T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2017 / 202

            KARAR NO  : 2017 / 250

            KARAR TR   : 10.04.2017

ÖZET : Vakıf üniversitesi yaz okulu ücretinin iadesine ilişkin istemin ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

                                                          

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı             : O.N.Ö.

            Vekili              : Av. M. T.

            Davalı             : Başkent Üniversitesi

            Vekili              : Av. A.K.

                                              

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı üniversitenin Hukuk Fakültesi'ne 2004-2005 eğitim yılının güz döneminde kaydını yaptırdığını, müvekkilinin bazı derslerden yaz okuluna gitmek zorunda kaldığını, ödemelerin 2009-2010 güz yarıyılı ve sonrası sistemde görüldüğünü, yıllık eğitim ücretini ödediği halde başarısız olduğu dersler için yeniden ödeme yapmak zorunda kaldığını, bunun haksız olduğunu belirterek tahsil edilen 500,00-TL'nin yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 2. TÜKETİCİ MAHKEMESİ: 17.11.2014 tarih, E:2014/1838, K:2014/2659 sayılı kararı ile “T.C. Uyuşmazlık Mahkemesinin 30/12/2013 tarih ve 2013/998 Esas ile 2013/1761 Karar sayılı hükmü dikkate alınarak; Davalı vakıf üniversitesinin kamu hizmeti yürüttüğü sırada kişilere verdiği her türlü zararın tazmini istemi ile açılan davalarda kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusura veya başka nedenle idarenin sorumluluğunun bulunup bulunmadığının saptanmasının gerektiği, bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 Sayılı Yasanın 2 maddesinin 1. fıkrasının ( b) bendi kapsamında bulunan tam yargı davasının görülmesi ve çözümünde idari yargı yerlerinin görevli olduğu” gerekçesiyle HMK 30, 114/1-b ve 115/2 Madde uyarınca adli yargı yolu caiz olmadığından, davanın usulden reddine karar vermiş, karara karşı davacı vekili temyiz yoluna başvurmuştur.

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi: 10.03.2016 gün ve E:2015/3325, K:2016/4247 sayılı ilamıyla; “Davacı, davalı üniversitenin kendisinden haksız olarak alındığını ileri sürdüğü ve miktarını tam olarak tespit edemediği yaz okulu ücretinin istirdadı istemiyle eldeki davayı açmıştır. Uyuşmazlık, davacı ile davalı vakıf üniversitesi arasındaki eğitim hizmetine ilişkin sözleşmeden kaynaklanmakta olup, davada kamu hukukundan kaynaklanan ve idari yargıda görülmesi gereken idari bir işlem veya hizmet söz konusu değildir. Bu nedenle taraflar arasındaki uyuşmazlığa özel hukuk hükümlerinin uygulanması gerekli olup, davada görevli mahkeme de adli yargı mahkemeleridir. O halde mahkemece işin esasına girilerek oluşacak uygun sonuç doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiş olması doğru görülmemiştir” görüşüyle hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince “Bozulmasına” karar vermiştir.

Ankara 2. Tüketici Mahkemesi, 20/09/2016 tarihli oturumda bozmaya uyulmasına karar vermiş, davalı vekili 03/10/2016 havale tarihli dilekçeyle görev itirazında bulunmuştur.

ANKARA 2. TÜKETİCİ MAHKEMESİ: 17.11.2016 gün ve E:2016/788 sayı ile “Davalı vekili 03/10/2016 havale tarihli dilekçesi ile mahkememizde görülmekte olan davanın idari yargı yolunda çözülmesi gerektiğini, bu nedenle mahkememizin görevli olmadığını ve görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini belirterek dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesini talep etmiştir.

Mahkememizin 17/11/2014 tarih ve 2014/1838 Esas ve 2014/2659 Karar sayılı ilamı ile davanın idari yargının görev alanına dâhil olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmün davacı vekilince temyizi üzerine Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin 10/03/2016 tarih, 2015/3325-2016/4247 Esas ve Karar sayılı ilamı ile uyuşmazlığın davacı ile davalı arasındaki özel hukuk hükümlerine tabi öğrenim hizmeti verilmesine ilişkin sözleşme ilişkisinden kaynaklanması nedeniyle davanın adli yargı yerinde görülmesi gerekçesiyle anılan hüküm bozulmuştur.

Bozma üzerine mahkememizde yapılan 20.09.2016 tarihli duruşmada bozmaya uyulmasına karar verilmiştir. Davalı vekili 03/10/2016 havale tarihli dilekçesi ile davada görevli yargı yerinin, idari yargı olduğunu belirtmiş ve Mahkememizin 20/09/2016 tarihli duruşmasının (4) nolu ara kararıyla da bu talebin celse arasında değerlendirilmesine karar verilmiştir.

Davacı vekili cevap dilekçesi ile yargı yeri olarak adli yargının görevli olduğunu belirterek dosyanın esas yönünden incelenmesini talep etmiştir.

2247 Sayılı Yasanın 12/3.maddesi uyarınca, ilgili evraklar ile dava dosyasının onaylı örneklerinin uyuşmazlık çıkartma isteminde bulunmaya yetkili makam olan Danıştay Başsavcısına gönderilmesine” karar vermiş, dilekçe, dava dosyası ile birlikte Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Anayasanın "Yükseköğretim Kurumlan" başlıklı 130. maddesinin 1. fıkrasında, "Çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler Devlet tarafından kanunla kurulur."; 2. fıkrasında, "Kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile "vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine tabi yükseköğretim kurumlan kurulabilir."; 10. fıkrasında. "Vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumlan, mali ve idari konular dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumlan için Anayasada belirtilen hükümlere tabidir." hükmüne yer verilmiştir.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 3/c maddesinde, vakıflar tarafından yüksek öğretim kurumu açılabileceği kabul edilmiş, aynı maddenin (d) bendinde, ayrım yapılmaksızın, üniversitelerin kamu tüzel kişiliğine sahip oldukları belirtilmiştir. Anılan Kanun'un 5/f maddesinde, üniversitelerin kalkınma plan ve programlarının ilke ve hedefleri doğrultusunda ve yükseköğretim planlaması çerçevesinde Yükseköğretim Kurulunun görüşü veya önerisi üzerine kanunla kurulacağı belirtilmiş olup; aynı Kanun'un 7/d maddesinde, Devlet kalkınma planlarının ilke ve hedefleri doğrultusunda ve yükseköğretim planlaması çerçevesi içinde, yeni üniversite kurulmasına ve gerektiğinde birleştirilmesine ilişkin öneri ve görüşlerin Milli Eğitim Bakanlığına sunulması, bir üniversite içinde fakülte, enstitü ve yüksekokul açılması, birleştirilmesi veya kapatılması ile ilgili olarak doğrudan veya üniversitelerden gelecek önerilere dayalı kararlar almak ve gereği için Milli Eğitim Bakanlığına sunmak Yükseköğretim Kurulunun görevleri arasında sayılmıştır. Anılan Kanun'un Ek 2. maddesinde, vakıfların kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla ve mali ve idari hususlar dışında akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden bu Kanunda gösterilen esas ve usullere uymak kaydıyla yükseköğretim kurumlan kurabilecekleri düzenlenmiş olup; Ek 6. maddesinde, kurulacak yükseköğretim kurumunun, vakıf tüzel kişiliği dışında ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olacağı; Ek 11. maddesinde "(Ek fıkra: 20/8/2016-6745/15 md.) Yapılan denetimler sonucu faaliyet izninin kaldırılmasını gerektiren durumları tespit edilen vakıf yükseköğretim kurumlan ile kurucu vakıflarına kayyım atanan vakıf yükseköğretim kurumlarının faaliyet izni, Yükseköğretim Kurulunun teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararı ile kaldırılır. Bu durum, ilgili vakıf yükseköğretim kurumunun kuruluş kanununun yürürlükten kaldırılmasının sağlanması için Yükseköğretim Kurulu tarafından Millî Eğitim Bakanlığına bildirilir. Bu şekilde faaliyet izni kaldırılan vakıf yükseköğretim kurumlarında kayıtlı öğrenciler Yükseköğretim Kurulu tarafından garantör üniversiteye veya belirlenecek bir Devlet üniversitesine intikal ettirilir."(Ek fıkra: 20/8/2016-6745/15 md.) Faaliyet izni kaldırılan vakıf yükseköğretim kurumlarının malvarlığı, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun resmî tasfiye hükümlerine göre tasfiye edilir. Resmî tasfiye süreci Yükseköğretim Kurulu tarafından başlatılır. Yetkili ve görevli mahkemece Maliye Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulunun birer temsilcisi tasfiye memuru olarak atanır. Tasfiye giderleri, tasfiye olunan vakıf yükseköğretim kurumunun malvarlığından karşılanır. Tasfiye işlemleri her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır. (Ek fıkra: 20/8/2016-6745/15 md.) Tasfiye süresince vakıf yükseköğretim kurumu aleyhine ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararı verilemez, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz dâhil her türlü icra takibatı durur ve yeni icra takibi yapılamaz. Varsa vakıf yükseköğretim kurumu hesaplarına konulan ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz, hacizler ile blokeler kalkar. Tasfiye süresi boyunca zamanaşımı süresi işlemez."; (Ek fıkra: 20/8/2016-6745/15 md.) Tasfiye sonucunda kalan malvarlığı kurucu vakfa geçer."; (Ek fıkra: 20/8/2016-6745/15 md.) Kurucu vakıflarına kayyım tayin edilen veya faaliyet izni kaldırılan vakıf yükseköğretim kurumu mütevelli heyet başkanı ve üyeleri ile tüm yöneticilerinin görevleri kendiliğinden sona erer. ..."(Ek fıkra: 20/8/2016-6745/15 md.) Vakıf yükseköğretim kurumunun faaliyet izninin geçici olarak durdurulması hâlinde durdurulma süresince, kurumun idaresi, eğitim ve öğretimi sürdürmek veya tamamlamak üzere Yükseköğretim Kurulunca garantör üniversiteye veya belirlenecek bir Devlet yükseköğretim kurumuna verilir. Bu vakıf yükseköğretim kurumunun kurucu vakfının yönetim organı başkan ve üyeleri ile vakıf yükseköğretim kurumu mütevelli heyet başkanı, üyeleri ve tüm yöneticilerinin görevleri, faaliyet izninin geçici olarak durdurulması kararı ile birlikte sona erer. Bu kurucu vakfa, Yükseköğretim Kurulu ile birlikte Vakıflar Genel Müdürlüğünün talebi üzerine yetkili mahkeme tarafından kayyım atanır.", (Ek fıkra: 20/8/2016-6745/15 md.) Bu madde kapsamına giren vakıf yükseköğretim kurumlarında eğitim öğretim ücretlerinin belirlenmesine, öğrencilerin nakline, eğitim öğretimin ve diğer işlemlerin aksamadan yürütülmesine ilişkin her türlü tedbirleri almaya ve düzenleme yapmaya Yükseköğretim Kurulu yetkilidir. (Ek fıkra: 19/11/2014-6569/31 md.)"; Ek 15. maddesinde, vakıf tüzelkişiliğinin herhangi bir şekilde nihayete ermesi halinde, vakıf yükseköğretim kurumu tüzelkişiliğinin devam" edeceği ve vakıf tarafından yükseköğretim kurumu tüzelkişiliğine tahsis edilen her türlü taşınır ve taşınmaz mal, araç-gereç, malzeme, para ve ekonomik değeri olan hakların yükseköğretim kurumunun mülkiyetine geçeceği, bu durumda vakıf yükseköğretim kurumu mütevelli heyeti üyeleri ile yükseköğretim kurumu yöneticilerinin seçilmesi yetkisinin, Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü üzerine Vakıflar Genel Müdürlüğünce bir başka vakfa devredileceği hükme bağlanmıştır.

