T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

           

            ESAS NO      : 2019 / 843

            KARAR NO  : 2019 / 833

            KARAR TR   : 23.12.2019

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı           : G. Sigorta A.Ş.

Vekilleri       : Av. M. C. A.

Davalı         : Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili           : Av. İ. K. A., Av. S.Y.

 

O L A Y       : Davacı vekili dilekçesinde özetle, müvekkil şirkete Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalı, 34 … 5160 plaka nolu aracın, sürücü F.O. sevk ve idaresinde, 30/10/2014 tarihinde Gebze istikametinden Şekerpınar istikametine doğru seyir halindeyken Fevzi Çakmak Caddesi üzerinde rögar kapağının dengesinin bozularak açılması sonucunda arka sağ tekerin içine düşüp çıkması neticesi ile maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini; kazada sürücünün kusurunun bulunmadığını, kaza dolayısıyla oluşan hasarı müvekkil şirketin 10/12/2014 tarihinde hasarı onaran yetkili servise 4.200,00 TL olarak ödendiğini, kaza sebebiyle ödenen miktarın dava açılmadan önce Kocaeli Büyükşehir Belediyesinden talep edildiğini ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını ifade ederek; 4.200,00TL alacaklarının, 10/12/2014 tarihinden itibaren işetilecek ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesi: 03/05/2016 gün ve E:2015/1203, K:2016/455 sayı ile, “(…) 6100 Sayılı HMK 2. Maddesine göre dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığı haklarına ilişkin davalar ile şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu, davacı sigorta şirketinin sigortalısı ile aralarında düzenlenmiş olan kasko sigorta poliçesi nedeniyle ödemiş olduğu hasar bedelinin tahsili amacıyla davalı Büyükşehir Belediyesine karşı rücuen alacak davasını açtığı, her ne kadar davalı vekili mahkememizde açılan iş bu davada idari yargının görevli olduğunu, yine 14,5m ve alt yollarda bakım ve onarım sorumluluğunun ilçe belediyesi olan Gebze Belediyesine ait olduğunu beyan etmiş ise de esas itibarı ile rögar kapağından meydana gelen trafik kazasında denetim ve gözetim yükümlülüğünün İSU ya ait olduğu , İSU’nun ise özel hukuk tüzel kişisi hükümlerine tabi olduğu dolayısı ile esas itibarı ile Adli Yargının görevli olduğu, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan iş bu davada görevli mahkemenin Yargıtay yerleşik uygulamalarına göre genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu, Tüketici işlemi niteliğinde ya da Ticari iş niteliğinde olmayan mahkememizdeki taleplere yönelik mahkememizin görevli olmadığı,

Yine 6102 Sayılı TTK 5 (1.) maddesi gereğince dava olunan şeyin değeri veya tutarı dikkate alınmaksızın tüm ticari davalar ile ticari nitelikte çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli mahkeme aksine hüküm bulunmadıkça Asliye Ticaret Mahkemeleridir.

Aynı Kanunun 5(2.) maddesi gereğince de özel kanun hükümlerinin açıkça Ticaret Mahkemelerini görevlendirdiği hallerde de değer ve tutara bakılmaksızın dava Asliye Ticaret Mahkemesinde görülür.

6102 Sayılı TTK 4 (1.) maddesinde ticari davalar tanımlanmış ve sayılmıştır. Bu maddeye göre "her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları" ve " ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri" ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a),(b),(c),(d),(e) ve (f) bentlerinde sayılan davalar ticari dava sayılır.

HMK nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır.

Madde 115- (1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır.

Netice olarak Ticaret Mahkemesinin görevsiz olduğu, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu tespit edilmekle görevsizlik kararı verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan neden ve gerekçelerle;

1-TTK nın 4-5 maddeleri gereğince yapılan incelemede Kocaeli Ticaret Mahkemesinin görevsiz olduğu görevli mahkemenin Kocaeli Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşıldığından HMK 114/1 c maddesi ve HMK 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden reddine,

2-HMK.nın 20 maddesi gereğince kararın kesinleşmesini takiben iki hafta içinde taraflardan birinin başvurusu halinde dosyanın görevli Kocaeli Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına(…)” karar vermiş, temyiz yoluna başvurulması üzerine;

 Yargıtay 17. Hukuk Dairesi; 11.4.2017 gün ve E:2016/15802, K:2017/3927 sayı ile, “(…) Davaya konu olayda,  rögar kapağı nedeniyle kazanın meydana geldiği iddiası ile davalı aleyhine husumet yöneltilmiştir.

Görev konusu (yargı yolu) kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden (re'sen) dikkate alınması zorunludur.

Belediyelerin de içerisinde bulunduğu kamu tüzel kişileri, kamu hizmeti görmekle yükümlü bulunmaları nedeniyle kamu hizmetleri sırasında verdikleri iddia olunan zararlardan dolayı oluşan sorumlulukları özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkileri kullanması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun'un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı" yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir.

O halde mahkemece, hizmet kusuruna dayanılarak davalı Belediye aleyhine açılmış olan bu davada,  HMK 114/b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK 115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine kararı verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA…” karar vermiştir.

KOCAELİ 1 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ: 14.12.2017 gün ve E:2017/41, K:2017/878 sayı ile, “(…) Bozma kararı sonucu mahkememizce yapılan 14/12/2017 tarihli duruşmada bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.

Dava, rücuen tazminat davasıdır.

Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; iş bu dava hizmet kusuruna dayalı olarak davalı aleyhine açıldığından ve adli yargı yolu mümkün olmadığından idari yargı yoluna tabi olduğundan dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Dava şartı yokluğundan davanın usulden REDDİNE…” karar vermiş, temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi; 2.4.2019 gün ve E:2018/1706, K:2019/3972 sayı ile, hükmün onanmasına karar vermiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

KOCAELİ 1. İDARE MAHKEMESİ: 14.10.2019 gün ve E:2019/894 sayı ile, “(…)2918 sayılı Yasanın 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşların ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmış olup, Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin E:2017/41 K:2017/878 sayılı dosyasında verilen ve kesinleşen görevsizlik kararı da dikkate alındığında olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için yukarıda anılan amir hüküm uyarınca dosyaların Mahkemenize gönderilmesi gerekmiştir.

Açıklanan nedenlerle; Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin E:2017/41 K:2017/878 sayılı dava dosyasının temini ile Mahkememizin söz konusu dosyasıyla birlikte 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyaların Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 23.12.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli ve idari yargı yerleri arasında görev uyuşmazlığının doğduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararının davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden;  davacı  şirkete Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalı, 34 …5160 plaka nolu aracın, sürücüsünün sevk ve idaresinde, 30/10/2014 tarihinde Gebze istikametinden Şekerpınar istikametine doğru seyir halindeyken Fevzi Çakmak Caddesi üzerinde rögar kapağının dengesinin bozularak açılması sonucunda arka sağ tekerin içine düşüp çıkması neticesi ile maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği; oluşan hasarı, davacı şirketin hasarı onaran yetkili servise 4.200,00 TL olarak ödendiği, bu miktarın dava açılmadan önce  idareden talep edildiği ancak herhangi bir ödeme yapılmadığı; olayın meydana gelmesinde davalı idarenin kusur ve sorumluluğu bulunduğu iddia edilerek; hasar bedeli  4.200,00.TL.nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan rücuen tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Kocaeli 1.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Kocaeli 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.12.2017 gün ve E:2017/41, K:2017/878 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Kocaeli 1.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Kocaeli 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.12.2017 gün ve E:2017/41, K:2017/878 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 23.12.2019 gününde Üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                    BOZER                             AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                 Üye                                   Üye                    

                                         Aydemir                         Nurdane                              Ahmet

                            TUNÇ                           TOPUZ                            ARSLAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                 KARŞI OY

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.23.12.2019

                                                      ÜYE

                                             Ahmet ARSLAN