T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2015 / 708

            KARAR NO  : 2015 / 711

            KARAR TR   : 26.10.2015

ÖZET:İmar planında bir kısmı ağaçlandırılacak alanda, bir kısmı yolda kalan taşınmazın bir bölümüne fiilen yol ve kaldırım yapılmak suretiyle kamulaştırmasız el atılması ve fiilen el atılan kısım yönünden açılan davanın derdest olması karşısında, parsele fiili bir el atma olduğu takdirde parselin bütünü açısından el atmadan söz edilebileceği gözetilerek;  bu taşınmaz bakımından, el atmadan doğan zararın tazminine yönelik davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

                                  

K  A  R  A  R

 

 

Davacılar        :  1-G. İ.

    2-E. İ. (S.)

    3-A. İ.(Ö.)

    4-H. İ.

    5-H. İ. (K.)

    6-İ. İ.

    7-C.İ.

    8-R. İ.

    9-N. İ.

  10-G. İ.

  11-A. İ.

  12-G. İ.

  13-E. İ.

  14-N. İ. ( Ç.)

Vekilleri          : Av.M.A. T.Av. B.A.

Davalılar         :1-Buca Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av.E. B. B.

                         2-İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av. A.D.

        

O L A Y          : Davacılar vekili dilekçesinde; tapu kayıtlarına göre İzmir, Buca, Tınaztepe Mh., 629 ada, 242 parsel sayılı taşınmazın 1/2 hissesinin müteveffa A. İ, 1/2 hissesinin ise müteveffa İ. İ. adına kayıtlı bulunduğunu; A. İ.’in  30/09/2005, İ. İ. ise 16/08/1994 tarihinde vefat etmiş olduğunu, geriye davacı mirasçıların kaldığını;  Buca Belediye Başkanlığı Etüt Proje Müdürlüğü tarafından verilen imar durum belgesine göre, taşınmazın bir kısmının yolda, bir kısmının da ağaçlandırılacak alanda kaldığını; söz konu taşınmaz üzerinde yaptıkları incelemede, taşınmazın yolda kalan kısmının 12 metre genişlik itibarıyla, davalı Buca Belediye Başkanlığı sorumluluk alanında kaldığını ve taşınmaza fiilen yol ve kaldırım yapılmak sureti ile el atıldığının görüldüğünü;  taşınmazın yol dışında kalan kısmının tamamının ise, ağaçlandırılacak alanda kaldığını, bu alana da uygulama imar planı gereğince hukuken el atılmış olduğunu;  taşınmazın tamamının gerek fiili el atmalar, gerekse hukuki el atmalar nedeniyle kullanılamaz durumda bulunduğunu; taşınmazın kamulaştırılması talebi ile, 6487 sayılı Yasa’nın 21.maddesi gereğince dava şartı olarak, davalı Buca Belediyesi’ne ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne başvurulmuş ise de, davalı Buca Belediyesi tarafından, söz konusu taşınmazın kamulaştırılmasının mümkün olmadığına dair red cevabı verildiğini; aynı şekilde İzmir Büyükşehir Belediyesinin de, kamulaştırma taleplerine olumsuz cevap verdiğini; Uyuşmazlık Mahkemesi’nin güncel kararları itibarıyla, fiili el atma nedeniyle Davalı Buca Belediyesi hakkında Asliye Hukuk Mahkemesi’nde, hukuki el atma nedeniyle ise İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Buca Belediye Başkanlığı hakkında idari yargıda, dava açılmasının gerekmiş olduğunu; taşınmazın 1/25.000’lik plana göre ağaçlandırılacak alanda kalan ve hukuken el atılan kısmı hakkında, hangi davalının ne miktarda sorumlu olduğu hususu, teknik inceleme ve değerlendirmeyi gerektirdiğinden, hak kaybına neden olmamak üzere her iki belediyenin birlikte dava edilmesinin gerektiğini;  söz konusu taşınmazın son derece kıymetli bir alanda kaldığını;  müvekkillerinin mirasçılık yolu ile maliki bulundukları taşınmazda, yasaya aykırı olarak fiilen ve hukuken el atılması ve taşınmazın geri kalanının da kullanılamaz hale gelmesi nedeniyle mülkiyet haklarını kullanamaz, inşaat yapamaz durumda olduklarını,  yerleşmiş Yargıtay içtihatları gereğince taşınmazın tamamının bedeline hükmedilmesinin gerektiğini; davalı idareler tarafından yapılan kamulaştırmasız hukuki el atma nedeniyle, taşınmaz bedelinin, el atma tarihinden itibaren, kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faizi ile ödenmesi amacıyla dava açılmasının zorunlu hale geldiğini ifade ederek; fazlaya dair talep, dava ve her türlü ıslah hakları saklı kalmak kaydı ile, taşınmaz bedeli olarak şimdilik  10.000-TL’nin, el atma tarihinden itibaren kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesi istemiyle 20.2.2014 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

İZMİR 2.İDARE MAHKEMESİ:12.12.2014 gün ve E:2014/295, K:2014/1653 sayı ile, “(…)Belediyelerin, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu, bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır.

Öte yandan, idarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk- hükümlerine göre adli yargı yerlerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Bu durmada; davalı idare vekilinin savunma dilekçesinde ve dava dilekçesinde taşınmaza davalı idarece kamulaştırmasız fiilen el atılarak yol olarak kullanıldığı belirtildiğinden ve bir parsele fiili bir el atma olduğu takdirde parselin bütünü açısından el atmadan söz edilebileceğinden, başka bir ifadeyle taşınmazın bir bütün olarak düşünülmesi ve el atmanın varlığı halinde taşınmazın tamamı açısından el atmanın varlığı kabul edilerek buna göre değerlendirilmesi gerektiğinden, el atmadan doğan zararın tazminine yönelik davanın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girmektedir.

Açıklanan nedenlerle; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş, yapılan itiraz İzmir Bölge İdare Mahkemesince, 14.4.2015 gün ve E:2015/639, K: 2015/804 sayı ile, reddedilerek kararın onanmasına karar verilmiş; karar düzeltme istemi de aynı Mahkemenin 17.6.2015 gün ve E:2015/1414, K:2015/1391 sayılı kararıyla reddedilmiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

Davacılar vekili idari yargıya ilişkin iddia ve istemlerini tekrarlayarak bu kez 6.7.2015 tarihinde adli yargı yerinde dava açmış, önceki dilekçesindeki taleplerine ek olarak;   idare mahkemesinin taşınmaza aynı zamanda fiili olarak da el atılmış olması sebebi ile adli yargının görevli olduğundan bahisle davanın görev bakımından reddine karar verdiğini, görevsizlik kararının kesinleştiğini, bu nedenle adli yargıda dava açtıklarını belirterek öncelikle davanın İzmir 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin, derdest olan 2014/91 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini de talep etmiştir.

İZMİR 10.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:9.7.2015 gün ve E:2015/278, K:2015/284 sayı ile, “(…) Dava, dava konusu taşınmazın bir kısmına kamulaştırma yapılmaksızın hukuken el atıldığı iddiasına dayalı tazminat isteğine ilişkindir.

Kamu idarelerinin, kamu hizmetlerinin yürütülmesi sırasında tek yanlı irade açıklamaları ile kamu hukuku esasına dayanarak ilgililerin hukuki durumlarını etkileyecek şekilde yaptıkları işlemlerin, idari işlem görev ve yetki alanlarına giren konularda hukuka uygun olarak yaptığı fiiller ile bu görevleri ile ilgili hareketsiz kalmaları idari eylem olarak tanımlanmaktadır. İdarenin icra yetkisini hukuka aykırı olarak kullanması olarak nitelendirilebilecek fiili el atma durumu söz konusu olmadığı hallerde 3194 Sayılı İmar Kanununun ilgili maddeleri uyarınca tek yanlı idari işlemle düzenlenen imar planları ve bu palanlara dayanılarak yapılan işlemlerin idari nitelik taşıdığı, söz konusu imar planlarının zamanında uygulamaya geçirilmemesi durumunun da idari eylem olarak kabulü gerekir.

Yukarıda açıklanan uyuşmazlıklarla ilgili olarak açılan davalarda olumsuz görev uyuşmazlığı çıkması üzerine uyuşmazlık mahkemesi tarafından değerlendirme yapılmış ve fiili el atmanın bulunmadığı durumlarda idari yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

Ayrıca 11/06/2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 Sayılı Yasa ile 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun değiştirilen geçici 6. Maddesinin 10. Fıkrasında da "Uygulama İmar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak sureti ile veya ilgili kanunların uygulaması ile tasarrufu kısıtlanan taşımazlar hakkında 03/05/1985 tarihli ve 3194 Sayılı İmar Kanununda ön görülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır" hükmü getirilmiştir.

Açıklanan nedenlerle davacı tarafça dava konusu taşınmazın hukuken el atılan kısmı ile ilgili olarak dava açıldığı, davacı tarafın mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamanın dava konusu taşınmazın genel ve düzenleyici bir işlem olan imar planı ile kamu hizmetine özgülenmesinden ve bu planda ön görülen kamulaştırma işlemlerinin zamanında yapamamasından kaynaklandığı, idari işlem ve eylemden doğan zarara ilişkin davanın 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri uyarınca idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinden 6100 Sayılı HMK'nın 114/1-b ve 115/2 Maddeleri uyarınca davanın yargı yolu bakımından dava şartı noksanlığı nedeni ile usulden reddi gerektiği sonuç ve kanısına varılarak aşağıdaki karar yazılmıştır.

