararı ile özetle; davanın hizmet kusuru nedeniyle tam yargı olması, böyle bir uyuşmazlığın ise idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, tarafların temyiz etmemesi üzerine karar kesinleşmiştir.

Davacılar vekili aynı istemle bu kez idari yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 12. İdare Mahkemesi: 20.4.2011 gün ve E:2009/1440, K:2011/413 sayılı kararı ile özetle; davanın kısmen kabul kısmen reddine karar vermiştir.

İşbu karara karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine Danıştay 10. Dairesi 12.6.2015 gün ve E:2011/11386, K:2015/2941 sayılı kararı ile özetle; “Olayda zarar görenin yolcu olması, davalı işletmenin ise taşıyıcı sıfatını taşıması karşısında taraflar arasındaki hukuki ilişkinin taşıma sözleşmesine dayanan bir özel hukuk ilişkisi olduğu; davalı işletmenin, ticari alanda yürüttüğü taşımacılık faaliyetinin de özel hukuk hükümlerine tabi olduğu açıktır.

Buna göre; uyuşmazlıkta davalı idarece yürütülen faaliyetin ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliği göz önüne alındığında, olayda idari bir eylem ya da işlemden doğan herhangi bir zarar söz konusu olmadığı; yolcunun uğradığı zarardan dolayı taşıyıcının tazmin sorumluluğunun saptanmasına ilişkin olan davanın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunmaktadır.

İdare Mahkemesince davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, esası hakkında verilen kararda hukuki isabet görülmemektedir.” şeklindeki gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Ankara 12. İdare Mahkemesi: Danıştay’ın bozma ilamına uyduktan sonra 14.10.2015 gün ve E:2015/2566 sayı ile özetle; davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle, 2247 Sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi’nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19.maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, dosyanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi’nin karar vermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 11.4.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı yasa’nın 19.maddesinde öngörülen biçimde görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının, adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle, Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava; davacının yolcu olarak bulunduğu trenin hareketi esnasında trenden düşmesi nedeniyle uğradığı iddia olunan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açılmıştır.

28.10.1984 tarih ve 18559 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü (TCDD) Ana Statüsü'nün "Amaç ve Kapsam" başlıklı 1. maddesinde, "Bu Ana Statünün amacı 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak sözkonusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan Kamu İktisadi Kuruluşunun hukuki bünye, amaç ve faaliyet konulan, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki ilişkileri ve ilgili diğer hususları düzenlemektir." hükmüne yer verilmek sureti ile, TCDD’nin kamu iktisadi teşebbüsü olarak faaliyet göstereceği alanlar ve bu alanlara ilişkin oluşturulacak organlar ve teşkilat yapısının söz konusu ana statü ile belirleneceğinin düzenleme altında alındığı;

Aynı Statünün ‘Hukuki Bünye’ başlıklı 3. Maddesinde;

“1-Bu Ana Statü ile teşkil olunan TCDD; Tüzel Kişiliğe sahip, faaliyetlerinden özerk ve sorumluluğu  sermayesiyle sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu'dur.

2-Kuruluş KHK, bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabidir

3-Kuruluş, Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale Kanunu Hükümlerine ve Sayıştay'ın denetime tabi değildir.

4-Kuruluş'un Merkezi Ankara'dadır. Kuruluş'un Merkezi koordinasyon Kurulu Kararı ile değiştirilebilir.

5-Kuruluş'un sermayesi 500 Milyar TL.sı olup, tamamı Devlete aittir. Kuruluş'un sermayesi ilgili Bakanlığın teklifi üzerine Koordinasyon Kurulu Kararı ile değiştirilir.

6-Kuruluş'un ilgili olduğu Bakanlık, Ulaştırma Bakanlığıdır.

Kuruluş'un ilgili olduğu Bakanlık, Başbakanlığın teklifi ve Cumhurbaşkanlığı'nın onayı ile değiştirilebilir.” denilmek sureti ile TCDD’nin özerk ve sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğu, 8.6.1984 gün ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname ve bu KHK’ya göre çıkartılan Ana Statü dışında kalan durumlarda özel hukuk hükümlerine tabi olacağı açıkça belirtilmiştir.

Bu çerçevede dava konusu olay incelendiğinde, davacının davaya konu kaza meydana geldiğinde, tren içersinde yolcu olarak bulunduğu, bu durumun dosya kapsamında yer alan 23.7.2007 tarihli bilirkişi raporunda ifade edildiği, yine dosya kapsamında yer alan Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu 3.Adli Tıp İhtisas Kurulunun 5.1.2009 tarihli sağlık raporunda B. Ö.’in meydana gelen kaza neticesinde yaralandığı ve iyileşme süresinin 6 aya kadar uzayabileceğinin belirtildiği anlaşılmıştır.

