T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

           

            ESAS NO      : 2019 / 584

            KARAR NO  : 2019 / 809

            KARAR TR   : 23.12.2019

ÖZET :  2247 sayılı Yasa’nın 10-13. maddelerinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

 

Davacılar        :1-M. B. ve diğ.

Vekili              : Av. İ. K.

Davalı             : İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili               : Av.T.(D.) Ö.

 

O L A Y         : 1-Davacılar vekili dilekçesinde; müvekkillerinin murisi H. E.’in  25.05.1957 tarihinde, Bayraklı, Turan Mahallesi, 2051 ada, 1 parselde kayıtlı, 460.614 m2 yüzölçümlü taşınmazdan 300/76320 hisse(1.810.58 m2) satın aldığını; davalının 1987 yılında, 2981 sayılı İmar Affı Yasasının, 3290 sayılı Yasayla değişik 10/c maddesine göre ıslah-imar plan uygulaması yaptığını; müvekkillerin murisinin tapu kaydındaki hissesini, hiçbir mahkeme kararı olmadan, yasalara ve hukuka aykırı bir şekilde 300/457920 olarak değiştirip küçülttüğünü; 1.810,58 m2’lik hisseye  karşılık, Bayraklı İlçesi, Emek Mahallesi, 36779 ada, 3 parselde 35/166 m2’lik hisse, 4 parselde de 161 m2’lik tam hisse verildiğini; 2644 sayılı Tapu Kanununun 31. maddesi gereğince hâkim kararı olmadıkça tapu sicilinde değişiklik yapılamayacağını; resmi kayıtlara göre (%35) DOP kesintisinden sonra toplam 1.176 m2 yer verilmesi gerekirken, yalnızca toplam 196 m2’lik yer verilmiş olduğunu;  980 m2 eksik yer verilmesinin mülkiyet hakkının açık ihlali olduğunu; taşınmaz mallarda, mülkiyet hukukuna ilişkin hakkın özünü ilgilendiren uyuşmazlıkların çözümünün, adli yargının görev alanı içerisinde kaldığını ifade ederek; davalı belediye tarafından 1987 yılında yapılan ıslah-imar uygulaması sonucu, müvekkillerinin murisine ait resmi tapu kaydındaki gerçek hisse payının davalı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından değiştirildiğinin tespitine;  verilmeyen 980 m2’lik eksik kısmın, emsal araştırması yapılarak dava tarihi itibarıyla değerinin belirlenmesine ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 -TL. eksik yer bedelinin, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle, 1.7.2016 tarihinde   adli yargı yerinde dava açmıştır.

2- Davalı vekili, süresi içerisinde verdiği 7.9.2016 tarihli cevap dilekçesinde, uyuşmazlığın çözümünde idari yargının görevli olduğunu ileri sürerek görev itirazında bulunmuş; 17.1.207 tarihli 1.celsede de cevap dilekçelerini tekrar ettiklerini belirtmiştir.

3-İZMİR 13.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:4.7.2017 gün ve E:2016/328 sayı ile, davalının görev itirazının reddine karar vermiştir.

4- Davalı İdare vekili tarafından, itirazın reddine ilişkin kararın verildiği 4.7.2017 tarihinden başlayan onbeş gün içinde uyuşmazlık çıkarılmasını istemeye yetkili makama sunulması amacıyla bir dilekçe düzenlenmediği ve itirazı reddeden yargı merciine vermediği görülmüştür.

5- İzmir 13.Asliye Hukuk Mahkemesi: 5.7.2018 gün ve E:2016/328, K:2018/311 sayı ile, “(…) Açılan davanın 2577 Sayılı İdari Yargı yargılama Usul Kanunu'nun 2/1-b maddesi gereğince idari yargıda görülmesi gerektiğinden HMK 114/1-b ve 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine, (…)” karar vermiş; bu karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.

6- İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5.Hukuk Dairesi: 30.11.2018 gün ve E:2018/2019, K:2018/1636 sayı ile, “(…)Buna göre, adli yargının görevli olduğu ve mahkemece, işin esasına girilerek; ıslah imar uygulaması ile ilgili tüm delil ve belgelerin celbi sağlanarak, davacı tarafa eksik m2 verilme nedeninin belirlenmesi, eksik bırakılan kısmın bedele dönüştürülüp dönüştürülmediğinin ve miktarının araştırılması, bedele dönüştürülürken payı için tespit edilen karşılığın davacılar adına bloke edilerek davacılara tebliğ edilip edilmediği, tebliğ edilmişse tarihi, takdir edilen bedel ödenmişse, ödeme tarihi tespit edildikten sonra sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın idari yargıda görülmesi gerekçesiyle reddine karar verilmesi doğru bulunmadığından, HMK'nın 353/1 -a-4. gereğince, dosyanın iadesi gerektiğine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;

1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜ ile,

-İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05/07/2018 tarih ve 2016/328 esas, 2018/311 karar sayılı kararının, HMK'nın 353/1-a-4. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,

2-Dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE (…)”  kesin olarak karar vermiştir.

