T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          ESAS NO     : 2019 / 246

          KARAR NO : 2019 / 428

          KARAR TR  : 8.7.2019

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

                                    K  A  R  A  R

 

Davacı  lar      : 1-S. D. ve diğ.

Vekili            : Av. A.Y.

Davalı        : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili         : Av. B. K.

 

O L A Y       : Davacılar vekili dilekçesinde; müvekkillerinin eşi ve babaları olan H. D.’ın, aracıyla 09.09.2016 günü saat 14.00 sularında Artvin Borçka ilçesinden Hopa ilçesi istikametine doğru giderken,  karayolunun solunda bulunan uçurumdan düşerek hayatını kaybettiğini;  Hopa Sulh Hukuk Mahkemesi aracılığı ile delil tespiti talebinde bulunulduğunu; alınan rapor neticesinde kazanın gerçekleştiği karayolunda hiçbir güvenlik önlemi alınmadığının tespit edildiğini; davalı idareye başvurulduğunda davalının, müteveffanın hız kurallarını ihlal ettiğinden bahisle kendini savunduğunu; oysa kazanın meydana geldiği sığınma cebinde güvenlik tedbiri olmadığının saptandığını;  güvenlik tedbiri almayarak ölüme neden olan davalının, kazanın meydana gelmesinde ağır kusurlu olduğunu; Karayolları Trafik Kanunu 7.maddesi gereğince İdarenin, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenlemeyi yapmakla yükümlü bulunduğunu; 250 metrelik dik bir uçurum kenarı olan yolda otokorkuluk olmayışı; yine boşluk bırakılan kısmın açıldığı toprak alanda araçların, yayaların veya herhangi bir canlının düşmesini engelleyecek bir güvenlik tedbirinin olmayışının,  davalının ihmalini ve kusurlu olduğunu gösterdiğini ifade ederek; fazlaya dair hak ve talepleri saklı kalmak kaydıyla şimdilik, her bir müvekkili için ayrı ayrı 1.000’er TL destekten yoksunluk tazminatının davalıdan tahsiline, kaza tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

RİZE İDARE MAHKEMESİ: 7.11.2017 gün ve E:2017/815, K:2017/874 sayı ile, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1., 2., 3., 13.,  19.1.2011 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. ve geçici 21. maddesi hükmüne; ayrıca  2918 sayılı Kanunun 110. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesinin iptal istemini reddettiği 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararına yer verdikten sonra; “Tüm bu hususların bir bütün olarak değerlendirilmesinden, 2918 sayılı Kanun'da öngörülen önlemlerin alınmaması, karayollarının yapım ve bakımında gerekli titizliğin gösterilmemesi gibi hizmet kusurundan kaynaklandığı ileri sürülenler de dahil olmak üzere 2918 sayılı Kanun'un uygulanmasından doğan sorumluluk davalarının 6099 sayılı Kanun'un ilgili maddelerinin yürürlüğe girdiği 19/01/2011 tarihinden itibaren adli yargı mercilerinde açılabileceği anlaşılmaktadır.

Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 28/12/2015 tarih ve E:2015/858 K:2015/593 sayılı kararı da bu yöndedir.

Bu durumda; davacılardan S. D.'ın eşi, C. Y. ve Z.D.'ın babaları olan H.D.'ın 09.09.2016 günü saat 14:00 sularında Artvin ili, Borçka ilçesinden Hopa ilçesine doğru seyir halindeyken kara yolunun kenarında bulunan uçurumdan düşmesi sonucunda vefat etmesinde davalı idarenin ağır hizmet kusuru bulunduğundan bahisle tazminat ödenmesi istemiyle açılan davanın, anılan Yasa hükümleri ve Anayasa Mahkemesi kararı uyarınca adli yargı merciilerinin görevine girdiği ve Mahkememiz'in görevsiz olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14/3 ve 15/1 -a maddeleri uyarınca davanın görev yönünden reddine(…)” karar vermiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.  

Akçaabat 1.Asliye Hukuk Mahkemesi: 26.9.2018 gün ve E:2017/849, K:2018/548 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek davanın reddine karar vermiş; istinaf yoluna başvurulması üzerine;  Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5.Hukuk Dairesi:15.2.2019 gün ve E:2019/321, K:2019/336 sayı ile, “(…)eldeki davada, kendisine ikinci dava açılan Akçaabat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin, daha önce verilen Rize İdare Mahkemesi'nin görevsizlik kararının kesinleşmiş olması sebebiyle, elinde derdest bulunan işbu dava dosyasındaki yargılamayı durdurmak suretiyle (UMK m. 19/1), her iki dosyayı kül halinde, yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi açısından Uyuşmazlık Mahkemesi'ne göndermesi, verilecek kararı bekleyerek sonucuna göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde işin esasına girilerek karar vermiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu görülmüştür.(Aynı yönde Yargıtay 17. HD'nin 10/07/2018 gün ve 2015/10479 E.-2018/6993 K„ 14/02/2018 tarih, 2016/19507 E.,2018/925 K. sy, Ankara BAM 26. HD.2018/1800 E., 2018/1006 K„ 22/06/2018 tarihli kararları.)

Bu itibarla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun (kamu düzenine ilişkin ve resen gözetilmesi gereken) yukarıda belirtilen gerekçelerle kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nun 353/1-a maddesi gereğince kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi tarafından davanın yeniden görülerek, eldeki davada, kendisine ikinci dava açılan Akçaabat 1.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin, daha önce verilen Rize İdare Mahkemesi'nin görevsizlik kararının kesinleşmiş olması sebebiyle, elinde derdest bulunan işbu dava dosyasındaki yargılamayı durdurmak suretiyle (UMK m. 19/1),her iki dosyayı kül halinde, yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi açısından Uyuşmazlık Mahkemesi'ne göndermesi, verilecek kararı bekleyerek sonucuna göre hüküm kurulmak üzere dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine, kararın kaldırma sebebine göre davacılar vekilinin işin esasına yönelik istinaf, itirazlarının bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun (kamu düzenine ilişkin) yukarıda belirtilen gerekçelerle KABULÜ İLE,

6100 sayılı HMK'nun 353/1-a maddesi gereğince istinaf incelemesine konu YEREL MAHKEME KARARININ KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülerek, eldeki davada, daha önce verilen Rize İdare Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kesinleşmiş olması sebebiyle, elinde derdest bulunan işbu dava dosyasındaki yargılamayı durdurmak suretiyle (UMK m. 19/1), her iki dosyayı kül halinde, yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi açısından Uyuşmazlık Mahkemesi'ne göndermesi, verilecek kararı bekleyerek sonucuna göre hüküm kurulmak üzere dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine, kararın kaldırma sebebine göre davacılar vekilinin işin esasına yönelik istinaf itirazlarının bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına,(…)” kesin olmak üzere karar vermiştir.

Davacılar vekili, 8.3.2019 tarihli dilekçe ile, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kesin karar gereğince, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesini Akçaabat 1.Asliye Hukuk Mahkemesinden talep etmiştir.

AKÇAABAT 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:15.3.2019 gün ve E:2019/37, K:2019/106 sayı ile,  “(…)Davacı vekili tarafından uyap sistemi üzerinden e-imzalı olarak gönderilen 08/03/2019 tarihli dilekçesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile Mahkememiz kararının kaldırılmasına ve her iki dosyanın kül halinde, yargı yolu uyuşmazlığının çözümü için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, verilecek kararın beklenmesine ve neticesine göre hüküm kurulmasına kesin olarak karar verildiği, bu nedenle dosyanın kesin karar doğrultusunda, uyuşmazlık mahkemesine gönderilmesi gerekirken, duruşma günü verildiği, Mahkemece bu aşamada inceleme ve değerlendirme yapılacak bir husus bulunmadığı ve tarafların bölge adliye mahkemesi kararına itiraz hakkı bulunmadığından, kesin karar gereğince dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesini talep etmiştir.

Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde, dosyanın sehven Mahkememizin 2019/47 Esas sırasına kaydının yapıldığı ve bu durumun usul ekonomisine aykırı olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin talebi de gözönünde bulundurularak dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Rize İdare Mahkemesi'nin görevsizlik kararının kesinleşmiş olması sebebiyle, iş bu huzurdaki davada yargılamanın durdurulmasına, (UMK m. 19/1) gereğince yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi açısından dosyanın UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,(…)” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 8.7.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve nedeni aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1-2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca (…) ileri sürülebilir.” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Yasanın 19. maddesindeki “Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da içermesi gerekir.

Yasakoyucu, 14. maddeye göre olumsuz görev uyuşmazlığı doğması durumunda her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma istencini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme oranla daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerince, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5.Hukuk Dairesinin 15.2.2019 gün ve E:2019/321, K:2019/336 sayılı kararı doğrultusunda;  “davada yargılamanın durdurulmasına, 2247 sayılı Yasanın 19.maddesi gereğince yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi açısından dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine” karar verilmekle birlikte, karar numarası da alınarak dosyanın kapatıldığı ve daha sonra dosyanın Mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.

Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de, Mahkeme kararı doğrultusunda davacı vekilinin de talepte bulunduğu gözetilerek, Akçaabat 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce re’sen yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 19.  maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacağından ve adı geçen Mahkemece idari yargı dosyasının UYAP çıktısı da gönderilmiş olup, usule ilişkin başkaca bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda seyir halindeyken meydana gelen trafik kazası sonucu davacıların yakını kişinin ölümü nedeniyle oluştuğu ileri sürülen zararın, davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığından bahisle tazmin edilmesi istemiyle açılmıştır.

 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; Davacılardan S. D.'ın eşi, C. Y.ve Z. D.'ın babaları olan H.D.'ın aracıyla 09.09.2016 günü saat 14:00 sularında Artvin ili, Borçka ilçesinden Hopa ilçesine doğru seyir halindeyken,  karayolunun kenarında bulunan uçurumdan düşmesi sonucu vefat ettiği; 250 metrelik dik bir uçurum kenarı olan yolda otokorkuluk olmaması,  boşluk bırakılan kısmın açıldığı toprak alanda araçların, yayaların veya herhangi bir canlının düşmesini engelleyecek bir güvenlik tedbirinin bulunmamasından dolayı kazanın meydana geldiği ve  idarenin ağır hizmet kusuru bulunduğundan bahisle şimdilik toplam 3.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle,  Akçaabat 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin başvurusunun reddi ile, aynı Mahkemece ayrıca verilen 15.3.2019 gün ve E:2019/37, K:2019/106 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Akçaabat 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN REDDİ ile, aynı Mahkemece ayrıca verilen 15.3.2019 gün ve E:2019/37, K:2019/106 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 8.7.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                  Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                              Birol        

    DURSUN                     BOZER                            AKSU                             SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                  Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                   Aydemir                            Nurdane           

                                           AYDIN                            TUNÇ                             TOPUZ