Hukuk Bölümü         2011/265 E.  ,  2012/65 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : R. Endüstri Ürünleri Kozmetik Bilg. San. Tic. Ltd. Şti.

Vekilleri         : Av. A.Ç.,  Av. E.K., Av. S.Ç.

Davalı : Ankara Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü

 

O L A Y          : Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ankara Kabahatler Bürosu’nun 08.04.2011 tarihli, Kabahat Defteri No:2011/1834,  Karar Numarası: 2011/1713 sayılı İdari Yaptırım Kararı ile, atık malzemelerin boş araziye terk edilmesi nedeniyle 2872 Çevre Kanununa aykırı kabahatin işlendiği; işlenen kabahat eylemi nedeni ile işlem yapılıp soruşturma sonucunda tespit tutanağı düzenlenerek suç duyurusunda bulunulduğu belirtilerek, eylemin 2872 sayılı Kanun’un 20/j maddesine temas ettiği, 5252 sayılı TCK’nın yürürlüğüne ilişkin Kanun’un 7.maddesi, VUK’nun 298.maddesindeki yeniden değerlendirme oranında artırım ile hesaplanan, 31.745,00TL idari para cezasının ödenmesi hususu davacı Şirkete tebliğ edilmiştir.

Davacı vekili, söz konusu idari para cezasının kaldırılması istemiyle adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

            ANKARA 7. SULH CEZA MAHKEMESİ: 09.08.2011 gün ve Değ. İş No: 2011/426 sayı ile,  muteriz R. Endüstri Ltd. Şti. vekili marifetiyle muhatap Ankara Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü aleyhine 05/05/2011 tarihinde ikame etmiş olduğu dava ile, davalı kurum tarafından yapılan denetim sonucu Ankara. C. Başsavcılığınca hakkında verilen idari para cezasının usul ve yasaya aykırı olduğundan bahisle kaldırılması talebinde bulunduğu;  muteriz itiraz dilekçesi içeriğinde, Ankara C. Başsavcılığı tarafından 2872 Sayılı Yasanın 20/g ve j Maddesi gereğince hakkında verilen idari para cezasının usul ve yasaya aykırı olduğunu zira söz konusu atıldığı iddia olunan atıkların taraflarından gerçekleştirilmediği belirtilerek talepte bulunulduğunun anlaşıldığı;  itiraz dilekçesi üzerine söz konusu idari yaptırım kararına ilişkin dosyanın C. Savcılığından dosyalarına gönderildiği, yapılan incelemede muteriz kurum tarafından 2872 Sayılı Yasanın 20. Maddesinin g ve j bentlerine aykırılıktan dolayı idari para cezası verildiği görülmekle aynı Yasanın 25/2. maddesi gereği itiraza bakmaya İdare Mahkemesi’nin yetkili olduğunun anlaşıldığı(Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2133 Esas, 144 Karar,  02110/2006 tarih/  Esas 2007/79, 2007/95 Karar 04.06.2007 tarihli örnek kararlar), 5326 Sayılı Yasanın 23. maddesi de nazara alınmak suretiyle dilekçenin görev yönünden reddine karar verildiği gerekçesiyle; itiraza bakmakla İdare Mahkemesi görevli olduğundan dilekçenin görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez,  Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2011/1834 Kabahat numaralı dosyasında yapılan inceleme sonucu 2011/1713 sayılı Karar ile müvekkili şirket aleyhine tesis edilen haksız ve hukuka aykırı işlemin iptali ile 31.745,00 TL tutarındaki İdari Para Cezasının terkinine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

 

ANKARA 13.İDARE MAHKEMESİ:19.09.2011 gün ve E: 2011/1649 sayı ile,  2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 12.maddesinin 1. fıkrasında; "Bu Kanun hükümlerine uyulup uyulmadığını denetleme yetkisi Bakanlığa aittir. Gerektiğinde bu yetki, Bakanlıkça; il özel idarelerine, çevre denetim birimlerini kuran belediye başkanlıklarına, Denizcilik Müsteşarlığına, Sahil Güvenlik Komutanlığına, 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre belirlenen denetleme görevlilerine devredilir. Denetimler, Bakanlığın belirlediği denetim usül ve esasları çerçevesinde yapılır."hükmüne, 24.maddesinde; "Bu Kanunda öngörülen idari yaptırım kararlarını verme yetkisi Bakanlığa aittir. Bu yetki, 12 nci maddenin birinci fıkrası uyarınca denetim yetkisinin devredildiği kurum ve merciler tarafından da kullanılır. Bu Kanunda öngörülen idari yaptırım kararları Bakanlık merkez teşkilatında genel müdürler, taşra teşkilatında il çevre ve orman müdürlerince verilir."hükmüne, 25.maddesinin 2.fıkrasında; İdari yaptırım kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde idare mahkemesinde dava açılabilir."hükmüne yer verilmiş olduğu;  5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun "Cumhuriyet Savcısının Karar Verme Yetkisi" başlıklı 23.maddesinde; "(1) Cumhuriyet savcısı, kanunda açıkça hüküm bulunan hallerde bir kabahat dolayısıyla idari yaptırım kararı vermeye yetkilidir.(2) Bir suç dolayısıyla başlatılan soruşturma kapsamında bir kabahatin işlendiğini öğrenmesi halinde Cumhuriyet savcısı durumu ilgili kamu kurum ve kuruluşuna bildirebileceği gibi, kendisi de idari yaptırım kararı verebilir.(3) Soruşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması halinde Cumhuriyet savcısı bu nedenle idari yaptırım kararı verir. Ancak, bunun için ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından idari yaptırım kararı verilmemiş olması gerekir."hükmü, "Başvuru Yolu" başlıklı 27.maddesinin 1.fıkrasında; "İdari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari yaptırım kararı kesinleşir."hükmüne yer verildiği;   adli yargının bir kolu olan Cumhuriyet savcılarının idari para cezası verme yetkisini 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'ndan aldığı, bu kanun uyarınca verilen idari para cezalarına karşı sulh ceza mahkemesine dava açılmasının öngörüldüğü,  uygulamada cumhuriyet savcıları tarafından tesis edilen işlemlerin adli yargıdaki mahkemelerce denetlendiği, uygun bulunmayan işlemlerin yine bu merciler tarafından iptal edilmekte olduğu,  adli yargının bir kolu olan cumhuriyet savcılarınca verilen kararların idari yargı mercilerince incelenmesinin mümkün bulunmadığı,  sadece adli yargı makamlarınca, bir başka ifadeyle adli yargı adalet komisyonu tarafından verilen idari nitelikli kararların özel kanunlarda aksi bir hüküm olmaması halinde idari yargı mercilerince incelenebileceği;   bu durumda, her ne kadar idari yaptırım kararının çevre Kanunu uyarınca tesis edildiği belirtilmiş ise de, idari yaptırım kararı verme yetkisini Kabahatler Kanunu'ndan alan Cumhuriyet savcısı tarafından verilen idari yaptırım kararının iptali isteminin sulh ceza mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerektiği, çevre Kanunu'nun yukarıda yer verilen maddesi uyarınca işlem tesis edip edemeyeceği hususunun da anılan mahkemece ayrıca incelenmesi gerektiği açık olduğundan, uyuşmazlıkta mahkemelerinin görevli bulunmadığı gerekçesiyle;   adli yargının görev alanına giren davada Mahkemelerinin görevli olmadığına, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi’nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda uyuşmazlık mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 09.04.2012 günlü toplantısında:

 

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre: Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

İdare mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen durumun aksine, adli yargı kararının kesinleşme durumu açıklığa kavuşturulmadan ve önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulduğu görülmekte ise de; Başkanlık yazısıyla, adli yargı kararının kesinleşme durumunu gösteren onaylı bir örneğinin Mahkemesinden istenildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın, davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 2872 sayılı Kanun’un 20/j maddesine aykırılık nedeniyle Cumhuriyet Savcısı tarafından verilen idari yaptırım kararının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

            2872 sayılı Çevre Kanunu’nun  “İdari nitelikteki cezalar” başlıklı 20.maddesinde, “(Değişik: 26/4/2006 – 5491/14 md.)

            İdarî nitelikteki cezalar şunlardır:

            (…)    

            j) Kanunda ve yönetmelikte öngörülen yasaklara veya standartlara aykırı olarak veya önlemleri almadan atıkları toprağa verenlere 24.000 Türk Lirası idarî para cezası verilir.

            (…)

            Bu maddenin uygulamasında Türk Ceza Kanunu ile diğer kanunların, fiilin suç oluşturması haline ilişkin hükümleri saklıdır.”;  aynı Kanun’un,  “İdarî yaptırımların uygulanması, tahsil usûlü ve itirazbaşlıklı 25. maddesinde , “Değişik: 26/4/2006 – 5491/17 md.)

            Bu Kanunda öngörülen idarî yaptırımların uygulanmasını gerektiren fiillerle ilgili olarak yetkili denetleme elemanlarınca bir tutanak tanzim edilir. Bu tutanak denetleme elemanlarının bağlı bulunduğu ve idarî yaptırım kararını vermeye yetkili mercie intikal ettirilir. Bu merci, tutanağı değerlendirerek gerekli idarî yaptırım kararını verir. İdarî yaptırım kararı, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre idarî yaptırım kararını veren merci tarafından ilgiliye tebliğ edilir.

            İdarî yaptırım kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde idare mahkemesinde dava açılabilir. Dava açmış olmak idarece verilen cezanın tahsilini durdurmaz.

            İdarî para cezalarının tahsil usûlü hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri uygulanır.

           Ceza vermeye yetkili kurum ve merciler tarafından tahsil edilen idarî para cezaları, Maliye Bakanlığından izin alınarak Bakanlıkça bastırılan ve dağıtılan makbuz karşılığında tahsil edilir.      

 Bu Kanuna göre verilecek idarî para cezalarında ihlalin tespiti ve cezanın kesilmesi usûlleri ile ceza uygulamasında kullanılacak makbuzların şekli, dağıtımı ve kontrolüne ilişkin usûl ve esaslar Maliye Bakanlığının görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle  belirlenir.” hükümlerine yer verilmiştir.

Uyuşmazlık Mahkemesince,   2872 sayılı Yasa’nın 20. maddesine göre verilen idari para cezasına karşı yapılan itirazın görüm ve çözümünde;  5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesi ve 2872 sayılı Yasa’da bu cezalara karşı idare mahkemesinde dava açılabileceğinin belirtilmesi karşısında, idari yargı yerinin görevli olduğu kabul edilmektedir.

Ancak bakılan davada, idari yaptırım kararının Cumhuriyet Savcısı tarafından verildiği dikkate alındığında yeniden değerlendirme yapılması gerekmektedir.

4.11.2004 gün ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un “Hafif hapis ve hafif para cezalarının idari para cezasına dönüştürülmesi” başlığını taşıyan 7. maddesinde(Değişik: 11.5.2005 – 5349/3 md.), “(1) Kanunlarda, "hafif hapis" veya "hafif para" cezası olarak öngörülen yaptırımlar, idari para cezasına dönüştürülmüştür. İdari para cezasının hesaplanmasında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 52 nci maddesi hükümleri uygulanır. İlgili kanunda "hafif hapis" cezasının üst sınırının belirtilmediği hallerde, idari para cezasının hesaplanmasında esas alınacak gün sayısının üst sınırı, yediyüzotuzdur.

(2) Kanunlarda, "hafif hapis cezası" ile "hafif para cezası"nın seçimlik olarak veya birlikte öngörüldüğü hallerde, idari para cezası yaptırımının belirlenmesinde "hafif hapis cezası" esas alınır.

(3) Kanunlarda, sadece "hafif para cezası"nın öngörüldüğü ve cezanın alt veya üst sınırının belirtilmediği hallerde, idari para cezası, yüzyirmimilyon Türk Lirasından az, onsekizmilyar Türk Lirasından fazla olamaz.

(4) Bu madde hükmüne göre idari para cezasına karar vermeye Cumhuriyet savcısı yetkilidir” hükmüne yer verilmiştir.

Olayda, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ankara Kabahatler Bürosu’nun  08.04.2011 tarihli, Kabahat  Defteri No:2011/1834,  Karar Numarası: 2011/1713 sayılı İdari Yaptırım Kararı ile,  atık malzemelerin boş araziye terk edilmesi nedeniyle 2872 Çevre Kanununa aykırı kabahatin işlendiği; işlenen kabahat eylemi nedeni ile işlem yapılıp soruşturma sonucunda tespit tutanağı düzenlenerek suç  duyurusunda bulunulduğu belirtilerek, eylemin 2872 sayılı Kanun’un 20/j maddesine temas ettiği, 5252 sayılı TCK’nın yürürlüğüne ilişkin Kanun’un  7.maddesi, VUK’nun 298.maddesindeki yeniden değerlendirme oranında artırım ile hesaplanan, 31.745,00TL idari para cezasının ödenmesi hususunun davacı Şirkete tebliğ edildiği anlaşılmıştır.

30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde " (1) Bu Kanunun;

            a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

            b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

           uygulanır." denilmiştir.          

 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun; idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Ancak, 5326 sayılı Kanun’un "Cumhuriyet Savcısının Karar Verme Yetkisi" başlıklı 23. maddesinde, "(1) Cumhuriyet savcısı, kanunda açıkça hüküm bulunan hallerde bir kabahat dolayısıyla idari yaptırım kararı vermeye yetkilidir. (2) Bir suç dolayısıyla başlatılan soruşturma kapsamında bir kabahatin işlendiğini öğrenmesi halinde Cumhuriyet savcısı durumu ilgili kamu kurum ve kuruluşuna bildirebileceği gibi, kendisi de idari yaptırım kararı verebilir. (3) Soruşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması halinde Cumhuriyet savcısı bu nedenle idari yaptırım kararı verir. Ancak, bunun için ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından idari yaptırım kararı verilmemiş olması gerekir.", "Başvuru Yolu" başlıklı 27. maddesinde “(1) İdarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idarî yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idarî yaptırım kararı kesinleşir. / (2) Mücbir sebebin varlığı dolayısıyla bu sürenin geçirilmiş olması halinde bu sebebin ortadan kalktığı tarihten itibaren en geç yedi gün içinde karara karşı başvuruda bulunulabilir. Bu başvuru, kararın kesinleşmesini engellemez; ancak, mahkeme yerine getirmeyi durdurabilir. / (3) Başvuru, bizzat kanunî temsilci veya avukat tarafından sulh ceza mahkemesine verilecek bir dilekçe ile yapılır. Başvuru dilekçesi, iki nüsha olarak verilir. / (4) Başvuru dilekçesinde, idarî yaptırım kararına ilişkin bilgiler, bu karara karşı ileri sürülen deliller açık bir şekilde gösterilir. Dilekçede ayrıca, başvurunun süresinde yapılmasını engelleyen mücbir sebep dayanaklarıyla gösterilir. / (5) (Değişik: 6/12/2006-5560/34 md.) İdarî yaptırım kararının mahkeme tarafından verilmesi halinde, bu karara karşı ancak itiraz yoluna gidilebilir. / (6) (Ek: 6/12/2006-5560/34 md.) Soruşturma konusu fiilin suç değil de kabahat oluşturduğu gerekçesiyle idarî yaptırım kararı verilmesi halinde; kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz edildiği takdirde, idarî yaptırım kararına karşı başvuru da bu itiraz merciinde incelenir. / (7) (Ek: 6/12/2006-5560/34 md.) Kovuşturma konusu fiilin suç değil de kabahat oluşturduğu gerekçesiyle idarî yaptırım kararı verilmesi halinde; fiilin suç oluşturmaması nedeniyle verilen beraat kararına karşı kanun yoluna gidildiği takdirde, idarî yaptırım kararına karşı itiraz da bu kanun yolu merciinde incelenir. /  (8) (Ek: 6/12/2006-5560/34 md.) İdarî yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idarî yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idarî yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddiaları bu işlemin iptali talebiyle birlikte idarî yargı merciinde görülür.” denilmiştir.

Kabahatler Kanununun 23. ve 27.maddeleri birlikte irdelendiğinde; belli şartlar altında Cumhuriyet Savcıları'na da idari yaptırım kararı verebilme yetkisinin tanındığı, özellikle soruşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması halinde Cumhuriyet savcısının ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından idari yaptırım kararı verilmemiş olması koşuluyla idari yaptırım kararı verebileceği, bu karara karşı kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabileceği, Cumhuriyet Savcısının soruşturma konusu fiilin suç değil de kabahat oluşturduğu gerekçesiyle idarî yaptırım kararı vermesi halinde kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz edildiği takdirde idarî yaptırım kararına karşı başvurunun da bu itiraz merciinde inceleneceği anlaşılmaktadır. 

İncelenen uyuşmazlıkta, 2872 sayılı Kanun’un 20/j maddesinin ihlal edildiği nedeniyle suç duyurusunda bulunulduğundan bahisle 5252 sayılı Kanun’un 7. maddesi de dikkate alınarak davacı şirkete Cumhuriyet Savcısı tarafından 31.745,00TL idari para cezası verilmiştir.

 Buna göre, dava konusu olayda; idari yaptırım kararının idari makam ve mercilerce değil de soruşturma konusu fiilin suç olmayıp kabahat olarak değerlendirilmesi sonucu Cumhuriyet Başsavcılığı'nca verildiği dikkate alındığında, kararın idari işlemden çok, yargısal nitelikte bir yetkinin kullanılması sonucu verilen ceza niteliğini taşıdığı açık olduğundan, davanın çözümünün, Kabahatler Kanununu hükümleri uyarınca adli yargı yerine ait olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince yapılan başvurunun kabulü ile Sulh Ceza Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 13.İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi’nce verilen 09.08.2011 gün ve Değ. İş No: 2011/426 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 09.04.2012 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.