T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2014 / 968

            KARAR NO : 2014 / 1012

            KARAR TR   : 17.11.2014

ÖZET : Trafik kazası sonucu uğranılan zararın, kazanın oluşumunda kusur ve sorumluluğu bulunduğundan bahisle, davalı idarece tazmin edilmesi istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

                                                          

 

 

K  A  R  A  R

 

 

Davacı           : K. A.

Vekilleri         : Av. K. G.

Davalı             : Samsun Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (SASKİ)   

  Genel Müdürlüğü

 

O L A Y          : Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin 03.04.2014 tarihinde, 55EM469 Plakalı araçla seyir halinde iken, Samsun İli Atakum İlçesi, Körfez Mahallesi, İsmet İnönü Bulvarı, Sazak Deresi Köprüsü yakınında, bulunan SASKİ’ye ait rögar kapağının üzerinden aracıyla geçtiğini,  rögar kapağının menteşe kısmının kırık olması sebebiyle maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam" başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğunun belirtildiği; öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14.maddesiyle değişik 110. maddesinde "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür.” denildiğini; kaza mahalline gelen trafik polisi ekibi tarafından tutulan 03/04/2014 tarihli Trafik Kazası Tespit Tutanağında da görüleceği üzere, müvekkiline ait aracın sağ ön tekerleğinin rögar kapağının üzerinden geçince kapak menteşe kısmının kırık olması sebebiyle diklenerek aracın orta kısmına çarptığını ve orta kapı kısmını hasarlı hale getirdiğini; müvekkilinin normal seyir halinde iken bu olayın meydana geldiğini, yapılan muayenesinde alkolsüz olduğunun saptandığını;  tutanakta kusurun müvekkiline değil SASKİ’ye ait olduğunun belirlendiğini; müvekkilinin söz konusu kaza sebebiyle öğrenci taşımakta kullanılan aracını yaptırmak zorunda kaldığını,  aracını 8 gün çalıştıramadığını, zarara uğradığını ifade ederek; araçta meydana gelen maddi zarar, aracı çalıştıramamaktan kaynaklanan zarar ve değer kaybı için dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte 5000 TL,(fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla) maddi tazminatın tahsili istemiyle 2.5.2014 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

SAMSUN 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:12.5.2014 gün ve E:2014/167, K:2014/212 sayı ile, davanın, SASKİ Genel Müdürlüğünün kusuru nedeniyle araçta meydana gelen maddi zararın, oluşan değer kaybının ve aracın kullanılmamasından doğan zararın tazmini istemine ilişkin olduğu;  zararın, SASKİ'ye ait rögar kapağının menteşe kısmının kırık olması sebebiyle, davacının 55 EM 469 plakalı aracı ile seyir halinde iken rögar kapağının üzerinden aracıyla geçişi sırasında gerçekleştiği, davanın dayanağı olan eylemin bu şekilde meydana geldiği; HMK 114/b. md. gereğince "Yargı yolunun caiz olması"nın dava şartları içinde sayıldığı; SASKİ’nin Samsun ölçeğinde hizmet yürütmek ve bu amaçla gereken her türlü tesisi kurmak, kurulu olanları devralmak ve bir elden işletmek, 2560 sayılı yasanın (2560 sayılı İSKİ Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri hakkında kanun, 05/06/1986 tarihli 3305 sayılı kanunun 3. Mad. İle gelen ek 4 ve 5 maddeleri yollaması ile bütün belediyelere ait su ve kanalizasyon idaresi genel müdürlükleri için uygulanmaktadır.) ve bu kanunda değişiklik yapan 3009 sayılı kanunda belirtilen görevleri yerine getirmek üzere 3305 kanun uyarınca 1996 yılında kurulduğu, 2560 sayılı kanunun 3009 kanunla değişik 1. maddesinin 4. fıkrası uyarınca kamu tüzel kişisi olduğu; idarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu, plan ve projenin hukuka aykırı olduğu nedeniyle iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak davalar ile idarenin aynı plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemi ile idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak davaların görüm ve çözümünün, iptal ve tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza, kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararının tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceğinin, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunduğu; kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin; kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin; hizmet kusuru ya da başka bir nedenle idarenin sorumluluğunun bulunup bulunmadığının yargısal denetiminin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinde " İdari dava türleri " arasında sayılan " İdari İşlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davası " kapsamında idari yargı yerlerince yapılacağının açık olduğu; belirtilen bu durum karşısında davanın görümü ve çözümünün idari yargı yerinin görevine girdiği,  Yargıtay 17 Hukuk Dairesi'nin 14/05/2013 tarih 2013/692 esas 2013/7027 karar sayılı kararının da bu şekilde olduğu; tüm bu nedenlerle açılan davanın idari yargıda görülmesi ve sonuçlandırılması gerektiği kanaatine ulaşıldığı gerekçesiyle; davacı tarafın davasının, yargı yolu engeli dava şartı eksikliği sebebiyle usulden reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

SAMSUN 1.İDARE MAHKEMESİ: 6.8.2014 gün ve E:2014/982 sayı ile, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 6099 sayılı Kanunun 14. maddesi ile değişik 110. maddesinde, "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir."; Geçici 21. maddesinde de; "Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek idare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz." hükmüne yer verilmiş olduğu; dava dosyasının incelenmesinden; 03/04/2014 tarihinde 55 EM 469 plakalı araç sürücüsü davacının seyir halinde iken, Samsun İli, Atakum İlçesi, İsmet İnönü Bulvarı, Sazak Deresi yanında SASKİ'ye ait rögar kapağının menteşe kısmının kırık olması nedeniyle meydana gelen trafik kazası sonucunda uğranıldığı iddia edilen 5.000,00-TL zararın tazmini istemiyle Samsun 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan davada, anılan Mahkemenin 12.5.2014 tarih ve E.2014/167,K2014/212 sayılı kararı ile uyuşmazlığın görüm ve çözümünün idari yargının görevinde olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verildiği, anılan kararın 20.06.2014 tarihinde kesinleşmesi üzerine bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı; karayolunda meydana gelen trafik kazası nedeniyle İdare Mahkemesinde açılan tam yargı davasında, İdare Mahkemesi 2918 sayılı Kanun'un 110. maddesinin 1. fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin Anayasaya aykırı olduğu kanısına varmış, idare Mahkemesinin bu iki cümlenin iptali istemiyle yaptığı başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesinin 08.12.2011 gün ve E:2011/124, K:2011/160 sayı ve 08.11.2012 gün ve E:2012/118. K:2012/170 sayılı aynı içerikli iki kararı ile; “2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun’dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği öngörülmektedir. İtiraz başvurusunda bulunan mahkeme ise idare mahkemesi olup davaya bakmakta görevli ve yetkili mahkeme değildir. Başvurunun Mahkeme"nin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.” kararına varmış olduğu; bu durumda, 2918 sayılı Kanun'un 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin benzer bir konuda İdare Mahkemesi’nin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla karayollarında oluşan trafik kazaları nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; karayolunda meydana gelen trafik kazası sonucunda oluşan zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle; dava konusu uyuşmazlığın çözümünde görevsizlik kararı veren ve bu görevsizlik kararı kesinleşen adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varıldığından, uyuşmazlığın çözümleyecek görevli yargı yerinin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasa'nın 19. maddesi uyarınca dava dosyasının ve Samsun 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2014/167 esas sayılı dosyasının temin edilerek Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine ve uyuşmazlığın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi kararına kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 17.11.2014 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

 

Dava, meydana gelen trafik kazası sonucu uğranılan zararın, olayda kusur ve sorumluluğu bulunduğundan bahisle,  davalı tarafından giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir tazminat davasıdır.

20.11.1981 gün ve 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek ve bu amaçla gereken her türlü tesisi kurmak, kurulu olanları devralmak ve bir elden işletmek üzere İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü kurulduğu, İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin, İstanbul Büyük Şehir Belediyesine bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz bir kuruluş olduğu, İSKİ personelinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine tabi bulunduğu belirtilmiş; 2. maddesinin (b) bendinde “b) Kullanılmış sular ile yağış sularının toplanması, yerleşim yerlerinden uzaklaştırılması ve zararsız bir biçimde boşaltma yerine ulaştırılması veya bu sulardan yeniden yararlanılması için abonelerden başlanarak bu suların toplanacakları veya bırakılacakları noktaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak; gerektiğinde bu projelere göre tesisleri kurmak ya da kurdurmak; kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek”, (d) bendinde “ Su ve kanalizasyon hizmetleri konusunda hizmet alanı içindeki belediyelere verilen görevleri yürütmek ve bu konulardaki yetkileri kullanmak”, İSKİ'nin görev ve yetkileri arasında sayılmış; 4. maddesinde, İstanbul Büyük Şehir Belediye Meclisinin, İSKİ Genel Kurulu olarak görevli ve yetkili olduğu açıklanmış, ek 5. maddesinde (5/6/1986 - 3305/3 md. ile gelen Ek 4 üncü madde hükmü olup madde numarası teselsül ettirilmiştir.), bu Kanunun diğer büyükşehir belediyelerinde de uygulanacağı belirtilmiştir.

Samsun Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (SASKİ),Samsun Büyükşehir Belediyesinin Su ve Kanalizasyon Hizmetlerini yürütmek ve bu amaçla gereken her türlü tesisi kurmak, kurulu olanları devralmak ve bir elden işletmek, 2560 sayılı kanun (2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun, 05.06.1986 tarihli 3305 sayılı kanunun 3.maddesi ile gelen Ek 4 ve 5. maddeleri yollaması ile bütün belediyelere ait su ve kanalizasyon idaresi genel müdürlükleri için uygulanmaktadır.) ve bu kanunda değişiklik yapan 3009 sayılı kanunda belirtilen görevleri yerine getirmek üzere 3305 sayılı Kanun uyarınca 1996 yılında kurulmuş olup, 2560 sayılı Kanunun 3009 sayılı kanunla değişik 1.maddesinin 4.fıkrası uyarınca kamu tüzel kişisidir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; 03/04/2014 tarihinde 55 EM 469 plakalı araç sürücüsü davacının seyir halinde iken, Samsun İli, Atakum İlçesi, İsmet İnönü Bulvarı, Sazak Deresi yanında SASKİ'ye ait rögar kapağının menteşe kısmının kırık olması nedeniyle meydana gelen trafik kazası sonucunda uğranıldığı iddia edilen 5.000,00-TL zararın, olayın oluşumunda davalı İdarenin sorumluluğu bulunduğundan bahisle, tazmininin istenildiği anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Samsun 1.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Samsun 2.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç    : Davanın görüm ve çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle  Samsun 1. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Samsun 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 12.5.2014 gün ve E:2014/167, K:2014/212 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 17.11.2014  gününde, esas yönünden OY BİRLİĞİ;  gerekçede ise, davalının statüsü nedeniyle,  Üye Eyüp Sabri BAYDAR’ın KARŞI OYU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT