Hukuk Bölümü 2010/316 E., 2010/365 K.

"İçtihat Metni"

Davacı : S. T.

Vekili : Av. M. S.

Davalı : Türk Telekomünikasyon A.Ş. Genel Müdürlüğü

Vekili : Av. C. E. B.

O L A Y : Davacı, davalı Kuruluşta 1977 yılında memur olarak göreve başlamış, isteği üzerine 1.1.1987 tarihinde 233 sayılı KHK'nin 43. maddesine göre sözleşmeli statüye geçmiş, sosyal güvenlik yönünden Emekli Sandığı ile ilgisini devam ettirmiş; 15.10.2000 tarihinden itibaren iş mevzuatına tabi kapsam içi personel statüsünde çalışmaya başlamış; son olarak Adana Yüreğir Telekom Müdürlüğünde Memur(Kapsam İçi) olarak görev yaparken, 3.4.2008 tarihinde(dava açıldıktan sonra) iş sözleşmesi feshedilmiştir.

Davacının görevde olduğu sırada, Adana İl Telekom Müdürlüğü tarafından düzenlenip kendisine tebliğ edilen 1.3.2007 gün ve 6068 sayılı yazıda aynen; "…

…Babanız İ. A. T.'ın Bağ-Kurlu (175692261-2-511104 nolu) olması ve anneniz M.T.'ın da babanız üzerinden Bağ-Kur sağlık hizmetlerinden faydalanması gerekirken, anne ve babanızı kendi üzerinizde göstererek 2.035,03 YTL'lik ilaç, 39.515,36 YTL'Iik Hastane ve 3.330,51 YTL'lik Tıbbi malzeme olmak üzere toplam 44.880.90 YTL'lik sağlık harcamasının şirketimizce ödendiği tespit edilmiştir. Konu 2004 yılında 4.Bölge Müdürlüğümüzce soruşturulmuş ve yapılan soruşturma sonucunda düzenlenen soruşturma raporuna istinaden alınan disiplin Kurulu Kararının '"Yönetimsel Yönden" başlıklı bölümünde belirtildiği gibi 44.880,90 YTL Bağ- Kur İl Müdürlüğünden (d) yazımızla (ödeme belgeleri de ekinde gönderilerek ) ödenmiş ancak, Bağ-Kur İl Müdürlüğü ilgi (e) yazılarıyla "Sağlık hizmeti kendilerince verilmediği için ödeme yapamayacaklarını" belirtmiştir.

Tüm çabalarımıza rağmen Bağ-Kur tarafından İl Telekom Müdürlüğümüze ödenmeyen bu 44.880,36 YTL'nin Şirketimize gerçeğe aykırı beyan vermeniz veya haksız yere mevzuata uygun olmayan şekilde anneniz ve babanızın sağlık giderlerini Şirketimize ödettirdiğiniz için sağlık harcamalarının ödendiği tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte en geç 31.03.2007 tarihine kadar ödemeniz gerekmektedir. Aksi halde söz konusu alacakla ilgili olarak hakkınızda alacak davası açılacak ve Şirketimizin uğramış olduğu zarar yasal yollardan tahsil edilecektir.

Bilgilerinizi rica ederiz." denilmiştir.

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin 1977 tarihinden itibaren davalı kurumun personeli olduğunu, 4857 Sayılı İş Kanununa bağlı olarak çalıştığını, bekar olduğunu, anne ve babasının rahatsızlanması nedeni ile sağlık harcamalarının davacının bünyesinde çalıştığı davalı kurum tarafından karşılandığını, ortada herhangi bir kötü niyet olmadığını, anne ve babasının muhtaç durumda olduğu için davacı tarafından yardım gördüklerini, sağlık harcamalarının Bağ-Kur, SSK, Emekli Sandığı tarafından karşılanmasının neticeye tesir etmeyeceğini, 5502 sayılı Yasanın geçici 1. maddesinde SSK'nın her türlü alacaklarının SGK'ya devredildiğini, bu durumda her türlü sağlık yardımında yapılan alacağın diğer sandıktan istenemeyeceğini, ödenmesi gereken meblağın SGK'ya devredilmekle borcun sakıt olduğunu belirterek sonuçta; yapılan sağlık harcamalarının toplamı 44.880,36 TL'nin iadesi işleminin iptali ile müvekkilinin borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesi istemiyle 30.4.2007 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Adana 2. İş Mahkemesi; 16.7.2009 gün ve E: 2007/31, K:2009/508 sayı ile, davacının davasının kabulü ile yapılan sağlık harcamalarının iade işleminin iptali ile davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine, dosyaları ile birleştirilen Adana 4.İş Mahkemesinin E:2007/1667, K:2008/244 sayılı dava dosyasının reddine karar vermiş; bu kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi: 29.03.2010 gün ve E:2009/38351, K: 2010/8244 sayı ile; davacının, davalı işyerinde 657 sayılı Yasaya tabi memur ve 399 sayılı K.H.K. tabi sözleşmeli olarak çalıştıktan sonra 09.10.2000 tarihinde kapsam dışı olarak iş mevzuatına geçmiş bulunduğu; davalı işverenin Bağ-Kurlu olan baba ve annesini kendi üzerinden bakmakla yükümlü göstermesi nedeniyle ödediği sağlık yardımı tutarı olan 44.880.90 TL den borçlu olmadığının tespitini talep ettiği; ödenen sağlık yardımlarının 6.4.1985-15.9.2003 dönemine ait olduğu, davalı işverenin 14.11.2005 tarihinde özelleşmiş bulunduğu, dava konusu alacağın, davacının memur, sözleşmeli ve kapsam dışı olarak çalıştığı özelleşme öncesi döneme ait olduğu; Uyuşmazlık Mahkemesinin 1.3.1996 gün ve 1995/1, 1996/1 sayılı ilke kararı nedeniyle idari yargının görevli bulunduğu, asıl dava yönünden, anılan nedenle görevsizlik kararı verilmesi gerektiği; karşı davanın ise idarenin işçiye karşı dava açması söz konusu olamayacağından tefrik edilmesi ve idari yargı sonucu bekletici mesele yapılmasının gerektiği, yazılı şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu gerekçesiyle; temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA karar vermiştir.

ADANA 2. İŞ MAHKEMESİ: 27.05.2010 gün ve E:2010/409, K: 2010/362 sayı ile; davacı vekilinin, mahkemelerine verdiği dava dilekçesinde, müvekkili S. T.'ın 1987 tarihinden itibaren davalı kurumun personeli olduğunu, bekar olduğunu, 4857 Sayılı kanuna tabii olarak çalıştığını, anne ve babasının rahatsızlanması nedeni ile sağlık harcamalarının davacının bünyesinde çalıştığı davalı kurum tarafından karşılandığını, ortada herhangi bir kötü niyet olmadığını, anne ve babasının muhtaç durumda olduğu için davacı tarafından yardım gördüklerini, sağlık harcamalarının Bağ-Kur, SSK, Emekli Sandığı tarafından karşılanmasının neticeye tesir etmeyeceğini, 5502 sayılı Yasanın geçici 1. maddesinde SSK'nın her türlü alacaklarının SGK ya devredildiğini, bu durumda her türlü sağlık yardımında yapılan alacağın diğer sandıktan istenemeyeceğini, ödenmesi gereken meblağın SGK'ya devredilmekle borcun sakıt olduğunu belirterek, yapılan sağlık harcamalarının toplam 44.880,36 TL'nin iadesi işleminin iptali ile müvekkilinin borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş olduğu; Adana 4. İş Mahkemesinin 2007/1667 Esas 2008/244 Karar sayılı dosyasının incelemesinden; davacısının Türk Telekom A.Ş. Vekili Av. C. E. B. tarafından davalı S. T. aleyhine 44.880,90 TL lik Alacak davası açıldığı, mahkemenin 08/04/2008 tarih ve 2008/244 Karar ile mahkemelerinin bu dosyası ile birleştirilmesine karar verildiğinin anlaşıldığı; davalı vekilinin mahkemelerine verdiği cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin sağlık hizmetlerini kendi satış gelirinden finanse ettiğini, bütçesinin özerk olduğunu, Türk Telekom'un yönetim kuruluna göre faaliyet gösteren bir A.Ş. olduğunu, her alanda giderleri olduğunu, davacının anne ve babasının Bağ-Kur sağlık hizmetlerinden yararlanması gereken ve yararlanması şartlarını taşıyan kişiler olması nedeni ile davacının anne ve babasına bakmakla görevli olduğunu beyan ederek sağlık karnesi alıp sağlık hizmetlerinden faydalanmasının yasaya aykırı olduğunu ve şirketi zarara uğrattığını belirterek davacının davasının reddine karar verilmesini talep etmiş olduğu; davanın, yapılan sağlık harcamalarının iadesi işleminin iptali ile davacının davalı kuruma borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkin bulunduğu; taraflarca ibraz olunan tüm belgelerin delil olarak dosyaya konulduğu, davacının iş yerinde mevcut şahsi dosyasının, davalı iş yerine ve SGK'ya yazılan müzekkere cevaplarının celp edilerek dosyaları arasına alındığı; Mahkemelerinde verilen kararın Yargıtay 9 . Hukuk Dairesinin 29/03/2010 tarihli ilamı ile "…

… Ödenen sağlık yardımları 06/04/1985-15/09/2003 dönemine aittir. Davalı işveren 14/11/2005 tarihinde özelleşmiştir. Dava konusu alacak davacının memur, sözleşmeli ve kapsam dışı olarak çalıştığı özelleşme öncesi döneme aittir. / Uyuşmazlık Mahkemenin 01/03/1996 gün ve 1995/1, 1996/1 sayılı ilke kararı nedeniyle idari Yargı görevlidir. Asıl dava yönünden anılan nedenle görevsizlik kararı verilmelidir. Karşı dava ise idarenin işçiye karşı dava açması söz konusu olamayacağından tefrik edilmeli ve idari yargı sonucu bekletici mesele yapılmalıdır. Yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır." şeklinde bozulduğu, mahkemelerince usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmasına karar verildiği; uyulan bozma ilamı uyarınca Türk Telekom A.Ş. Yönünden açılan davanın tefrikine , ayrı bir esasa kaydına; davacı S. T. tarafından açılan dava yönünden mahkemelerinin görevsizliğine, uyulan bozma ilamı ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararı uyarınca dosyanın karar kesinleştiğinde ve süresinde talep halinde görevli ve yetkili Adana Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesinin gerektiği ve aşağıdaki hükmün tesisinin uygun bulunduğu gerekçesiyle; uyulan bozma ilamı uyarınca Türk Telekom A.Ş. Yönünden açılan davanın tefrikine, ayrı bir esasa kaydına; davacı S. T. tarafından açılan dava yönünden mahkemelerinin görevsizliğine, uyulan bozma ilamı ve uyuşmazlık mahkemesi kararı uyarınca dosyanın karar kesinleştiğinde ve süresinde talep halinde görevli ve yetkili Adana Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ADANA 1. İDARE MAHKEMESİ: 01.10.2010 gün ve E: 2010/1193 sayı ile; davalı idare personeli olan davacının Bağ-Kur'lu olan anne ve babasını kendi üzerinde göstererek sağlık yardımının kurumca karşılanmasına ve böylece kurumun zarara uğramasına sebebiyet verdiğinden bahisle anne ve babası için yapılan sağlık harcamalarının yasal faizi ile birlikte iadesine yönelik olarak tesis edilen 01/03/2007 tarih ve 06068 sayılı işlemin iptali istemiyle Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü'ne karşı açılan davada işin gereğinin görüşüldüğü; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinin değişik 1 numaralı bendinde: "a) (Değişik: 8.6.2000-4577/5 md.) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, / b )idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, / c)(Değişik : 18.12.1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar"ın idari dava türleri olarak sayılmış olduğu; kural olarak, idari yargıda ancak Devlete ve kamu tüzel kişilerine karşı açılan davalara bakılabileceği; öte yandan, 27.01.2000 tarih ve 4502 sayılı Yasa'nın 1. maddesi ile, 406 sayılı Yasa'nın 1. maddesine eklenen dokuzuncu fıkrada, "Türk Telekom, bu Kanun ve özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirkettir. Kamu İktisadi teşebbüslerinin kuruluş, teşkilat ve faaliyetleri ile ilgili mevzuat Türk Telekom'a uygulanmaz. Sadece, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine ilişkin 02.04.1987 tarihli ve 3346 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi hükümleri uygulanır." denilmiş; anılan fıkra hükmü 12.05.2001 tarih ve 4673 sayılı Yasa'nın 1. maddesi ile değiştirilmiş ve "Türk Telekom, bu Kanun ve özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirkettir. Bu Kanun hükümleri saklı kalmak üzere, kamu iktisadi teşebbüsleri de dahil, sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait olan kamu kurum, kuruluş ve ortaklıklarına uygulanan mevzuat Türk Telekom'a uygulanmaz. Sermayesinin yarısından fazlası kamu da kaldığı sürece, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine ilişkin 02.04.1987 tarihli ve 3346 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi hükümleri uygulanır. 16.07.1965 tarihli ve 697 sayılı Kanun ile milli güvenlik ve kamu düzeniyle sıkıyönetim ve seferberlik hallerinde telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin özel kanunların hükümleri saklıdır." hükmünü almış bulunduğu; 406 sayılı Yasa'nın 4502 sayılı Yasa ile değişik 2. maddesinin (c) bendinin birinci alt bendinin birinci cümlesinde "Türk Telekom; telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini, 31.12.2003 tarihine kadar bu Kanun ve görev sözleşmesi çerçevesinde tekel olarak yürütülür" denildikten sonra, anılan (c) bendinin birinci alt bendinde 12.05.2001 tarih ve 4673 sayılı Yasa ile eklenen üçüncü cümlede "Ancak, Türk Telekom'daki kamu payı % 50'nin altına düştüğünde, Türk Telekom'un tüm tekel hakları 31.12.2003 tarihinden önce de olsa ortadan kalkmış olur." denilmiş; 4502 sayılı Yasa'nın Geçici maddesi ile de Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin, 233 sayılı KHK.'nin ekindeki "B-Kamu İktisadi Kuruluşları (KİK)" bölümünde yer alan kuruluşlar listesinden çıkarılmış olduğu; 406 sayılı Yasa'nın Ek 29. maddesinin 03.07.2005 tarih ve 5398 sayılı Kanunla değişik birinci fıkrasında "Türk Telekom hisselerinin devri sonucu kamu payının yüzde ellinin altına düşmesi durumunda; Türk Telekomda ek 22 nci maddenin (a) bendinin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri uyarınca belirlenen asli ve sürekli görevlerde çalışmakta olanlar ile 22.01.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ve kapsam dışı personel, kamu görevlerinden yüzseksen gün aylıksız izinli sayılır. Bu personel belirtilen süre içinde Türk Telekomda çalışmaya devam eder ve hisse devir tarihinden nakli için Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihe kadarki aylık ücret, harcırah, sağlık giderleri, cenaze giderleri ve ölüm yardımı ile diğer mali ve özlük hakları Türk Telekom tarafından karşılanır (...)" hükmüne yer verildiği; bu bağlamda, özelleştirme kapsamında bulunan Türk Telekomünikasyon A.Ş'deki tamamı Hazineye ait bulunan hisselerden % 55'inin, Bakanlar Kurulunun 25.07.2005 tarih ve 2005/9146 sayılı "Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi (Türk Telekom)'nin % 55 Oranındaki Hissesinin Blok Olarak Satışına İlişkin Nihai Devir İşlemlerine Dair Kararın Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar" uyarınca 14.11.2005 tarihli Hisse Satış Sözleşmesi ile (6.550.000.000 USD bedelle) Ojer Telekomünikasyon AŞ'ne satılmış olduğunun görülmesi karşısında; idari yargı denetiminin Türk Telekom hisselerinin devrinin fiilen gerçekleştirildiği 14.11.2005 tarihinden önce tesis edilen işlemlerden doğan uyuşmazlıklarla sınırlı olacağı, bu tarihten sonra tesis edilen işlemlerden doğan uyuşmazlıkların görüm ve çözümünün adli yargı mercilerinin görev alanına gireceği sonucuna ulaşılmış olduğu; olayda ise, dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibariyle davalı idarede iş sözleşmesine göre çalışmakta olan davacının Bağ-Kur'lu olan anne ve babasını kendi üzerinde göstererek sağlık yardımının kurumca karşılanmasına ve böylece kurumun zarara uğramasına sebebiyet verdiğinden bahisle anne ve babası için yapılan sağlık harcamalarının yasal faizi ile birlikte iadesine yönelik olarak tesis edilen 01/03/2007 tarih ve 06068 sayılı işlemin iptali istemiyle görülmekte olan davanın açıldığının anlaşıldığı; bu duruma göre, dava konusu işlemin Türk Telekom hisselerinin devrinin fiilen gerçekleştirildiği 14.11.2005 tarihinden sonra tesis edildiğinin görülmesi ve özel hukuk tüzel kişilerinin idari yargıda davalı konumunda bulunmasının da olanaksız olması karşısında, uyuşmazlığın görüm ve çözümünün adli yargının görevinde olduğu sonucuna ulaşıldığı; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun, yargı yerlerinin Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurmaları başlıklı 19. maddesinde; "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler" hükmüne yer verilmek suretiyle, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden, doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağının tanındığı; bu durumda, Mahkemelerinin uyuşmazlığa bakmakla görevli olmaması ve görevli yargı yerinin adli yargı mahkemeleri olması ve davanın da Adana 2. İş Mahkemesinin 27.05.2010 gün ve E:2010/409, K:2010/362 sayılı görevsizlik kararı üzerine Mahkemelerinde açılması nedeniyle, hangi Mahkemenin görevli olduğunun belirlenmesi için yukarıda belirtilen 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına, gerekçeli kararlarıyla birlikte dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine ve uyuşmazlığın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi'nin kararına kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ahmet AKYALÇIN'ın Başkanlığında, Üyeler: Erdoğan BUYURGAN, Ramazan TUNÇ, Habibe ÜNAL, Ayper GÖKTUNA, Gürbüz GÜMÜŞAY ve Coşkun GÜNGÖR'ün katılımlarıyla yapılan 20.12.2010 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesince, idari yargı dosya ile birlikte adli yargı dosyası da gönderilmek suretiyle 2247 sayılı Yasa'nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK'in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA'nın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

Dava, Türk Telekom Adana İl Müdürlüğünde iş mevzuatına tabi kapsam içi personel statüsünde görev yapan davacının; Bağ-Kur'lu olan anne ve babasını kendi üzerinde göstererek sağlık yardımının kurumca karşılanmasına ve böylece kurumun zarara uğramasına sebebiyet verdiğinden bahisle, yapılan sağlık harcamalarının yasal faizi ile birlikte iadesine yönelik olarak tesis edilen 01.03.2007 tarih ve 06068 sayılı işlemin iptali ile davalı kuruma 44.880,36. YTL borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

1953 tarih ve 6145 sayılı Yasa ile, Türkiye Cumhuriyeti Posta, Telgraf ve Telefon İşletmesi kurulmuş; 1924 tarih ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun 10.6.1994 tarih ve 4000 sayılı Yasa'yla değiştirilen 1. maddesi ile, posta ve telgraf tesis ve işletmesine ilişkin hizmetler, Posta İşletmesi Genel Müdürlüğü'nce (P.İ), telekomünikasyon hizmetleri ise "Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi (Şirket)" tarafından yürütülecek şekilde yeniden yapılandırılmıştır.

27.1.2000 tarih ve 4502 sayılı Yasa'nın 1. maddesi ile, 406 sayılı Yasa'nın 1. maddesine eklenen dokuzuncu fıkrada, "Türk Telekom, bu Kanun ve özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirkettir. Kamu İktisadi Teşebbüslerinin kuruluş, teşkilât ve faaliyetleri ile ilgili mevzuat Türk Telekom'a uygulanmaz. Sadece, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine ilişkin 2.4.1987 tarihli ve 3346 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi hükümleri uygulanır" denilmiş; anılan fıkra hükmü 12.5.2001 tarih ve 4673 sayılı Yasa'nın 1. maddesi ile değiştirilmiş ve "Türk Telekom, bu Kanun ve özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirkettir. Bu Kanun hükümleri saklı kalmak üzere, kamu iktisadi teşebbüsleri de dahil, sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait olan kamu kurum, kuruluş ve ortaklıklarına uygulanan mevzuat Türk Telekom'a uygulanmaz. Sermayesinin yarısından fazlası kamuda kaldığı sürece, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine ilişkin 2.4.1987 tarihli ve 3346 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi hükümleri uygulanır. 16.7.1965 tarihli ve 697 sayılı Kanun ile milli güvenlik ve kamu düzeniyle sıkıyönetim ve seferberlik hallerinde telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin özel kanunların hükümleri saklıdır" ; Ek 29. maddesinin 3.7.2005 gün ve 5398 sayılı Kanun'un 14. maddesi ile değişik birinci fıkrasında, "Türk Telekom hisselerinin devri sonucu kamu payının yüzde ellinin altına düşmesi durumunda; Türk Telekomda ek 22 nci maddenin (a) bendinin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri uyarınca belirlenen aslî ve sürekli görevlerde çalışmakta olanlar ile 22.1.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tâbi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ve kapsam dışı personel, kamu görevlerinden yüzseksen gün aylıksız izinli sayılır…

…" denilmiştir.

Öte yandan; 406 sayılı Yasa'nın 4502 sayılı Yasa ile değişik 2. maddesinin (c) bendinin birinci alt bendinin birinci cümlesinde "Türk Telekom; telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini, 31.12.2003 tarihine kadar bu Kanun ve görev sözleşmesi çerçevesinde tekel olarak yürütür" denildikten sonra, anılan (c) bendinin birinci alt bendinde 12.5.2001 tarih ve 4673 sayılı Yasa ile eklenen üçüncü cümlede "Ancak, Türk Telekom'daki kamu payı %50'nin altına düştüğünde, Türk Telekom'un tüm tekel hakları 31.12.2003 tarihinden önce de olsa ortadan kalkmış olur" denilmiş; 4502 sayılı Yasa'nın Geçici 3. maddesi ile de Türk Telekomünikasyon A.Ş., 233 sayılı KHK. 'nin ekindeki "B-Kamu İktisadi Kuruluşları (KİK)" bölümünde yer alan kuruluşlar listesinden çıkarılmıştır.

Bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini 31.12.2003 tarihine kadar "tekel" olarak yürütmekle görevli kılınan ve çoğunluk hisseleri kamuya ait bulunan Türk Telekom'un, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, ancak kuruluş yasasındaki son düzenlemeler ile kendine özgü statüye sahip olan ve sermayesindeki kamu payı %50'nin altına düşünceye kadar kamu kuruluşu niteliğini taşıyan bir kuruluş olduğu tartışmasızdır.

Özelleştirme kapsamında bulunan Türk Telekomünikasyon A.Ş.'deki tamamı Hazineye ait bulunan hisselerden % 55'i, Bakanlar Kurulu'nun 25.7.2005 tarih ve 2005/9146 sayılı "Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi (Türk Telekom)'nin % 55 Oranındaki Hissesinin Blok Olarak Satışına İlişkin Nihai Devir İşlemlerine Dair Kararın Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar"ı uyarınca, 14.11.2005 tarihli Hisse Satış Sözleşmesi ile (6.550.000.000 USD. bedelle) Ojer Telekomünikasyon A.Ş.'ne satılmıştır.

Bu sürece paralel olarak Türk Telekom personelinin durumu incelendiğinde:

Türk Telekom A.Ş., 4502 sayılı Yasa'nın 29.1.2000 tarih ve 23948 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdiği dikkate alındığında, 29.1.2000 tarihi itibariyle 233 sayılı KHK kapsamı dışında kalmış ve anılan KHK eki cetvellerden çıkarılmış olması nedeniyle, Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu'nun 22.1.1996 gün ve E:1995/1, K:1996/1 sayılı ve özelleştirme kapsamında bulunan kamu iktisadi teşebbüslerinde sözleşmeli veya kapsam dışı statüde çalışan personelin kurumları ile olan ilişkilerinden doğan anlaşmazlıkların çözüm yerinin idari yargı olduğu yolundaki İlke Kararı kapsamı dışında değerlendirilmesi gerekmektedir. Kaldı ki, anılan İlke Kararı, iş kanununa tabi "kapsam içi personel" statüsünde çalışan davacı ile davalı arasındaki anlaşmazlığı kapsamamaktadır.

Anılan 4502 sayılı Yasa'nın 13. maddesi ile 406 sayılı Yasa'ya eklenen Ek 22. maddenin (a) bendinde, "a) Personelin statüsü: Telekomünikasyon hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler telekomünikasyon alanında sekiz yıl tecrübeye sahip ve en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş bir genel müdür ile kadro, unvan, derece ve sayıları Yönetim Kurulunun önerisi ve Bakanlığın teklifi üzerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yüzseksen gün içerisinde Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen kadrolarda istihdam edilen personel eliyle yürütülür. Bu personel hakkında bu Kanunda öngörülen hükümler saklı kalmak üzere 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanır. Bunların dışında kalan personel iş mevzuatı uyarınca istihdam edilir. İş mevzuatına göre istihdam edilenlere ilişkin kayıt ve şartlar Yönetim Kurulu tarafından tayin olunur" hükmüne yer verilmiş; bu bent hükmü, 4673 ve 5189 sayılı Yasalarla yapılan değişiklikler sonucunda; "a) Personelin statüsü:(Ek ibare: 12.5.2001-4673/6. md.) Türk Telekomdaki kamu payı %50'nin altına düşünceye kadar, Türk Telekom Yönetim Kurulu üyeliklerine atanacaklarda Devlet memurluğuna atanabilme genel şartlarına sahip olma ve en az dört yıllık yüksek öğrenim görme şartları aranır.(Mülga ikinci ve üçüncü cümle: 16.6.2004-5189/12 md.) Bunların dışında kalan personel iş mevzuatı uyarınca istihdam edilir. İş mevzuatına göre istihdam edilenlere ilişkin kayıt ve şartlar Yönetim Kurulu tarafından tayin olunur" hükmünü almış; aynı maddenin (b) bendinin ikinci paragrafında da iş mevzuatına tabi olan Türk Telekom çalışanlarının aylık ücretlerinin kendilerini atamaya yetkili olan Yönetim Kurulu tarafından tespit olunacağı kurala bağlanmıştır.

406 sayılı Yasa'nın anılan Ek 22. maddesi uyarınca, Türk Telekom A.Ş. Genel Müdürlüğü'ne ait asli ve sürekli kadrolar belirlenerek 4.4.2000 tarih ve 24010(Mükerrer) sayılı R.G. de yayımlanan 31.3.2000 tarih ve 2000/331 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ekinde yer alan listede: merkez teşkilatı için 100 ve taşra teşkilatı için 100 (6 Bölge Müdürü, 12 Bölge Müdür Yardımcısı ve 82 İl Telekom Müdürü) kadro ihdas edilmiş; öte yandan, aynı Yasa maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hazırlanan "Türk Telekomünikasyon A.Ş. Kapsam Dışı Personel Yönetmeliği" adı altındaki düzenleme, Yönetim Kurulunun 31.8.2000 tarih ve 407 sayılı kararıyla kabul edilmek suretiyle yürürlüğe konulmuştur.

Kanunla, Kurumda görev yapan personelden asli ve sürekli görev yapacak olanları kadro unvanı itibariyle belirlemek konusunda Bakanlar Kurulu'na yetki verildiği açıktır. Bu yetki 4502 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 29.1.2000 tarihi ile 5189 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 2.7.2004 tarihleri arasında geçerli olmuştur.

Anayasa'nın 128. maddesinde, "Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür" denilmiştir.

406 sayılı Yasa'nın Ek 29. maddesinin 3.7.2005 tarih ve 5398 sayılı Kanun'la değişik birinci fıkrasında, "Türk Telekom hisselerinin devri sonucu kamu payının yüzde ellinin altına düşmesi durumunda; Türk Telekomda ek 22 nci maddenin (a) bendinin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri uyarınca belirlenen asli ve sürekli görevlerde çalışmakta olanlar ile 22.1.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ve kapsam dışı personel, kamu görevlerinden yüzseksen gün aylıksız izinli sayılır. Bu personel belirtilen süre içinde Türk Telekomda çalışmaya devam eder ve hisse devir tarihinden nakli için Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihe kadarki aylık ücret, harcırah, sağlık giderleri, cenaze giderleri ve ölüm yardımı ile diğer mali ve özlük hakları Türk Telekom tarafından karşılanır…

…" denilerek, yasakoyucu tarafından Türk Telekom'da çalışan kapsam dışı personel, kamu personeli sayılmış; buna karşılık Davacı ise, davalı Türk Telekom'da 1475 sayılı İş Kanunu hükümlerine tabi hizmet akdine dayalı olarak ve toplu iş sözleşmelerinden yararlanarak çalışmış olması nedeniyle "işçi" ya da bir başka adlandırmaya göre (toplu iş sözleşmesinin kapsamına girmesi nedeniyle) "kapsam içi personel" statüsünü taşımış bir kişidir

Bu duruma göre, davalı Türk Telekom hisselerinin devrinin fiilen gerçekleştiği tarihten sonra davacıyla, Kurum arasındaki hukuki ilişki, İş Kanunu'na tabi hizmet sözleşmesine dayalı olarak kurulmuş bir özel hukuk ilişkisi niteliğini taşıdığından, dava konusu işlemin, Kurumun yetkili organı tarafından tesis edilmiş bir özel hukuk işlemi olduğu açıktır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinin değişik 1 numaralı bendinde:

"a) (Değişik : 8.6.2000-4577/5md) idari işlemler hakkında yetki, şekil,sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c) (Değişik:18.12.1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar." İdari dava türleri olarak sayılmış olup; kural olarak, idari yargıda ancak Devlete ve kamu tüzel kişilerine karşı açılan davalara bakılabilir.

Buna göre, davanın idare aleyhine açılmadığı, işlemin tesis edildiği tarihte davalı mevkiinde kamu kuruluşu niteliği taşımayan Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin bulunduğu, ortada idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava olduğundan söz edilemeyeceği açıktır.

Belirtilen tüm bu hususlara göre, kapsam içi personel statüsünde görev yapan davacının; kurumu zarara uğrattığından bahisle, yapılan sağlık harcamalarının yasal faizi ile birlikte iadesine yönelik olarak, özelleştirilen kuruluş tarafından tesis edilen işlemin iptali ile davalı kuruma karşı borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesi istemiyle açılan davanın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince yapılan başvurunun kabulü ile İş Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Adana 1. İdare Mahkemesi'nce yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile Adana 2. İş Mahkemesi'nin 27.05.2010 gün ve E:2010/409, K: 2010/362 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 20.12.2010 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.