T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS     NO  : 2017/145

          KARAR NO : 2017/185

          KARAR TR  : 13.3.2017

 

ÖZET : Davalı idarenin sorumluluk sahasında kalan yolda oluştuğu öne sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

  

 

K  A  R  A  R

 

Davacı  lar :  1-E.A.

                    2- H.A.

Vekili        :  Av. F.A.

Davalılar  :       Adli Yargıda

                    1- H.D.

Vekili        :  Av. İ.U.

                    2- Karayolları Genel Müdürlüğü

                         İdari Yargıda

                     Karayolları Genel Müdürlüğü

 

O L A Y   :  Davacı dilekçesinde özetle; davacı H.A.'nun eşi ve küçük E.'ın babası olan müteveffa C. A.'nun 08.12.2001 tarihinde sevk ve idaresindeki 48 UA 006 plaka sayılı araçla davalının sevk ve idaresindeki 03 LB 095 plaka sayılı kamyonun Germencik ilçesi Ortaklar mevkiinde çarpılması sonucu meydana gelen kazada hayatını kaybettiği, muris olarak davacıların kaldığı, davalı hakkında Germencik Asliye C.M.'de dava açıldığını, o dosyada mevcut raporlarda kazanın meydana gelmesinde davalının 5/8, yolun ise 3/8 kusurlu olduğunun tespit edildiğini, kesin kusur durumunun belirlenmesi için dosyanın adli tıp kurumuna gönderildiğini, davalı adına kayıtlı araçlar üzerine ihtiyati tedbir konulmasını, murisin sağlığında Bafa Su Ürünleri şirketinde ve Deniz Ürünleri şirketlerinde işletme müdürü olarak çalıştığı, 5.000,00 TL maaş almakta olduğunu, murisin ölümü neticesinde davacıların maddi ve manevi sıkıntı yaşadıklarını belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL maddi tazminatın tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Germencik Asliye Hukuk Mahkemesi: 25.4.2012 gün ve E:2002/172, K:2012/176 sayı ile, dosyadaki veriler ışığında alınan 23.11.2010 tarihli Üçlü bilirkişi raporunda gerekli incelemelerin yapılarak desteğin kayıtlı son kazancı üzerinden yoksulluk zararının hesaplanması yoluna gidildiği, bu hususta Yargıtay HGK.nun 15.06.1994 tarih 1994/10-256 Esas, 1994/410 Karar sayılı kararı doğrultusunda işlemiş gelir dönemi hesabının gerçek verilere göre yapıldığı, ancak yapılan hesaplamada davacılara bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin hatalı şekilde tazminat miktarından indirildiğinin tesbit edildiği, davacılar vekilinin yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması talebinin yersiz olduğu anlaşıldığından reddine karar verildiği, tazminat hesabında Mahkemelerince peşin sermaye değeri indirilmeden tazminat miktarlarının belirlenmesi gerektiği yönünde kanaat oluşmakla, davacıların davasının Kısmen kabulüne, B.K. 43. Maddesi bakımından ayrıca bir uygulama yapılmasına takdiren yer olmadığına, dair davacıların davalarının kısmen kabulüne karar vermiş, taraf  vekilleri tarafından bu karar temyiz edilmiştir.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi: 29.9.2015 gün ve E:2014/21084, K:2015/9858 sayı ile, “…Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Birleştirilen 2003/351 Esas sayılı dosyada, davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün kazanın meydana geldiği karayolundaki bakım ve onarım görevini yerine getirmediğinden dolayı hizmet kusuruna dayalı olarak dava açılmıştır. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan idare, kamu hizmeti sırasında verdiği zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Hizmet kusurundan dolayı açılan davaların 2577 sayılı İYUK.’nun 2. maddesi hükmü uyarınca tam yargı davası olarak ikame edilmesi gerekmektedir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınması zorunludur. O halde, mahkemece yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Bozma kapsamına göre davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle hükmün bu kısmını bozmuştur.

Germencik Asliye Hukuk Mahkemesi : 15.4.2016 gün ve E:2016/255 sayı ile, Mahkemelerince usul ve yasaya uygun olan Yargıtay ilamına uyularak, birleştirilen Mahkemelerinin 2003/351 esas 2004/20 karar sayılı dosyasının Yargıtay ilamı gereğince tefrik edilmesine dair hüküm kurulmuş, Mahkemelerinin 2016/255 Esas sayılı dava dosyasından Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Nedeniyle Açılan Tazminat) davasının HUMK'nun 46. maddesi uyarınca ayrılmasına karar vermiştir.

GERMENCİK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ : 28.4.2016 gün ve E:2016/309, K:2016/385 sayı ile, tüm dosya kapsamı ve bozma ilamı birlikte değerlendirildiğinde; davanın Karayolları Genel Müdürlüğüne ilişkin kısmı yönünden idare mahkemesinin görevi kapsamına giren nitelikte olmasından dolayı görevli mahkemenin Aydın İdare Mahkemesi olduğu kanaatine varılmakla dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine dair oluşan vicdani kanaatle dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

AYDIN 2. İDARE MAHKEMESİ : 3.11.2016 gün ve E:2016/1646 sayı ile, 2918 sayılı Yasadan doğan sorumluluğa ilişkin bakılan uyuşmazlığın görüm ve çözümünün 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 110. maddesi hükmü uyarınca davanın adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine, dosya incelemesinin Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 13.03.2017 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

I-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davalı idarenin sorumluluk sahasında kalan yolda meydana gelen kaza nedeniyle oluştuğu öne sürülen zararın tazmin edilmesi istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davacıların murisinin aracıyla seyir halindeyken kaza yaptığı, bu kaza neticesinde oluştuğu önesürülen zararın tazmini talebiyle bakılan bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

 

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu dolayısıyla, Aydın 2. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Germencik Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 28.4.2016 gün ve E:2016/309, K:2016/385 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Aydın 2. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Germencik Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 28.4.2016 gün ve E:2016/309, K:2016/385 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 13.3.2017 gününde Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri 

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

 Yüksel

 DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

3.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.   13.03.2017

 

    

                                                                ÜYE

                                                  Süleyman Hilmi AYDIN