KARAR: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere,

6100 Sayılı HMK 'nun 114/1-b ve 115/2 maddesi uyarınca yargı yoluna ilişkin dava şartı noksanlığı nedeni ile davanın usulden reddine…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 26.10.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının; davacılar vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece 15. maddede belirtilen hükmün aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden gönderildiği görülmekte ise de; Başkanlıkça idari yargı dosyasının da ilgili Mahkemesinden getirtildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava,  İzmir İli, Buca İlçesi, Tınaztepe Mahallesi'nde bulunan, tapunun 629 ada, 242 sayılı parselinde kayıtlı olan taşınmazın, hissedarı olan davacılar tarafından,  imar planında taşınmazın bir kısmının ağaçlandırılacak alanda, bir kısmının yolda kaldığı ve fiilen yol ve kaldırım yapılmak suretiyle el atıldığından kullanılamadığı, fiili el atma nedeniyle adli yargıda dava açıldığı ileri sürülerek, kamulaştırmasız hukuki el atma nedeniyle 10.000 TL'nin el atma tarihinden itibaren yürütülecek kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Dava dosyalarının incelenmesinden; Buca Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü İmar Durum Şefliği’nin 10.03.2014 tarih ve 970 sayılı yazısına göre,  dava konusu Buca İlçesi 629 ada, 242 parsel sayılı taşınmazın; uygulama imar planında kısmen ağaçlandırılacak alan ve kısmen de yolda kaldığı; taşınmazın kadastral parselde olduğu, İmar Kanunun 18. Maddesi hükümlerine göre düzenleme görmediği, bu yasa hükümlerine göre düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılmadığı; Buca Belediyesi Emlak İstimlak Müdürlüğü’nün 10.03.2014 tarih ve 890 sayılı yazısında, söz konusu taşınmazın ağaçlandırılacak alanda kalmasından dolayı uzlaşma talebinin değerlendirilemediğinin belirtildiği; Fen İşleri Müdürlüğü’nün 10.03.2014 tarih ve 1856 sayılı yazısında ise “629 ada, 242 parsel üzerinde yol düzenlemesi değil sadece yaklaşık 24m.lik uzunluğunda bir bölümden imar planındaki yol olarak görülen kısımda beton atılmak sureti ile kamulaştırmasız el atıldığı tespit edilmiştir. Bahse konu zemindeki malzemenin çok eski olması sebebi ile arşiv kayıtlarımızda zemindeki malzemenin tarafımızca atıldığına dair herhangi bir tutanak ya da belgeye rastlanmamıştır. Parsel üzerindeki el atma fiili idaremizce yapılmamıştır.” denildiği; yine, Buca Belediyesi Etüd ve Proje Müdürlüğünün 07.03.2014 tarih ve 2714 sayılı yazısında “629 ada, 242 parsel sayılı taşınmaz, uygulama imar planında kısmen ağaçlandırılacak alan ve kısmen de yolda kalmaktadır. Ayrıca taşınmazın kadastral parsel olduğu ve yeni tarihli herhangi imar uygulamasına konu olmadığı da görülmüştür. 629 ada, 242 parsel İmar Kanunu’nun 18. Maddesi hükümlerine göre düzenleme görememiş ve bu yasa hükümlerine göre düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılmamıştır.” denildiği; diğer davalı olan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığının cevap dilekçesinde de; dava konusu parseli kapsayan alana ilişkin İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi'nin 04.05.1988 tarih, 95 sayılı kararıyla uygun görülerek onaylanan 1/1000 ölçekli Buca Kozağaç Mahallesi Islah İmar Planı'nda parselin bir kısmının plan onama sınırı içerisinde yer aldığı, uyuşmazlık konusu parselin bu planda kalan kısmının 7 metrelik "Yaya Yolu" kullanım kararında kaldığı;  Buca Belediye Meclisi'nin 19.02.1998 tarih, 1988/39 sayılı kararı ile kabul edilen Karayolları Genel Müdürlüğü'nce belirlenmiş olan, Buca ilçesinin güneyinden geçen İzmir Çevre Yolu ile ilgili plan değişikliği önerisinin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığınca 22.09.1998 tarihinde onandığı, uyuşmazlık konusu parselin bir kısmının plan onama sınırı içerisinde yer aldığı, parselin bu planda kalan kısmının "Ağaçlandırılacak Alanlar" ve 12 metrelik "Taşıt Yolu" kullanımında kaldığı; Buca Belediye Meclisi'nin 27.02.1998 tarih, 1998/69 sayılı kararı ile uygun görülen 1/1000 ölçekli uygulama imar planı önerisinin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlık Makamı'nca 22.09.1998 tarihinde onandığı, parselin plan onama sınırı içerisinde yer alan kısmı "Ağaçlandırılacak Alanlar" kullanım kararında kaldığı; buna göre uyuşmazlık konusu parselin iki farklı 1/1000 ölçekli uygulama imar planı onama sınırı içerisinde kalmakta olduğu, parselin bu planlarda "Ağaçlandırılacak Alanlar" ve 12 metrelik "Taşıt Yolu" kullanım kararlarında kaldığı; parselin içinde yer aldığı bölgede yürürlükte herhangi 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı bulunmadığı; anılan parselin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nca 17.05.2013 tarihinde onaylanan, 1/25000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planında; "Ağaçlandırılacak Alanlar" kullanımında yer aldığı;  davacılar tarafından, 10.12.2013 tarihli dilekçe ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 6487 sayılı Kanun ile değişik Geçici 6. maddesi uyarınca davacıların maliki olduğu taşınmazın değerinin ödenmesi için uzlaşma başvurusunda bulunulduğu;  buna karşılık Belediyeleri Kamulaştırma Şube Müdürlüğünün 24.01.2014 tarih, 736 sayılı yazısı ile verilen cevapta 1/25000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planında taşınmazın bir kısmının ağaçlandırılacak alan kullanımında kaldığı, plan uygulama hükümleri (6.15-7.18-7.11.1) uyarınca söz konusu taşınmazın yapılaşma hakkı bulunduğu, diğer taraftan taşınmazın yolda kalan kısmı için ise kamulaştırma sorumluluğunun ilçe belediyesinde olması sebebiyle Belediyelerince kamulaştırma yapılmasının olanaklı olmadığının bildirildiği; uyuşmazlık konusu parselin yaklaşık 143 m2'lik kısmının yol olarak kullanıldığının tespit edilmiş olduğu ifade edildikten sonra; cevap dilekçesinin görev itirazına ilişkin kısmında; “Davacı taraf, taşınmazın imar planında kamu hizmetine yönelik bir kullanıma ayrıldığı ve beş yıllık programa alınarak kamulaştırmadığı gerekçesi ile hukuki el atma nedeniyle tazminat davası açmıştır. Ancak yürürlükteki imar planında bir kısmı 12 metrelik Taşıt Yolu olarak belirlenmiş olan, uyuşmazlık konusu parselin yaklaşık 143 m2'lik kısmının fiilen yol olarak kullanıldığı Belediyemizce tespit edildiğinden bu kısmı yönünden "hukuki el atma”dan söz edilemeyeceğinden, davanın taşınmaza fiilen el atılan kısmı yönünden 2577" sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14. maddesinin 1. fıkrasının "a" bendi ve 15. maddesinin 1. fıkrasının "a" bendi uyarınca GÖREV yönünden reddine karar verilmesini talep ederiz.” denildiği anlaşılmıştır.

Belediyelerin 3194 sayılı imar Kanunu 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmaza/taşınmazlara fiilen el atılması halinde, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde,  “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanunu’na uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Bu bağlamda, dava konusu İzmir İli, Buca İlçesi, Tınaztepe Mahallesi'nde bulunan, tapunun 629 ada, 242 sayılı parselinde kayıtlı olan taşınmazın, imar planında bir kısmının ağaçlandırılacak alanda, bir kısmının yolda kaldığı ve taşınmazın bir bölümüne fiilen yol ve kaldırım yapılmak suretiyle kamulaştırmasız el atılması karşısında, bu taşınmaz bakımından el atmadan doğan zararın tazminine yönelik olan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girmektedir.

Her ne kadar,  davacılar tarafından dava konusu parselin fiilen el atılan kısmı ile, hukuken el atıldığı iddia edilen kısmı için adli ve idari yargı yerlerinde, ayrı ayrı davalar açıldığı görülmekte ise de; bir parsele fiili bir el atma olduğu takdirde parselin bütünü açısından el atmadan söz edilebileceği, başka bir ifadeyle taşınmazın bir bütün olarak düşünülmesi ve el atmanın varlığı halinde taşınmazın tamamı açısından el atmanın varlığı kabul edilerek buna göre değerlendirilmesi gerektiği; öte yandan, taşınmaza fiili el atmanın mevcut olduğu kısım yönünden açılan davanın da derdest olduğu gözetildiğinde, fiilen el atılan kısım yönünden ayrı, el atılmayan kısım yönünden ayrı yargılama yapılmasında,  yargılamanın salahiyeti ve usul ekonomisi yönünden fayda bulunmadığı da açıktır.

Açıklanan nedenlerle, İzmir 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 9.7.2015 gün ve E:2015/278, K:2015/284 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İzmir 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 9.7.2015 gün ve E:2015/278, K:2015/284 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.10.2015  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN