Hukuk Bölümü 1999/1 E., 1999/11 K.

  • ADALET TEŞKİLATINI GÜÇLENDİRME VAKFI YÖNETİM KURULUNUN LOJMAN TAHSİSİNE İLİŞKİN İŞLEMİ
  • İDARİ İŞLEM NİTELİĞİ
  • LOJMAN TAHSİSİNE İLİŞKİN ADALET TEŞKİLATINI GÜÇLENDİRME VAKFI YÖNETİM KURULU İŞLEMİ
  • 743 S. TÜRK KANUNU MEDENİSİ (MÜLGA) [ Madde 73 ]
  • "İçtihat Metni"

    OLAY : Davacı, Seferihisar Hakimi olarak görev yapmakta iken, Mayıs-1997 tarihinde Van Devlet Güvenlik Mahkemesi Asıl Üyeliğine atanmış ve bu görevine 26/5/1997 gününde başlamıştır.

    Başbakanlığın talebi üzerine, 3056 sayılı Yasanın 36. maddesine 331 sayılı KHK. ile eklenen fıkra hükmüne göre Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünde geçici olarak görevlendirilen davacıya, bu görevde bulunduğu sürece, Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı (ATGV) tarafından, Vakfın mülkiyetinde bulunan bir konut lojman olarak tahsis edilmiş ve davacı ile Vakıf arasında, başlangıç tarihi 26/8/1997 olan kira sözleşmesi düzenlenmiştir.

    Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 22/12/1997 tarih ve 803 sayılı kararı üzerine Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünün 3/3/1998 gün ve 831-08/03751 sayılı onayı ile Başbakanlıktaki geçici görevinin sona ermesi nedeniyle asli görevi olan Van Devlet Güvenlik Mahkemesi Asıl Üyeliğine dönen davacı, doktor olan eşinin Sağlık Bakanlığında görev yaptığı, iki çocuğunun öğrenimlerine Ankara'da devam ettiği, ailesini görev yeri olan Van'a güvenlik nedeniyle götüremeyeceğinden bahisle ve 285 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında KHK.'nin 5. maddesi de dikkate alınarak, aile fertlerinin halen oturmakta olduğu Ankara Elvankent'teki lojmanda Van Devlet Güvenlik Mahkemesi Asıl Üyeliği görevinde bulunduğu sürece de oturmalarına karar verilmesi isteğiyle, 27/3/1998 günlü dilekçesiyle, Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğüne başvuruda bulunmuş ise de; bu başvurusunun, ATGV Yönetim Kurulunun 31/3/1998 gün ve 12/26 sayılı kararıyla reddedildiği, bu nedenle oturduğu lojmanı en geç 2 ay içinde boşaltması gerektiği, aksi halde ATGV Konut Yönetmeliğinin 23. maddesi gereğince tahliye işlemine başvurulacağı hususları, Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün 16/4/1998 gün ve 005358 sayılı yazısı ile adı geçene bildirilmiştir.

    Davacı, sözkonusu başvurunun reddine ilişkin ATGV Yönetim Kurulunun 31/3/1998 gün ve 12/26 sayılı işleminin iptaline ve idarece lojmandan çıkarılması yolunda yapılacak bir uygulama nedeniyle mağdur olacağı dikkate alınarak yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi istemiyle Adalet Bakanlığı ile Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfına karşı, 18/5/1998 gününde idari yargı yerine dava açmıştır.

    ANKARA 7. İDARE MAHKEMESİ: 21/5/1998 gün ve E: 1998/472 sayı ile, anlaşmazlığa konu işlemin uygulanıp lojmanın tahliyesi halinde ileride yargılamanın akışının gerektirdiği kimi usuli kararların ya da istemle ilgili kararın alınmasında duraksamalar doğabileceği gibi, taraflar yönünden giderilmesi olanağı bulunmayan zararların oluşabileceğinin açıkca görüldüğü gerekçesiyle, davalı idarenin savunması alındıktan veya yasal savunma süresi geçtikten sonra istem yeniden incelenip karar verilinceye kadar yürütmenin durdurulmasına karar vermiştir. Bu karara, davalılardan ATGV tarafından itiraz edilmiş ise de; ANKARA BÖLGE İDARE MAHKEMESİNCE, 1/7/1998 gün ve Y.D. İtiraz No: 1998/1547 sayı ile, 2577 sayılı Yasanın 27/6. maddesinde öngörülen itiraz süresinin geçirildiği nedeniyle, itiraz reddedilmiştir.

