T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO     : 2014 / 685

          KARAR NO  : 2014 / 744

          KARAR TR   : 14.7.2014

 

ÖZET : Diyaliz hastası olan eşinin rahatsızlığı nedeni ile 18.06.1999 - 31.08.2002 tarihleri arasında Ankara İli’ne eşini götürmek zorunda kalan davacının, davalı idareden usulsüz harcırah aldığından bahisle 01.02.2003 tarihinden başlayarak 05.05.2005 tarihine kadar aldığı her ay maaşından düzenli olarak yapılan kesintiler ile yine Ankara’ya tayin olduktan sonra alması gereken yolluğa el konulmak sureti ile uğradığı zararın tazmini istemiyle 17.5.2012 tarihinde açtığı davanın, davalı Telekom’un özelleştirilme tarihi olan 14.11.2005’den çok sonra ikame edilmiş olması ve bu tarih itibariyle anılan kuruluşun bir özel hukuk tüzel kişisi bulunması karşısında, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

Davacı           :F.Ş.

Vekili              :Av.F.K.

Davalı            :Türk Telekom A.Ş.

Vekili              :Av.H. B.

 

O L A Y          : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 14.11.2005 tarihinde yapılan özelleştirmeden önce davalı idare nezdinde memur olarak görev yaptığını, müvekkilinin memur olarak çalıştığı dönemde eşinin rahatsızlığı nedeni ile haftanın üç günü Ankara’da eşinin tedavisiyle ilgilenmek zorunda kaldığını, bu dönemde müvekkile davalı idare tarafından harcırah ödendiğini ancak davalı idarenin bu harcırahların usulsüz olduğunu iddia ederek müvekkil hakkında soruşturma başlattığını, yapılan soruşturma sonrasında müvekkile ödenen harcırahların usulsüz olduğuna karar veren idarenin müvekkilin görev yerini değiştirerek Ankara Telekom İl Müdürlüğü’ne tayin ettiğini, ayrıca hakkında suç duyurusunda bulunduğunu ve yine bu soruşturma kapsamında müvekkile imzalattığı muvafakatname gereğince, tüm tedavi süresince ödenen harcırahları müvekkilin maaşından kesmeye başladığını, idarenin bu kararı sebebiyle Ankara’ya zorunlu olarak tayin olan müvekkilinin aynı zamanda Nevşehir Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılamasının başladığını, Ankara iline gidişi için tahakkuk eden yolluğuna el konulduğunu, 01.02.2003 tarihinden başlayarak 05.05.2005 tarihine kadar aldığı her ay maaşından da düzenli olarak zorunlu kesinti yapılmış olduğunu, bu dönemde müvekkilinin çok sıkıntılı günler geçirdiğini, müvekkilinden yaklaşık olarak 12.000,00 TL civarında para kesildiğini, yapılan kesintilerin maaş bordrosuna yansıtılmadığını, bordro düzenlendikten sonra ayrıca tahsil fişi düzenlenmek suretiyle kesinti yapıldığını, Nevşehir Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2005/49 Esas, 2006/354 Karar sayılı kararında müvekkilin beraatine karar verildiğini, davalı idarenin temyizi üzerine Yargıtay tarafından kararının onandığını, kararın kesinleşmesinden sonra müvekkilin 29.02.2012 tarihinde davalı idareye müracaat ederek, kendisinden yapılan kesintilerin iadesini talep ettiğini, davalı idarenin iade talebini reddettiğini belirterek, müvekkilin yol harcırahından ve 01.02.2003 tarihinden başlayarak 05.05.2005 tarihine kadar aldığı her ay maaşından yapılan haksız kesintilerin, her bir kesintinin yapıldığı tarihten başlayarak işleyecek faiziyle birlikte davalı idareden alınarak, davacıya ödenmesine, davacının manevi zararlarına karşılık 30.000,00 TL manevi tazminatın davalı idareden alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi istemi ile idari yargıda dava açmıştır.

Ankara 1.İdare Mahkemesi; 15.06.2012 gün ve 2012/863 Esas, 2012/2055 Karar sayılı kararı ile; “…Telekomünikasyon Kurumu ile Türk Telekom arasında “Telekomünikasyon Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin İmtiyaz Sözleşmesi”nin imzalandığı ve hisselerin devredildiği 14.11.2005 tarihinden sonra, hisselerinin yüzde elliden fazlası özel hukuk tüzel kişisine geçen Türk Telekom’un kamu kuruluşu niteliğini kaybetmesi nedeniyle; belirtilen tarihten sonra kural olarak, Türk Telekom personelinin kamu personeli ve işlemlerinin idari işlem sayılamayacağı, bir özel hukuk tüzel kişisi olması ve kamu idaresi niteliğinin bulunmamasından dolayı, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.” denilmek suretiyle, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Danıştay Beşinci Dairesi: 02.05.2013 tarih ve 2013/193 Esas, 2013/3631 Karar sayılı kararı ile; temyiz isteminin reddi ile onama kararı vermiş, verilen karar davacı vekiline 29.07.2013 tarihinde, davalı vekiline 23.07.2013 tarihinde tefhim edilmiş, 2577 sayılı Kanun’un 46.maddesinde düzenlenen 30 günlük yasal süresi içinde kanun yollarına başvurulmadığından kesinleşmiştir.

Davacı vekili aynı taleple; adli yargı yerinde dava açmıştır.

Nevşehir 1.Asliye Hukuk Mahkemesi( İş Mahkemesi Sıfatıyla): 22.10.2013 tarih ve 2013/513 Esas, 2013/631 Karar sayılı kararı ile: “…406 sayılı Yasa'nın 4502 sayılı Yasa ile değişik 2. maddesinin (c) bendinin birinci alt bendinin birinci cümlesinde "Türk Telekom; telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini, 31.12.2003 tarihine kadar bu Kanun ve görev sözleşmesi çerçevesinde tekel olarak yürütür" denildikten sonra, anılan (c) bendinin birinci alt bendinde 12.5.2001 tarih ve 4673 sayılı Yasa ile eklenen üçüncü cümlede "Ancak, Türk Telekom'daki kamu payı %50'nin altına düştüğünde, Türk Telekom'un tüm tekel hakları 31.12.2003 tarihinden önce de olsa ortadan kalkmış olur" denilmiş; 4502 sayılı Yasa'nın Geçici 3. maddesi ile de Türk Telekomünikasyon A.Ş., 233 sayılı KHK. 'nin ekindeki "B-Kamu İktisadi Kuruluşları (KİK)" bölümünde yer alan kuruluşlar listesinden çıkarılmıştır.

Yasa ile telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini 31.12.2003 tarihine kadar "tekel" olarak yürütmekle görevli kılınan ve olay tarihi itibariyle, çoğunluk hisseleri kamuya ait bulunan Türk Telekom, yürüttüğü hizmetin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerde istihdam edilen personelinin 399 sayılı KHK hükümlerine tabi kamu personeli olduğu da dikkate alındığında, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, ancak kuruluş yasasındaki son düzenlemeler ile kendine özgü statüye sahip olan ve sermayesindeki kamu payı %50'nin altına düşünceye kadar kaimi kuruluşu niteliğini taşıyan bir kuruluş olduğu tartışmasızdır.

Özelleştirme kapsamında bulunan Türk Telekomünikasyon A.Ş.’deki tamamı Hazîneye ait bulunan hisselerden % 55’i, Bakanlar Kurulu’nun 25.7.2005 tarih ve 2005/9146 sayılı “Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi (Türk Telekom)’nin % 55 Oranındaki Hissesinin Blok Olarak Satışına İlişkin Nihai Devir İşlemlerine Dair Kararın Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar’ı uyarınca, 14.11.2005 tarihli Hisse Satış Sözleşmesi ile (6.550.000.000 USD. bedelle) Ojer Telekomünikasyon A.Ş.’ne satılmak suretiyle özelleştirilmiştir.

Dolayısıyla davalı Türk Telekom, olay itibarıyla kamu kurumu niteliğinde olup, dava tarihinde ise, özelleştirilmiştir.

Olay tarihinde kamu kurumu niteliğinde bulunan Telekom'a açılacak davanın, tam yargı davası olarak idari yargı yerinde ileri sürülmesi gerekir. Bu yargısal denetim sırasında doğacak husumet sorununun ise 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14 ve 15.maddelerine göre idari yargı yerlerince gözetilmesi gerekmektedir.

Tazminat dayanağını teşkil eden işlemler; davalı idarenin henüz özel hukuk tüzel kişisi konumunda bulunmadığı 14.11.2005 tarihinden önce kurulmuş olup, idarenin kamu gücüne dayalı olarak tesis ettiği tek taraflı işlemlerdendir.

Dava, 30.07.2013 tarihinde açılmış olsa dahi, tazminat talebi 14.11.2005 tarihinden önceki bir döneme ilişkin bulunduğundan uyuşmazlığın çözümü idari yargıya ait bulunduğu görülmekle davanın görevsizlik nedeni ile reddine” karar vermiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi: 17.03.2014 tarih ve 2014/4574 Esas, 2014/6318 Karar sayılı kararı ile; temyiz olunan kararın hüküm kısmının 2,3,4.bentlerinin çıkartılarak yerine; “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 331/2 maddesi gereği yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya görevli mahkemede devam edilmemesi durumunda, mahkemece talep üzerine dosya üzerinden durumun tespiti ile yargılama giderlerinin hüküm altına alınmasına” bendinin eklenmesine, hükmün bu şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermiş, onama ilamı taraflara tebliğ edilmiş, karar düzeltme yolu da bulunmadığından karara şerh edildiği üzere 17.03.2014 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı vekili, idari ve adli yargı yerlerince verilen görevsizlik kararları nedeniyle oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU, Mehmet AKBULUT ’un katılımlarıyla yapılan 14.7.2014 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Davalı Türk Telekom A.Ş. yönünden dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; idari ve adli yargı yerleri arasında 2247 sayılı yasa’nın 14.maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15.maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği, usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

Davacı vekili tarafından daha önce aynı kararlar nedeni ile olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemi ile Mahkememize başvurulduğu, Mahkememizin 03.03.2014 gün ve 2014/193 Esas, 2014/238 Karar sayılı kararı ile, Nevşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi ( iş Mahkemesi sıfatı ile )’nin 22.10.2013 gün ve 2013/513 Esas, 2013/631 Karar sayılı kararının temyiz edilmiş olması ve henüz kesinleşmemesi nedenleri ile başvurunun reddine karar verildiği, Mahkememiz kararından sonra Yargıtay 22 Hukuk Dairesi’nin  17.03.2014 gün, 2014/4574 Esas, 2014/6318 Karar sayılı düzelterek onama kararı  üzerine Nevşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi kararının 17.03.2014 tarihinde kesinleştiği, bunun üzerine tekrar davacı vekili tarafından olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemi ile Mahkememize müracaat edildiği, usul açısından herhangi eksiklik olmadığı tespit edilmekle, başvurunun esas yönünden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül Yiğit’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, diyaliz hastası olan eşinin rahatsızlığı nedeni ile 18.06.1999 - 31.08.2002 tarihleri arasında Ankara İli’ne eşini götürmek zorunda kalan davacının, davalı idareden usulsüz harcırah aldığından bahisle 01.02.2003 tarihinden başlayarak 05.05.2005 tarihine kadar aldığı her ay maaşından da düzenli olarak yapılan kesintiler ile yine Ankara’ya tayin olduktan sonra alması gereken yolluğa el konulmak sureti ile uğradığı zararın tazminine, ayrıca 30.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte tarafına ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Dosya kapsamında bulunan Nevşehir  Ağır Ceza Mahkemesi’nin 15.12.2006 gün ve 2005/49 Esas, 2006/354 Karar sayılı kararında yapılan inceleme neticesinde; davacı Faik Şengül hakkında, usulsüz harcırah almak sureti ile dolandırıcılık suçundan dava açıldığı, Ağır Ceza Mahkemesi’nce yapılan yargılama neticesinde; davacının eşinin diyaliz hastası olması nedeni ile 18.06.1999- 31.08.2002 tarihleri arasında haftada 3 gün Ankara’ya diyaliz için götürüldüğü, bu üç gün için harcırah  tahakkuk ettirildiği, davacının eşinin Ankara’da kaldığı 4 gün için de harcırah talebinde bulunabilecekken, bu günler için bir harcırah talep edilmediği,  sanık tarafından verilen harcırah beyannamelerine istinaden  yapılan ödemelerde bir usulsüzlük olmadığı gerekçesi ile Faik Şengül’ün beraatine karar verildiği, bu kararın katılan vekili tarafından temyiz edildiği, Yargıtay 11.Ceza Dairesi’nin 28.01.2010 tarih ve 2007/3245 Esas, 2010/233 Karar sayılı kararı ile; “5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 7. ve 5349 Sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükümleri karşısında; sanığa yüklenen “dolandırıcılık” suçunun  yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanık lehine olan   765 sayılı TCK. nun 102/4. maddesinde öngörülen  asli dava zamanaşımının, kesici son işlem olan 20.09.2004 sorgu tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış ve katılan vekilinin  temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeksizin hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken, 1412 sayılı CMUK.nun 321 maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden aynı yasanın 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak sanık hakkındaki kamu davasının gerçekleşen  zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK’nın 102/4. maddesi gereğince ORTADAN KALDIRILMASINA” karar verilmiş olup, kararın bu şekilde 28.01.2010 tarihinde kesinleştiği tespit edilmiştir.

1953 tarih ve 6145 sayılı Yasa ile, Türkiye Cumhuriyeti Posta, Telgraf ve Telefon İşletmesi kurulmuş; 1924 tarih ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun 10.6.1994 tarih ve 4000 sayılı Yasa’yla değiştirilen 1. maddesi ile, posta ve telgraf tesis ve işletmesine ilişkin hizmetler, Posta İşletmesi Genel Müdürlüğü’nce (P.İ), telekomünikasyon hizmetleri ise, “Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi (Şirket)” tarafından yürütülecek şekilde yeniden yapılandırılmıştır.

27.1.2000 tarih ve 4502 sayılı Yasa’nın 1. maddesi ile, 406 sayılı Yasa’nın 1. maddesine eklenen dokuzuncu fıkrada, “Türk Telekom, bu Kanun ve özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirkettir. Kamu İktisadi Teşebbüslerinin kuruluş, teşkilât ve faaliyetleri ile ilgili mevzuat Türk Telekom’a uygulanmaz. Sadece, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine ilişkin 2.4.1987 tarihli ve 3346 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi hükümleri uygulanır” denilmiş; anılan fıkra hükmü, 12.5.2001 tarih ve 4673 sayılı Yasa’nın 1. maddesi ile değiştirilmiş ve “Türk Telekom, bu Kanun ve özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirkettir. Bu Kanun hükümleri saklı kalmak üzere, kamu iktisadi teşebbüsleri de dahil, sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait olan kamu kurum, kuruluş ve ortaklıklarına uygulanan mevzuat Türk Telekom’a uygulanmaz. Sermayesinin yarısından fazlası kamuda kaldığı sürece, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine ilişkin 2.4.1987 tarihli ve 3346 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi hükümleri uygulanır. 16.7.1965 tarihli ve 697 sayılı Kanun ile milli güvenlik ve kamu düzeniyle sıkıyönetim ve seferberlik hallerinde telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin özel kanunların hükümleri saklıdır”; Ek 29. maddesinin 3.7.2005 gün ve 5398 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile değişik birinci fıkrasında, “Türk Telekom hisselerinin devri sonucu kamu payının yüzde ellinin altına düşmesi durumunda; Türk Telekomda ek 22 nci maddenin (a) bendinin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri uyarınca belirlenen aslî ve sürekli görevlerde çalışmakta olanlar ile 22.1.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tâbi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ve kapsam dışı personel, kamu görevlerinden yüzseksen gün aylıksız izinli sayılır…” denilmiştir.

Öte yandan; 406 sayılı Yasa’nın 4502 sayılı Yasa ile değişik 2. maddesinin (c) bendinin birinci alt bendinin birinci cümlesinde, “Türk Telekom; telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini, 31.12.2003 tarihine kadar bu Kanun ve görev sözleşmesi çerçevesinde tekel olarak yürütür” denildikten sonra, anılan (c) bendinin birinci alt bendine 12.5.2001 tarih ve 4673 sayılı Yasa ile eklenen üçüncü cümlede, “Ancak, Türk Telekom’daki kamu payı %50’nin altına düştüğünde, Türk Telekom’un tüm tekel hakları 31.12.2003 tarihinden önce de olsa ortadan kalkmış olur” denilmiş; 4502 sayılı Yasa’nın Geçici 3. maddesi ile de Türk Telekomünikasyon A.Ş., 233 sayılı KHK’nin ekindeki “B-Kamu İktisadi Kuruluşları (KİK)” bölümünde yer alan kuruluşlar listesinden çıkarılmıştır.

Bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini 31.12.2003 tarihine kadar “tekel” olarak yürütmekle görevli kılınan ve çoğunluk hisseleri kamuya ait bulunan Türk Telekom’un, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, ancak kuruluş yasasındaki son düzenlemeler ile kendine özgü statüye sahip olan ve sermayesindeki kamu payı %50’nin altına düşünceye kadar kamu kuruluşu niteliğini taşıyan bir kuruluş olduğu tartışmasızdır.

Özelleştirme kapsamında bulunan Türk Telekomünikasyon A.Ş.’deki tamamı Hazineye ait bulunan hisselerden % 55’i, Bakanlar Kurulu’nun 25.7.2005 tarih ve 2005/9146 sayılı   “Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi (Türk Telekom)’nin  % 55 Oranındaki Hissesinin Blok Olarak Satışına İlişkin Nihai Devir İşlemlerine Dair Kararın Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar”ı uyarınca, 14.11.2005 tarihli Hisse Satış Sözleşmesi ile (6.550.000.000 USD. bedelle) Ojer Telekomünikasyon A.Ş.’ne satılmıştır.

Bu sürece paralel olarak Türk Telekom personelinin durumu incelendiğinde:

            Türk Telekom A.Ş., 4502 sayılı Yasa’nın 29.1.2000 tarih ve 23948 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği dikkate alındığında, 29.1.2000 tarihi itibariyle 233 sayılı KHK kapsamı dışında kalmış ve anılan KHK eki cetvellerden çıkarılmış olması nedeniyle, Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 22.1.1996 gün ve E:1995/1, K:1996/1 sayılı ve özelleştirme kapsamında bulunan kamu iktisadi  teşebbüslerinde sözleşmeli veya kapsam dışı statüde çalışan personelin kurumları ile olan ilişkilerinden doğan anlaşmazlıkların çözüm yerinin idari yargı olduğu yolundaki İlke Kararı kapsamı dışında değerlendirilmesi gerekmektedir.         

Anılan 4502 sayılı Yasa’nın 13. maddesi ile 406 sayılı Yasa’ya eklenen Ek 22. maddenin (a) bendinde, “a) Personelin statüsü: Telekomünikasyon hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler telekomünikasyon alanında sekiz yıl tecrübeye sahip ve en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş bir genel müdür ile kadro, unvan, derece ve sayıları Yönetim Kurulunun önerisi ve Bakanlığın teklifi üzerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yüzseksen gün içerisinde Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen kadrolarda istihdam edilen personel eliyle yürütülür.  Bu personel hakkında bu Kanunda öngörülen hükümler saklı kalmak üzere 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanır. Bunların dışında kalan personel iş mevzuatı uyarınca istihdam edilir. İş mevzuatına göre istihdam edilenlere ilişkin kayıt ve şartlar Yönetim Kurulu tarafından tayin olunur” hükmüne yer verilmiş; bu bent hükmü, 4673 ve 5189 sayılı Yasalarla yapılan değişiklikler sonucunda; “a) Personelin statüsü: (Ek ibare: 12.5.2001-4673/6. md.) Türk Telekomdaki kamu payı %50’nin altına düşünceye kadar, Türk Telekom Yönetim Kurulu üyeliklerine atanacaklarda Devlet memurluğuna atanabilme genel şartlarına sahip olma ve en az dört yıllık yüksek öğrenim görme şartları aranır. (Mülga ikinci ve üçüncü cümle: 16.6.2004-5189/12 md.) Bunların dışında kalan personel iş mevzuatı uyarınca istihdam edilir. İş mevzuatına göre istihdam edilenlere ilişkin kayıt ve şartlar Yönetim Kurulu tarafından tayin olunur” hükmünü almış; aynı maddenin (b) bendinin ikinci paragrafında da iş mevzuatına tabi olan Türk Telekom çalışanlarının aylık ücretlerinin kendilerini atamaya yetkili olan Yönetim Kurulu tarafından tespit olunacağı kurala bağlanmıştır.

406 sayılı Yasa’nın anılan Ek 22. maddesi uyarınca, Türk Telekom A.Ş. Genel Müdürlüğü’ne ait asli ve sürekli kadrolar belirlenerek 4.4.2000 tarih ve 24010 (Mükerrer) sayılı R.G. de yayımlanan 31.3.2000 tarih ve 2000/331 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ekinde yer alan listede: merkez teşkilatı için 100 ve taşra teşkilatı için 100 (6 Bölge Müdürü, 12 Bölge Müdür Yardımcısı ve 82 İl Telekom Müdürü) kadro ihdas edilmiş; öte yandan, aynı Yasa maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hazırlanan “Türk Telekomünikasyon A.Ş. Kapsam Dışı Personel Yönetmeliği” adı altındaki düzenleme, Yönetim Kurulunun 31.8.2000 tarih ve 407 sayılı kararıyla kabul edilmek suretiyle yürürlüğe konulmuştur.

Kanunla, Kurumda görev yapan personelden asli ve sürekli görev yapacak olanları kadro unvanı itibariyle belirlemek konusunda Bakanlar Kurulu'na yetki verildiği açıktır. Bu yetki 4502 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 29.1.2000 tarihi ile 5189 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 2.7.2004 tarihleri arasında geçerli olmuştur.

Anayasa’nın 128. maddesinde, “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür” denilmiştir.

406 sayılı Yasa’nın Ek 29. maddesinin 3.7.2005 tarih ve 5398 sayılı Kanun’la değişik birinci fıkrasında, “Türk Telekom hisselerinin devri sonucu kamu payının yüzde ellinin altına düşmesi durumunda; Türk Telekomda ek 22 nci maddenin (a) bendinin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri uyarınca belirlenen asli ve sürekli görevlerde çalışmakta olanlar ile 22.1.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ve kapsam dışı personel, kamu görevlerinden yüzseksen gün aylıksız izinli sayılır. Bu personel belirtilen süre içinde Türk Telekomda çalışmaya devam eder ve hisse devir tarihinden nakli için Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihe kadarki aylık ücret, harcırah, sağlık giderleri, cenaze giderleri ve ölüm yardımı ile diğer mali ve özlük hakları Türk Telekom tarafından karşılanır…” denilerek, yasakoyucu tarafından Türk Telekom’da 22.1.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ile kapsam dışı personel, kamu personeli sayılmıştır.

Olayda, davacının davalı nezdinde memur olarak çalışmakta iken, usulsüz harcırah aldığından bahisle maaşından yapılan kesintilerin ve Ankara İl Telekom Müdürlüğü’ne atanması nedeni ile ödenmeyen harcırahlarının ödenmesi istemiyle; Ankara 1. İdare Mahkemesi’ne dava açıldığı, Ankara 1.İdare Mahkemesi’nin 15.06.2012 tarih ve 2012/863 Esas, 2012/2055 Karar sayılı kararı ile davanın görev yönünden reddine karar verdiği, kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Danıştay Beşinci Dairesi’nin 02.05.2013 tarih ve 2013/193 Esas, 2013/3631 Karar sayılı kararı ile onandığı, kararın kesinleştiği,  davacı vekilinin aynı taleple Nevşehir 1.Asliye Hukuk Mahkemesi(İş Mahkemesi Sıfatıyla)’ne dava açtığı, Nevşehir 1.Asliye Hukuk Mahkemesi(İş Mahkemesi Sıfatıyla)’nin 22.10.2013 tarih ve 2013/513 Esas, 2013/631 Karar sayılı kararı ile davanın görev yönünden reddine karar verdiği, kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 22.Hukuk Dairesi’nin 17.03.2014 gün ve 2014/4574 Esas, 2014/6318 Karar sayılı kararı ile onandığı ve bu şekilde kesinleştiği, davacı vekilinin 2247 sayılı Yasa’nın 14.maddesi uyarınca oluşan olumsuz görev uyuşmazlığı nedeni ile görevli mahkemenin belirlenmesi için Mahkememize müracaat ettiği anlaşılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinin değişik 1 numaralı bendinde:

"a) (Değişik: 8.6.2000-4577/5 md.) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c) (Değişik: 18.12.1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar" denilerek kuralda idari dava türleri belirtilmiş olup; idari yargıda ancak Devlete ve kamu tüzel kişilerine karşı açılan davalara bakılabileceği kuşkusuzdur.

Dava konusu olayda, davacının usulsüz olduğunu iddia edilen maaş kesintilerinin, 01.02.2003 tarihinden başlayarak 05.05.2005 tarihine kadar  yapıldığı, söz konusu tarihler arasında davalı kurumun henüz özelleştirilmediği anlaşılmış ise de; incelenen uyuşmazlıkta, davalının 14.11.2005 tarihinde özelleştirilerek, özel hukuk tüzel kişisi statüsüne dönüşmesi ve dava açma tarihi gözetildiğinde, idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava bulunduğundan söz etmek olanaksızdır.

Buna göre, davacının 399 sayılı KHK hükümlerine göre kadrolu/sözleşmeli personel statüsünde memur olarak çalışırken, 01.02.2003 tarihinden başlayarak 05.05.2005 tarihine kadar davalı kurumca maaşında yapılan haksız kesintilerin, kesintinin ve el konulan yolluğunun, her bir işlem tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tazmini ve 30.000 TL manevi tazminatın davalıda alınarak davacıya ödenmesi istemiyle ilk olarak 17.05.2012  tarihinde idari yargıda açtığı davanın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Belirtilen nedenlerle, Nevşehir 1.Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla)’nin görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Nevşehir 1.Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla)’nin 22.10.2013 tarih ve 2013/513 Esas, 2013/631 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 14.7.2014 gününde Üye Nurdane TOPUZ’un KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

            Serdar 

      ÖZGÜLDÜR

Üye

Eyüp Sabri 

BAYDAR

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

  Üye

                 Ali

             ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU                     

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT