T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

           

      ESAS   NO : 2020/530

      KARAR NO : 2020/634

      KARAR TR: 26.10.2020

         

ÖZET : Davacının, davalı idare nezdindeki SSK Zonguldak Sağlık İşleri Müdürlüğü'nde, (o dönem ki ismiyle) 11.11.1983-15.08.1990 tarihleri arasında, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu'na tabi olarak çalıştığına ilişkin belgelerinin kayıtlarda görünmüyor olması nedeniyle; hizmet süresinin diğer sigortalılık süreleriyle birleştirilerek, emeklilik süresine dahil edilmemesinden dolayı; 1983-1990 tarihleri arasındaki görev süresine ait emekli keseneği şahıs hizmet cetvelinin bulunarak mağduriyetinin giderilmesi için yaptığı başvurusunun; görev yaptığı kurumca hizmet belgesinin düzenlenmediği ve emekli keseneği ve kurum karşılıklarının gönderilip gönderilmediğinin tespit edilemediği ve çalıştığı sürenin 5434 sayılı Kanuna tabi hizmet olarak kabulüne imkan bulunmadığı yolunda tesis edilen Sosyal Güvenlik Kurumu Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Tescil ve Hizmet Daire Başkanlığının 4.3.2020 gün ve 3932057 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

                                            KARAR                       

Davacı   : S.B.

Vekili      : Av. H.Ö.

Davalı    : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

Vekili      : Av. E.S.A.

                                         

O L A Y : Davacıvekili dava dilekçesinde özetle; davacının 1983 tarihinde Zonguldak SSK Bölge Sağlık Müdürlüğünde memur olarak çalışmaya başladığını, 3 gün çalıştıktan sonra Devrek Dispanserine nakil olduğunu, 01/08/1990-15/08/1990 tarihleri arasında yıllık izin kullandığını, 15/08/1990 tarihinde istifa ederek işten ayrıldığını, bu tarihler arasında kesintisiz çalıştığını, sonradan Almanya'ya gittiğini, Almanya'dan 1995 yılında döndüğünü; döndükten sonra İstanbul'da 03/01/2015 tarihinden 07/11/2018 tarihine kadar özel sektörde çalıştığını, daha sonradan emekli olmak için yapmış olduğu başvuruda 1983 tarihinden 1990 tarihine kadar Zonguldak SSK Bölge Sağlık Müdürlüğünde ve Devrek Dispanserinde çalışmasının gözükmediğini, dolayısıyla hizmet birleştirmesinin yapılamadığını, davacının 1983-1990 yılları arasındaki çalışmalarının gözükmediği nedeniyle emekli olamadığını; sadece 1983-1987 tarihleri arasında 5434 sayılı Yasaya tabi olarak çalışmalarının gözüktüğünü, oysa kendisinin 1990 yılına kadar çalıştığını ileri sürerek, davacının hizmetli memur olarak SSK Devrek Dispanserinde çalıştığının arşiv kayıtlarında görülmediği nedeniyle bu çalışmasının tespitiistemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

ZONGULDAK 1. İŞ MAHKEMESİ: 16.6.2020 gün ve E:2020/29, K: 2020/93 sayı ile, davacının kurum kayıtlarından 01/12/1983-30/12/1986 tarihleri arasında 3 ay 1 günlük 5510 sayılı Kanunun 4/1-c maddesi kapsamında emekli sandığı iştirakçisi statüsünde bulunduğu anlaşılmış olup, uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gözetilerek 6100 sayılı HMK'nun 114/1-b maddesine göre dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddinekarar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez 1983-1990 yılları arasında çalıştığının tespiti ile bu sürelerin diğer sigortalılık süreleriyle birleştirilerek emeklilik süresine dahil edilmesi talebinin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ZONGULDAK İDARE MAHKEMESİ: 11.8.2020 gün ve E:2020/715 sayı ile, uyuşmazlıkta, dava dilekçesine ekli davacıya ait SGK Hizmet Cetveli incelendiğinde, 11.11.1983 tarihinde 5434 sayılı Kanun'a tabi olarak göreve başlayan ve 01.01.1987 tarihine kadar bu görevini sürdüren davacının, son olarak 03.01.2015 tarihinde 5510 sayılı Kanun'un 4/1 -a maddesine tabi olarak özel bir şirkette işe girişinin sağlandığı ve davanın açıldığı tarih itibarıyla da kamu görevlisi olmadığı anlaşılan davacının, hizmet süresinin tespiti ile buna bağlı farklı sosyal güvenlik kurumlarına tabi geçen sigortalılık sürelerinin birleştirilerek emeklilik süresine dahil edilmesi talebine dair açmış olduğu iş bu davada uyuşmazlığın görüm ve çözümünde, adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle, 2247 sayılı Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı merciinin belirlenmesi için dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine ve dosya incelemesinin görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi'nce karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Burhan ÜSTÜN’ün Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Bilal ÇALIŞKAN'ın katılımlarıyla yapılan26.10.2020 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, idari yargı dosyası ile birlikte adli yargı dosyası da temin edilmek sureti ile 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının, davalı idare nezdindeki SSK Zonguldak Sağlık İşleri Müdürlüğü'nde, (o dönem ki ismiyle) 11.11.1983-15.08.1990 tarihleri arasında, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu'na tabi olarak çalıştığına ilişkin belgelerinin kayıtlarda görünmüyor olması nedeniyle; hizmet süresinin diğer sigortalılık süreleriyle birleştirilerek, emeklilik süresine dahil edilmemesinden dolayı; 1983-1990 tarihleri arasındaki görev süresine ait emekli keseneği şahıs hizmet cetvelinin bulunarak mağduriyetinin giderilmesi için yaptığı başvurusunun; görev yaptığı kurumca hizmet belgesinin düzenlenmediği ve emekli keseneği ve kurum karşılıklarının gönderilip gönderilmediğinin tespit edilemediği ve çalıştığı sürenin 5434 sayılı Kanuna tabi hizmet olarak kabulüne imkan bulunmadığı yolunda tesis edilen Sosyal Güvenlik Kurumu Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Tescil ve Hizmet Daire Başkanlığının 4.3.2020 gün ve 3932057 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; davacının, 11.11.1983 tarihinde davalı idareye bağlı bulunan ve o dönemki ismiyle SSK Zonguldak Sağlık İşleri Müdürlüğü'nde hizmetli olarak göreve başladığı, 01.01.1987 tarihinde de işten çıkış yaparak sigortalılığın sonlandığı, sonrasında 03.01.2015 tarihinde İstanbul İli, Beylikdüzü İlçesinde faaliyet gösteren "Emeksan Sosyal Hizmetler ve Organizasyon Ltd.Şti." isimli şirkette sigorta girişi sağlanarak çalışmaya başladığı, 2018 yılı Ekim ayına kadar anılan iş yerinde çalışmasını sürdürürken 07.11.2018 tarihinde emeklilik işlemleri için davalı idareye başvuruda bulunduğu, bu talebin, 1987 yılından 15.08.1990 tarihine (davacının memuriyet görevinden istifa ettiğini belirttiği) kadar olan döneme ilişkin Emekli Sandığı'na tabi çalışmalarının bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiği, ardından SSK Zonguldak Sağlık İşleri Müdürlüğü'nde memuriyete başladığı tarih olan 11.11.1983 tarihinden, anılan Kurumdan istifa ettiği 15.08.1990 tarihine kadar döneme ait çalışmalarının tespiti ile bu sürelerin diğer sigortalılık süreleriyle birleştirilerek emeklilik süresine dahil edilmesi talebinin reddi işleminin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Olayda, davacının Emekli Sandığı Sicil Numarası ile 11.11.1983-1.1.1987 tarihleri arasında Zonguldak Sağlık İşleri Müdürlüğünde 5434 sayılı Kanuna tabi olarak, hizmetli kadrosunda çalıştığının Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Kamu Görevlileri Tescil ve Hizmet Daire Başkanlığı yazılarından görüldüğü ancak, bu tarihten sonraki çalışmalarının (1990 yılına kadar) kayıt altına alınmaması nedeniyle uğranıldığı öne sürülen mağduriyetin giderilmesinin istenildiği açıktır.

31.05.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dâhil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı ret ile sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir.

Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan davanın idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu, bu nedenle Zonguldak İdare Mahkemesince yapılan 11.8.2020 gün ve E:2020/715 sayılı başvurunun reddi gerekmiştir.

S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle  Zonguldak İdare Mahkemesince yapılan 11.8.2020 gün ve E:2020/715 sayılı BAŞVURUNUN REDDİNE,26.10.2020 günündeOY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye                  

      Burhan                       Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    ÜSTÜN                        BOZER                      AKSU                          SONER          

 

 

 

 

                                            Üye                                Üye                              Üye                  

                                        Aydemir                         Nurdane                         Bilal

                                          TUNÇ                           TOPUZ                    ÇALIŞKAN