    Davalı idareler tarafından, birinci savunma dilekçelerinde, davacının oturduğu lojmanın maliki bulunan ATGV.'nin Medeni Kanun hükümlerine göre kurulmuş özel bir hükmi şahsiyet olması nedeniyle, özel hukuk hükümlerine tabi Vakıf Yönetim Kurulu kararlarının idari dava konusu yapılamayacağı, davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğu ileri sürülerek, görev itirazında bulunulmuştur.

    ANKARA 7. İDARE MAHKEMESİ; 21/8/1998 gün ve E: 1998/472 sayı ile, bir kamu hizmetinin yürütülebilmesi için, idarenin tek taraflı iradesi ile kamu hukuku esaslarına dayanan ve ilgililerin hukuki durumlarını etkileyen kararlarının idari işlem niteliği taşıdığı ve bu konuda doğacak uyuşmazlıkların görüm ve çözüm yerinin de idari yargı olduğu; ATGV senedi ve yönetmeliğinin incelenmesinden, Vakfın kuruluş amacının tamamen adalet hizmeti ile bu hizmeti yürüten hakim ve savcıların daha iyi olanaklarla hizmet yapmalarına yönelik olduğunda duraksama bulunmadığı; Vakfın, bu hizmete yönelik aldığı kararın idari nitelik taşıdığı ve bu nedenle idari yargının denetiminde bulunmasının doğal olduğu; davanın, 2577 sayılı Yasa uyarınca idari yargının görev alanına girdiğinde tartışma bulunmadığı gerekçesiyle, davalı idarelerin görev itirazlarını reddederek görevlilik kararı vermiştir.

    Bu karar üzerine, davalı idarelerden ATGV.'nca yasal süre içinde verilen ve 2247 sayılı Yasanın 10. maddesine göre adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemini içeren başvuru dilekçesi ve ekleri, dava dosyası ile birlikte adı geçen Mahkeme Başkanlığınca, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

    YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; 8/12/1998 gün ve 98126212 sayı ile, konunun çözümü için, davalı idarelerin hukuki yapılarının ve davalılar ile davacı arasındaki ilişkinin hukuki vasfının belirlenmesinin önem kazandığı; davalılardan Adalet Bakanlığının kamu kuruluşu olduğu tartışmasız ise de, diğer davalı olan ATGV.'nın, Adalet hizmetlerinin en iyi biçimde gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla Medeni Kanun hükümlerine göre kurulmuş, özel hukuk hükümlerine tabi bir tüzel kişilik olduğu; vakıf senedine göre, adalet hizmetinde bulunan görevliler için lojman temin etmenin, bu Vakfın amaçları arasında sayıldığı; Vakfın, organları bulunduğu ve bu organları vasıtasıyla hizmet verdiği; Vakfın organlarında görev alan kişilerin, Adalet Bakanlığında görevli bulunmaları dışında Bakanlıktan bağımsız olarak görev yaptığı; dava konusu lojman tahsis ve iptal işlemi bu organların kararları sonucu oluştuğundan, ortada, Adalet Bakanlığının bir tasarrufu olmayıp, tamamen özel hukuk hükümlerine tabi bulunan diğer davalı Vakfa ait bir işlemin sözkonusu olduğu, kaldı ki, davalı Vakıf ile kendilerine lojman tahsis edilen görevliler arasında tamamen özel hukuk hükümlerine tabi bir kira sözleşmesi yapıldığı; davalı kamu kuruluşu olsa dahi, özel hukuk hükümlerine göre yaptığı sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarının, özel hukuk hükümlerine göre çözümleneceğinin kuşkusuz olduğu; bu nedenlerle, kamu kuruluşu niteliğinde olmayan özel hukuk hükümlerine tabi Vakıf ile davacı arasında özel hukuk hükümlerine göre yapılan sözleşmeden doğan uyuşmazlığın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğu gerekçesiyle, 2247 sayılı Yasanın 10. maddesine göre adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış ve görev konusunun incelenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuruda bulunmuştur.

    Başkanlığın 11/1/1999 günlü yazısı ile, 2247 sayılı Yasanın 13. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, Danıştay Başsavcılığının konu hakkındaki düşüncesi istenilmiştir.

    DANIŞTAY BAŞSAVCISI; 25/1/1999 gün ve E: 1999/1 sayı ile, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinde, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için hakları ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları ile genel hizmetlerden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davaların idari yargı yerlerinde görülmesi gerektiğinin hükme bağlandığı; dolayısıyla idare mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için, ortada ya idarenin idari hukuku alanında tesis etmiş olduğu bir idari işlemin bulunması ya da bir idari sözleşmenin mevcut olması gerektiği; davacıya daha önce tahsis edilmiş olan lojmanın ATGV.'nın mülkiyetinde olduğu; Vakıf Konut Yönetmeliği hükümlerine göre, Vakıf Yönetim Kurulunca yapılan tahsis sonucunda Vakıf ile davacı arasında özel hukuk hükümlerine göre kira sözleşmesi imzalandığı ve özel şartlar bölümünde, Vakıf Konut Yönetmeliğine uygun olarak, bu görevin sona ermesi halinde lojmanın iki ay içinde boşaltılacağı koşuluna da yer verildiği; iptali istenilen ATGV. Yönetim Kurulu işleminde, lojman tahsisinin devamı isteminin reddine karar verilirken, aynı zamanda davacıy lojmanı boşaltması ve lojmanı tahliye etmediği takdirde de gerekli işlemlerin yapılacağı hususlarının belirtildiği; bunun sonucunda da, Vakıf tarafından davacı aleyhine Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesine tahliye davası açıldığı ve davacının lojmandan tahliyesine karar verildiği; ATGV.'nın, Medeni Kanun hükümlerine göre kurulmuş olup, özel hukuk hükümlerine tabi bir tüzel kişilik olduğu; özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren Vakfın Yönetim Kurulunca alınan karar "idari işlem" niteliğinde olmadığı gibi, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünün, mevcut olan kira sözleşmesine bağlı bulunduğu; Vakfın amacının kamu hizmetine yönelik olduğundan bahisle, amaçları doğrultusunda aldığı kararların idari nitelikte olduğunu söyleminin mümkün olmadığı; özetle, bir özel hukuk tüzel kişisi olan Vakfın, kamu hukuku alanında ve kamu gücü kullanarak işlem tesis etmesi sözkonusu olamayacağından, dava konusu Vakıf Yönetim Kurulu kararını idari işlem olarak nitelemeye hukuki olanak bulunmadığı; bu durumda, olayda iptal davasına konu edilebilecek bir idari işlem ve idari sözleşme bulunmadığından, uyuşmazlığın adli yargıda çözümlenmesi gerektiği; açıklanan nedenlerle, Ankara 7. İdare Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması gerekeceği yolunda, yazılı düşünce vermiştir.

    İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Mustafa Bumin'in Başkanlığında, Üyeler: O. Hulusi Mustafaoğlu, M. Salim Özer, Nursel Aymakoğlu, Zafer Kantarcıoğlu, Dr. Erol Alpar ve Ertuğrul Taka'nın katılımlarıyla yapılan 3/5/1999 günlü toplantısında, Raportör-Hakim İsa Yeğenoğlu'nun davanın çözümünde idari yargı yeri görevli olduğundan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının başvurusunun reddi gerektiği yolundaki raporu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının, davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğuna ve bu nedenle olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve Danıştay Başsavcısının, davanın görüm ve çözümünde adli yargı görevli olduğundan başvurunun kabulü gerektiğine ilişkin düşünce yazıları ve dosyadaki belgeler okunduktan; İlgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mustafa Ekinci ile Danıştay Savcısı Tülin Özdemir'in yazılı düşünceler doğrultusundaki açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı, görevi ve görev yerinin özelliği itibariyle ailesini güvenlik nedeniyle götüremeyeceğinden bahisle ve 285 sayılı KHK.'nin 5. maddesi de dikkate alınarak, aile fertlerinin halen oturmakta olduğu mülkiyeti ATGV.'na ait Ankara-Elvankent'teki lojmanda Van Devlet Güvenlik Mahkemesi Asil Üyeliği görevinde bulunduğu sürece de oturmaları yolunda karar verilmesi istemiyle Adalet Bakanlığına yaptığı başvurunun Vakıf Yönetim Kurulunca reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle dava açmıştır.

