T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO         : 2015 / 870

            KARAR NO    : 2015 / 905

            KARAR TR      : 28.12.2015

ÖZET: Davacının kendisine ait araçla karayolunda seyir halindeyken, yoldaki taşlara çarpması ve çukura düşmesi sebebiyle uğradığını ileri sürdüğü maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

                                                          

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı             : R.K.

            Vekili              : Av.Mehmet Topbaş

            Davalı             : Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığı

            Vekili             : Av.Ö.E.       

 

O L A Y         : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin,  kendisine ait 42 BHY 61 plakalı aracı ile Ereğli İlçesini Kutören Kasabası ve Belkaya Kasabasına bağlayan yolda seyir halinde giderken, önce yol ortasındaki 70-80 kg ağırlığındaki taşların çarptığını, daha sonra karayolunda olmaması gereken 40-50 cm derinliğindeki çukura düşerek takla attığını,  kaza sonucunda araçta önemli ölçüde hasar meydana geldiğini, kendisinin de ağır bir şekilde yaralandığını;  kazadan sonra araç üzerinde tespit yaptırıldığını,  Ereğli Sulh Hukuk Mahkemesi”nin 2010/208 Değişik iş sayılı dosyası içinde bulunan bilirkişi raporuna göre aracın pert olduğunu ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ve olay tarihi olan 20.7.2010 tarihinden geçerli yasal faizi ile birlikte, araç hasarından dolayı 3.000,00.TL., çalışamamaktan(iş ve güç kaybı)dolayı 1.000,00.TL. ve manevi tazminat 4.000,00.TL olmak üzere toplam 8.000.00.TL tazminatın tahsili istemiyle Konya İl Özel İdaresi Müdürlüğüne karşı, 21.6.2011 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Konya İl Özel İdaresi vekili, Ereğli 2.Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği 28.3.2014 tarihli dilekçede; On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi Ve Yirmi Altı İlçe Kurulması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 6360 Sayılı yasa ile Konya İl Özel İdaresi tüzel kişiliğinin 30 Mart 2014 tarihli yerel seçim ile son bulacağını; 6360 sayılı yasanın 3. Maddesinin 2. fıkrası gereği, mevzuatla il özel idarelerine yapılan atıfların bu Kanun kapsamında tüzel kişiliği kaldırılan il özel idareleri için ilgisine göre bakanlıklara, bakanlıkların bağlı veya ilgili kuruluşları ile bunların taşra teşkilatına, Hazineye, valiliklere, büyükşehir belediyelerine ve bağlı kuruluşlarına veya ilçe belediyelerine yapılmış sayılacağını, tüzel kişiliği kaldırılan il özel idarelerine 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ve diğer mevzuatla verilmiş olan yetki, görev ve sorumlulukların, ilgisine göre bu kurum ve kuruluşlar tarafından kullanılacağını ve yerine getirileceğini;  söz konusu il özel idarelerinin mahkemelerde süren davaları ile il özel idaresi olarak faaliyet gösterdikleri dönem ve yapılan işlemlere ilişkin olarak açılacak davalarda muhatabın, devir işleminin yapıldığı ilgili kurum ve kuruluş olduğunu,  bu maddeye göre Mahkemelerinde görülmekte dava dosyasının Konya Büyükşehir Belediyesine devredildiğini ifade ederek; dosyada taraf olarak görünen Konya İl Özel İdaresi ve vekil kayıtlarının çıkartılarak adı geçen kurumun taraf olarak UYAP sistemine kaydedilmesini ve bu tarihten sonra yapılacak tüm tebligatların ilgili kuruma yapılmasını talep etmiştir.

EREĞLİ(KONYA) 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 21.4.2015 gün ve E:2011/312, K:2015/190 sayı ile, dava ve cevap dilekçelerini özetledikten sonra; “(…) Dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen İl Özel İdaresi vekilinin 6360 sayılı yasa uyarınca İl Özel İdarelerinin tüzel kişiliklerinin sonlandırıldığı ve eldeki dava dosyasının Konya Büyükşehir Belediyesine devredildiğine ilişkin dilekçesi üzerine Konya Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı iş bu davada davalı sıfatını almıştır.

Ereğli Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/208 d.iş sayılı tespit dosyası ve Ereğli C.Başsavcılığının 2010/3301 sr sayılı dosyaları arasında bulundurulmuş ve incelenmiştir.

Tarafların kusur oranlarının tespiti için mahallinde keşif yapılmış ve yapılan keşif neticesinde bilirkişi Abdurrahman Aladağ tarafından dosyaya sunulan 04.12.2011 tarihli raporda davalı idarenin kusur oranının %30, davacının kusur oranının %70 olduğu tespit edilmiş, kusur raporuna yapılan itiraz üzerine dosya Adli Tıp Kurumuna gönderilmiş ve Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığının 25.12.2013 tarihli raporunda davacının aracında meydana gelen hasar miktarının 4.200TL olduğu, ayrıca kusur oranına ilişkin olarak da davacının %40, davalı idarenin %60 oranında kusurlu olduğu bildirilmiştir.

Dosya içindeki belge ve bilgiler doğrultusunda davacının malüliyet oranının tespiti için dosya İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilmiş ve 12 kasım 2012 tarihli rapor gereğince davacının sürekli malüliyetinin olmadığı, iyileşme süresinin 19.07.2010 tarihinden itibaren 10 güne kadar uzayabileceği, bu süre zarfında mesleğini icra edemeyeceği ve %100 oranında malül sayılacağı bildirilmiştir.

Davacı tarafça talep olunabilecek geçici iş göremezlik zararının hesaplanması için dosya bilirkişiye gönderilmiş, bilirkişi Av.Adem Demirbaz tarafından dosyaya sunulan 11.03.2014 tarihli rapor ile davacının 10 günlük geçici iş göremezlik devresinde uğradığı zarar miktarının kusur oranına göre 119,82TL olduğu bildirilmiştir.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 22.1.2015 tarih 2014/24191 2015/755 E/K. sayılı ilamında "Dava, davaIı belediyenin hizmet kusuruna dayanılarak açılan rücuen tazminat istemine ilişkindir. Yargı yolu kavramı, bir hukuk sisteminde herhangi bir davanın o hukuk sistemine dahil yargı kollarından hangisinde bakılacağını ifade eder. Uyuşmazlığın hangi yargı kolunda bakılacağı hususu, davanın genel koşullarından olup mahkemece re'sen dikkate alınması gereklidir. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediye kamu hizmeti sırasında verdiği zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerinde tabi değildir. Hizmet kusurundan dolayı açılan davaların İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun'un 2. maddesi hükmü uyarınca tam yargı davası olarak ikame edilmesi gerekmektedir) Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınması zorunludur. Esasen 2918 Sayılı KTK'nun hukuki sorumluluğa ilişkin 85 ve onu izleyen maddelerinde araç işletenin sorumluluğu düzenlenmiş olup, idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan sorumluluğu bu yasa kapsamı dışında tutulmuştur. Somut olayda, davacı vekili, kazanın yolun sağ şeridinde kısmi çökme olması sebebiyle meydana geldiğini, davalı belediyenin yolun gerekli bakım ve onarımını yapmaması nedeniyle kusurlu olduğunu ileri sürerek davalının hizmet kusuruna dayanarak iş bu davayı açmıştır. Bu durumda mahkemece, davaya bakma görevi idari yargıya ait olduğundan, mahkemenin yargı yolu bakımından görevsizlik ve dava dilekçesinin bu nedenle reddine karar vermesi gerekirken yazılı olduğu biçimde işin esasına girerek karar verilmesi doğru görülmemiştir." denilmiştir.

Mahkememiz dosyası, ilgili Sulh Hukuk dosyası ve talep sonucu dikkate alındığında; davacının talebi kendisine ait olan 42 BHY 61 plakalı aracı ile davalı kurumun (il özel idaresi alanı içinde olup 6360 sayılı yasa uyarınca İl Özel İdarelerinin tüzel kişilikleri sonlandırıldığından Konya Büyükşehir Belediyesi) sorumluluğundaki Ereğli ilçesini Kutören kasabası ve Belkaya kasabasına bağlayan yolda seyir halinde giderken yol ortasındaki 70-80 kg ağırlığındaki taşlara çarpması, daha sonra karayolunda olmaması gereken 40-50 cm derinliğindeki çukura düşmesi sebebiyle uğradığı zararın ilgili idareden tazmini talebidir. Yargıtay içtihadında da açıkça vurgulandığı üzere davacı talebini davalının hizmet kusuru sebebine dayandırmaktadır. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan davalının, kamu hizmeti sırasında verdiği zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı idari karar ve eylemlerden doğan zararlar niteliğinde bulunan zararın ödetilmesi isteklerinin 11.2.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararında değinildiği üzere tam yargı davasının konusunu oluşturacağı, bu davaların ise, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 2. maddesi hükmünce idari yargı yerinde açılması gerektiği, yargı yolu dava şartlarından olup mahkemece resen incelenmesi gerektiği anlaşıldığından, yargı yolu bakımından, mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin usulden reddine, davaya bakmaya İdari Yargının görevli olduğuna karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, dava dilekçesinin yargı yolu sebebi ile REDDİNE…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekilinin yazılı istemi üzerine adli yargı yerince dava dosyası idari yargı yerine gönderilmiştir.

Konya 2.İdare Mahkemesi: 30.9.2015 gün ve E:2015/720, K:2015/854 sayı ile, adli yargı yerinde açılan bir davanın görevden reddi halinde idari yargıdaki dava türlerinin de niteliği gereği 2577 sayılı Yasa'nın 3.maddesine uygun olarak idare mahkemesine hitaben hazırlanmış dilekçelerle görevli ve yetkili idari yargı yerinde yeniden dava açılmasının gerektiği,  ancak bu durumda, ilgililerin süresi içinde adli yargı yerine verdikleri ve dosyanın idari yargı merciine gönderilmesi istemini içeren dilekçelerin "dilekçenin reddi" kararı verilerek dava dilekçesi durumuna getirilmek suretiyle işin esasının incelenmesine geçilmesinin hukuken olanaklı olduğu gerekçesiyle; dava dilekçesinin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15. maddesinin 1. fıkrası (d) bendi gereğince bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren (30) gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla 3. maddeye uygun şekilde düzenlenerek yeniden dava açılmak üzere reddine karar vermiştir.

Davacı vekili bu defa, aynı somut olay nedeniyle toplam 6.639,82 TL tazminatın tahsili istemiyle Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığına karşı 14.10.2015 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

KONYA 2.İDARE MAHKEMESİ: 28.10.2015 gün ve E:2015/1129 sayı ile, “(…)2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş, 3. maddesinde, karayolu: trafik için, kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlar olarak tanımlanmıştır.

2918 sayılı Kanun'un 19/01/2011 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 1/4 maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir” hükmü yer almıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacı tarafından, kendisine ait olan 42 BHY 61 plakalı aracı ile davalı kurumun sorumluluğundaki Ereğli İlçesi'ni Kutören Kasabası ve Belkaya kasabasına bağlayan yolda seyir halinde giderken yol ortasındaki 70-80.kg ağır ağırlındaki taşlara çarpması, daha sonra karayolunda olmaması gereken 40-50 cm derinliğindeki çukura düşmesi sebebiyle uğradığı zararın tazmini istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Bu durumda, 2918 sayılı Kanunun 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla karayollarında oluşan trafik kazaları nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; karayolunda meydana gelen trafik kazası sonucunda oluşan zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, EREĞLİ(KONYA) 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NİN 21/04/2015 tarih ve E:2011/312 ve K:2015/190 sayılı kararı ile adı geçen mahkeme kendisini görevsiz gördüğünden, görevli yargı yerinin belirlenmesi için 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyiş Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.12.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının onaylı örneğinin Mahkemece, ekinde adli yargı dosyasının bir örneği ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un davada adli yargının,  Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının kendisine ait araçla karayolunda seyir halindeyken, yoldaki taşlara çarpması ve çukura düşmesi sebebiyle uğradığını ileri sürdüğü maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacının 42 BHY 61 plakalı aracı ile Ereğli İlçesini Kutören Kasabası ve Belkaya Kasabasına bağlayan yolda seyir halinde giderken, önce yol ortasındaki 70-80 kg ağırlığındaki taşlara çarpması, daha sonra karayolundaki 40-50 cm derinliğindeki çukura düşerek takla attığı,  kaza sonucunda araçta önemli hasar oluştuğu; davacının da yaralandığı olayın,  davalı kurumun sorumluluğundaki yolda meydana geldiği ileri sürülerek; uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Konya 2.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Ereğli(Konya) 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.4.2015 gün ve E:2011/312, K:2015/190 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Konya 2.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ereğli(Konya) 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.4.2015 gün ve E:2011/312, K:2015/190 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ  KALDIRILMASINA, 28.12.2015  gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                            KARŞI OY

 

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.9.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 28.12.2015

 

                

                                                                 ÜYE

                                                   Süleyman Hilmi AYDIN