T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 506

            KARAR NO  : 2017 / 10

            KARAR TR   : 20.2.2017

ÖZET : Davacının sahibi olduğu taşınmazının fiilen el atılmayan kısmına,  kamulaştırmasız el atıldığından bahisle uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan tam yargı davaları" kapsamında İDARİ YARGI yerinde görülmesi gerektiği hk.

 

 

                                                          

 

K  A  R  A  R

 

Davacı          : H.B.P.

Vekili            : Av. N.G.

Davalılar       : 1-Bandırma Belediye Başkanlığı

Vekilleri        : Av. C.D. - Av. F.A.

                      2- Gençlik ve Spor Bakanlığı

Vekilleri        : Av. A.Ö.R., Av. P.M.A.,

   Av.M.Y.

        

O L A Y        : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkiline ait 600 Evler Mahallesi, 377 ada, 4 parselde bulunan 9547 m2 taşınmazın, 20.09.1968 tarihinde onaylanan Şehir planına göre spor tesisleri sahası olarak belirlendiğini, bu tarihten itibaren müvekkilinin mülkiyet haklarının kısıtlandığını, arsasını kullanamadığını veya satamadığını, müvekkilinin ısrarlı dilekçelerine rağmen bu konuda hiçbir işlem yapılmadığını,  İmar Kanunun gerekli hükümlerinin uygulanmadığını,  9547 m2 olan arsanın halen 804,65 m2.’lik kısmının yol olarak kullanılmakta olduğunu; 20.09.1968 tarihinden bu yana kamulaştırma işlemlerinin tamamlanmadığını, kamulaştırma veya plan değişikliği yapılması taleplerine davalı idarece olumlu yanıt verilmediğini, bu nedenle Kamulaştırmasız El Atmanın devam ettiğini; en son 19.09.2011 tarihli dilekçe ile 2942 sayılı Yasanın geçici 6. maddesi gereğince uzlaşma talebinde bulunulduğunu, davalı Belediyenin, 22.09.2011 tarih ve M.10.6.BAN.0.13.14012 sayılı yazısıyla kamulaştırma işleminin Bandırma Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğü tarafından yapılacağını bildirdiğini, böylelikle uzlaşma taleplerini reddettiğini; Gençlik ve Spor Bakanlığına, 10.10.2011 tarihli dilekçe ile 2942 sayılı yasanın geçici 6. Maddesi gereğince uzlaşma talebinde bulunulduğunu, davalı Bakanlığın 03.11.2011 tarih ve 659/5040 sayılı yazısıyla uzlaşma taleplerini reddettiğini; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun,  15.12.2010 tarih ve 2010/5-662 E.2010/651 K. Sayılı kararıyla, bu tür yerlerin bedelinin ödeneceğine karar verdiğini; taşınmazın kıymetli bir konumda bulunduğunu ifade ederek; taşınmazın toplam değerinden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesiyle taşınmazın gerçek değeri ortaya çıkacağından şimdilik 100.000 TL bedelin ve fiilen kullanılan yerler için geriye dönük olarak 10.000 TL ecrimisil bedelinin olmak üzere toplam 110.000 TL.’nın davalılardan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsili istemiyle 2.1.2012 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Bandırma 2.Asliye Hukuk Mahkemesi; 22.1.2013 gün ve E:2012/3, K:2013/10 sayı ile, Dava ve cevap dilekçelerini özetledikten sonra; “…dava hukuki sebeplerle kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasıdır. Mülkiyeti davacıya ait olduğu celp edilen tapu kayıtlarından anlaşılan taşınmazın imar planında spor alanında bırakıldığı, bu sebeple davacının taşınmaz üzerindeki intifa ve tasarruf haklarının kısıtlandığı, idarenin uzun süre hareketsiz kalıp kamulaştırma yapmayarak ve taşınmazın malikince tasarrufunu da engelleyerek mülkiyet hakkını özünden zedelediği tartışmasızdır. O halde davanın özünde haklı olduğu kabul edilmelidir.

Elbette taşınmazların imar planlarında kamu yararına tahsis edilmiş alanlarda bırakılması tek başına kamulaştırmasız el atma sonucunu doğurmaz. Ancak makul bir süre içinde kamulaştırma yapılmaması, ihtiyaçtan fazla alanların imar dışı bırakılması ve taşınmaz malikleri arasında hakkaniyet ve denge ölçülerini zedeleyecek biçimde işlem yapılması hukuka aykırı kabul edilmelidir.

Taşınmazın tapu kaydı celp edilerek incelenmiş, davacı adına tescilli bulunduğu belirlenmiştir. Mülkiyet tesis kadastrosuna dayanmaktadır. Yine taşınmazın imar durumu da sorulmuş 1/1000 ölçekli uygulama imar planında kentsel - bölgesel spor alanı içinde kaldığı belirlenmiştir. Kadastro müdürlüğünden taşınmazın çap örneği de alınarak dosyaya eklenmiştir.

Çözülmesi gereken en önemli hususlardan birisi davacının mülkiyet hakkının kısıtlanması sebebiyle sorumlu olması gereken tüzel kişiliğin belirlenmesidir. İmar planlarını yapmak ve bu planlar içinde modern şehircilik anlayışına uygun yollar, parklar, spor alanları, yeşil alanlar ve ortak kullanıma tahsis edilmiş yapılar için gerekli bölümlerin ayrılması belediyenin sorumluluğundadır. Ancak imar planında ayrılan her kısım için doğrudan belediye başkanlığının sorumluluğunu kabul etmek doğru olmayacaktır. Her bir idarenin farklı bütçesi ve kamulaştırma planları vardır. İleride okul yahut spor alanı olacak kısımlarla ilgili kamulaştırmalar belediye tarafından değil ilgili idare tarafından yapılmalıdır.

Dava konusu taşınmaz ile ilgili olarak malikin çeşitli idari birimlere başvurularda bulunduğu ve idari birimler arasında yazışmalar yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı 1980'li yıllardan beri bu taşınmazın kamulaştırılması için o zamanki Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı'na müracaatta bulunmuş, taşınmazın kamulaştırılmasını talep etmiştir. Dosyada örneği bulunan yazıdan da anlaşılacağı üzere davalı idare taşınmazın 1989 kamulaştırma programında yer almadığını ancak ileriki yıllarda istimlak edileceğini, mevcut tesislerin yetersiz olduğundan taşınmazın serbest bırakılamayacağını bildirmiştir. Yine 1996 yılındaki başvuruya karşı da aynı şekilde cevap verilmiştir. Halen komşu parselde bulunan Bandırma Stadyumunun giriş kapıları tarafında yer alan yolun bir kısmının da davacı parselin tecavüzü olduğu açıktır. Gelinen durumda idarelerin topu birbirlerine atarak sorumluluktan kurtulamayacağı aşikardır.

Mevcut duruma göre davalılardan Gençlik ve Spor Bakanlığı taşınmazın spor alanı olarak kalmasında doğrudan etkili olup imar planının yapılmasından dolayı sorumlu olmadıklarını ileri sürerek davanın husumetten reddi savunması yapamaz.

Celp edilen kayıtlar, emsaller, emlak vergi rayiç değerleri, imar planı gibi hususlar nazara alınarak mahallinde keşif icra edilerek bilirkişi raporu alınmıştır. Bilirkişiler seçilirken kamulaştırma kanunundaki usullere göre hareket edilmiştir. Mahallinde yapılan keşif sonrasında bilirkişiler kurulu tarafından düzenlenen 18/10/2012 günlü raporda taşınmazın dava tarihi itibari ile değerinin 1.333.780-TL olduğu açıklanmış, fiilen el atılan kısmın değerinin 112.652,40-TL, geriye doğru 5 yıllık ecrimisil bedelinin ise 3.060-TL olduğu bildirilmiştir.

Tarafların itirazları değerlendirilerek bilirkişiler kurulundan ek rapor alınmış, bilirkişiler emsal mukayesesi yapıldığını da açıklayarak değere ilişkin görüşlerinin doğru olduğunu tekrar etmişlerdir.

Mahkememizce yapılan diğer keşifler sebebiyle bilinen rayiçler nazara alındığında dava konusu taşınmaz için takdir edilen 140-TL m2 bedeli uygundur. Taşınmazın konumu, etrafındaki yapı ve taşınmazların değeri, emlak vergisi rakamları da nazara alındığında bu bedelin yüksek bir bedel olmadığı aşikardır.

Sonuç olarak davalı belediye yalnızca imar planı yapmış olmakla taşınmaza fiili yahut hukuki el atmış sayılmaz. Ancak zeminde bir kısmı asfalt yol yapmak suretiyle hukuka aykırı biçimde fiilen kullandığı sabittir Asfaltlama işinin Gençlik Spor Bakanlığı tarafından yapılmadığı, ilçe içindeki yolların asfaltlama faaliyetlerinin belediye tarafından yürütüldüğü izahtan varestedir. Gençlik Spor Bakanlığı'nın ise yazışmalar sırasında asfalt yoldan haberdar olmadığı ve kaldırılması için yazışma yaptığı da belirlenmiştir. Davacının taşınmazı ne şekilde kullanacağı açıklanmamış olmakla birlikte yol olarak kullanılmak sebebiyle bir kamusal yarar elde edildiği aşikardır. O halde ecrimisil talebi sadece belediye başkanlığı yönünden kabul edilmelidir.

Buna karşılık mülkiyet kısıtlaması sebebiyle sorumluluk davalı Gençlik Spor Bakanlığı'ndadır. Çok uzun yıllar taşınmaz kamulaştırılmadığı gibi spor alanı olmaktan da çıkarılmamıştır. O halde kamulaştırılması el atma tazminatı yönünden bu davalı sorumlu tutularak davanın kabulüne karar verilmeli, bedeline hükmedildiğine göre mülkiyette bu davalıya geçirilmelidir.

Davacı tarafın talebini ıslah edip bakiye harcı yatırması üzerine davanın raporda belirtilen miktar üzerinden kabulü gerekmiştir. Davacı taraf nasıl nitelemiş olursa olsun hukuki tavsif hakime ait bulunmakla davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu değerlendirilmiş ve hüküm kurulurken faiz konusunda kademeli uygulama yapılmamıştır.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;

Davanın Gençlik ve Spor Bakanlığı yönünden KABULÜ ile 1.333.780-TL kamulaştırmasız el atma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Gençlik ve Spor Bakanlığından alınarak davacıya verilmesine,

(…)

Ecrimisil talebinin kısmen kabulü ile 3.060-TL ecri misil alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı belediye başkanlığından alınarak davacıya verilmesine,

Fazlaya ilişkin talebin ve diğer davalı Gençlik ve Spor Bakanlığına yönelik ecri misil talebinin reddine,

(…)

Dava konusu olan Balıkesir ili, Bandırma ilçesi, 600 Evler Mahallesi, Sığırağılı mevkii, 377 ada, 4 parselde davacı H.B.P. adına kayıtlı taşınmazın tapusunun iptali ile davalı Gençlik ve Spor Bakanlığı adına tesciline,(…)”karar vermiş, davalı idareler bu kararı temyiz etmiştir.

Yargıtay 18.Hukuk Dairesi; 30.9.2013 gün ve E:2013/8649, K:2014/12427 sayı ile, “(…) Dava, kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı olarak taşınmaz bedeli ile ecrimisil istemine ilişkindir. Mahkemece davanın taşınmaz bedeli yönünden Gençlik ve Spor Bakanlığı aleyhinde, ecrimisil bedeli yönünden Bandırma Belediye Başkanlığı aleyhinde kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idareler vekillerince temyiz edilmiştir.

Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Alınan rapor ve yapılan inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir.

Şöyle ki;

1-Dosyadaki bilgi ve belgeler ile fen bilirkişinin krokili raporundan, dava konusu taşınmazın A harfiyle gösterilen kısmı dışında fiili el atma bulunmayıp, idare tarafından 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 7. ve 8. maddeleri uyarınca düzenlenen 1/1000 ölçekli imar uygulama planına göre kamu hizmetine tahsis edilmesi nedeniyle kullanım hakkının kısıtlanmasının söz konusu olduğu anlaşıldığından, davacının mülkiyet hakkına getirilen bu kısıtlamanın dava konusu taşınmazın genel ve düzenleyici bir işlem olan imar planıyla kamu hizmetine özgülenmesinden ve bu planda öngörülen kamulaştırma işlemlerinin zamanında yapılmamasından kaynaklandığının kabulü ile idari işlem ve eylemden doğan zarara ilişkin davanın, 11.6.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun değiştirilen Geçici 6. maddesinin 10. fıkrasında da “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır.” hükmü ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararları da dikkate alınarak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri uyarınca idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/1-b ve 115/2. maddeleri uyarınca bu kısımlara yönelik davanın usulden, reddi yerine kabulüne karar verilmesi,

2-Dava konusu taşınmazın yalnızca A harfiyle gösterilen 804,66 m2'lik kısmına asfaltlanmak suretiyle yol yapılarak fiilen el atıldığının anlaşılması karşısında, söz konusu fiili el atmayı gerçekleştiren idarenin tespit edilerek yalnızca el atılan kısım yönünden davanın ilgili idareye yöneltilmesi gerekirken, tazminat istemine ilişkin davanın davalı Gençlik ve Spor. Bakanlığı yönünden kabulüne karar verilmesi,

3-Dava konusu taşınmaza ne zaman el atıldığının (gün-ay-yıl olarak) taraflardan sorularak tespiti ile el atma tarihi tespit edildikten sonra, bu tarih itibariyle dava konusu taşınmazın imar planı içinde olup olmadığının, imar planı içinde ise ilk olarak imara alınış tarihi, ölçeği ve türü (nazım-uygulama), belediye ve diğer altyapı hizmetlerinden (yol, su, elektrik, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma gibi) yararlanma durumunun, etrafının meskûn bulunup bulunmadığının, nazım imar planı içinde ise bu plandaki konumu, hangi amaçla plan kapsamına alındığı, yerleşim merkezine uzaklığı, belediye sınırları içinde bulunup bulunmadığının, beldenin gelişme yönünde olup olmadığının ilgili belediye başkanlığından sorulup ve taşınmazın ilk tesisinden itibaren tedavüllü tapu kaydı getirtilip, gerektiğinden tanık beyanlarına başvurulup tüm deliller değerlendirilerek dava konusu taşınmazın el atma tarihindeki vasfı belirlendikten sonra değerlendirme yapılması gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması,

4-Dava konusu taşınmazın tapu kaydında bulunan haciz şerhinin hükmedilen bedele yansıtılması gerektiğinin düşünülmemesi,

5-Kabule göre de;

a) Taşınmazın değeri tespit edilirken incelenen emsalin imar parseli olmasına karşın dava konusu taşınmazın bu nitelikte olmaması halinde, dava konusu taşınmazın yapılacak karşılaştırmadan sonra bulunacak değerinden, İmar Kanununun 18. maddesinin 2. fıkrası gözetilerek, düzenleme ortaklık payına tekabül edecek oranda indirim yapılması gerekir. Bu itibarla dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle, hükme esas alınan bilirkişi raporunda incelenen emsalin ise satış tarihi itibariyle imar parseli olup olmadığı ilgili tapu müdürlüğü ve belediyeden sorulup araştırılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulması,

b)Yine incelenen emsalin değerlendirmeye esas alınan satışına ilişkin alıcısı, satıcısı ve satış bedelini gösteren tapu kavdı ve resmi satış akit tablosunun onaylı örneğinin ve tapu kayıt örneklerinin tapu müdürlüğünden getirtilip emsalin dava konusu taşınmaza uygunluğu denetlenmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması,

c) Ecrimisile hükmedilebilmesi için taşınmazın bulunduğu mevkideki diğer arsaların kiraya verilip verilmedikleri, veriliyor iseler nasıl ve ne şekilde kiraya verildiklerinin taraflardan delilleri sorulmak suretiyle tespit edilmesi, varsa emsal kira sözleşmeleri ibraz ettirilerek, buna göre düzenlenecek bilirkişi raporu sonucuna göre karar verilmesi gerektiği düşünülmeden, soyut ifadelerle ecrimisil bedeli tespit eden rapora göre eksik inceleme ile hüküm kurulması,

6-11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun değiştirilen Geçici 6. maddesinin 7 ve 10. fıkralarında “Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir” ve “Bu fıkra hükmü, bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır.” hükmü getirildiğinden davacı lehine maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ve maktu harca hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,

Doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA…” karar vermiş, karar düzeltme istemi aynı Dairece, 9.6.2014 gün ve E:2014/2235, K:2014/10079 sayı ile reddedilmiştir.

Bandırma 2.Asliye Hukuk Mahkemesi, 13.11.2014 günlü, 2.celsede, E:2014/397 sayı ile bozma kararına uymuş; davacı vekili davanın ayrılmasına karar verilmesini talip etmiş; Mahkeme, 13.1.2015 günlü 3.celsede davalı Gençlik ve Spor Bakanlığı yönünden açılan davanın tefriki ile ayrı esasa kaydedilmesine karar vermiştir.

BANDIRMA 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 27.1.2015 gün ve E:2015/13, K:2015/24 sayı ile, “(…) Mahkememizin 2012/3 Esas 2013/10 Karar sayılı dava dosyasında kamulaştırmasız el atmaya ilişkin tazminat davasının yürütüldüğü, 22/01/2013 tarihinde davalı Bandırma Belediye Başkanlığına yöneltilen davanın husumet nedeniyle reddine, davalı Gençlik ve Spor Bakanlığı yönünden davanın kabulüne karar verildiği, ilamın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 30/09/2013 tarih 2013/8649 Esas 2013/12427 Karar sayılı ilamı ile bozulduğu, dosya mahkememizin 2014/397 Esasına kaydedilerek yargılamaya devam olunduğu, yargılama aşamasında davalı Gençlik ve Spor Bakanlığı yönünden davanın tefriğine karar verilerek yukarıda esas sırasına kaydı yapıldığı anlaşılmıştır.

Dava hukuki sebeplerle taşınmaza el atılması nedeniyle açılmış olan tazminat davasıdır. Dava konusu taşınmazın imar planında spor alanında bırakıldığı bu sebeple davacının taşınmaz üzerindeki intifa ve tasarruf haklarının kısıtlandığı idarenin uzun süre hareketsiz kalıp kamulaştırma yapmayarak ve taşınmazın malikince tasarrufunu da engelleyerek mülkiyet hakkını özünden zedelediğinden Gençlik ve Spor Bakanlığı tazminata mahkum edilmiştir. Ancak yapılan bozma üzerine bu davalı açısından davanın idari yargı merciilerinde çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Zira bu davalı tarafından taşınmaza fiilen el atma söz konusu değildir. HMK.nın 114/1 -b maddesinde yargı yolunun caiz olması dava şartları arasında sayılmıştır. Olayımızda yargı yolunun caiz olmaması sebebiyle HMK.nın 114/1-b ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere

1-Dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE…” karar vermiş; bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Öte yandan, davanın ayrılmasından sonra Bandırma 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin  E:2014/397 sayılı dosyasında süren uyuşmazlığa bakıldığında:

Bandırma 2.Asliye Hukuk Mahkemesi: 17.3.2015 gün ve E:2014/397, K:2015/106 sayı ile, “(…) Mahkememize açılan dava kamulaştırmasız el atma tazminatı ile fiilen yol olarak el atılan kısım için ecrimisil tazminatının tahsiline yöneliktir.

Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda 22/01/2013 tarih 2012/3 esas 2013/10 karar sayılı dava dosyasında verilen hüküm ile davanın Gençlik ve Spor Bakanlığı yönünden kabulüne, davalı Bandırma Belediye Başkanlığı yönünden taraf sıfatı bulunmadığından husumet nedeniyle reddine karar verildiği, kararın davalılar tarafından temyizi üzerine Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 30/09/2013 tarih 2013/8649 esas 2013/12427 karar sayılı bozma ilamı ile bozularak mahkememize gönderildiği, mahkememizin 2014/397 esas sırasına kaydedilerek bozma ilamına uyulmuştur.

Davalı Gençlik ve Spor Bakanlığı yönünden davanın tefriki ile mahkememizin 2015/13 sırasına kaydedildiği, mahkememizin 2015/13 esas 2015/24 Karar sayılı ilamı ile davanın HMK’nın 114/1-b ve 115/2. maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

Dosyamızda davacı ile davalı Belediye Başkanlığı yönünden yargılamaya devam edilmiştir.

Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 17/03/2015 havale tarihli dilekçesinde, davadan feragat ettiklerini belirtmişlerdir. Davalı Belediye Başkanlığı vekili ise 18/03/2015 tarihli dilekçesinde feragat nedeniyle verilecek kararda vekalet ücreti ve yargılama gideri taleplerinin bulunmadığını belirtmiştir.

Davacı vekilinin sunduğu vekaletnamenin incelenmesinde davacı vekilinin feragate yetkili olduğu anlaşılmıştır. Feragat HMK’nın 307.maddesinde davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmıştır. 311.maddede ise feragatin kesin hükmün sonuçlarını doğuracağı açıklanmıştır. Davacı taraf hükmün kesinleşmesinden önceki her aşamada davasından feragat edebileceği, ayrıca feragatin davalı tarafından kabulüne ihtiyaç olmadığından açılan davanın feragat nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

Davanın feragat nedeniyle REDDİNE…” karar vermiş, taraf vekilleri temyizden feragat dilekçesi sunduklarından, karar 1.4.2015 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu defa; adli yargı yerinde açtığı dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddialarını, hukuki gerekçelerini tekrar ettikten, adli yargı yerindeki yargılamanın aşamalarına, mahkeme kararlarına yer verdikten sonra; Bandırma 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin Yargıtay’ın bozma ilamına uyduğunu, talepleri üzerine davalı Gençlik ve Spor Bakanlığı yönünden açılan davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine karar verdiğini, tefrik edilen davanın 13.1.2013 tarihinde 2015/13 E. Numarasıyla esasa kaydedildiğini, Bandırma 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin,  Yargıtay Kararı doğrultusunda Gençlik ve Spor Bakanlığı açısından davanın idari yargı mercilerinde çözüme kavuşturulması gerektiğinden, yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verdiğini; açıklanan nedenlerle davalı idarenin taşınmaza fiilen el atması bulunmadığından işbu davanın görevli ve yetkili olan mahkemelerinde açılması zorunluluğunun doğduğunu; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.12.2010 tarih ve 2010/5-662 E. 2010/651 K. sayılı kararı ile fiilen el konulmasa dahi bu tür yerlerin bedelinin ödeneceğine karar verilmiş olduğunu ifade ederek; davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın toplam bedelinden fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla, keşif ve bilirkişi incelemesiyle taşınmazın gerçek değeri ortaya çıkacağından şimdilik 1.333,780 TL bedelin ilk açılan dava tarihi olan 2.1.2012’den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesi istemiyle; Gençlik ve Spor Bakanlığına karşı, 6.4.2015 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

BALIKESİR İDARE MAHKEMESİ; 27.5.2016 gün ve E:2015/559 sayı ile, “(…) Belediyelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin, tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu, bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu'nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmazlardan bir tanesine fiilen el atılması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

Öte yandan, idarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre; meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün| idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11/02/1959 tarih ve E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde; "İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir." görüşüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının ve Bandırma 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2015/13 ve E:2012/3 sayılı dava dosyalarının incelenmesinden; dava dosyasında mahkemece keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, 28/09/2012 tarihli keşif tutanağı ve 18/10/2012 tarihli bilirkişi raporuna istinaden yazılan 22/01/2013 tarih ve K:2013/10 sayılı kararda, taşınmazın stadyuma yakın kısmına nispeten dar bir alana asfalt dökmek suretiyle hukuka aykırı biçimde fiilen yol olarak kullanılmak suretiyle fiilen el atıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, yukarıda verilen mevzuat ile olay birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu taşınmazın imar planlarında "spor alanında" kaldığı, taşınmazın bir kısmına da yol yapılmak suretiyle Bandırma Belediye Başkanlığınca fiilen el atılmış olduğu, taşınmazın el atılan kısımları yönünden esasa ilişkin verilmiş ve kesinleşmiş bir karara da dosya münderecatında rastlanılmamış olduğu, bir parsele fiili bir el atma olduğu takdirde parselin bütünü açısından el atmadan söz edilebileceği, başka bir ifadeyle taşınmazın bir bütün olarak düşünülmesi ve el atmanın varlığı halinde taşınmazın tamamı açısından el atmanın varlığı kabul edilerek buna göre değerlendirilmesinin gerektiği; öte yandan, taşınmaza fiili el atmanın mevcut olduğu kısım yönünden davacıların adli yargı yerinde dava açmasının ve böylelikle aynı taşınmaz için adli ve idari yargı yerlerinde ayrı yargılama yapılmasında, yargılamaların salahiyeti ve usul ekonomisi yönünden fayda bulunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, iş bu davanın görüm ve çözüm görevinin adli yargı yerine ait olduğu sonucuna varılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle davanın adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için UYAP ortamında Mahkemesinden getirtilen Bandırma 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2015/13 sayılı dosyası ile bakılmakta olan dava dosyasının birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, dosya incelemesinin Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine…”karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 20.2.2017 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Yasa’nın 14. maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması koşulunun öngörülmüş bulunması karşısında, adli ve idari yargı yerleri arasında her iki yargı yerinde ortak taraf olan “Gençlik ve Spor Bakanlığı” ve “davacının taşınmazının fiilen el atılmayan kısmına ilişkin tazminat istemi” yönünden görev uyuşmazlığının doğduğu; idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının taşınmazının fiilen el atılmayan kısmına,  kamulaştırmasız el atıldığından bahisle açılan tazminat istemine ilişkin bulunmaktadır.

