T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

          ESAS NO    : 2018 / 652

         KARAR NO : 2018 / 734

         KARAR TR   : 26.11.2018

ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini  ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

  

K  A  R  A  R

 

Davacı                 : N. Sig. A.Ş.

Vekilleri        : Av. F. A. Ö. Av, İ.Ü.

Davalı             : Karayolları Genel Müdürlüğü

 

O L A Y      : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili şirkete sigortalı 23 …313 plakalı aracın, davalı idarenin sorumluluğundaki yolda Solhan ilçesi istikametinden Bingöl ili istikametine seyir halindeyken; D-300/28 yolunda 0 noktasına 20 km, 4 metre kala noktasına geldiğinde, yol üzerinde bulunan kaya parçasına aracın alt kısımlarının çarptığını, takla atan aracın hasara uğradığını; davalı idarenin, 2918 sayılı kanunu 13. maddesinde belirtilen, sorumluluğundaki yolla ilgili olarak gerekli bakım ve onarım görevini yerine getirmediğini, olayda idarenin hizmet kusuru bulunduğunu; kaza sonrası yaptırılan ekspertiz incelemesi sunucu sigortalı aracın pert olduğunu,  sovtaj değerinin düşülmesiyle birlikte sigortalı araçta tespit edilen 19.500,00TL. hasar bedelinin 12.04.2013 tarihinde ödendiğini; kazada meydana gelen zararın tazmini amacıyla davalı idareye başvurulduğunu ancak idarece verilen cevabi yazıda ödeme yapılamayacağının belirtildiğini; kasko tazminatını ödeyen müvekkili şirketin, TTK. 1472. maddesine göre sigortalısının hukukuna halef olduğundan bu kanuni halefiyete dayanılarak huzurdaki davanın açıldığını ifade ederek; 19.500,00 TL rücu tazminatının ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsili istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ELAZIĞ 2.İDARE MAHKEMESİ: 25.07.2013 gün ve E:2013/594, K:2013/763 sayı ile, “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun "Görevli ve Yetkili Mahkeme" başlıklı 110. maddesinde; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez." hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; Davacı şirketçe sigortalanan 23 … 313 plakalı aracın, D-300/28 karayolunda (Solhan-Bingöl istikametinde) seyir halinde iken yol üzerinde bulunan kaya parçasına çarparak aracın takla atması nedeniyle uğranılan zarara karşılık sigortalıya ödenen 19.500,00 TL'nin olayda idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle ödenmesi için yapılan başvurunun reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmakta ise de, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'ndan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğine ilişkin kanun hükmü uyarınca davanın görüm ve çözümü adli yargı merciilerinin görev alanına girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1 -a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine(…)” karar vermiş, bu karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

a) İstanbul Anadolu 8.Asliye Ticaret Mahkemesi:15.1.2014 gün ve E:2014/15, K:2014/4 sayı ile, “(…)Uyuşmazlığın Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenen bir hususa ilişkin olması veya davanın ticaret mahkemesinde görüleceğine dair açık bir yasal düzenlemenin bulunması halinde mutlak ticari dava sözkonusu olup, mahkememizin görev alanı içinde kalacaktır. Sigortalısının zararını ödeyen sigortacının zarar veren aleyhine açtığı dava, sigortacının sigorta poliçesinden kaynaklanmayan, kanundan aldığı yetkiye istinaden ve haksız fiil sebebi ile alacaklı yerine geçmek suretiyle halef sıfatı ile hareket ettiği bir dava olup, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 22/03/1944 tarih, 1939/37 esas ve 1944/9 karar sayılı kararı ve aynı doğrultuda Asliye Hukuk Mahkemesi ile Asliye Ticaret Mahkemesi arasında çıkan görev uyuşmazlığı nedeni ile yargı yerinin belirlenmesine ilişkin olarak verilen Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 21/02/2013 tarih 2013/573 esas ve 2013/2095 karar sayılı kararında da bu husus açıklanmış ve Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu kabul edilmiştir.(…) 1-Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle dava dilekçesinin usulden REDDİNE, / 2-HMK.20.maddesi uyarınca görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren talep halinde dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesine” karar vermiştir.

b) İstanbul 5.Asliye Hukuk Mahkemesi: 31.12.2014 gün ve E: 2014/511, K:2014/584 sayı ile, “(…)Davacı vekili tarafından karayolunun bakım ve yapımındaki eksiklik nedeniyle müvekkili sigortalısına ait araçta meydana gelen hasar tazmini edilmesi nedeniyle sigortalının haklarına halef olarak bu dava açılmıştır.

İdarenin hizmet kusuru niteliğindeki eylemi sonucu meydana gelen zararlardan dolayı idareye karşı açılan davanın İ.Y.U.K. 2/1-b maddesi uyarınca idari yargıda görülmesi gerektiğinden taktiren aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davanın idari yargı yolu nedeniyle REDDİNE…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmiştir.

c) Yargıtay 17.Hukuk Dairesi: 13.10.2016 gün ve E:2016/11628, K:2016/8882 sayı ile, “(…)Dosya kapsamına göre, davacı vekilince dava dilekçesinde, davanın ilk olarak Elazığ 2. idare mahkemesinde açıldığı, idare mahkemesinin 2013/594 E,,2013/763 K sayılı ilamı ile adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiği iddia edilmiştir. Ancak idare mahkemesinin bahsi geçen dosyası dosya içinde bulunmamaktadır. Bu nedenle öncelikle Elazığ 2.İdare Mahkemesinin 2013/594 E, 2013/763 sayılı dosyasının getirtilmesi, kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılması, kesinleşmesi halinde yargılamanın durdurularak dosyanın kül halinde' Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi ve Uyuşmazlık Mahkemesinden çıkacak kararın beklenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davacının bu iddiası araştırılmadan ve dahi idare mahkemesinin dosyası getirtilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı sigorta şirketi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA…” karar vermiştir.

 d) İSTANBUL 5.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: (1.6.2017 tarihindeki 1.celsede, E:2017/68 sayı ile Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 13.10.2016 gün ve E:2016/11628, K:2016/8882 sayılı bozma ilamına uyduktan sonra;)  26.4.2018 gün ve E:2017/68 sayı ile, “(…) Mahkememiz yargılamasının durdurulmasına,

Mahkememiz dosya ile birlikte Elazığ 2. İdare Mahkemesinin 2013/594 Esas, 2013/763 Karar sayılı dosyası ile birlikte Yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine,

Uyuşmazlık Mahkemesi kararı geldikten sonra verilen karara göre değerlendirme yapılarak mahkememiz görevli bulunması halinde duruşma gün ve saatinin tayini ile taraflara tebliğine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 26.11.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Asliye Hukuk Mahkemesince,  Yargıtay’ın bozma kararına uymak suretiyle 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli yargı dosyasının Mahkemece, ekinde idari yargı dosyasının bir örneği ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

 

Dava, karayolunda seyir halindeyken meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu hasara uğrayan sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini karşılayan sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacı şirkete sigortalı 23 … 313 plakalı aracın, Solhan ilçesi istikametinden Bingöl ili istikametine seyir halindeyken; yol üzerinde bulunan kaya parçasına aracın alt kısımlarının çarptığı,  takla atan aracın hasara uğradığı; aracın pert olduğu, sovtaj değerinin düşülmesiyle birlikte sigortalı araçta tespit edilen 19.500,00TL. hasar bedelinin 12.04.2013 tarihinde ödendiği; davalı idarenin, sorumluluğundaki yolla ilgili olarak 2918 sayılı Kanunu 13. maddesinde belirtilen, gerekli bakım ve onarım görevini yerine getirmediği, olayda idarenin hizmet kusuru bulunduğu iddia edilerek; kazada meydana gelen zararın tazmini amacıyla davalı idareye başvurulduğu ancak  idarece  verilen cevabi yazıda ödeme yapılamayacağının belirtildiğinden bahisle; sigortalıya ödenen 19.500,00 TL.nin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle  birlikte davalı idareden rücuen tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.4.2018 gün ve E:2017/68 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.4.2018 gün ve E:2017/68 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 26.11.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                 Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                            Mehmet                             Birol        

    DURSUN                    BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                 Üye                                 Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                  Aydemir                          Nurdane           

                            AYDIN                            TUNÇ                            TOPUZ