T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS     NO : 2016/661

          KARAR NO : 2016/678

          KARAR TR : 26.12.2016

ÖZET : İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı         : A.O. Sigorta A.Ş.

Vekili           : Av. M.G.

Davalı          : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili           : Av.Y.P.

 

O L A Y      : Davacı vekili;  müvekkili şirkete sigortalı bulunan 06 SG 426 plaka sayılı aracın, davalı kurumun görev ve sorumluluğunda bulunan yoldaki trafik işaretlerinin yetersiz ve yolun gevşek olmasından dolayı 02.09.2004 tarihinde kaza yaptığını, maddi hasar meydana geldiğini,  kaza sonrası tutulan tutanakta, davalı kurumun %70  kusurlu olduğunun saptandığını, sözkonusu hasar bedelinin sigortalısına ödendiğini; davalı aleyhine Diyarbakır 2 İcra Müdürlüğünün 2005/2552 sayılı dosyası üzerinden alacağın rücuen tahsili için icra takibine geçildiğini, ancak davalının borca itiraz ettiğini, takibin durduğunu ifade ederek; itirazın iptaline, takibin devamına; davalının %40 icra ve inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesi istemiyle 25.9.2006 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Diyarbakır 3.Asliye Hukuk Mahkemesi; 19.3.2009 gün ve E:2006/488, K:2009/151 sayı ile uyuşmazlığın esasını inceleyerek davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine,  Yargıtay 17.Hukuk Dairesi; 21.5.2014 gün ve E:2014/8796, K:2014/7964 sayı ile, “(…) Dava kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat alacağının tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir.

Davacıya kasko sigortalı aracın, davalının sorumluluğunda bulunan yoldaki trafik işaretlerinin yetersiz ve yolun gevşek malzemeli olması sonucu meydana gelen kazada hasarlandığı iddiasıyla sigortalıya ödenen bedelin davalı Karayolları Genel Müdürlüğünden rücuen tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istenmiş, davada hizmet kusuruna dayanılmıştır.

Karayolları Genel Müdürlüğü'nün de içerisinde bulunduğu kamu 'tüzel kişileri, kamu hizmeti görmekle yükümlü bulunmaları nedeniyle kamu hizmetleri sırasında verdikleri iddia olunan zararlardan dolayı oluşan sorumlulukları özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun'un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re’sen) dikkate alınması zorunludur.

0 halde mahkemece, adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması nedeniyle dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA…”karar vermiştir.

DİYARBAKIR 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 11.11.2014 gün ve E:2014/1560, K:2014/2035 sayı ile, “(…) Toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; İYUK madde 2/b; “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idare mahkemelerinde görülür”. hükmü vardır. Karayolları Genel Müdürlüğü kamu hizmeti görmekle yükümlü olup karayollarının bakım ve onarımı sırasında verdiği zararlar özel hukuk hükümlerine tabi olmayıp hizmet kusurundan kaynaklanan davaların idari yargıda görülmesi gerekir. Yargıtay 11 HD 10.03.2005 tarih 2004/5430-2005/2320E-K sayılı ilamında; “yapımı tamamlanmayan yolu trafiğe açarak kazaya neden olan Karayolları Genel Müdürlüğünün bu eylemi Hizmet kusuru olup tazminat talepli davanın idari yargıda açılması gerekir” belirtilmiştir. Yine Y 4 HD’nin 05.03.2003 tarih 2002/11785-2003/2187E-K sayılı ilamında da “ Karayolları Genel Müdürlüğünün yol çalışması sırasında yola konulan mucırların işaretlenmesi yapmamaktan dolayı hizmet kusuru bulunduğu, idarenin yasa gereği yapmak zorunda bulunduğu kamu hizmeti sırasında kusurlu davranışından dolayı tazminat istemini içeren davanın hizmet kusuru niteliği taşıdığı gözetilerek davanın görev yönünden reddi gerekir” şeklinde karar vermiştir. Davacının sigortalısının, idarenin hizmeti düzenlemesindeki kusuru nedeni ile duçar olduğu zarara ait davanın çözümü taraflar arasındaki ilişkinin idare hukuku alanına girmesi nedeni ile idari yargıda görülmesi gerekir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkindir ve mahkemece davanın her safhasında kendiliğinden göz önüne alınır ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı verir. Görev itirazı yapılmış olsun olmasın mahkeme ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır, çünkü görev dava şartlarındandır. Yukarda açıklanan nedenlerle davaya bakmanın, delilleri takdir etmenin İdare Mahkemesinin görevine girdiği…” gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesince, 20.4.2016 gün ve E:2015/19075, K:2016/5049 sayı ile onanan görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu defa, aynı somut olay kapsamında; meydana gelen trafik kazası ile ilgili olarak Diyarbakır 2.İcra Müdürlüğünün 2005/2552 esas numaralı dosyası ile icra takibi yapıldığını, davalı tarafından itiraz edilmesi üzerine Diyarbakır 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/488 E ( Bozma sonrası esası 2014/1560 ESAS ) nolu dosyası ile İtirazın İptali Davası açıldığını, açılan davada Mahkemenin görevsizlik kararı verdiğini, temyiz edilmesi neticesinde kararın onandığını, bu karar üzerine davalı tarafa dava açmak gereği hasıl olduğunu ifade ederek; müvekkili tarafından ödenen 5.950,00 TL.nin sigortalıya ödeme tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan rücuen tahsili istemiyle 25.8.2016 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

DİYARBAKIR 3.İDARE MAHKEMESİ;16.11.2016 gün ve E:2016/1022 sayı ile, “(…) 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun "İlamsız takip" başlıklı Üçüncü Bap, 42-49 maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş, değişik 58. maddesinde; takip talebinin icra dairesine yazı ile veya sözlü olarak veya elektronik ortamda yapılacağına işaret edilmiş, değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra müdürünce ödeme emri düzenleneceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup değişik 66. maddede; süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Kanunda iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, İkincisi ile 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

Söz konusu 67. madde; "(Değişik birinci fıkra: 17/07/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

(Değişik 09/11/1988-3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolünan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

(Mülga dördüncü fıkra: 17/07/2003-4949/103 md.)

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır" hükümlerini taşımaktadır.

Anılan Kanun'un değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında; "Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur" denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen "mahkeme" ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

Bu durumu göre, İcra ve İflas Kanunu'nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesinin 11/04/2016 tarih ve E:2016/213, K:2016/252 sayılı kararı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle davanın adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Diyarbakır 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, dosya incelemesinin Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 26.12.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyasının onaylı ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, icra takibine yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, davalıdan % 40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra dairesine yazı ile veya sözlü olarak veya elektronik ortamda yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra müdürünce ödeme emri düzenleneceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

Söz konusu 67. Madde (Değişik: 18/2/1965 - 538/37 md.), “(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

(Değişik: 9/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

(Mülga dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/103 md.)

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır” hükümlerini taşımaktadır.

Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu dolayısıyla, Diyarbakır 3.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Diyarbakır 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.11.2014 gün ve E:2014/1560, K:2014/2035 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Diyarbakır 3.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Diyarbakır 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.11.2014 gün ve E:2014/1560, K:2014/2035 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.12.2016 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN