T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

             

            ESAS NO        : 2018 / 411

            KARAR NO  : 2018 / 469

            KARAR TR   : 24.9.2018

ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini  ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

                                                          

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı         : S. J. S. A.Ş.

Vekilleri       : Av.A. T. A.,  Av.B. B. I.

Davalı          : Körfez Belediye Başkanlığı

Vekili           : Av. N.A.

 

O L A Y      : Davacı vekili; müvekkili şirkete sigortalı 41 … 2322 plaka sayılı aracın, 10.02.2014 tarihinde sürücüsünün kontrolünde, Hürriyet Bulvarı üzerinden Kurşun Sokak’a giriş yaparak devam ettiği sırada yoldaki çukurdan kaçtığında, yolun sağında bulunan 15 cm yüksekliğindeki ve herhangi bir trafik işaret levhası ile etrafında tedbir alınmayan demir su vanasını fark etmeyerek üzerinden geçtiğinde tek taraflı maddi hasar meydana geldiğini; düzenlenen Kaza Tespit Tutanağı’nda yolun bakım ve onarımından sorumlu kuruluşun kazanın gerçekleşmesinde kusurlu olduğunun saptandığını; müvekkili şirketçe 7.850,00 TL hasar bedelinin 24.02.2015 tarihinde ödendiğini; sorumluluğundaki yolda gerekli bakım ve onarım işlerini layıkıyla yapmayan davalı kurumun, sigortalı araçta vuku bulan zarardan sorumlu bulunduğunu ve müvekkilinin sigortalısına ödemek zorunda kaldığı hasar bedelini TTK 1472. maddesi uyarınca halefiyet ilkesi gereği Müvekkiline ödemesi gerektiğini; Körfez Belediye Başkanlığı’na ödeme yapması için gönderilen 25.06.2015 tarihli yazıya verilen cevapta, sorumluluğun kendilerinde olmadığı belirtilerek ödeme yapılmadığını ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; 7.850,00 TL. nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

KOCAELİ 2.İDARE MAHKEMESİ; 7.9.2015 gün ve E:2015/1038, K:2015/939 sayı ile,  “(…) Uyuşmazlık konusuyla aynı nitelikte bir ihtilafın Uyuşmazlık Mahkemesi huzuruna gelmesi üzerine, Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 11.11.2013 tarih ve E:2013/1562. K:2013/1725 sayılı kararı ile görevli yargı belirlenirken konuya ilişkin olarak mevzuatta meydana gelen değişiklikler ve Anayasa Mahkemesi kararına da atıfta bulunmak suretiyle ihtilafı ayrıntılı olarak tahlil edilerek görevli yargı yeri belirlenmiştir. Uyuşmazlık Mahkemesinin sözü edilen kararının, Mahkememizde görülmekte olan bu dava ile tamamen aynı konuya ilişkin olması nedeniyle, Yüksek Mahkemenin anılan kararırın ilgili kısımları aynen aktarılmak suretiyle hüküm kurma yoluna gidilecektir.

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün 11/11/2013 tarih ve E:2013/1562, K:2013/1725 sayılı kararında aynen "(…)2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ve Anayasa Mahkemesi'nin benzer bir konuda İdare Mahkemesi'nin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev ve yetki sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.'' değerlendirmesinde bulunularak davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğine karar verilmiştir.

Buna göre, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili bağımsız bir yüksek mahkeme olan Uyuşmazlık Mahkemesinin sözü edilen kararında ayrıntılı olarak ifade edildiği gibi yol kusurundan kaynaklandığı iddiasına dayanan zararın tazmini istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde Karayolları Trafik Kanunun 110. maddesi uyarınca Adli Yargı yeri görevli olup, Mahkememiz görevli bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15/1 -a maddesi hükmü uyarınca davanın görev yönünden reddine…” karar vermiş, bu karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu defa aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Kocaeli 2.Asliye Hukuk Mahkemesi; 8.3.2016 gün ve E:2015/480, K:2016/64 sayı ile, “(..) HMK 6. maddesinde, genel yetkili mahkemenin davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yer mahkemesi olduğu düzenlenmiştir. İstemin alacak, davalının yerleşim yerinin Kocaeli ili, Körfez ilçesi olduğu ve kazanında körfez ilçesinde meydana geldiği tarafların kabulündedir. Davacı sigortalısının adresi de körfez ilçesindedir. Davalı vekilinin süresinde yaptığı yetki itirazı bu nedenle yerinde görülmüş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE,

HMK 20 maddesi gereğince kararın kesinleşmesini takiben iki hafta içinde taraflardan birinin başvurusu halinde dosyanın görevli Körfez Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili, dosyanın yetkili ve görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.

KÖRFEZ 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 9.3.2017 gün ve E:2016/114, K:2017/45 sayı ile, “(…) 2918 sayılı Yasanın hukuki sorumluluğa ilişkin sekizinci kısmında yer alan hükümler birlikte değerlendirildiğinde; Devlet ve diğer kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların karıştığı kazalar nedeniyle araç işleticisi sıfatıyla kamu idareleri ve kuruluşlarına karşı açılacaklar da dahil bütün araç sahibi ve işleticilerine karşı açılan davaların görüm ve çözümü adli yargının görev alanına girmektedir. Fakat davacı, davalı Körfez Belediye Başkanlığını hizmet kusuru nedeniyle dava etmiştir. Kamu hizmeti görmekte yükümlü olan belediyeler, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildirler. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun'un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir. Hukuk Genel Kurulu'nun 04/11/2015 tarih 2015/17-86 Esas, 2015/2364 Karar sayılı ile diğer yerleşik kararları da bu yöndedir.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re'sen) dikkate alınması zorunludur. Bu sebeple açılacak tam yargı davalarının da idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinden davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,

1-Davada idare mahkemelerinin görevli olduğu anlaşılmakla, yargı yolu yokluğu nedeni ile davanın HMK'nın 114/1-b ve 115/2 maddeleri gereğince usulden REDDİNE…” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Turgay Tuncay VARLI'nın katılımlarıyla yapılan 24.9.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının; davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece 15. maddede belirtilen hükmün aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden gönderildiği görülmekte ise de; davaya ilişkin bilgi ve belgelerin dosyada yer aldığı anlaşıldığından, idari yargı kararının bir örneğinin ve kesinleşme durumuna ilişkin bilginin Mahkemesinden temin edilmesiyle yetinildiği ve sonuçta usule ilişkin başka bir noksanlık da bulunmadığı anlaşıldığından,  görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen tek taraflı, maddi hasarlı trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacı şirkete sigortalı 41 … 2322 plaka sayılı aracın, 10.02.2014 tarihinde sürücüsünün kontrolünde, Hürriyet Bulvarı üzerinden Kurşun Sokak’a giriş yaparak devam ettiği sırada yoldaki çukurdan kaçtığında, yolun sağında bulunan 15 cm yüksekliğindeki demir su vanasını fark etmeyerek üzerinden geçtiğinde tek taraflı maddi hasar meydana geldiği; saptanan 7.850,00 TL hasar bedelinin sigortalısına ödendiği;  yolda gerekli bakım ve onarım işlerini layıkıyla yapmayan davalı kurumun, sigortalı araçta oluşan zarardan sorumlu bulunduğu iddia edilerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; 7.850,00 TL. nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan rücuen tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Körfez 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 9.3.2017 gün ve E:2016/114, K:2017/45 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

        

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, Körfez 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 9.3.2017 gün ve E:2016/114, K:2017/45 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 24.9.2018 gününde Üye Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                    Üye                          Üye                        Üye                      

       Hicabi                   Şükrü                     Mehmet                   Birol             

    DURSUN             BOZER                      AKSU                 SONER             

 

 

                                       Üye                          Üye                        Üye                   

                              Süleyman Hilmi            Aydemir             Turgay Tuncay

                                     AYDIN                    TUNÇ                    VARLI

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

03.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 24.9.2018

                                                                                   

 

                                                ÜYE

                                    Turgay Tuncay VARLI