T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

      ESAS   NO : 2019/832

      KARAR NO : 2019/840    

      KARAR TR: 23.12.2019

         

ÖZET: Davalı idarenin yaptığı Melen Projesi kapsamında su tutum sahasına malzeme taşımak için yapılan yol dolgusunun kayarak, davacının maliki olduğu taşınmazın yaklaşık 4500-5000 m2'lik kısmına zarar verdiği; bir kısım fındık ocaklarının kuruduğu; bir kısmının ise veriminin düştüğü; yoldaki dolgunun halen kaydığı ve erozyonun devam ettiği ileri sürülerek, oluştuğu öne sürülen maddi zararın tazmini istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

K A R A R                                                              

Davacı    : C.E.

Vekili       : (İdari Yargıda) Av. R.Ö.

Davalı    : Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü

Vekili       : Av. G.D.

                                         

O L A Y : Davacıvekili dava dilekçesinde özetle; Sakarya İli, Kocaali İlçesi, Ortaköy Mahallesi, Dalmancı Mevkii, 134 ada, 1 nolu parselin maliki olduğunu; Devlet Su İşleri Melen Projesi kapsamında, su tutum sahasına malzeme çekmek için taşınmazından yol geçtiğini ve taşınmazının bir kısmını kamulaştırdığını; kamulaştırma bedelini de ödediğini; davalı kurumun yaptığı yol dolgusunun kayarak taşınmazının yaklaşık 400m²'lik kısmını olumsuz etkilediğini; bu kısımdaki fındık ocaklarının bir kısmının kurumasına, bir kısmında da verim düşüklüğüne sebebiyet verdiğini; kısaca DSİ'nin çalışmalarının taşınmazında erozyona sebebiyet verdiğini; iki yıldan beri erozyondan etkilenen kısımdan fındık alamadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalı kurumun taşınmazına verdiği zararın yasal faiziyle birlikte tarafına ödenmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

KOCAALİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 14.7.2017 gün ve E:2016/106, K:2017/446 sayı ile, DSİ Genel Müdürlüğü, bir kamu kuruluşu olup, yaptığı baraj inşaatı işinin de kamu hizmeti olduğu; kamu hizmetini yürütmekle yükümlü kılınan bir kamu kuruluşunun, kamu hizmetini yürütürken kişilere verdiği zararın tazminine ilişkin davada, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuk kurallarına uygun olarak yürütülüp yürütülmediği, kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediği, sonuçta, hizmet kusuru ve idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tayin ve tespiti idari yargı yerlerine ait olup, bunun yargısal denetiminin de 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. Maddesinde "idari dava türleri" arasında sayılan "idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davası" kapsamında, idari yargı yerlerince yapılacağı kanaatine varılarak davanın usulden reddine karar vermek gerektiği gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

SAKARYA 2. İDARE MAHKEMESİ: 24.4.2018 gün ve E:2018/189, K:2018/353 sayı ile, Mahkemelerinin 27/03/2018 tarihli ara kararı üzerine, davacının, 20.04.2018 tarihinde Mahkeme kaydına giren cevabi yazısı ve eklerinden; 134 ada, 24 parsel sayılı taşınmazda davalı idarenin eylemi nedeniyle zarar meydana geldiği iddiasıyla davacı tarafından Kocaali Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2018/2 değişik iş sayılı dosyasında açılan tespit davasında 05/04/2018 tarihinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda; DSİ tarafından kamulaştırılan 22 nolu parsel üzerindeki yol çalışmasından dolayı dolgu malzemelerinin 24 nolu davacıya ait parsele kayması nedeni ile 24 nolu parselin 4.410,16 m2'lik kısmında oluşan heyelanla fındık ocaklarının zeminden kayarak yer değiştirdiği ve bu alandaki fındık ocaklarının %90 oranında yaprak açmadan tamamen kuruduğu, oluşan heyelan etkisiyle yağışların kesilmesi sonrasında bile bu alanın suyla kaplı halde ve bataklık olarak kalabileceği, kayma hareketinin halen devam ettiği, davaya konu hasar ve heyelan oluşan 4.410,16 m2 miktarındaki fındık bahçesinin toplam değerinin 238.016,34-TL, heyelan sonucu tam hasara uğrayan fındık ocaklarının değerinin 55.250,00 TL, yıllık ürün kaybının 992,00-TL olduğunun saptandığının görüldüğü; yine Mahkemelerinin 27/03/2018 tarihli ara kararı üzerine davalı idarenin 17.04.2018 tarihinde Mahkemeleri kaydına giren cevabi yazısı ve eklerinden; dava konusu taşınmazın Büyük İstanbul İçmesuyu III. Merhale Projesi kapsamında olmadığının görüldüğü; olayda, davacının maliki olduğu davaya konu taşınmaza davalı idarece kamulaştırma işlemi gerçekleştirilmeksizin fiilen el atıldığı, bakılan davanın da, bu el atma sonucunda uğranıldığı ileri sürülen ağaç bedeli ile taşınmazı kullanamamaktan kaynaklanan zararın tazminine ilişkin olduğunun açık olduğu; bu durumda, gerek davacının beyanı gerekse yapılan tespit sonucunda taşınmazın tamamen kullanılamaz hale geldiği görüldüğünden davalı idarenin kamulaştırma işlemi gerçekleştirmeden uyuşmazlığa konu taşınmaza fiilen el atmasının (kamulaştırmasız el atma)"idari eylem" niteliğinde olmadığı ve ortada idari eylemden kaynaklanan bir tazminat davasından bahsetme imkanı bulunmadığından, davacı tarafından idarenin taşınmazına fiili el atması sonucu uğranıldığı ileri sürülen zararının tazmini istemiyle açtığı davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, davacı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dokuzuncu İdare Dava Dairesi: 10.9.2018 gün ve E:2018/930, K:2018/1206 sayı ile, dava dosyasının incelenmesinden; istinaf yoluyla kaldırılması istenilen İdare Mahkemesi kararında kanunda sayılan kaldırma nedenlerinin bulunmadığı anlaşıldığından ve dilekçede ileri sürülen iddialar da sözkonusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediğinden başvurunun reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili adli ve idari yargı yerlerince verilmiş olan görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 23.12.2019 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosya ve adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

  II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davalı idarenin yaptığı Melen Projesi kapsamında su tutum sahasına malzeme taşımak için yapılan yol dolgusunun kayarak, davacının maliki olduğu, Sakarya İli, Kocaali İlçesi, Ortaköy Mahallesi, Dalmancı Mevkii, 134 ada, 24 parsel sayılı taşınmazın yaklaşık 4500-5000 m2'lik kısmına zarar verdiği; bir kısım fındık ocaklarının kuruduğu;bir kısmının ise veriminin düştüğü; yoldaki dolgunun halen kaydığı ve erozyonun devam ettiği ileri sürülerek, oluştuğu öne sürülen maddi zararın faizi ile birlikte tazminine karar verilmesiistemiyle açılmıştır.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu; özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının, III. Bölümünde, “İstimlâksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlâk Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.

Bundan başka, bir amme teşekkülü tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında Devlet malı olmayan yerlerden toprak alınması veya böyle yerlere toprak veya moloz yığılması neticesinde meydana gelen zararların tazmini davası da başkasının malına amme teşekkülünün dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan ve projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı cihetle, haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılır.

Yapılan işlerin plan veya projeye aykırı olarak yapılması hali de idari karara aykırı bir hareket bulunması itibariyle yine idari kararın tatbiki olan bir fiil sayılamaz ve bu bakımdan bu iddia ile açılmış bir dava haksız fiilden doğan bir davadan ibaret olacaktır.

Bu bentte anılan davalar, içtihadı birleştirme kararının dışında kaldıklarından kararın bunlara şümulü yoktur” denilmektedir.

Dosyasının incelenmesinden, davacının maliki olduğu Sakarya İli, Kocaali İlçesi, Gümüşoluk-Cuma Mahallesi, Dalmancı Mevkii 134 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın DSİ tarafından kamulaştırılan kısımdan dolayı 21, 22 ve 23 nolu parsellere ayrılıp 22 nolu parselin yol olarak kamulaştırıldığı, davacı adına kayıtlı 23 nolu parselin mahkeme kararı ile hükmen düzeltilerek 17.603,81 m2 yüzölçüme sahip 24 nolu parsel olarak davacı adına tescil edildiği, davalı idare tarafından Melen Projesi kapsamında su tutum sahasına malzeme taşımak için yapılan yol dolgusunun kayarak taşınmazın 4.500-5000 m2'lik kısmında zarara yol açtığından bahisle davacı tarafındanmaddi zararın faizi ile birlikte tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Anayasanın 125 inci maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış olup, bununla birlikte idarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişinde nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusurunun hizmetin kötü işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleştiği ve bunun idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açtığında kuşku bulunmamaktadır.

Olayda, adli yargı yerinde açılmış olan davada, yapılan keşif sonucu Fen Bilirkişisi tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda, "... a-) Davaya konu 134 ada 1 nolu parselin evveliyatında bir bütün halinde iken DSİ ce yol kamulaştırması nedeni ile 21, 22 ve 23 nolu parsellere ayrıldığı ve 22 nolu parselin DSİ ce yol olarak kamulaştırıldığı,

b-) Davacı adına kalan 23 nolu parselin güneyindeki 3 nolu parsel ile aralarındaki sınırın kadastroca yanlış tespit edilmesinden dolayı mahkeme karan ile hükmen düzeltildiği ve 23 nolu parselin 24 nolu parsel olduğu tespit edilmiştir.

c-) DSİ ce kamulaştırılan 22 nolu parsel üzerindeki yol çalışmasından dolayı dolgu malzemelerinin 24 nolu davacıya ait parsele kayması nedeni ile 24 nolu parselin krokide A=4410.16 m2 olarak gösterilen kısmında heyelan oluştuğu tespit edilmiştir..." denilmiş; inşaat yüksek mühendisi, jeoloji mühendisi, gayrimenkul değerlendirme uzmanı, ziraat mühendisi, ziraat yüksek mühendisi bilirkişilerinden oluşan 8.5.2017 tarihli bilirkişi raporunda ise; "...TOPRAK KAYMASININ SEBEPLERİ: -İnceleme alanında ana kaya kireçtaşı olup üzerindeki killi tabaka suyun etkisi ile toprak kaymasına neden olmuştur.

-İnceleme alanındaki arazinin eğimli olması.

-İnceleme alanındaki hâkim bitki örtüsünün fındık olması ve zemini tutabilecek kök yapısına sahip olmamasından dolayı toprak kaymasına engel olamamıştır.

-İnceleme alanının kuzeyinden geçen DSİ Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırma yapılarak açılan yolun kazı çalışmaları toprak kaymasına neden olmuştur...

…SONUÇ ve KANAAT: Jeolojik sonuç olarak; İnceleme alanının jeolojik, hidrojeolojik, topoğrafık ve jeomorfolojik yapısı dikkate alındığında; yeraltı ve yüzey sularının etkisiyle heyelanın etkin olduğu ve kayma hareketinin devam ettiği karmaşık heyelan türüne ait özelliklere sahip olduğu gözlenmiştir.

Arazinin kuzeyinden geçirilen yol nedeni ile oluşturulan menfez ve ağır tonajlı araçların baraj alanına dolgu malzemesi taşıması nedeniyle, yaklaşık 4410,16 m2 alanın heyelandan şiddetli derecede etkilendiği tarafımca gözlemlenmiştir. Önlem alınmadığı takdirde toprak kaymasının ileriki zamanda daha geniş alanları etkileyebileceği kanaatine varılmıştır…" denilmiştir.

Diğer yandan idari yargı yerinde açılmış olan davada, Orman ve Su İşleri Bakanlığı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 14. Bölge Müdürlüğü'nün 9.4.2018 gün ve 250898 sayılı yazısında, Büyük İstanbul İçmesuyu III. Merhale Projesi Melen Sistemi kapsamında bulunan ve yapımı devam etmekte olan "Melen Barajı İkmal inşaatı" işinde söz konusu parselin YOL-1 (Gümüşoluk - Aydoğan Rölokasyon Yolu) Km: 2+600'de olup, yerinde yapılan son güncel ölçmelerde 4410.1 m2'lik alanda aşırı yağışlardan dolayı toprak kaymasıyla beraber, arazide çatlaklar ve toprak kabarmalarının meydana geldiği belirtilmiştir.

Bu durumda davacının iddiaları ve dosyada bulunan bilirkişi raporları dikkate alınarak, davanın, idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü sıradaki eyleminden veya eylemsizliğinden doğan zararın giderilmesine yönelik olarak açıldığının kabulü gerekir.

 

Kamu hizmetinin, yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin; kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin; hizmet kusuru ya da başka bir nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının yargısal denetiminin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde “idari dava türleri” arasında sayılan “idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davası” kapsamında, idari yargı yerlerince yapılacağı açıktır.

Belirtilen durum karşısında, davanın görüm ve çözümü idari yargı yerinin görevine girdiğinden, Sakarya 2. İdare Mahkemesinin 24.4.2018 gün ve E:2018/189, K:2018/353 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Sakarya 2. İdare Mahkemesinin 24.4.2018 gün ve E:2018/189, K:2018/353 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 23.12.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye                  

      Hicabi                       Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                    BOZERAKSU                          SONER          

 

 

 

 

                                            Üye                                Üye                              Üye                  

                                          Aydemir                       Nurdane                         Ahmet

                              TUNÇ                          TOPUZ                       ARSLAN