T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 259

            KARAR NO : 2016 / 299

            KARAR TR   : 09.05.2016

 

ÖZET: Davacıların murisinin içinde bulunduğu aracın; yolun virajlı ve zeminin yumuşak, aynı zamanda mıcırlı olması sebebiyle yoldan çıkması ile meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybetmesi sonucu davacıların uğradığı manevi zararların  olayda kusuru bulunan davalı idareden tazmini istemi ile açılan davanın, 2918 sayılı Kanun’un 110. Maddesi gereğince, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacılar           :1.F.S.

                                        2.A.S.

                                        3.M.F.S.

            Vekilleri              :Av.B.A. & Av.H.S.

            Davalı                 :Karayolları Genel Müdürlüğü adına Karayolları 12.Bölge Genel Müdürlüğü

Vekili                  :Av.S.P.  

                         

O L A Y         : Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacılardan F.S. adına kayıtlı 34….. plakalı aracın, davacı F.S. seyrindeyken 08.07.2011 tarihinde Erzurum-Tortum yolunun 42.km 800 metresinde yolun virajlı ve zeminin yumuşak, aynı zamanda mıcırlı olması sebebi ile yoldan çıktığını, araç içerisinde bulunan davacılar F.S. ve A.S.’ın kazayı yaralı olarak atlatırken, F.S.’ın eşi A. ve M.F.S.’ın anneleri olan G.S.’ın kaza sonucu kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiğini, bu nedenle ölümlü kazanın yaşandığı karayolunda daha önce yaşanmış kazalar da göz önüne alınarak kazaların yaşanmasında davalı idarenin kusurlu bulunduğunu belirterek; ölümlü kazanın yaşandığı karayolunda daha önce yaşanmış kazalar da göz önüne alınarak kazaların yaşanmasında kusuru bulunan davalı idarenin fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak üzere her bir davacı için ayrı ayrı manevi tazminata mahkum edilmesine karar verilmesi istemi ile adli yargı yerinde dava açmıştır.

Tortum Asliye Hukuk Mahkemesi: 28.03.2013 gün ve 2012/14 Esas, 2013/120 Karar sayılı kararı ile; “…Tüm dosya kapsamının incelenmesinde ve özellikle trafik kazası tespit tutanağı, 07.05.2012 tarihli bilirkişi raporu ile Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin 18.07.2012 tarihli raporu göz önünde bulundurulduğunda davaya konu trafik kazasında davalı Karayolları İdaresi’nin herhangi bir kusurunun olmadığı, sürücü F.S.’ın söz konusu trafik kazasında asli ve tam kusurlu olduğu anlaşılmıştır.

Davacı tarafın yeniden keşif yapılması ve kusur raporu aldırılması ile tanık dinlenilmesi yönündeki talepleri, kazanın üzerinden 1,5 yıl kadar süre geçmesi nedeniyle yolun kaza tarihindeki yapısının değişmesi nedeniyle ve dosyadaki kaza günü düzenlene kaza tespit tutanağı ile bilirkişinin kaza yerine giderek yaptığı incelemelerde yolun özelliklerini ve trafik levhalarını değerlendirdikleri nedenleriyle ayrıca dosyadaki her üç kusur raporunun davalı karayollarına kusur izafe etmemesi nedenleriyle davaya ayrıca katkı sağlamayacağı değerlendirilerek reddedilmiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle davaya konu kazada davalı idarenin herhangi bir kusuru bulunmaması nedeniyle davanın reddine” şeklindeki gerekçesi ile davanın esastan reddine karar vermiş, verilen karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 17.Hukuk Dairesi: 20.11.2014 gün ve 2013/12631 Esas, 2014/16525 Karar sayılı kararı ile özetle; yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına hükmetmiştir.

Tortum Asliye Hukuk Mahkemesi: Yargıtay bozma ilamına uymak suretiyle verdiği 12.03.2015 gün ve 2015/48 Esas, 2015/40 Karar sayılı kararında; “...Karayolları Genel Müdürlüğü’ne 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası’nın 7/a maddesinde karayollarında mal ve can güvenliği yönünden gerekli işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırma görevlerinin verildiği, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün kamu hizmetini görmekle yükümlü bulunması nedeniyle kamu hizmeti sırasında verdiği iddia olunan zararlardan dolayı oluşan sorumluluğun özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı, kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerini kullanırken oluşan zararların hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olduğu ve zararların tazmini için idari yargı yerinde tam yargı davasının açılması gerektiğinden yargı yolu bakımından dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine” şeklindeki gerekçesi ile dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine karar vermiş, verilen karar davacılar vekiline 09.04.2015 tarihinde, davalı vekiline 10.04.2015 tarihinde tebliğ edilmiş, süresinde yasal yollara başvurulmadığından 28.04.2015 tarihinde kesinleşmiş ve karara bu şekilde şerh edilmiştir.

Kesinleşen dava dosyası davacı vekilinin talebi üzerine Erzurum İdare Mahkemesi’ne gönderilmiş; Erzurum 1.İdare Mahkemesi: 28.05.2015 gün ve 2015/511 Esas, 2015/612 Karar sayılı kararı ile özetle; adli yargı mahkemesince verilen görevsizlik kararı üzerine, idare mahkemesi başkanlığına hitaben, 2577 sayılı Yasanın 3.maddesinde belirtilen şekil ve usule uygun olarak düzenlenen ayrı bir dilekçe ile yeniden dava açılması gerektiğini gerekçe göstererek; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3.maddesi hükmüne uygun olmadığından aynı Kanunun 15.maddesinin 1 fıkrasının (d) bendi uyarınca bu kararın tebliğini izleyen 30 gün içerisinde belirtilen eksiklikler tamamlanarak yeniden dava açılmak üzere dava dilekçesinin reddine karar vermiştir.

Davacı vekili aynı gerekçelerle; 08.07.2011 tarihinde ölümlü kazanın yaşandığı karayolunda daha önce yaşanmış kazalar da göz önüne alınarak, kazaların meydana gelmesinde kusurlu bulunan idarenin eş F.S. için 2.000 TL, çocuklardan A.S. için 9.000 TL ve çocuk Muharrem Fikret Savaş için 9.000 TL olmak üzere toplam 20.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ödenmesine hükmedilmesine karar verilmesi istemi ile idari yargı yerinde dava açmıştır.

Erzurum 1.İdare Mahkemesi: 31.07.2015 gün ve 2015/756 Esas, 2015/846 Karar sayılı kararı ile : “…Dava dosyasının incelenmesinden; Mahkememizin dilekçenin reddine ilişkin 28/05/2015 günlü E:2015/511, K:2015/612 sayılı kararının 11/06/2015 tarihinde davacılar vekili Av.Hüseyin Sarı’ya ait işyerinde çalışanına tebliğ edilmesine karşın Kanunda öngörülen (30) günlük süre içinde dilekçenin yenilenerek, en son 13/07/2015 tarihine kadar davanın açılması gerekirken, bu süre geçildikten sonra 14/07/2015 tarihinde yenilenen davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine olanak bulunmamaktadır.” şeklindeki gerekçesi ile süre aşımı yönünden davanın reddine karar vermiş, verilen karara davacılar vekili itiraz etmiştir.

Erzurum Bölge İdare Mahkemesi: 17.12.2015 gün ve 2015/1309 Esas, 2015/1365 Karar sayılı kararı ile özetle; mahkemenin dilekçenin reddine ilişkin kararının, davacılar vekilinin gösterdiği adresteki işyerinde çalışanına 11.06.2015 tarihinde tebliğ edildiğini, davacı vekili tarafından 13.07.2015 tarihinde saat 23.33 de UYAP üzerinden elektronik imzalı olarak dava dilekçesinin yenilenme talebinde bulunulduğunu, ancak yenilenme dilekçesi üzerine kayıt tarihi olarak 14.7.2015 yazıldığını, bu nedenle mahkeme tarafından davanın süre aşımı yönünden reddedildiğini, elektronik ortamda yapılan işlemlerde sürenin gün sonunda biteceğine ilişkin sözü edilen düzenleme uyarınca davacı vekili tarafından dilekçe ret yenilenme süresinin son günü olan 13.7.2015 tarihinde UYAP üzerinden yasal süre içerisinde verildiği anlaşılan dava dilekçesinin, belirtilen tarihte kayda girdiğinin kabulü gerekirken, 14.7.2015 tarihinde kayda girdiği kabul edilerek süre aşımı yönünden davayı reddeden itiraza konu Mahkeme kararında hukuka uyarlık bulunmadığını gerekçe göstererek; itirazın kabulüne, mahkeme kararının bozulmasına hükmetmiştir.

Erzurum 1.İdare Mahkemesi: 23.03.2016 gün ve 2016/133 Esas sayılı kararı ile; “…2918 sayılı Yasa’nın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110.maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin benzer bir konuda İdare Mahkemesi’nin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin Karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen manevi zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği” şeklindeki gerekçesi ile davanın adli yargının görev alanına girdiğini belirterek, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19.maddesi hükümleri uyarınca görevli yargı merciinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilinceye kadar davanın ertelenmesine karar vererek dosya Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 09.05.2016 günlü toplantısında:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan sorumluluk davasında adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Kanunun 19.maddesinde öngörülen biçimde görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin adli yargı, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 08.07.2011 tarihinde Erzurum-Tortum yolunun 42. Km 800 metresinde, davacı F.S.’ın sevk ve idaresindeki 34….. plakalı aracın; yolun virajlı ve zeminin yumuşak, aynı zamanda mıcırlı olması sebebiyle yoldan çıkması ile meydana gelen ölümlü ve yaralamalı trafik kazasının meydana gelmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu iddiası ile her bir davacı için ayrı ayrı manevi tazminatın davalıdan tazminine karar verilmesi istemi ile açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davanın, 34 YL 7413 plakalı aracın; yolun virajlı ve zeminin yumuşak, aynı zamanda mıcırlı olması sebebiyle yoldan çıkması ile meydana gelen yaralamalı ve ölümlü trafik kazasında, davacı F.S.’ın eşi A. ve M.F.S.’ın annesi G.S.’ın hayatını kaybetmesi sonucu meydana gelen manevi zararın, olayda kusuru bulunan davalıdan tazmini istemi ile Tortum Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açıldığı, Tortum Asliye Hukuk Mahkemesi’nce işin esasına girilerek davanın reddine karar verildiği, davacılar vekilinin temyiz talebi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 20.11.2014 gün ve 2013/12631 Esas, 2014/16525 Karar sayılı kararı ile kararın görev nedeni ile bozulmasına karar verildiği, bunun üzerine Tortum Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 12.03.2015 gün ve 2015/48 Esas, 2015/40 Karar sayılı kararı ile görevsizlik kararı verdiği, dosyayı Erzurum Bölge İdare Mahkemesi’ne gönderdiği, Erzurum 1.İdare Mahkemesi’nin 28.05.2015 gün ve 2015/511 Esas, 2015/612 Karar sayılı kararı ile dava dilekçesinin reddine karar verdiği, davacılar vekili tarafından Erzurum 1.İdare Mahkemesi Başkanlığı’na dava dilekçesi sunulduğu, Erzurum Bölge İdare Mahkemesi’nin 31.07.2015 gün ve 2015/756 Esas, 2015/846 Karar sayılı kararı ile süre aşımı yönünden davanın reddine karar verdiği, davacılar vekilinin itirazı üzerine Erzurum Bölge İdare Mahkemesi’nin 17.12.2015 gün ve 2015/1309 Esas, 2015/1365 Karar sayılı kararı ile bozma kararı verildiği, Erzurum 1.İdare Mahkemesi’nce 23.03.2016 gün ve 2016/133 Esas sayılı ara kararı ile davada adli yargının görevli olduğu belirtilerek; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu’nun 19.maddesi gereğince görevli yargı yerinin belirlenmesi amacı ile dosyanın Mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı bu kapsama işleteni veya sahibi Devlet ya da diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği kazaların da dahil edildiği ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden Erzurum 1.İdare Mahkemesi’nce yapılan başvurunun kabulü ile, Tortum Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12.03.2015 gün ve 2015/48 Esas, 2015/40 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu Erzurum 1.İdare Mahkemesi’nce yapılan başvurunun kabulü ile, Tortum Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12.03.2015 gün ve 2015/48 Esas, 2015/40 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 09.05.2016 gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

 

 

 

 

 

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

            Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580, K:2015/592 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 09.05.2016

 

 

                                                               

ÜYE

                                                         Süleyman Hilmi AYDIN