T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS       NO : 2016/639

            KARAR   NO : 2016/661

            KARAR   TR  : 26.12.2016

ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasarı ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

                                                          

 

 

 

K  A  R  A  R

 

 

 

Davacı             : A. Sigorta A.Ş.

Vekilleri          : Av. D. Ş.-Av. Ö. C.-Av. S.M.

Davalı             : Nilüfer Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av. S. A.

             

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 10.10.2011 tarihinde davacı sigorta şirketince kasko teminatı altındaki 16 CFV 85 plaka sayılı aracın alt kısmının, davalı belediye tarafından hiçbir önlem alınmaksızın yolda yapılan çalışmada zeminin kazılarak bırakılması nedeniyle açığa çıkan rögar kapağına çarpması neticesinde uğradığı zarar nedeniyle sigortalıya 5.538,79 TL ödendiğini belirterek zarar tazminatının 10.01.2012 ödeme tarihinden itibaren işleyecek faiziyle ödenmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Bursa 3. İdare Mahkemesi: 27.06.2012 gün ve 2012/534 Esas, 2012/721 Karar sayı ile, ‘‘…2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesi, işleteni veya sahibi devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil bu kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir, hükümlerine amirdir. Olayda davacı şirkete ait aracın karayolunda seyir halinde iken davalı idarenin kusurlu eylemi dolayısıyla gördüğü iddia olunan zararın tazmini istemine ilişkin bulunan uyuşmazlığın görüm ve çözümü adli yargı mercilerinin görev alanına girmektedir…’’ şeklindeki gerekçesi ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15/1-a maddesi hükmü uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş, davacı vekilince karara itiraz edilmiş, Bursa Bölge İdare Mahkemesi 15.10.2012 gün ve 2012/3279 Esas, 2012/2584 Karar sayı ile itirazın reddi ile kararın onanmasına hükmetmiş,  karar 22.11.2012 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı vekili aynı istemle bu kez adli yargı yerinde dava açmıştır.

Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi: 14.05.2013 gün ve 2012/614 Esas, 2013/352 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar vermiş, bu karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi: 27.11.2013 gün ve 2013/17322 Esas, 2013/16631 Karar sayılı kararı ile ‘‘…olay tarihinde kazanın olduğu yerle ilgili kazı çalışmasının kimin tarafından yapıldığını, rögar kapağı ile ilgili sorunun hangi birimin sorumluluğunda olduğu tespit edilerek BUSKİ Genel Müdürlüğü’ne ait olması halinde davalı belediye aleyhine açılan davanın husumetten reddine, aksi durumda yani davalının sorumlu olduğunun anlaşılması halinde ise kamu hizmeti kusurlarına dayanılarak açılan davalarda İYUK 2. Madde uyarınca idari yargının görevli olduğu ve görevin kamu düzenine ilişkin olup re’sen dikkate alınması gerektiğinden görevsizlik kararı verilmesi gerekmektedir…’’ şeklindeki gerekçeyle kararın bozulmasına hükmetmiştir.

Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi: 09.07.2015 gün ve 2014/154 Esas ve 2015/332 Karar sayılı kararı ile özetle, Yargıtay bozma ilamına uyularak yaptırılan bilirkişi incelemesi ve düzenlenen rapora göre 10.10.2011 tarihinde meydana gelen olayda davalı idarenin sorumlu olduğu kanaatine vararak davanın yargı yolu bakımından reddine karar vermiş, karar taraflarca temyiz edilmeyerek 09.11.2015 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı vekili 19.10.2015 havale tarihli dilekçesi ile ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesini talep etmiştir.

Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce sehven, başvurunun incelenip bir karar verilmesi maksadıyla dosya Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiş, Danıştay Başsavcısı’nın 23.03.2016 gün 2016/8 Esas sayılı yazısı ile 2247 sayılı Kanuna göre, olumsuz görev uyuşmazlıklarında, dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesi gerektiği, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin gerekli gördüğü hallerde ilgili Başsavcıların görüşünü alacağının düzenlenmiş olmasına karşın dosyanın doğrudan Danıştay Başsavcılığı’na gönderildiği belirtilerek iade edilmiştir.

Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce  bu kez görüş alınmak üzere Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulmuş, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı mütalaa beyanında, Bursa 3. İdare Mahkemesi’nin 27.06.2012 gün ve 2012/534 Esas, 2012/721 Karar sayılı davanın görev yönünden reddine dair kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini bildirmiştir.

Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın görüş yazısı ile dosya yeniden Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiş, Danıştay Başsavcısı’nın 30.05.2016 gün ve 2016/57 Esas sayılı yazısı ile Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesi gereken dosyanın yeniden Danıştay Başsavcılığı’na gönderildiği  belirtilerek dosya iade edilmiştir.

Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi bu kez, merci tayini istemiyle dosyayı Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’ne göndermiş, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi, 03.10.2016 gün ve 2016/11912 Esas, 2016/8224 Karar sayılı kararı ile somut olayda, olumsuz görev uyuşmazlığının idari yargı ile adli yargı ilk derece mahkemeleri arasında olduğu, 2247 sayılı Kanunun 14 ve 15. Maddeleri gereğince uyuşmazlığın çözümünde Uyuşmazlık Mahkemesi’nin görevli olduğu ve Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce ilk görevsizlik kararını veren Bursa 3. İdare Mahkemesi’ne ait dava dosyası da temin edilerek görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesi gerekirken yargı yeri belirlenmesi için daireye gönderilmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle dosyayı mahalline iade etmiş, Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce dosya mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 26.12.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan sorumluluk davasında adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Kanun’un 14.maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, davacı vekilinin istemi üzerine, adli yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, idari yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği anlaşıldığından ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

I-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Sinem USTA’nın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 10.10.2011 tarihinde davacı şirket tarafından kasko güvencesi altında bulunan 16 CFV 85 plakalı aracın davalı belediyenin yolu kazması nedeniyle zeminden açığa çıkan rögar kapağına çarpması sonucu uğradığı zarar nedeniyle sigortalıya ödenen sigorta tazminatının 10.01.2012 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle olayda kusuru bulunan davalıdan rücuen tazmini istemi ile 17.05.2012 tarihinde açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davanın, 10.10.2011 tarihinde  meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu davacı sigorta şirketinin kasko güvencesinde bulunan araçta oluşan zarar nedeniyle davacı şirket tarafından sigortalıya ödenen tazminatın olayda kusuru bulunan davalıdan rücuen tazmini istemi ile Bursa 3. İdare Mahkemesi’nde açıldığı, davanın görev yönünden reddedildiği, karara itiraz edildiği, itirazın Bursa Bölge İdare Mahkemesi’nce reddedilmesi üzerine kararın kesinleştiği, davacı vekilince bu kez aynı istemle Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldığı, Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın kısmen kabul edildiği, kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi tarafından hükmün bozulduğu, Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin bozma ilamına uyarak davanın görev nedeniyle reddine karar verdiği, kararın kesinleşmesiyle davacı vekilin talebi üzerine dosyanın Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce  mahkememize gönderildiği anlaşılmaktadır. 

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 09.07.2015 gün ve E:2014/154 ve K:2015/332 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 09.07.2015 gün ve E:2014/154 ve K:2015/332 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.12.2016 gününde Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                      KARŞI OY

 

 

3.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.9.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.26.12.2016

 

 

 

                                                                ÜYE

                                                   Süleyman Hilmi AYDIN