Dava dosyalarının incelenmesinden; davacıya ait Altıyüzevler Mahallesi, 377 ada, 4 parselde bulunan taşınmazın tapu kaydında tarla olarak geçtiği, 1/1000 ölçekli uygulama imar planında “Kentsel-Bölgesel Spor Alanı” içerisinde kaldığı; davacı tarafından, imar planındaki bu belirleme nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlandığından bahisle kamulaştırmasız el atıldığı iddiasıyla tazminat davası açıldığı, aynı davada taşınmazın bir kısmından yol geçirilmek suretiyle fiilen el atıldığından bahisle, bu yerler için geriye dönük olarak ayrıca ecrimisil bedeli talep edildiği; adli yargı yerinde açılan ilk davada Mahkemece verilen kararın Yargıtayın ilgili Dairesince bozulması, taşınmaza fiilen el atılan ve atılmayan kısımların ve ilgili idarelerin tefrik edilmesinden sonra; taşınmaza fiilen el atılmayan, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkının kısıtlandığından bahisle, davalılardan Gençlik ve Spor Bakanlığına karşı açılan davada Mahkemece görevsizlik kararı verildiği; Bandırma Belediye Başkanlığına karşı açılan ve taşınmazın fiilen el atıldığı iddia edilen kısmının görüldüğü davada ise davacı tarafın davadan feragat ettiği, Mahkemece, feragat nedeniyle davanın reddine karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği; davacının vekili tarafından İdari yargı yerinde ise, taşınmazın fiilen el atılmayan kısmına ilişkin olarak, kamulaştırmasız el atıldığı iddiasıyla tazminat davası açıldığı anlaşılmıştır.

Adli yargı yerince, taşınmazın fiilen el atılan kısmı bakımından esasa ilişkin olarak verilen kararın kesinleşmesiyle birlikte, artık bu yöndeki bir ihtilafın hüküm uyuşmazlığı hariç, Uyuşmazlık Mahkemesi önüne getirilebilmesine imkan olmadığından; bir şekilde hukuki çözüme kavuşturulmuş olan bu sorunun artık “hukuki el atma” hali bakımından belirleyici olması düşünülemez. Diğer bir deyişle, “kesin hükmün bağlayıcılığı” ilkesi gereğince artık taşınmazın bütünü bakımından bir değerlendirme değil, hukuki çözüme kavuşmuş kısım dikkate alınarak kalan kısım yönünden bir hukuki tespit ve değerlendirme yapılmalıdır. Davanın somutunda da, fiili el atılan kısım bakımından adli yargı yerince feragat nedeniyle davanın reddine karar verildiği ve bu hükmün kesinleştiği görüldüğünden ve taşınmazın kalan kısmı yönünden, imar planında “Kentsel-Bölgesel Spor Alanı” olarak belirtilen hukuki el atma sözkonusu olduğundan; mevcut bu tespite göre sonuca gidilmelidir. Uyuşmazlık Mahkemesinin 26.10.2015 tarih ve E.2015/702, K.2015/707; 26.10.2015 tarih ve E.2015/708, K.2015/711; 28.09.2015 tarih ve E.2015/650, K.2015/654 sayılı kararları da bu doğrultudadır.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde;  “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik dördüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik üçüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

c) (Ek: 3/7/2005 - 5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz.” hükmüne yer verilmiştir.

Davaya konu olayda; davacının sahibi olduğu taşınmazının fiilen el atılmayan kısmına,  kamulaştırmasız el atıldığından bahisle uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı”nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin kimi fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K:2013/101 sayılı kararında”… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamaları’nda taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “dere mutlak koruma alanı”nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim, Anayasanın 158. maddesi ile, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir. Yine taşınmazı imar planında “spor alanı” olarak ayrılan davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No: 2013/1586) “…Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikayeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806) Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E.2013/603, K.2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Balıkesir İdare Mahkemesince 27.5.2016 tarih ve E:2015/559 sayı ile yapılan başvurunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Balıkesir İdare Mahkemesinin 27.5.2016 tarih ve E:2015/559 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 20.2.2017  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN