Ceza Bölümü 2011/12 E., 2011/12 K.

"İçtihat Metni"

Davacı :K.H.

Maktül : M. Z. K.

Katılanlar : 1- M. K. 2- H. K. 3- S. Y.

Sanıklar : 1-A. K. 2-Ö. İ. 3-V. A.

O L A Y :Hakkari İl Jandarma Alay Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli sanıklar J. Bçvş. A. K. ile J. Bçvş. Ö. İ.'in, 9.11.2005 tarihinden itibaren Yüksekova ve Şemdinli İlçeleri bölgesinde bulunan örgüt mensupları hakkında bilgi elde etmek, istihbari ve operasyonel faaliyetlerde bulunmak amacıyla görevlendirildiği, Şemdinli İlçesi Özipek Pasajında bulunan Umut Kitapevini işleten S. Y.'ın PKK terör örgütünün Şemdinli İlçesi kırsalında faaliyet gösteren örgüt mensupları ile irtibatlı olduğu, örgüt mensuplarına malzeme temin ettiği, yardım ve yataklık yaptığı, eylem yapılacak yerler ile ilgili bilgi verdiği, bölgede bulunan örgüt mensuplarının ailelerine yardımcı olduğu, DEHAP ile ilgili bütün faaliyetlerde ön planda olduğu, olay tarihinden önce kurulan Demokratik Toplum Hareketinin Şemdinli'deki kurucu üyeleri arasında yer aldığı, bazı bombalama olaylarına karıştığı şeklinde hakkında teknik takip ve istihbarat bilgilerinin bulunduğu ve Hakkari İl Jandarma Komutanlığı'nca teknik takibe alındığı, 4.11.2005 tarihinde PKK terör örgütü olan Sabri (K) A. K. ile yaptığı telefon görüşmesi sırasında, Almanya'dan bir paket gönderileceği ve adres olarak Umut Kitapevinin verildiği, bu paketin terör örgütünün dağ kadrosuna gönderileceğinin değerlendirildiği, S. Y. hakkında istihbari faaliyetler ve çalışma yapmak üzere sanıklar A. K. ile Ö. İ.'in görevlendirildiği ve istihbari çalışmalar yapılarak bu kişinin ev ve işyeri krokilerinin çizildiği, PKK terör örgütünün eski bir üyesi olan 2001 yılında çıkarılan JGY:37-8 Haber Elemanlarının Temini, Kullanımı ile Etkinliklerinin Tespiti ve Kontrolü Yönergesine göre aynı Komutanlık tarafından haber elemanı olarak kullanılan sivil kişi sanık V. A. ile birlikte asker kişi sanıklar A. K. ve Ö. İ.'in 9.11.2005 tarihinde saat 11.00 sıralarında, Şemdinli İlçesine geldikleri kendi beyanlarına göre geliş amaçlarının Almanya'dan gelecek olan paket olduğu, aleyhe delillere göre, gerçek amacın 5.8.2005 tarihinde terör örgütü tarafından Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığı Askeri Gazino geçişine bomba konulması ve beş askerin şehit olması olayı ile 1.11.2005 tarihinde Askeri Gazinonun diğer tarafındaki sokağa park edilen otomobil içindeki bombanın patlaması sonucu bir askerin kör olması ve birçok kişinin yaralanması olayının sorumlusu olarak kabul ettikleri S. Y.'a terör örgütünün kullandığı yöntem ile cevap vermek olduğu, sanıkların araçlarını A. Ö. isimli kişinin dükkanının önüne park ettikleri sanıklardan V. A.'in araçtan inerek Özipek pasajına girmesinden sonra Umut Kitapevi isimli işyerine iki ayrı el bombası atıldığı, bombalarının patlaması üzerine M. Z. K.'ın öldüğü, M. K.'ın yaralandığı, olaydan sonra yapılan soruşturma sonucunda, olayın sanıklar tarafından fikir ve irade birliği içinde gerçekleştirildiği, tüm dosya kapsamına göre kamu görevlileri olan sanıklar A. K. ile Ö. İ.'in Terörle Mücadele adı altında yola çıkıp bir süre sonra yasaların kendilerine verdiği yetkileri tam bir sorumsuzluk içinde yasa dışılığı meşru sayıp amaçlarına ulaşmak için her yöntemi uygun yöntem olarak benimseyerek kamu görevlisi olmayan eski bir PKK üyesi sanık V. A'i de yanlarına alarak tam bir dayanışma ve işbirliği içerisinde hareket edip S. Y. isimli şahsa zarar vermek veya bu şahsı öldürmek amacıyla olayı gerçekleştirdikleri açıklanıp;

"Güvenlik kuvvetlerimizin hangi şartlarda silâh ve şiddet kullanacağı yasalarımızda ve yönetmeliklerimizde detayı ile açıklanmıştır. PKK veya her hangi bir terör örgütü ile mücadele hukukî yollarla ve gerektiğinde silâh ve şiddet kullanarak yapılacaktır. Terör örgütleri ile hukukî olmayan bir yöntem ile mücadelede halkın devlete olan güveni zamanla sarsılabilir. Bu şekilde mücadele yöntemini benimseyen bir takım oluşumlar zamanla devlet kademesinde yer bulmakta ve yasaların kendilerine tanımadığı yetki ve görevlerle keyfî bir takım eylem ve işlem gerçekleştirmek suretiyle kamuoyunun devlete karşı olan güvenini ve inancını yitirmesine de neden olabilecektir. Sonuçta devlete karşı güvenini ve inancını yitiren halkın görev ve yetkinin yasadışı olarak kullanılması sonucu meydana gelen ihlalleri fiilî olarak protesto ederek sokaklarda gösteriler yapılacak ve kamu düzeni bu şekilde bozulacaktır. Devleti oluşturan unsurlar halk ve bireydir. Kamu düzeninin bu şekilde bozulması şeklen terörle mücadele eder gibi görünen yasadışı bu oluşumların eylemleri sonucu gerçekleşecektir. Kamu görevlilerinin yasaya aykırı olarak yaptığı şiddet ve silâh (bomba) kullanma eylemi açıkladığımız gibi devletin birliğini sağlamaya yönelik bir eylem olmayıp kamu düzeninin bozulmasına, karmaşaya, güvensizliğe neden olarak devletin birliğini bozmaya yönelik bir eylemdir. Bu bombalama eylemi ile Şemdinli halkını provake eden bölücü örgüt yandaşlarının halkı yönlendirdiği, özellikle Bayrağımıza ve Atatürk Büstü'ne saldırıların da gerçekleştiği, gerek ilçede gerekse ülke genelinde tansiyonu yükseltmeyi amaçlayan terör örgütü ve yandaşlarının pek çok yerde toplumsal çatışma yaratmayı hedefledikleri, devamında güvenlik birimlerini tahrik etmek suretiyle özellikle son dönemde insan hakları ve kişisel özgürlüklerin geliştirilmeye çalışıldığı ve güvenlik güçlerimizin bu konularda gerekli hassasiyeti göstermek için çaba harcadığı, bu ortamı bozdurmak ve devletimizi bazı uluslar arası platformlarda sıkıntıya sokmak eyleminde oldukları, bu şekilde terör örgütü PKK.ya adeta fırsat ve imkân tanınarak prim verilmiş ve bir takım eylemlerin yapılmasına zemin hazırlanmıştır. Bu bombalama olayına ilgili kurum ve kuruluşların müdahale etmesi ve gereğinin yapılmasına fırsat tanınmadan, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurum ve kuruluşlarını hedef alan, mevzuata göre açıkça suç teşkil eden toplumsal eylemlerin ardı ardına işlendiği, bunları yönlendiren ve büyük ihtimalle terör örgütü PKK.nın uzantısı konumundaki kişilere müdahale edilememesi, bu konudaki zafiyeti gösterir şekilde yerel bazı kişilerle irtibata girilerek yardım istenilmesi, belli bir alanın tamamen boşaltılması ve burayı bombalama olayından sonra göstericilerin işgâl etmesi, söz vermelere ve iyi niyetlere bağlı olarak resmî işlemlerin yapılması gibi bir sürece girilmesi, aslında güvenlik güçlerinin alması gereken bazı tedbirleri vatandaşların veya Belediye Başkanına bağlı olduğu söylenen bazı kişilerin alması ve bunlardan yarar umulması terör örgütünün bölgedeki yeni stratejisine yardımcı olmasına katkıda bulunacak bir anlayıştır. Bu olaylar göstermiştir ki bölgedeki halkın kışkırtılması ve galeyana getirilmesi halinde müdahale etmesi gereken devlet kuruluşları değil yöredeki politikacıların ve örgütün milis güçlerinin sözleri ve talimatları etkili olacaktır. Bu açıdan açıkladığımız gerekçelerle 09.11.2005 tarihindeki patlama

olayı ve sonrasında gelişen toplumsal olaylar sonucu ülkenin kamu düzeni ve istikrarı bozulmuştur. Bu gerekçelerle 09.11.2005 günü Şemdinli'de gerçekleştirilen bomba eylemi devletin birliğini bozmaya yönelik bir eylemdir. Bu bombalama olayı ve akabinde yaşanan olaylar bir arada değerlendirildiğinde terör örgütü PKK.nın halk üzerindeki etkinliğinin artmasına, örgütün kısa sürede olayları protesto etmek için binlerce insanı bir araya toplayabilme gücüne kavuşmuş olması gibi imkânlara zemin hazırlanarak terör örgütünün lehine ve istediği sonuçları elde etmesine yönelik bir ortam meydana getirilmiştir" denilerek, bu eylemden sonra bölgede meydana gelen olaylar sonucu ülkenin kamu düzeni ve istikrarının bozulduğu, eylemin devletin birliğini bozmaya yönelik bir eylem olduğu, böylece, sanıkların devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik eylemde bulunmak, kasten adam öldürmek, kasten adam öldürmeye teşebbüs etmek ve suç işlemek için anlaşmak suçlarını işledikleri ileri sürülüp, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250 ve devamı maddeleri gereğince yargılamalarının yapılarak eylemlerine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 302/1,3713 sayılı Kanun'un 5, Türk Ceza Kanunu'nun 302/2. maddesi yollaması ile aynı Kanun'un 82/1-c,35/1, 316/1. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle Van Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 3.3.2006 gün ve E: 2006/32, K: 2006/31 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır.

Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, 19.6.2006 gün ve E: 2006/45, K:2006/74 sayılı kararı ile, savunmasını Baroca görevlendirilen avukat dışında vekalet vermek suretiyle görevlendirdiği avukatının yapmasını istediği için V. A. hakkında açılan davanın tefrik edilerek 2006/116 sayılı esasa kaydedilerek bu esas üzerinden davaya devamına karar verdikten sonra, sanıklar A. K. ile Ö. İ.'in olay tarihinde suç örgütünün üyesi PKK itirafçısı sanık V. A.'le normal iştirak iradesini aşan örgütsel birliktelikle hukuk dışı, keyfi yollarla terörle mücadele etmek olarak kabul edilen amaçla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesi kapsamında oluşturulan silahlı suç örgütünün üyesi olarak ve amaçları doğrultusunda S. Y.'ı öldürmeye karar verip, bu doğrultuda amaçlarını gerçekleştirmek için el bombası kullanmayı planlayarak olayı gerçekleştirdikleri gerekçesiyle; sanıklar A. K. ile Ö. İ.'in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220/2-3,62/1,37/1. maddesi yollamasıyla 82/1-a-c,35/2,62/1,82/2-3(e),61/2,21/2,62/1. maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına, sanık V. A. hakkında ise, tefrik edilen dosyada yargılamaya devam edilerek aynı maddeler uygulanmak suretiyle cezalandırılmasına karar verilmiş, kararların ayrı ayrı temyiz edilmeleri üzerine, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nce, sanıklara yüklenen eylemlerin terörle mücadele görevleri kapsamında gerçekleştirildiği belirtilerek bölücü terörle mücadele ile ilgili Türk Silahlı Kuvvetlerinin bütün faaliyetlerinin askeri nitelikte olduğu ve askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümlerin saklı tutulduğu CMK'nun 250/3. maddesi hükmü karşısında 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun 54. maddesinin "Vatan aleyhinde bir cürüm yapan askeri şahıslar hakkında Türk Ceza Kanununun 125 nciden 145nci maddeye kadar olan maddeleri hükümleri tatbik olunur" hükümlerinin tatbik edileceği gerekçesiyle 353 sayılı Kanun'un 9 ve 12. maddeleri uyarınca davalara bakma görevinin askeri mahkemeye ait olduğu belirtilerek kararlar bozulmuştur.

VAN 3. AĞIR CEZA MAHKEMESİ: 14.9.2007 gün ve E:2007/189, K:2007/213 sayı ile öncelikle daha önce ayırma kararı verdiği dava dosyalarının birleştirilmesine karar verdikten sonra, bozma ilamında belirtilen hususları tekrar ederek bölücü terörle mücadele ile ilgili Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bütün faaliyetlerinin askeri nitelikte olması ve askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümlerin saklı tutan Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250/3. maddesi hükmü karşısında Askeri Ceza Kanunu'nun 54. maddesi gereğince sanıkların eylemine uygun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 302. maddesi, 353 sayılı Kanun'un 9 ve 12. maddeleri gereğince yargılama görevinin Askeri Mahkemeye ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, kararın temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 9. Ceza Dairesi hükmün onanmasına karar vermiş, dava dosyası, Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi'ne gönderilmiştir.

JANDARMA ASAYİŞ KOLORDU KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: 22.1.2010 gün ve E:2010/52, K:2010/45 sayı ile, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 3. maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle sivil kişi sanık V. A.'in askeri mahkemede yargılanamayacağı, sanıkların "Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozmak" suçunu işlediklerine dair hiçbir delil bulunmadığı, yüklenen eylemlerin sabit görülmesi durumunda, sivil sanık V. A.'in eyleminin "nitelikli kasten adam öldürmeye teşebbüs", "nitelikli kasten adam öldürme" suçlarını, asker kişi sanıkların eylemlerinin ise bu suçlara azmettirme veya yardım etme suçlarını oluşturabileceği, bu suçların ise askeri bir görev ve hizmetle bağlantılı olarak gerçekleşmemiş olduğu, bu nedenle 353 sayılı Kanun'un 12. maddesi uyarınca tüm sanıkların yargılamalarının adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle verdiği görevsizlik kararının temyiz edilmesi üzerine, Askeri Yargıtay 3. Dairesi'nce hükmün onanmasına karar verilmiş, dava dosyası, Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı'nca, Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Ahmet AKYALÇIN'ın Başkanlığında, Üyeler; Ali Cengiz ÖZBEK, Mehmet MUTLU, Ramazan ÖZKEPİR, Ahmet DURU, Yavuz SAYALGI, Levent BİLGİ'nin, katılımlarıyla yapılan 02.05.2011 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME: Yapılan incelemede, usule ilişkin işlemlerde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun'da belirtilen süre ve biçim yönünden bir eksiklik görülmediği, adli ve askeri yargı yerleri arasında Yasa'nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu anlaşıldığından, esasın incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN'in, davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Askeri Yargıtay Başsavcılığınca görevlendirilen Başsavcı Yardımcısı Nalan CANBAY'ın davanın çözümünün adli yargı yerinin görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu'nun "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan "Genel Görev" başlıklı 9. maddesinde; "Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin

askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" denilmiştir.

"Askeri suç" ise, öğretide ve uygulamada;

a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu'nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,

b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu'nda kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar,

c) Türk Ceza Kanunu'na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalaa edilmektedir.

Aynı Yasa'nın "Müşterek Suçlar" başlığı altında düzenlenen 12. maddesinde "Askeri mahkemelere ve adliye mahkemelerine tabi kişiler tarafından bir suçun müştereken işlenmesi halinde eğer suç Askeri Ceza Kanununda yazılı bir suç ise sanıkların yargılanmaları askeri mahkemelere; eğer suç Askeri Ceza Kanununda yazılı olmayan bir suç ise adliye

mahkemelerine aittir" denilerek, Askeri Ceza Kanununda yazılı bir suçun müştereken işlenmesi halinde sanıkların yargılamalarının askeri mahkemede yapılacağı hükme bağlanmıştır.

1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu'nun, "Vatan aleyhindeki cürümler" başlığı altında düzenlenen 54. maddesinde "Vatan aleyhinde bir cürüm yapan askeri şahıslar hakkında Türk Ceza Kanunun 125 inciden 145 inci maddeye kadar olan maddeleri hükümleri tatbik olunur"; 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un "Yollamalar" başlığı altında düzenlenen üçüncü maddesi birinci fıkrasında da "Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan Türk Ceza Kanununa yapılan yollamalar, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelere yapılmış sayılır" denilmiştir.

Ceza Muhakemesi Kanunu'nun, "Görev ve yargı çevresinin belirlenmesi" başlığı altında düzenlenen 250. maddesinin (1) nolu fıkrasının (c) bendinde, Türk Ceza Kanununda yer alan, İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (305,318,319,323,324,325 ve 332 nci maddeler hariç) dolayısıyla açılan davaların, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yargı çevresi birden çok ili kapsayacak şekilde belirlenecek illerde görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde görüleceği belirtilmiş; (3) nolu fıkrasında ise, birinci fıkrada belirtilen suçları işleyenlerin sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun bu Kanunla görevlendirilmiş ağır ceza mahkemelerinde yargılanacakları, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay'ın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler ile askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümlerin saklı olduğu düzenlenmiştir.

3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun birinci maddesinde "Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir" denilerek terörün tanımı yapılmış; "Terör Suçları" başlığı altında düzenlenen 3. maddesinde de "26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 302, 307, 309, 311, 312,313,314,315 ve 320 nci maddeleri ile 310 uncu maddesinin birinci fıkrasında yazılı suçlar, terör suçlarıdır"; "Görev ve yargı çevresinin belirlenmesi" başlığı altında düzenlenen 9. maddesinde "Bu Kanun kapsamına giren suçlarla ilgili davalara, 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 250 nci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen ağır ceza mahkemelerinde bakılır" denilmiştir.

Öte yandan, 5918 sayılı Yasa'yla değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 3. maddesine eklenen ikinci fıkrasında, barış zamanında, asker olmayan kişilerin Askeri Ceza Kanununda veya diğer kanunlarda yer alan askeri mahkemelerin yargı yetkisine tabi bir suçu tek başına veya asker kişilerle iştirak halinde işlemeleri durumunda asker olmayan kişilerin soruşturmalarının Cumhuriyet savcılarınca, kovuşturmalarının adli yargı mahkemelerince yapılacağı belirtilmiştir.

3.3.2006 günlü 2006/32 Esas, 2006/31 Karar sayılı iddianamede; A. K. ve Ö. İ.'in terörle mücadele adı altında yola çıkıp bir süre sonra yasaların kendilerine verdiği yetkileri tam bir sorumsuzluk içinde yasadışılığı meşru sayıp amaçlarına ulaşmak için her yöntemi uygun yöntem olarak benimseyerek yanlarında kamu görevlisi olmayan eski bir PKK üyesi V. A. olduğu halde tam bir dayanışma ve işbirliği içersinde hareket edip S. Y. isimli şahsa zarar vermek veya bu şahsı öldürmek amacıyla suç tarihinde olayı gerçekleştirdikleri, terörle mücadele adı altında hukuk dışı bir yapılanma ve anlaşma ile devletin meşru güçleri gibi güç kullanarak yürürlükteki yasalar yerine kendi güç ve kuralları ile sözde yasalar oluşturmanın devleti hukuk devleti olmaktan çıkaracağı, eylemin kamu düzeninin bozulmasına, karmaşaya, devletin birliğini bozmaya yönelik olduğu iddia edilip sanıklara isnad olunan suçun kapsamı belirtilerek bu nitelemeye göre sanıklar haklarında Türk Ceza Kanunu'nun 302/1,2,316/1,82/1-c,53,63, 3713 sayılı Yasa'nın 5. maddelerinin uygulanması istenilmiştir.

Yargıtay 9. Ceza Dairesinin bozma kararından sonra, yeniden düzenlenen ve 12.9.2010 tarihinde yapılan halkoylaması sonucu kabul edilip, 23.9.2010 gün ve 27708 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5982 sayılı Yasa'nın 15. maddesi ile değişik Anayasa'nın 145. maddesinde "Askeri yargı, askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişiler tarafından işlenen askeri suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidir. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür.

Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde yargılanamaz" denilmiştir.

Bu düzenlemeye göre, devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davaların adliye mahkemelerinde görüleceği açıktır.

Olayımızda, iddianamede isnad olunan suçun tavsifi yapılarak sanıklar hakkında uygulanması istenilen Türk Ceza Kanunu'nun 302. maddesinde, devletin birliğine, güvenliğine karşı işlenen suçlar hakkında yaptırım öngörülmüştür.

Buna göre, iddianamedeki olayın anlatımı, sevk maddeleri ile yukarıda anlatılan yasal ve anayasal düzenlemeler birlikte gözetildiğinde, sanıkların kovuşturmalarının adli yargı yerinde yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGI yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 14.9.2007 gün ve E:2007/189, K:2007/213 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 02.05.2011 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.