7- Davalı vekili, 4.2.2019 tarihli olup, 5.2.2019 havale tarihli bir dilekçe ile;  istinaf kararının kendilerine henüz tebliğ edilmediğini; görevli yargı yerinin idari yargı olduğunu, yargı yerine yeniden itiraz ettiklerini belirterek; İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5.Hukuk Dairesinin  E:2018/2019, K:2018/1636 sayılı kararına uyulmaması, yeniden görevsizlik kararı verilerek, 2247 sayılı Yasanın 10. ve devamı  maddeleri uyarınca  uyuşmazlık çıkarılması ve itirazlarının Uyuşmazlık Mahkemesinde  incelenmesini teminen işlemlerin gerçekleştirilmesini talep etmiştir.

8- İzmir 13.Asliye Hukuk Mahkemesinin; E:2018/602 sayılı ve 12.3.2019 günlü celsesinde, davalı vekili istinaf kararına uyulmasını ve görevsizlik kararı verilmesini istemiş; Mahkemece, “istinaf kararı kesin olduğundan davalı vekilinin talebinin reddine” karar verilmiştir.

9- Davalı vekili; 31.5.2019 tarihlinde,  olumlu görev uyuşmazlığı  çıkarılması amacıyla, Danıştay Başsavcılığına Gönderilmek üzere İzmir 13.Asliye Hukuk Mahkemesine bir dilekçe vermiş; aynı tarihli bir üst yazıyla da; İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5.Hukuk Dairesinin göreve ilişkin kararının kesin olduğunu, Mahkemenin karara uymasının zorunlu olduğunu dikkate alarak, peşinen verdikleri   4.2.2019 tarihli dilekçenin dikkate alınmadığını ileri sürerek, itiraz dilekçelerinin Danıştay Başsavcılığına gönderilmesini talep etmiştir.

10- DANIŞTAY BAŞSAVCISI: “İzmir İli, Bayraklı İlçesi, Turan Mahallesi, 2051 ada, 1 parsel sayılı, davacıların murisinin paydaşı olduğu taşınmazın da bulunduğu alanda yapılan ıslah imar planı uygulaması sonucunda paylarının değiştirildiğinin tespiti ve fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla eksik verilen miktara karşılık 10.000,00-TL bedelin yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargıda açılan davada, davalı idarece, davanın görüm ve çözümünün İdari Yargı'nın görevine girdiği ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuş, itirazın kabulü ile davacının davasına bakma görevinin idari yargıya ait olduğu gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine ilişkin kararın istinaf başvurusu sonucu İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 30/11/2018 gün ve E:2018/2019, K:2018/1636 sayılı kararı ile kesin olarak kaldırılmasından sonra davalı idarece olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istenilmiş olmakla gereği düşünüldü.

