T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2020/195

KARAR NO   : 2020/350      

KARAR TR    : 28/05/2020

 

ÖZET: Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Kanun'un 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

K A R A R

 

          Davacılar   : 1- M. K.

          Vekilleri    : Av. H. A. - Av. S. Z.

                              2- S. K.

          Vekili     : Av. S. Z.

          Davalı   : Milli Savunma Bakanlığı

          Vekilleri   : Av. N.S. - Av.Z. U.

 

 

          O L A Y: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin müteveffa eşi A. K.'nın vatani vazifesini ifa etmek üzere askerlik hizmeti esnasında bölüğüne teslim olduğu, daha sonra askerlik vazifesini ifası esnasında askerliğe elverişli olmadığı sebebiyle hava değişimi izni alıp evine dönerken yolda geçirdiği trafik kazası neticesinde 1.10.2007 tarihinde vefat ettiği, müteveffanın vefat ettiği yolculuk esnasında henüz terhis olmadığı, askerliğe elverişli olmadığına dair sağlık raporunun Milli Savunma Bakanlığı tarafından tasdik edilmediği, bu nedenle halen asker kişi statüsünde bulunduğu, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin ve Yargıtay'ın yerleşik içtihatları ile de askerlik görevleri devam ederken vefat eden askerlerin ailelerine manevi ve destekten yoksun kalma tazminatı ödendiği, müvekkilinin eşinin vefatı ile 2005 doğumlu müşterek çocukları M. K. ile birlikte dul kaldığı, bu durum nedeniyle mağdur oldukları, geçimlerini zor karşıladıkları ve müteveffanın davalı idarenin emri altında iken öldüğünden bahisle geride kalan ailesine tazminat ödenmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

          ANKARA 15. İDARE MAHKEMESİ: E:2012/697 sayılı dosyasında verdiği 27.4.2012 gün, K:2012/632 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir: "Dava dosyasının incelenmesinden, askerlik görevini ifa ederken, askerliğe elverişli olmaması nedeniyle hava değişimi izni alan ve evine dönerken yolda trafik kazası geçirerek vefat eden A. K.'nın mirasçıları olan davacılar tarafından, söz konusu ölüm olayı nedeniyle 100.000,00-TL manevitazminat ile 200.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada, müteveffa A. K.'nın vefat olayının meydana geldiği yolculuk esnasında henüz terhis olmadığı, askerliğe elverişli olmadığına dair raporun Milli Savunma Bakanlığı tarafından tasdik edilmediği ve bu nedenle de vefat esnasında asker kişi sıfatını taşıdığı anlaşıldığından, asker kişiyi ilgilendiren ve askeri hizmetten kaynaklanan iş bu davanın görüm ve çözümünde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi görevli bulunmaktadır." dair kararının kesinleştiği anlaşılmıştır.

          Davacılar vekili aynı taleple bu kez askeri idari yargı yerinde dava açmıştır.

          ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ: E:2012/693 sayılı dosyasında verdiği 31.10.2012 gün, K:2012/1020 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir: "19/1/2011 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 6099 sayılı Tebligat Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 14’üncü maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 110’uncu maddesi başlığı ile birlikte değiştirilerek; 'Görevli ve Yetkili Mahkeme' Madde 110; 'İşleteni veya sahibi devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanlar dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. 2918 sayılı Kanuna eklenen Geçici Madde 21; Bu kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış davalara uygulanmaz.' hükmünü düzenlemiştir.

          Bu yasal mevzuat çerçevesinde davacıların durumu incelendiğinde; davacılar yakını Abdülcelil KAYA’nın 1/10/2007 tarihinde trafik kazası sonucunda vefat ettiği, 19/1/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 110’uncu maddesinde yapılan değişiklikle davacılar tarafından 25/6/2012 tarihinde açılan bu davanın görev ve çözüm yerinin mahkememiz olmayıp adli yargı yeri olduğu sonucuna varılmıştır."

          Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yapılan değişiklikle, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin yargılama faaliyetleri 27.4.2017 tarihi itibariyle sona erdirilmiştir

          HANİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: E:2013/7 sayılı dosyasında verdiği 16.1.2018 gün, K:2018/12 sayılı kararına karşı yapılan istinaf kanun yolu başvurusu üzerine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi'nce "Dava konusu uyuşmazlık 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'ndan doğmamıştır. Davacıların davalı idarenin kazanın meydana gelmesinde kusurlu olduğuna ilişkin herhangi bir iddiası bulunmamaktadır. Keza davalı kazaya karışan aracınişleteni konumunda da değildir. Davacıların dayanakları, kazanın desteğinaskerlik görevini ifa etmesi sırasında meydana gelmesidir. Bu sebeplerle davacılarca hizmet kusuruna dayanılarak idare aleyhine açılan eldekitazminat davasının idari yargıda görülmesi gerekir.

Ancak, daha önce idari yargı ve askeri yargı tarafından verilen görevsizlik kararları kesinleşmiş bulunmaktadır.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunu'nun 19. maddesinde; adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı merciinin, davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varması halinde, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuracağı ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteleyeceği hüküm altına alınmıştır.

Bu durumda mahkemece, dava dosyasındaki yargılamayı durdurmak suretiyle (2247 sayılı UMK m. 19/I), her üç dosyanın kül halinde yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi amacıyla Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin kararı beklenilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir." gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan kabulüne, Hani Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen söz konusu kararın kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahalline iadesine dair 3.4.2019 tarihinde verilen karar üzerine Hani Asliye Hukuk Mahkemesi'nce dava dosyasının E:2019/224 kaydı yapılarak görev uyuşmazlığının çözümlenmesi için Mahkememize gönderilmesine 11.6.2019 tarihinde karar vererek 11.2.2020 gün ve E:2019/224 sayılı yazı ile Mahkememize müracaat etmiş, başvuru 24.2.2020 tarihinde kayıt altına alınmıştır.

          İNCELEME VE GEREKÇE:

          Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan28.5.2020 günlü toplantısında:

          I-İLK İNCELEME:

          Dosya üzerinde 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Hani Asliye Hukuk Mahkemesi'nce, 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

          II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Burak Cenk İLHAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

          Dava, meydana gelen trafik kazası nedeniyle uğranıldığı belirtilen zararların davalı idarece tazmin edilmesi istemiyle açılmıştır.

          2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; ancak aksine bir hüküm yoksa; karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerlerde de bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı; Kanunun, 4.maddesi ve devamında, Karayolu güvenliği konusunda hedefleri tespit etmek, uygulatmak ve koordinasyonu sağlamak amacıyla oluşturulan Karayolları Trafik Güvenliği Kurulunun görev ve yetkilerine, Kanunun 5 ila 12 maddelerinde; Emniyet Genel Müdürlüğünün, merkez, bölge, il ve ilçe trafik kuruluşlarının; Trafik zabıtası ve genel zabıtanın, Karayolları Genel Müdürlüğünün, Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının, Belediye trafik birimlerinin, İl ve ilçe trafik komisyonlarının bu Kanunla ilgili görev ve yetkilerinin sayıldığı; bu kapsamda da, Kanunun 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu; 13.maddesinde,karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşların, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü oldukları belirtilmiştir.

          Öte yandan 2918 sayılı Kanun'un 19.1.2011 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun'un 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

          Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir"; Geçici 21. maddesinde de "Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz" denilmiştir.

          2918 sayılı Kanun'un 110. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: "… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…" (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

          Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında "Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır." denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

          Bu durumda, 2918 sayılı Kanun'un 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan; Hani Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2019/224 sayılı dosyasında 11.6.2019 günlü kararla Mahkememize yaptığı başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenleHani Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2019/224 sayılı dosyasında 11.6.2019 günlü kararla Mahkememize yaptığı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 28.5.2020 gününde Üyelerden Aydemir TUNÇ'un ve Ahmet ARSLAN’ın KARŞI OYLARI ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

      Hicabi                              Şükrü                          Mehmet                          Birol    

    DURSUN                           BOZER                         AKSU                         SONER          

 

 

                                                  Üye                                Üye                              Üye    

                                              Aydemir                        Nurdane                         Ahmet

                                                TUNÇ                           TOPUZ                       ARSLAN

 

 

 

                                                                        KARŞI OY

 

 

Dava, askerlik görevini ifa ederken, askerliğe elverişli olmaması nedeniyle hava değişimi izni alan ve evine dönerken yolda trafik kazası geçirerek vefat eden A. K.’nın mirasçıları olan davacılar tarafından, söz konusu ölüm olayı nedeniyle 100.000,00-TL manevi tazminat ile 200.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Davacılar, davalı idarenin hizmet kurusu nedeniyle dava açmakta trafik kazası nedeniyle tazminat istememektedirler.

Anayasanın 125. maddesinde; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.

İdare, kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.

Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken, görevi nedeniyle uğramış olduğu zararların da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir.

Olayda; asker olan kişinin hava değişimi izni alarak evine dönerken geçirdiği trafik kazası nedeniyle vefat etmesi üzerine idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen; özel ve olağan dışı zararın kusursuz sorumluluk ilkesine göre tazmini gerekip gerekmediği yönünden inceleme yapılarak karar verilmesi gerekmektedir.

Bu itibarla, davacılar yakınının askerlik hizmetini yapmakta iken vefat etmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini isteminden kaynaklanan uyuşmazlığın genel idari yargı yerince çözülmesi gerektiği oyu ile adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.

 

 

 

        ÜYE                                         ÜYE

 Aydemir TUNÇ                      Ahmet ARSLAN