    Uyuşmazlığın çözümü için, dava konusu işlemi tesis eden Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfının hukuki statüsünün ve Vakıf ile davacı arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin incelenmesi gerekmektedir.

    743 sayılı Türk Medeni Kanununun 903 sayılı Kanunla değişik 73. maddesinde, vakıf: "başlıbaşına mevcudiyeti haiz olmak üzere, bir malın belli bir gayeye tahsisidir." şeklinde tanımlanmış; bir mamelekin bütününün veya gerçekleşmiş veya gerçekleşeceği anlaşılan her türlü gelirin veya ekonomik değeri olan hakların vakfedilebileceğine işaret edilmiştir.

    Vakıf, belli bir amaca tahsis edilmiş mal topluluğundan oluşan ve bu yönüyle kurumsal nitelik taşıyan bir tüzelkişiliktir. Bu itibarla vakıfta üyelik değil, ancak vakıftan yararlananlar sözkonusudur. Bunların kimler olduğu ise ya vakıf senedinde açıkça belirlenir ya da vakfın amacından anlaşılabilir.

    Medeni Kanunun ilk şeklinde yer alan kuralların yetersiz bulunması nedeniyle 1967 tarih ve 903 sayılı Kanunun 1. maddesi ile yapılan değişiklik sonucunda, "TESİSLER" başlığını taşıyan BİRİNCİ KİTAP-İKİNCİ BAP-ÜÇÜNCÜ FASIL, "VAKIF" başlığı altında yeniden düzenlenerek günümüzdeki şeklini almış; anılan 903 sayılı Kanunun 3. maddesi ile, TMK, TTK vesair kanun ve mevzuatta, Türk Kanunu Medenisinin 73 ve takibeden maddelerinde yer alan müesseseyi ifade etmek üzere kullanılan (tesis) kelimesi yerine (vakıf) kelimesi ikame edilmiş ve 4. maddesi ile de, Bakanlar Kurulunca, gelirlerinin en az %80'ini, nevi itibariyle genel, özel ve katma bütçeli idareler bütçeleri içinde yer alan bir hizmetin veya hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla tahsisat kurulacağı kabul edilen vakıflara, tahsis edilen miktar için vergi muafiyeti tanınabilmesi olanaklı kılınmıştır.

    Yapılan bu değişiklik sayesinde vakıf müessesesinin cazip hale gelmesi üzerine ve öte yandan, Devletin kimi sosyal görevlerinin yerine getirilmesinde karşılaşılan güçlüklerin azaltılması ve paylaşılması gözetilerek, bizzat Devlet tarafından veya kamu görevlileri eliyle, kamu tüzel kişilerinin yanında ve onunla aynı amaca yönelik olarak, kamu mallarının ya da gelirlerinin idari işlemle bu amaca özgülenmesi suretiyle, teşkilatı güçlendirme ve/veya destekleme gibi adlarla vakıflar kurulması yolunda Ülkemizde bir akım gözlenmiştir.

    Nitekim, Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı da, Adalet Örgütünü Güçlendirme Derneği Yönetim Kurulunca, 14/1/1981 tarihli toplantıda Genel Kurulun verdiği yetkiye dayanılarak Türk Medeni Kanununun 73 ve müteakip maddeleri hükümlerine göre bu şekilde kurulmuş olup; Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 9/7/1981 gün ve E: 1981/452, K: 1981/399 sayılı tescile dair kararı ile tüzel kişilik kazanmıştır.

    ATGV'nin kuruluşuna ilişkin Vakıf Senedinin incelenmesinden; Vakfın, "Adalet Bakanlığı Merkez ve Taşra Teşkilatı ile infaz ve islah kurumlarının hizmet ve lojman ihtiyacı için taşınmaz mal alımı, kiralanması, bina yapım ve onarımına; hizmetlerin yürütülmesi bakımından gerekli her türlü döşeme, demirbaş, araç, gereç, kırtasiye alımları ile taşıt alım, kiralama, bakım onarım ihtiyaçlarının giderilmesine; Adalet Bakanlığınca bastırılıp yayımlanan kitap, dergi ve diğer yayınların giderlerine; mesleki ve bilimsel kurs, konferans, seminer, sempozyum ve benzeri toplantılar ile eğitim ve sosyal tesislerin masraflarının karşılanmasına katkıda bulunmak, yüksek yargı organlarının her türlü döşeme, demirbaş, araç, gereç alımı ile mesleki ve bilimsel kurs, konferans, seminer, sempozyum, eğitim ve sosyal tesislerin masraflarının karşılanmasına katkı sağlamak..." gibi, adalet hizmetlerinin en iyi biçimde gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla kurulduğu (Md: 5); Vakfın organlarından "Temsilciler Meclisinin", Adalet Bakanlığı Merkez Teşkilatında görevli Hakim sınıfından (yetkililer dahil) tüm personelden oluştuğu (Md: 7); "Yönetim Kurulunun", Adalet Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında, Müsteşar Yardımcılarından en kıdemlisi, Hukuk İşleri Genel Müdürü, Kanunlar Genel Müdürü ve Ceza Tevkifevleri Genel Müdürü olmak üzere beş asıl üye ile Adli Sicil İstatistik Genel Müdürü ve Mali İşler Dairesi Başkanı olmak üzere iki yedek üyeden kurulduğu (Md: 9); "Denetleme Kurulunun" ise, Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanının başkanlığında Ceza İşleri Genel Müdürü ve Personel Genel Müdüründen teşekkül ettiği ve ayrıca Vakfın Onursal Başkanı olan Adalet Bakanının, vakfın çalışma ve işlemlerini her yıl denetleyebileceği (Md: 11); Vakfın gelirlerinin, a) Her türlü bağış ve yardımlar, b) Vakfa ait paraların faizleri, c) Vakıf adına alınan her nevi Devlet tahvili, sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait tahvil, Hazine Bonosu gibi değerli belgelerden elde edilecek faiz ve gelirler, d) Vakıfça düzenlenecek balo, toplantı, gösteri veya gezilerden elde edilecek kazançlar, e) Bakanlık Birimleri Taşra Teşkilatı tarafından verilecek her türlü hizmetlerden dolayı sağlanacak gelirler, f) Diğer her türlü gelirler olduğu (Md: 20); Vakıf Yönetiminin, yıl içinde elde ettiği brüt gelirlerin %5'ini yönetim ve idame masrafları ile ihtiyaçlara, %15'ini Vakıf mal varlığını artıracak yatırımlara, kalanını (%80) ise Vakıf amaçlarına tahsise zorunlu bulunduğu; Vakfın, Bakanlar Kurulunun 21/4/1981 tarih ve 8/2826 sayılı kararıyla 903 sayılı Kanunun 4. maddesine göre vergi muafiyetinden yararlandığı anlaşılmaktadır.

    Kamu hizmetlerinden sağlanacak gelirlerin vakıf amacına tahsis edilmesi ve bu şekilde klasik kamu hizmetlerinin özel hukuk kişilerine gördürülmesi olağan bir yöntem değil ise de, kurucuları ile organları tümüyle Bakanlık merkez teşkilatında görev yapan kamu görevlilerinden oluşan Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfının, süreklilik arzeden gelirinin "Bakanlık Birimleri Taşra Teşkilatı tarafından verilecek her türlü hizmetlerden dolayı sağlanacak gelirler"den oluştuğu; gelirlerinin en az %80'ini nevi itibariyle genel bütçeli idare bütçesi içinde yer alan bir hizmetin yerine getirilmesi amacıyla tahsisan kurulmuş olması nedeniyle 903 sayılı Kanunun 4. maddesine göre Bakanlar Kurulu Kararı ile vergi muafiyetinden yararlandığı dikkate alındığında, "adalet hizmeti"ne yardımcı ve "o"na bitişik olarak kamu hizmeti yerine getiren ve ağırlıklı olarak kamusal bir nitelik taşıması dolayısıyla da kamu tüzel kişiliğine yaklaşan yeni bir müessese olduğunun kabulü gerekir.

    Uyuşmazlığın konusu itibariyle adı geçen Vakfın amacına bakıldığında, "Adalet Bakanlığı Merkez ve Taşra Teşkilatı ile infaz ve islah kurumlarının hizmet ve lojman ihtiyacı için taşınmaz mal alımı..." denildiğine göre, mülkiyeti Vakfa ait konut kendisine lojman olarak tahsis edilen davacının, vakıftan yararlananlardan olduğu anlaşılmaktadır.

    Kamu görevlilerine lojman tahsis edilmesi, 2946 sayılı Kamu Konutları Kanunu ve buna göre çıkarılan Kamu Konutları Yönetmeliği ile düzenlenmiş olup, bu yasal düzenlemeler idare hukuku alanının kapsamında bulunmaktadır.

    Olayda, davacının oturmakta olduğu Vakıf lojmanından yararlanma koşulunun; bir başka deyişle, tahsis şeklinin değiştirilmesi isteğiyle yaptığı başvurusunun değerlendirilmesinde esas alınan ATGV. Konut Yönetmeliği incelendiğinde; konutların tahsisi konusunda, merkezde ATGV Yönetim Kurulunun, taşrada ise Adli Yargı Adalet Komisyonunun yetkili olduğunun belirlendiği ve genel olarak da, bu Yönetmelikte yer alan hükümlerin, Kamu Konutları Yönetmeliği hükümlerine paralel düzenlemeler olduğu görülmektedir. Şu kadar ki, Kamu Konutları Yönetmeliğinden farklı olarak, kendisine konut tahsis edilenle Vakıf arasında "kira sözleşmesi" düzenlenmesi esası benimsenmiş ve konuttan çıkarılmayı gerektiren durumda kolluk kuvvetinden yararlanma yerine yetkili makam tarafından ilgili hakkında tahliye davası açılması öngörülmüştür. Ancak davacı, kira sözleşmesinde yer alan hükümlerin yorumlanmasıyla ilgili olmayan ve Konut Yönetmeliğine göre yeni bir tahsis isteğiyle yaptığı başvurunun reddi yolundaki işlemin iptali istemiyle dava açmış olduğundan, uyuşmazlığın çözümünde kira sözleşmesi hükümlerine değil Yönetmeliğin "Vakıf Konutlarının Tahsis Usul ve Esasları" hakkındaki hükümlerine bakılacağı açıktır.

    Buna göre, idare hukuku alanına ilişkin bulunan Vakıf Konut Yönetmeliği ile önceden düzenlenmiş objektif kurallara göre yapılan değerlendirme sonucunda yetkili organ tarafından re'sen ve tekyanlı biçimde tesis edilen dava konusu işlem tüm unsurları bakımından idari bir işlem niteliği taşımaktadır.

    ATGV'nın, Medeni Kanun hükümlerine göre kurulmuş bir özel hukuk tüzel kişisi olması, tümü merkezi idarenin üst düzey kamu görevlilerinden oluşan Vakıf Yönetim Kurulunca idari usul ve esaslara göre tesis edilen işlemin idari niteliğini ortadan kaldırmaz.

    Yukarıdan itibaren açıklanan tüm hususlar birlikte değerlendirildiğinde, bir özel hukuk tüzel kişisi olmakla birlikte Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfının, kurucuları ile organlarının tümüyle kamu görevlilerinden oluştuğu ve genel bütçeli idare bütçesinde yer alan kamu hizmetinin yerine getirilmesi amacıyla kurulduğu dikkate alındığında, yapısı ve işlevleri yönünden nitelik itibariyle kamusal alana taşması; bu Vakıftan yararlananlar ile sözleşme ilişkisi kurulmadan önce ya da olayımızda olduğu gibi kurulmuş bulunan sözleşmeden bağımsız şekilde, lojman tahsisi konusunda Vakıf Konut Yönetmeliğinde belirtilen yetkili komisyonlarca tesis edilen işlemlerin, adalet hizmetiyle birlikte yürüyen ve ona bitişik idari nitelik taşıması karşısında, davacının oturmakta olduğu lojmanın tahsis şeklinin değiştirilmesi yolundaki başvurusunun Vakıf Yönetim Kurulunca reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde, idari yargı yeri görevli bulunmaktadır.

    Açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 2247 sayılı Yasanın 10. maddesine göre yapılan başvurunun reddi gerekmektedir.

    SONUÇ : Davanın çözümünde idari yargı yeri görevli olduğundan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 8/12/1998 gün ve 98126212 sayılı başvurusunun reddine, 3/5/1999 gününde Üyeler O. Hulusi Mustafaoğlu, Zafer Kantarcıoğlu ve Dr. Erol Alpar'ın karşı oyları ve oyçokluğu ile kesin olarak karar verildi.