Dosyanın incelenmesinden, İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen, davalı idarenin görev itirazının kabulü ile davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine ilişkin kararın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 30/11/2018 gün ve E:2018/2019, K:2018/1636 sayılı kararı ile kesin olarak kaldırılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemeye gönderilmesi üzerine, davalı idare vekili tarafından 04/02/2019 tarihli dilekçe ile istinaf kararının duruşma davetiyesi ile öğrenildiğinden bahisle davanın yeniden görev yönünden reddine karar verilerek dosyada 2247 sayılı Kanunun 10. ve devamı maddeleri uyarınca uyuşmazlık çıkarılmasının istenildiği, mahkemenin 12/03/2019 tarihli duruşmasında istinaf kararı kesin olduğundan davalı vekili talebinin reddine karar verilerek anılan dilekçe hakkında herhangi bir işlem yapılmadığı, davalı idare vekili tarafından verilen 31/05/2019 tarihli dilekçelerle, 04/02/2019 tarihli dilekçenin tekrarı ile ekte sunulan olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki dilekçenin gönderilmesinin istenilmesi üzerine dosyanın gönderildiği anlaşılmaktadır.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 10. maddesinin 3. fıkrasında, görev itirazının yargı merciince yerinde görülerek görevsizlik kararı verilmesi halinde, görev konusunun Uyuşmazlık Mahkemesince incelenebilmesinin, temyizen bu kararın bozulmuş ve yargı merciince de bozmaya uyularak görevli olduğuna karar verilmiş bulunmasına bağlı olduğu, 12. maddesinde de görev itirazının reddine ilişkin kararın verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki dilekçenin verilmesi gerektiği hükme bağlanmış olup, olayda her ne kadar, davalı idarenin 31/05/2019 tarihli dilekçesi, istinaf kararı üzerine asliye hukuk mahkemesinin 12/03/2019 tarihli duruşmasından itibaren onbeş günlük süre geçirildikten sonra verilmişse de; bölge adliye ve bölge idare mahkemelerinin kurulmasından sonra Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile İdari Yargılama Usulü Kanunlarında yapılan değişikliklerle, yargı merciilerince verilen görevsizlik kararlarının istinaf başvurusu üzerine kaldırılması yolundaki kararların kesin olduğunun hükme bağlandığı, dolayısıyla yargı mercilerinin bu kararlara uymak zorunda oldukları ve 2247 sayılı Yasada bu duruma yönelik özel bir düzenleme de yapılmamış olduğu gözönünde bulundurulduğunda, istinaf incelemesi yoluyla görev konusunda kesin olarak karar verildikten sonra davalı idarece, asliye hukuk mahkemesinin bu hususun belirtildiği kararı beklenilmeksizin verilen 04/02/2019 tarihli dilekçe davalının hakkı muhtel olmamak üzere olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle yapılmış başvuru olarak kabul edilmek suretiyle işin esasının incelenmesine geçildi:

2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunun 3290 sayılı Kanun ile değişik 10. maddesinin (c) bendinde, "İmar mevzuatına aykırı bina yapılmış, hisseli arsa ve araziler veya özel parselasyona dayalı arazilerde, imar adası veya parseli olabilecek büyüklükteki alanlarda, binalı veya binasız arsa ve arazileri birbirleriyle, yol fazlalarıyla veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle birleştirmeye bunları yeniden ada ve parsellere ayırmaya, yapılara yeniden doğan imar ada veya parseli içinde kalanları yapı sahiplerine, yapı olmayanları diğer hisse sahiplerine müstakil veya hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre vermeye, bunlar adına tescil ettirmeye ve tescil işlemi dışında kalanların hisselerini 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa göre tespit edilecek bedeli peşin ödenmek veya parsel sahipleri aleyhine kanuni ipotek tesis edilerek, tapu sicilinden terkin ettirmeye belediye veya valilikler resen yetkilidir." hükmü yer almıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1 -b maddesinde, "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacılar tarafından, murislerinin Bayraklı İlçesi, Turan Mahallesi, 2051 ada, 1 parsel sayılı taşınmazdan 300/76320 pay satın aldığı, 1987 yılında davalı belediye tarafından yapılan ıslah imar planı uygulaması sonucunda taşınmazdaki paylarına karşılık Bayraklı İlçesi, Emek Mahallesi 36779 ada, 3 parsel sayılı taşınmazın 35/166 payının ve 161 m2 alanlı aynı ada, 4 sayılı parselin tahsis edildiği, taşınmazdaki 1810,58 m2 paylarından düzenleme ortaklık payı kesildikten sonra 1176 m2 yer verilmesi gerekirken sadece 196 m2'lik yer tahsis edildiği öne sürülerek, gerçek paylarının değiştirildiğinin tespiti ile eksik verildiği belirtilen miktarın bedelinin ödenmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı; davalı idare tarafından ise, davacıların taşınmazda sahip olduklarını öne sürdükleri payın ve bu paya ilişkin taşınmaz miktarının hatalı olduğu, bölgede 1954 yılından itibaren yapılan hisseli satışlar sırasında hisse oranlarında hatalar yapıldığı, bu konunun Tapu Kadastro Genel Müdürlük Müfettişlerince düzenlenen raporda da belirtildiği, anılan raporda belirtilen hisse oranları dikkate alınarak yapılan ıslah imar planı uygulamasının hukuka uygun olduğunun öne sürüldüğü anlaşılmaktadır.

Olayda, uyuşmazlık, davacıların uygulama öncesinde hak sahibi oldukları paya karşılık ıslah imar planı uygulaması sonucunda yapılan tahsisin 2981 sayılı Yasaya uygun olup olmadığının ve bu işlem nedeniyle zararlarının bulunup bulunmadığının tespitine ilişkin olup, hatalı düzenlendiği belirtilen tapu kayıtlarının düzeltilmesi de istenilmediğinden, uyuşmazlığın tazminata ilişkin kısmının 2981 sayılı Yasa uyarınca tesis edilen parselasyon işleminden kaynaklandığı açıktır.

Bu durumda, idarece kamu gücü kullanılarak, tek yanlı biçimde yapılan uygulama sonucunda uğranılan zararın tazminine ilişkin bulunan davanın bu bölümünün, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1 -b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

SONUÇ : Açıklanan nedenle, davanın tazminata ilişkin kısmı yönünden 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine…” karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI: “(…)İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen görevsizlik kararının, istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına ilişkin kararın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 343/1.a-4 maddesi uyarınca kesin olması ve bu düzenlemeden önce yürürlükte bulunan 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 10/3. maddesinde buna uygun bir değişiklik yapılmaması sebebiyle, davalı vekili tarafından Danıştay Başsavcılığına yapılan başvurunun süresinde olduğu kabul edilmiştir.

(…)belirtilen Kanun hükümleri ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararları dikkate alınarak davaya konu olan olay incelendiğinde, davacıların taşınmaz üzerindeki iddiaları, gayrimenkul mülkiyetinin kazanılma yollarına ilişkin Medeni Kanun hükümlerine değil, 2981 sayılı Kanunda öngörülen hak sahipliği esasına dayandığı ve hak sahipliğinin tespiti ile geri alınmasının idari usul ve esaslar çerçevesinde belirlendiği de dikkate alındığında, 2981 sayılı Kanuna dayanılarak açılan davanın görüm ve çözümünde de idari yargı yerinin görevli olduğu düşünülmektedir.

Bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/03/2019 tarihli ve E.2018/602 sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi…” gerektiği yolunda düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 23.12.2019 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın başvurunun reddi yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

 

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun “Olumlu görev uyuşmazlığı çıkarma” başlıklı 10.maddesinde, “ Görev uyuşmazlığı çıkarma; adli ve idari (3) bir yargı merciinde açılmış olan davada ileri sürülen görev itirazının reddi üzerine ilgili Başsavcı veya Başkanunsözcüsü tarafından görev konusunun incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinden istenmesidir.

Yetkili Başsavcı veya Başkanunsözcüsünün Uyuşmazlık Mahkemesinden istekte bulunabilmesi için, görev itirazının, hukuk mahkemelerinde en geç birinci oturumda, (…) (3) idari yargı yerlerinde de dilekçe ve savunma evresi tamamlanmadan yapılmış olması ve yargı yerlerinin de kendilerinin görevli olduklarına karar vermiş bulunmaları şarttır.

Görev itirazının yargı merciince yerinde görülerek görevsizlik kararı verilmesi halinde, görev konusunun Uyuşmazlık Mahkemesince incelenebilmesi, temyizen bu kararın bozulmuş ve yargı merciince de bozmaya uyularak görevli olduğuna karar verilmiş bulunmasına bağlıdır.

Uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makam; reddedilen görevsizlik itirazı adli yargı yararına ileri sürülmüş ise Cumhuriyet Başsavcısı, idari yargı yararına ileri sürülmüş ise Danıştay (…) (3) Başkanunsözcüsüdür.” denilmiş;

“Yargı merciince yapılacak işlemler” başlıklı 12. Maddesinde,  “Görev itirazında bulunan kişi veya makam, itirazın reddine ilişkin kararın verildiği tarihten, şayet bu kararın tebliği gerekiyorsa tebliğ tarihinden, itiraz yolu açık bulunan ceza davalarında ise ret kararının kesinleştiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde, uyuşmazlık çıkarılmasını istemeye yetkili makama sunulmak üzere iki nüsha dilekçeyi itirazı reddeden yargı merciine verir.

Bu yargı mercii, dilekçenin bir nüshasını ve varsa eklerini yedi gün içinde cevabını bildirmesi için diğer tarafa tebliğ eder. Tebligat yapılan taraf, süresi içinde bu yargı merciine cevabını bildirmezse, cevap vermekten vazgeçmiş sayılır.

 (Değişik üçüncü fıkra: 23/7/2008 – 5791/4 md.) Yargı mercii, itiraz dilekçesi üzerine verdiği itirazı ret kararını kaldırarak görevsizlik kararı vermediği takdirde; yetkili makama sunulmak üzere kendisine verilen dilekçeyi, alınan cevabı ve görevsizlik itirazının reddine ilişkin kararını, dava dosyası muhtevasının onaylı örnekleriyle birlikte uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makama gönderir.

Bir davada uyuşmazlık çıkarılması için yalnız bir kez başvurulabilir.” Hükmüne;

“Uyuşmazlık Çıkarma İsteminde Bulunmaya Yetkili Makamca Yapılacak İşlemler” başlıklı 13. maddesinde; (Değişik birinci cümle: 23/7/2008 – 5791/5 md.) Uyuşmazlık çıkarma konusundaki dilekçe ile ekleri kendisine ulaşan yetkili makam, gerekirse dilekçedeki veya eklerindeki eksiklikleri tamamlattıktan sonra, uyuşmazlık çıkarmaya yer olmadığı sonucuna varırsa veya yapılan başvuruda 12 nci maddenin birinci fıkrasında öngörülen sürenin geçirilmiş olduğunu tespit ederse, istemin reddine karar verir. Bu karar, ilgili kişilere veya makama ve ilgili yargı merciine, hemen tebliğ olunur. Bu karara karşı hiç bir yargı merciine başvurulamaz.

Uyuşmazlık çıkarılmasını gerekli gördüğü durumlarda yetkili makam, dilekçe ve eklerinin kendisine ulaştığı tarihten, şayet eksiklikleri tamamlatmak yoluna gitmiş ve bu erekle gönderdiği yazıları on gün geçmeden postaya vermiş ise eksikliklerin tamamlandığı tarihten başlayarak en geç on gün içinde düzenleyeceği gerekçeli düşünce yazısını, kendisine gönderilen dilekçe ve ekleri ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine yollar ve ayrıca Uyuşmazlık Mahkemesine başvurduğunu ilgili yargı merciine hemen bildirir. (Ek cümle: 23/7/2008 – 5791/5 md.) Bu takdirde ilgili yargı mercii, 18 inci maddede öngörüldüğü şekilde davanın görülmesini geri bırakır.

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı, düşünce yazısıyla eklerini, görevsizlik itirazını reddeden yargı merciine göre ilgili bulunan Başsavcı veya Başkanunsözcüsüne tebliğ edebilir. Tebliği alan makam karşılık vermek isterse, yedi gün içinde yazılı karşılığını vermekle görevlidir.” hükmüne;

Yasa’nın 27. maddesinde ise “Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder.” hükmüne yer verilmiştir.

Anılan 12. maddeye göre, uyuşmazlık çıkarılmasını istemeye yetkili makama sunulmak üzere düzenlenen dilekçenin, itirazın reddine ilişkin kararın verildiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itirazı reddeden yargı merciine verilmesi gerekmektedir.

Dosyanın incelenmesinden, davalı vekilinin süresinde yaptığı görev itirazının İzmir 13.Asliye Hukuk Mahkemesinin 4.7.2017 günlü oturumunda  ve E:2016/328  sayı ile reddedildiği;  olay kısmında ayrıntılı olarak anlatıldığı üzere,   bu tarihten başlayarak onbeş gün içinde,  uyuşmazlık çıkarılması istemiyle itirazı reddeden yargı merciine bir dilekçe verilmediği;  bu tarihten sonra, istinaf mahkemesi kararının tebliği üzerine peşinen verilen 4.2.2019 tarihli dilekçe ve sonrasında, 31.5.2019 tarihli  üst yazı ve eki dilekçe ile olumlu görev uyuşmazlığı  çıkarılması amacıyla, Danıştay Başsavcılığına başvuru yapıldığı anlaşılmıştır.

Bu duruma göre Davalı vekili tarafından, görev itirazının reddine ilişkin ilk kararın verildiği 4.7.2017 tarihinden başlayan onbeş gün içinde uyuşmazlık çıkarılmasını istemeye yetkili makama sunulmak üzere düzenlenen dilekçenin, itirazı reddeden yargı merciine verilmediği açık olduğundan; sonraki başvurular ve Mevzuatta öngörülmeyen durumların yorumlanması suretiyle görev uyuşmazlığı çıkarılması olanağı bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin görev itirazının ilk reddedildiği tarihten sonra süresinde başvuru yapılmamasına karşın, daha sonraki kararlardan bahisle verilen dilekçe/dilekçeler dikkate alınarak Danıştay Başsavcısınca yapılan başvurunun, aynı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 10-13. maddelerine aykırı olan istemin ve bu istem nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca yapılan BAŞVURUNUN, aynı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 23.12.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                   BOZER                             AKSU                            SONER            

 

 

 

                                             Üye                                  Üye                                 Üye                    

                                         Aydemir                           Nurdane                           Ahmet

                             TUNÇ                            TOPUZ                          ARSLAN