Hukuk Bölümü         2012/392 E.  ,  2012/346 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacılar : 1-R.Y., 2-Ü.K., 3-E.Y., 4-Ö.Y., 5-K.Y., 6-N.A.

Vekili      : Av. A.A.

Davalı      : Giresun Üniversitesi Rektörlüğü

Vekilleri  : Av.E.A., Av.T.M. 

O L A Y  : Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Davacıların Giresun İli, Merkez İlçesi, Erikliman köyünde kain, 144 ada, 105 ve 106 parsel sayılı taşınmazların maliki olduklarını, taşınmazın imar planında eğitim tesisi olarak üniversite alanı içerisinde bırakıldığını ifade ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 50.000.TL bedelin, faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı İdare vekili 01.03.2012 tarihli cevap dilekçesi ile davaya karşı cevaplarını sunmuş, ve süresi içerisinde görev itirazında bulunmuştur.

Giresun 2.Asliye Hukuk Mahkemesince, E:2012/51 sayılı, 09.05.2012 tarihli 1. celsede davacı vekili ile davalı vekili hazır iken, re’sen dava şartları incelenmiş ve mahkemenin görevli olduğu belirtilmiş olup, 06.06.2012 tarihli ikinci celsede davalı idare vekili görev itirazını yinelemiş ve mahkemece görev itirazının reddine dair karar verilmiştir.

Bunun üzerine davalı idare vekili 21.06.2012 tarihli dilekçesi ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunmuş ve dilekçe, dava dosyasının onaylı örneği ile birlikte Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Uygulama ve Öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, "idari eylem" olarak tanımlandığı; bu tanıma göre; idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemlerin, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı; dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından, dava dilekçesinde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü kararında mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamanın fiili el atma olmadan da kamulaştırmasız el atma olarak nitelendirildiği ileri sürülmek suretiyle, imar planında üniversite alanı olarak ayrılan taşınmazın bedelinin ödenmesine hükmedilmesinin istenildiği; davalı idarenin yazı ve savunma dilekçelerinden de, anılan taşınmaz üzerine henüz yapılmış tesis bulunmadığı,bu bilgiler karşısında; davanın, davacılara ait taşınmazın, imar planında üniversite alanına ayrılması hadisesi sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı, dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın maliki yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak; bu sonuç ya da sonuçların, yukarıda da söylenildiği üzere, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmazın üniversite alanı olarak gösterilmesinden, bu planda ön görülen kamulaştırma programlarının zamanında yapılmamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarenin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı, idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncu maddeleri uyarınca, idari yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğu, bu bakımdan, hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi İdari Yargı'nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmadığı; dolayısıyla; davanın taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği; açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca davanın taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 24.12.2012 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Tuncay DÜNDAR’ın davada başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 10. maddesinde, “Görev uyuşmazlığı çıkarma; adli, idari ve askeri bir yargı merciinde açılmış olan davada ileri sürülen görev itirazının reddi üzerine ilgili Başsavcı veya Başkanunsözcüsü tarafından görev konusunun incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinden istenmesidir.

Yetkili Başsavcı veya Başkanunsözcüsünün Uyuşmazlık Mahkemesinden istekte bulunabilmesi için, görev itirazının, hukuk mahkemelerinde en geç birinci oturumda, ceza mahkemelerinde delillerin ikamesine başlamadan önce; idari yargı yerlerinde de dilekçe ve savunma evresi tamamlanmadan yapılmış olması ve yargı yerlerinin de kendilerinin görevli olduklarına karar vermiş bulunmaları şarttır.

Görev itirazının yargı merciince yerinde görülerek görevsizlik kararı verilmesi halinde, görev konusunun Uyuşmazlık Mahkemesince incelenebilmesi, temyizen bu kararın bozulmuş ve yargı merciince de bozmaya uyularak görevli olduğuna karar verilmiş bulunmasına bağlıdır.

Uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makam; reddedilen görevsizlik itirazı adli yargı yararına ileri sürülmüş ise Cumhuriyet Başsavcısı, idari yargı yararına ileri sürülmüş ise Danıştay Başkanunsözcüsü, askeri ceza yargısı yararına ileri sürülmüş ise Askeri Yargıtay Başsavcısı, Askeri İdari Yargı yararına ileri sürülmüş ise bu mahkemenin Başkanunsözcüsüdür.

Görev itirazının reddine ilişkin karara karşı itiraz yolunun açık bulunduğu ceza davalarında ret kararı kesinleşmeden uyuşmazlık çıkarma istenemez” denilmiş; 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.

Anılan yasanın 12. Maddesinde, ‘’ Görev itirazında bulunan kişi veya makam, itirazın reddine ilişkin kararın verildiği tarihten, şayet bu kararın tebliği gerekiyorsa tebliğ tarihinden, itiraz yolu açık bulunan ceza davalarında ise ret kararının kesinleştiği tarihten itibaren başlayarak onbeş gün içinde, uyuşmazlık çıkarılmasını istemeye yetkili makama sunulmak üzere iki nüsha dilekçeyi itirazı reddeden yargı merciine verir.’’ denilmiştir.

                Olayda, Giresun 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2012/51 sayılı dosyasında görülen davada, davalı Giresun Üniversitesince,01.03.2012 tarihli cevap dilekçesi ile süresi içerisinde yapılmış görev itirazı mevcut olup, Giresun 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 09.05.2012 tarihli birinci celsede re’sen yaptığı inceleme neticesinde taraf vekilleri de huzurda iken görevlilik kararı vermiş ve böylece davalı idare vekilinin görev itirazını reddetmiş olmaktadır. Bu aşamadan sonra davalı idare tarafından 06.06.2012 tarihli ikinci celsede tekrar görev itirazında bulunulmuş ve mahkemece görev itirazının reddine karar verilmiş olup, davalı idarece bu ret kararından sonra 21.06.2012 tarihinde olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması istenilmiştir.

                Hal böyle iken; davalı İdare vekili tarafından, görev itirazının reddine ilişin kararın veya aynı anlama gelen görevlilik kararının verildiği tarihten itibaren onbeş günlük süre geçtikten sonra sunulan uyuşmazlık çıkartılması talepli dilekçenin süresinde olduğunun kabulü mümkün değildir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 12. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, anılan Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir. 

SONUÇ : 2247 sayılı Yasa’nın 12. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan  BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 24.12.2012 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.