Buna göre, TCDD İşletmesi’nin, tekel kapsamında demiryolu taşımacılığı hizmetini yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu ise de; 233 sayılı KHK ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi olduğu anlaşılmaktadır.Bu kapsamda dava konusu olayın niteliğini belirlemek gerekirse; davanın, davalı idarenin yürüttüğü iktisadi faaliyet çerçevesinde bir  taşıma sözleşmesi ile kazaya karışan trende yolcu olarak bulunan şahsın uğradığı iddia olunan zararın tazminine ilişkin olduğu, dolayısıyla olayın iki özel hukuk kişi arasında imzalanan bir taşıma sözleşmesinin, gereği gibi ifa edilip edilmediği noktasından hareketle incelenmesi ve görevli mahkemenin bu kapsamda belirlenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.    

Nitekim 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun ‘Taşıma İşleri’ başlıklı 4. Kitabının,’Yolcu Taşıma’ başlıklı 5. Kısmında yer alan ‘Taşıyıcının Sorumluluğu’ başlıklı 914. Maddesinde     “(1)Taşıyıcı, yolcuları rahat bir yolculukla ve sağlıklı olarak gidecekleri yere ulaştırmakla, özellikle hava, ses, yer ve çevre kirliliğine meydan vermemek için gerekli düzeni kurmakla, gerekli diğer tüm önlemleri almak ve mevzuatta öngörülen kurallara uymakla yükümlüdür.

(2) Taşıyıcı, yolcuların kazaya uğramalarından doğacak zararı tazmin eder. Yolcunun kaza sonucunda ölmesi hâlinde, onun yardımından yoksun kalanlar uğradıkları zararın tazminini taşıyıcıdan isteyebilirler. Ancak, taşıyıcı, kazanın kendisinin veya yardımcılarının en yüksek özeni göstermelerine rağmen, kaçınamayacakları ve sonuçlarını önleyemeyecekleri bir sebepten ileri geldiğini ispat ederse tazminattan kurtulur.

(3) Taşıyıcı, bilette belirtilen yerin başka bir kişiye verilmesi, bilette gösterilen araç yerine onunla aynı düzeyde olmayan başka bir aracın sefere konulması, aracın belli saatten önce hareketi nedeniyle yolcunun yetişememesi, taşıma aracında durumun gerektirdiği ilk yardım malzemelerinin ve ilaçlarının bulundurulmaması veya bunlardan derhâl yararlanma imkânının sağlanmamış olması sebebiyle de, ikinci fıkraya göre sorumludur; herhangi bir zarar ispat edilmese bile taşıyıcı bilet parasının üç katını tazminat olarak öder.

(4) Üçüncü fıkrada gösterilen hareketleri yapan araç şoförleri, araçları emri altında bulunduran kişiler ile araçları taşıma işinde kullanılanlar, şikâyet üzerine, kolluk görevlileri tarafından yüz Türk Lirasından binbeşyüz Türk Lirasına kadar idari para cezasıyla cezalandırılır.” denilmek sureti ile yolcunun, taşıma sözleşmesinin tamamlanmasının ardından, taşıma sırasında meydana gelen olaylardan doğan zararını, taşıyıcıdan isteyebileceği düzenlenmiştir.

Yine Aynı Kanunun ‘Ticari davalar, çekişmesiz yargı işleri ve delilleri’ başlıklı 4. Maddesinde;   “(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;

a) Bu Kanunda,

b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,

c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,

d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,

e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,

f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.

(2) Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir.” denilmek sureti ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenip, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar dışındaki tüm davaların ticari dava niteliğinde olduğu kabul edilmiştir.

Aynı Kanunun ‘Ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler’ başlıklı 5. Maddesinin 1. Fıkrasında da “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” denilmek sureti ile de ticari davalara Asliye Ticaret Mahkemeleri’nde bakılacağı açıkça düzenlenmiştir.

Hal böyle iken; iktisadi devlet teşekkülü statüsünde olan ve davacı ile arasında, yürütülen taşıma faaliyeti kapsamında yapılmış taşıma sözleşmesi ilişkisi bulunan davalının, taşıma sırasında gerçekleşen kaza nedeni ile uğranıldığı iddia olunan zararı giderme borcunun, özel hukuk hükümleri çerçevesinde adli yargı yerinde ele alınması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Her ne kadar, gerek adli ve gerekse idari yargı dosyalarında, davacı ile davalı arasında imzalanan taşıma sözleşmesi ya da biletine rastlanmamış ise de, davacının dava konusu trende yolcu olarak bulunduğunda taraflar arasında bir ihtilaf söz konusu olmadığı gibi, gerek davacı vekilinin dosyaya sunmuş olduğu dava dilekçelerinde,  dava konusu olayda yaralanan kişi bakımından yolcu nitelemesinde bulunduğu, gerekse de dava konusu olaya ilişkin olarak dosyaya sunulan bilirkişi raporunda yaralanan kişi bakımından yolcu nitelemesinde bulunulduğu ve aksi yönde iddialara dosyalar kapsamında rastlanılmadığı görülmekle; söz konusu durum, göreve ilişkin iş bu uyuşmazlığın en hızlı şekilde ve usul ekonomisine uygun biçimde neticelendirilmesi açısından bir eksiklik olarak nitelenmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 12. İdare Mahkemesince yapılan başvurunun kabulü ile, Sincan 2.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGI YERİNİN görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 12.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Sincan 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 14.5.2009 gün ve E:2006/597, K:2009/248 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 11.4.2016 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN