T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO         : 2016 / 127

            KARAR NO    : 2016 / 170

            KARAR TR     : 14.3.2016

ÖZET: Karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi istemiyle açtığı rücuen tazminat davasının, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

           

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı         : A. A. T. S.Şirketi

Vekilleri       : Av.H. L. P., Av.D.P.

Davalı          : İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekilleri       : Av.A.K., Av.M.B.

 

O L A Y      : Davacı vekili dilekçesinde;  müvekkili Şirket tarafından kasko sigorta poliçesi ile sigorta edilen B. S.’ya ait 34 … 0803 plakalı aracın, A. S. idaresinde, 01.01.2012 tarihinde İstanbul ili Küçükçekmece Halkalı Caddesi 1460 nolu sinyalizasyon ışıkları geçişte seyir halinde iken, yol içerisinde herhangi bir işaretleme olmadığından yoldaki orta refüje çarparak hasarlandığını; Trafik Zaptına ve tespit tutanağına göre, aracın, davalının sorumlu olduğu yolda, orta refüj ile ilgili işaretleme ve uyarıcı levha olmaması nedeniyle hasarlanmış olduğunu;  tutanakta 1460 numaralı refüj bilgi levhasının yere düşmüş olduğu, asılı ve dik olmadığının belirtildiğini; davalının, bu yolun yapım, onarım ve bakımından sorumlu olduğunu,  yolda davalıya ait rögar kapağı ve yollardaki hatalar nedeniyle gerekli yerlere işaretleme ve levha koyma zorunluluğu ve görevi olduğundan kusurlu bulunduğunu; 2918 s. Kanunun 10.maddesi ve 5216 sayılı Belediyeler Kanunu gereği, davalının yol üzerindeki bakım sorumluluğunun ihlali ile hizmet kusuru oluştuğunu; keza KTK.13. maddesinde,  yolun yapım ve bakımı ile görevli ve sorumlu tüm kuruluşların karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü olduklarının hükme bağlandığını, keza cadde ve sokakların yapım, bakım ve emniyetinden, kanunların verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmekten Belediyenin sorumlu bulunduğunu;  idarenin, hizmet sorumluluğunda ve yürütmekte yükümlü olduğu hizmetlerin kuruluşunda, düzenlenmesinde, işleyişinde ve yürüyüşünde ortaya çıkan her türlü eksiklik, aksaklık, bozukluk ve sakatlıklarda hizmet kusuru işlemiş sayıldığını;   diğer bir değişle davalı idarenin, hizmetin kötü işlemesi veya geç işlemesi veya herhangi bir nedenle hiç işlememesi halinde hizmet kusuru işlemiş sayıldığını, sigortalı sürücünün de 2918.s.k. 52/1-a gereği kavşağa yaklaşırken hızını azaltmadığından %70 kusurlu olduğunu;  yaptırılan ekspertiz sonucunda sigortalının aracında 37.000,00 TL hasar tespit edildiğini, bu bedelden, aracın satımı sonucu alınan 37.000,00 TL sovtaj bedeli indirildiğini, bakiye 23.960,00 TL. miktar üzerinden, kaza tarihinde tanzim edilen trafik kazası tespit tutanağında davalı idarenin %30 kusur oranına göre talepte bulunulduğunu, davalının 7.188,00 TL. hasardan sorumlu olduğunu; tazminat miktarı idareden talep edilmişse de reddedildiğini; kasko tazminatını ödeyen müvekkili şirketin, TTK. 1472. maddesine göre, sigortalısının hukukuna halef olduğunu, bu kanuni halefiyete dayanılarak dava açıldığını ifade ederek; 7.188,00 TL. zarar tazminatının, davalıya başvuru tarihi olan 09/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle 26.11.2012 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 8.İDARE MAHKEMESİ: 10.12.2012 gün ve E: 2012/2143, K:2012/2601 sayı ile, “(…) 2577 Sayılı İdari Yargılama usulü Kanununun 15/1-a maddesinde; Yasanın 14.maddesinin 3/a bendine göre adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda idari yargı yerinde açılan davalarda, davanın görev yönünden reddine karar verileceği kurala bağlanmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunu'nun 14.maddesi ile değişik 110. maddesinde, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, (işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil) adli yargıda görüleceği hükmü getirilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacı sigorta şirketince kasko sigorta poliçesi kapsamında sigortalı olan 34 HR 0803 plaka sayılı aracın, yapmış olduğu trafik kazısında davalı idarenin sorumluluğu bulunduğundan hasarlara karşılık olarak ödenen 7.188,00 TL sigorta hasar bedelinin tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunun, taraflar için bir müktesep hak oluşturmayacağı, yargı mercilerince davanın her aşamasında re'sen incelenmesi gereken bir husus olduğu bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Bu durumda; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinde yapılan bu yeni değişikliğe göre, bu Kanundan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği sonucuna varılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş; yapılan itiraz İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 15.5.2013 gün ve E:2013/7552, K:2013/8226 sayılı kararıyla reddedilerek karar onanmış; karar düzeltme istemi de aynı Mahkemenin 9.10.2013 gün ve E:2013/17026, K:2013/13794 sayılı kararıyla reddedilmiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu defa, aynı istemle 13.12.2013 adli yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul 24.Asliye Hukuk Mahkemesi: 28.3.2014 gün ve E:2013/693, K:2014/138 sayı ile, “(…) Dava maddi tazminat istemine ilişkindir.

Talep, cevap, İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 2012/2143 - 2601 esas karar sayılı dosyası ile dosyadaki tüm bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde, görevsiz idari yargı yerinde görevli adli yargı düzeni için ön görülen sürede açılan maddi tazminat davasının İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 10/12/2012 tarih 2012/ 2143-2601 E.K sayılı görevsizlik kararının 09/10/2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmış olup, idari yargıda görevsizlik kararı ile sonuçlanan davanın, ne şekilde ve hangi sürede adli yargıda ikame edileceği konusunda HMK da bir düzenleme bulunmamakta ise de; kanun boşluğunun kıyas yoluyla doldurulması gereğinden hareketle adli yargı mahkemeleri arasındaki göreve ilişkin uyuşmazlıklarda başvurulan HMK 20 maddesinin somut olaya kıyasen uygulanması gerektiği, sözü edilen düzenlemede görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık hak düşürücü süre içerisinde görevsizlik kararı veren Mahkemeye dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde davanın Açılmamış Sayılmasına karar verileceğinin ön görüldüğü, buna göre davacı tarafça 09/10/2013 tarihinde kesinleşen İdare Mahkemesi kararından sonra 2 haftalık hak düşürücü süre geçtikten sonra, 13/12/2013 tarihinde açtığı bu davanın Açılmamış sayılmasına ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Davanın Açılmamış Sayılmasına(…)” karar vermiş, bu karar temyiz edilmiştir.

Yargıtay 17.Hukuk Dairesi: 2.6.2015 gün ve E:2015/7949, K:2015/8140 sayı ile, “(…) Dava, davalı idare aleyhine yol üzerinde ve işaretleme hususunda trafik düzenini ve güvenliğini sağlama sorumluluğuna (hizmet kusuruna) dayanılarak açılan rücuen tazminat istemine ilişkindir.

Yargı yolu kavramı, bir hukuk sisteminde, herhangi bir davanın o hukuk sistemine dahil yargı haklarından hangisinde bakılacağını ifade eder. Uyuşmazlığın hangi yargı kolunda bakılacağı hususu, davanın genel şartlarından olup mahkemece resen dikkate alınması gerekir.

Bir kamu hizmeti görmekle yükümlü davalı idareye 2918 sayılı KTK'nun 7/a maddesinde; karayollarında mal ve can güvenliği yönünden gerekli işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırma görevleri verilmiş bulunmaktadır. Bu görevin 2918 sayılı yasada verilmiş olması bunun ihlali nedeniyle oluşacak zarardan dolayı idarenin Özel Hukuk hükümlerine tabi olacağı sonucunu doğurmaz. Hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar yönünden idare aleyhine tam yargı davasının idari yargı yerinde açılması gereklidir. Esasen 2918 Sayılı Yasanın hukuki sorumluluğa ilişkin 85. v.d. maddelerinde araç işletenin sorumluluğu bu yasa kapsamı dışında tutulmuştur.

Dosya kapsamına göre, aynı konuda, İstanbul 8. İdare Mahkemesine 26/11/2012 tarihinde açılan davada 10/12/2012 tarihli 2012/2143 E. 2012/2601 K. sayılı karar ile adli yargı yolunun görevli olduğu gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine karar verildiği ve kararın 09/10/2013 tarihinde karar düzeltme isteminden de geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.

2247 Sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluşu ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesinde "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir." düzenlemesi yer almaktadır.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında mahkemece, somut durumda uygulanma yeri bulunmayan adli yargı mahkemeleri arasındaki göreve ilişkin uyuşmazlıklarda başvurulan HMK'nun 20. maddesi kıyasen uygulanarak, idare mahkemesinin görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık süresi içerisinde açılmayan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru bulunmamış, 01/01/2012 kaza tarihinden itibaren 2918 sayılı KTK'nun 109. maddesinde öngörülen zamanaşımı süresi içerisinde 13/12/2013 tarihinde yeniden harç alınarak açılan davada, idari yargının görevli olduğu nazara alınarak 2247 Sayılı Yasanın 19. maddesi gereğince işlem yaparak Uyuşmazlık Mahkemesine başvurması ve sonucuna kadar davayı ertelemesi gerekirken yazılı olduğu şekilde verilen hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA…” karar vermiştir.

İSTANBUL 24.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 18.11.2015 gün ve E:2015/363 sayı ile, “(…) Dava, davalı idare aleyhine yol üzerinde ve işaretleme hususunda trafik düzenini ve güvenliğini sağlama sorumluluğuna (hizmet kusuruna) dayanılarak açılan rücuen tazminat istemine ilişkindir.

Mahkememizce 28/03/2014 tarih 2013/693 Esas ve 2014/138 Karar sayılı davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararın davacı vekilince temyizi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 02/06/2015 tarih 2015/7949 Esas 2015/8140 Karar sayılı ilamı ile, idari yargının görevli olduğu nazara alınarak 2247 Sayılı Yasanın 19. maddesi gereğince işlem yaparak Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması ve sonucuna kadar davanın ertelenmesi gerekçesiyle verilen bozma kararma uyulmuştur.

Davalı Belediye bir kamu tüzel kişisidir. Anılan tüzel kişiliğe bağlı olarak ve kamusal kurallar çerçevesinde faaliyet gösteren Belediye organlarının eylem ve işlemleri de kamusal nitelikte olup kamu hizmeti kavramı çerçevesindedir. İstemin ileri sürülüş ve olayın gerçekleşme biçimine göre davanın anılan davalıya yöneltilmesinin nedeni de davalı Belediye’nin hizmet kusuruna ilişkindir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince bu tür istemlerin tam yargı davası olarak idari yargı yerinde açılacak davada ileri sürülmesi gerekir. Bu sebeple uyuşmazlığın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu anlaşıldığından, Yargı yolu bakımından Mahkememizin görevsizliği nedeniyle görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına karar verilmiştir.

KARAR: Yukarıda açıklanan nedenler ile;

Davada idari yargı görevli olduğundan ancak İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 10/12/2012 tarih 2012/2143-2601 E.K sayılı kesinleşmiş kararı ile Adli Yargının görevli olduğuna karar verildiğinden görevli merciin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine.

Uyuşmazlık Mahkemesince bir karar verilinceye kadar davanın ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 14.3.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Asliye Hukuk Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli yargı dosyasının Mahkemece, ekinde idari yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un davada adli yargının,  Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen tek taraflı trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın bir kısmının davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacı Şirket tarafından kasko sigorta poliçesi ile sigorta edilen aracın, 01.01.2012 tarihinde İstanbul ili Küçükçekmece Halkalı Caddesi 1460 nolu sinyalizasyon ışıkları geçişte seyir halinde iken, yol içerisinde herhangi bir işaretleme olmadığından yoldaki orta refüje çarparak hasarlandığı; kazanın oluşumunda, 2918 sayılı Kanunun 10.maddesi ve 5216 sayılı Belediyeler Kanunu gereğince, yol üzerindeki bakım sorumluluğunu ihlal eden davalı idarenin  sorumlu bulunduğu iddia edilerek;  tespit tutanağında davalı idarenin %30 kusur oranına göre belirlenen 7.188,00 TL.nin başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul 24.Asliye Hukuk Mahkemesinin başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 24.Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.11.2015 gün ve E:2015/363 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 14.3.2016  gününde Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                         KARŞI OY

 

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 14.3.2016

 

                

                                                                 ÜYE

                                                   Süleyman Hilmi AYDIN