Diğer yandan, 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumlan Teşkilatı Kanunu'nun Ek maddelerinde, vakıflar tarafından kurulan üniversitelerin kamu tüzel kişiliğini haiz olarak kuruldukları hükme bağlanmış olup; 13.1.1994 tarihinde kabul edilen 3961 sayılı Kanunla değiştirilen Ek 33. maddesinde, Ankara'da "Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı ile Haberal Eğitim Vakfı" tarafından 2547 sayılı Kanunun vakıf yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzelkişiliğini haiz "Başkent Üniversitesi" adıyla yeni bir vakıf üniversitesi kurulduğu belirtilmiştir.

Ayrıca vakıflar tarafından kurulacak yükseköğretim kurumlarına Yükseköğretim Kurulu kararı ile "Üniversite" adı verilebileceğini düzenleyen 3589 sayılı, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 3. maddesinin, Anayasasının 6, 123 ve 130. maddelerine aykırı olduğu savıyla açılan iptal davasında, Anayasa Mahkemesince verilen 30.5.1990 gün ve E:1990/2, K:1990/10 sayılı kararda vakıf üniversitelerinin kamu tüzel kişiliğini haiz oldukları belirlenmiştir.

Görüldüğü üzere, vakıf üniversiteleri, kazanç amacı olmamak şartı ile mali ve idari konular dışında akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumlan için Anayasada belirtilen hükümlere tabi olarak Yükseköğretim Kurulunun görüş ve önerisi üzerine kanunla, tüzelkişiliği haiz olmak üzere kurulmakta olup; bu tüzel kişiliğin de, gerek 2809 sayılı Kanun hükümleri ve gerekse Anayasa Mahkemesi kararı uyarınca kamu tüzel kişiliği niteliğinde olduğu tartışmasızdır.

İdari rejime dayalı olarak düzenlenmiş bulunan Türkiye'nin yönetim yapısında, "kamu tüzel kişiliği" idari yargının görev alanının belirlenmesinde kullanılan ölçütlerden bir tanesidir. Kamu tüzel kişilerinin kuruluş amacı kamu yararı; faaliyet konuları ise, kamu hizmetidir. Bu bağlamda, Kamu Tüzel Kişileri, özel hukuk tüzel kişilerine nazaran üstün ve ayrıcalıklı kamu gücüne sahiptirler ve tek taraflı işlemlerle yeni hukuki durum yaratabilirler. Bu nedenle de kamu hukukuna tabidirler.

Bu haliyle; kamu tüzel kişisi olarak kanunla kuruldukları ve kamu hizmeti sundukları tartışmasız olan vakıf üniversitelerinin, Devlet üniversitelerinden farklı tutulması hukuken olanaksızdır.

2547 sayılı Kanunun "Öğrencilerden alınacak ücretler mütevelli heyet tarafından tespit edilir." başlıklı Ek 10. maddesinde, "Vakıflar tarafından kurulacak yükseköğretim kurumlan çalışmalarını Devlet yükseköğretim kurumlan gibi, her ders yılı sonunda Yükseköğretim Kuruluna sunarlar. Bu kurumlar mali, idari ve ekonomik konularda Yükseköğretim Kurulunun gözetim ve denetimine tabidirler.", Ek 26. maddesinde, "Üniversite veya yüksek teknoloji enstitülerinin açmış oldukları yaz okullarına katılacak öğrencilerden, toplam ikiyüzseksen ders saatine karşılık olmak ve 46 ncı madde uyarınca belirlenen yıllık öğrenci katkı payının iki katını aşmamak üzere Yükseköğretim Kurulunca belirlenecek miktarda yaz okulu öğretim ücreti alınır..." hükmü getirilmiş; bu Ek 26. maddeye dayanılarak YÖK tarafından hazırlanarak 01.01.2009 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe giren Yükseköğretim Kurumlarında Yürütülen Yaz Okulları Programları Uygulama Esas ve Usulleri ile bu husus ayrıntılı düzenlenmiş; davalı üniversite tarafından, 2547 sayılı Yasanın 14. maddesine dayanılarak hazırlanan Başkent Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin 13/2. maddesi gereğince de Başkent Üniversitesi Yaz Öğretimi Yönergesinde "yaz okulu" programı ayrıntılı düzenlenmiştir.

Bu bağlamda, davalı Vakıf Üniversitesinin eğitim-öğretim hizmetini yürütürken yukarıdaki mevzuat doğrultusunda aldığını beyan ettiği davaya konu yaz okulu öğretim ücretlerinin kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun bulunup, bulunmadığının saptanması gerektiği; bu hususların saptanması ise, idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden; 2577 sayılı Yasa'nın 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerlerinin görevli olduğu sonucuna ulaşılmıştır” şeklindeki gerekçe ile 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Mahkememizce benzer uyuşmazlığa ilişkin emsal kararımız nazara alınarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından görüş alınmasına gerek görülmemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Birgül KURT, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 10.4.2017 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; davalı Başkent Üniversitesi vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının mahkemece Yargıtay bozma ilamına uyulmak suretiyle fiilen reddedilmiş olması ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde Davalı vekilince başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısınca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargı, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesinde ücretli öğrenci olduğu dönemlerde devam ettiği yaz okulu eğitimi ücretinin iadesi davasıdır.

Üniversitelerde uygulanmakta olan Yaz Okulu Sistemi bir anlamda 3. Dönem Uygulaması gibi ele alınabilir. Yaz okulu zayıf olan dersleri yeniden almak, üstten ders almak veya not ortalamasını yükseltmek için kullanılan, isteğe bağlı, hızlandırılmış bir dönem olarak görülebilir. İsteğe bağlı olduğundan ve başarılı olması durumunda öğrencinin çok daha yüksek olan eğitim ücretini ödemeyecek olması nedeniyle eğitim sözleşmesinin devamı niteliğini haizdir.

Davalı vakıf üniversitesinin kamu tüzel kişiliği tartışmasız olmakla birlikte, idarece kamu gücü kullanılarak, resen ve tek yanlı biçimde tesis edilen uygulamadan söz etme imkânı bulunmamaktadır. Olayda tam anlamıyla 6098 sayılı Borçlar Kanununun ilk maddelerinde tanımlanan “tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla (icap kabul suretiyle) kurulan bir sözleşme” söz konusudur. Davacı sene içerisinde başarısız olduğu bir kısım dersleri daha sonraki akademik dönemlerde alarak okulu uzatmak suretiyle daha fazla eğitim ücreti ödemek yerine, akademik dönem içinde başarısız olduğu dersleri kendi isteği ile ve çok daha az ücret ödemek suretiyle yaz okulunda almayı tercih etmiştir.

Ankara 2. Tüketici Mahkemesinin Yargıtay 18. Hukuk Dairesince bozulan ilk görevsizlik kararında değindiği Mahkememizin 30/12/2013 tarih ve 2013/998 Esas ile 2013/1761 Karar sayılı hükmüne konu olayın “denklik belgesi alamayan davacının bunun nedeni olarak, davalı kurumun yasaya aykırı olarak davacıyı öğrenci olarak kabul etmesini” ne ilişkin olduğu gibi, ayrıca kararda adli yargının görevli olduğunun belirtildiği saptanmıştır.

Bu durumda, idari yargıda görülmesi gereken idari bir işlem veya hizmetin söz konusu olmadığı, davacı ile davalı arasında özel hukuk hükümlerine tabi yaz okulu öğrenim hizmeti verilmesine ilişkin sözleşme ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlığın, genel  hükümlere göre  adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Belirtilen nedenlerle, davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görev alanına girdiğinden Danıştay Başsavcısı’nın 29.11.2016 gün ve E:2016/109 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın 29.11.2016 gün ve E:2016/109 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 10.04.2017 gününde Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ’ün KARŞI OYU VE OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Birgül

KURT

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN