T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS      NO : 2017/793

          KARAR  NO : 2018/24

          KARAR  TR  : 29.01.2018           

ÖZET: Davacıların 2012 yılına ilişkin paylarına isabet eden tutardaki elektrik tüketim bedeli borcunun davacılara yüklenmesi ve akabinde davacıların Kayseri Şeker Pancarı Dairesinde olan alacaklarından bu kez borçları nedeniyle Çedaş’a temlik edilmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk. 

 

 

 

   

 

 

 

 

K  A  R  A  R

                                 

 

 

Davacılar : 1-H.E.

                   2-Ş.E.

Vekili          :  Av. E.E.

Davalı       :  Esenli Sulama Birliği

Vekili          :  Av.H.Ö.

 

O L A Y   : Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin Esenli Sulama Birliğine üye olduklarını, bu birliğin amacının üyelerin sahibi olduğu pancar tarlalarındaki mahsulün sulanması ve çiftçilerin ürün alarak çiftçilik faaliyetlerini devam ettirmelerinin sağlanması olduğunu, bunun için de her yıl üyelerle sözleşme yapılarak tarafların taahhütlerini yerine getirdikleri, sulama işinin elektrikle çalışan motorlarla yapıldığını, davalının sulamayı yapan çiftçilerden kullandıkları su ölçüsünde elektrik fatura bedelini tahsil edip Çedaş'a yatırdığını, müvekkilinin kendi kotasındaki tarlaların 2012 yılındaki elektrik tüketim bedellerini yatırdığını, kendi borçlarını ödemelerine rağmen davalı yönetimin kendisine başka bir kişinin borcunu yüklediğini ve Kayseri Şeker Pancar Dairesi'ndeki alacaklarını izin almadan Çedaş'a ödenmesi hususunda müvekkilleri adına taahhüt verdiğini, Kayseri Şeker Pancar Dairesi'nin müvekkillerinin haberi olmadan kendi hak edişlerini Çedaş'a ödediğini, bu ödemenin hukuka aykırı olduğunu, davalı Esenli Sulama Birliği'nin 2013 yılı Nisan ayında H.E.'dan 8.518,00 TL ve Ş.E.'dan 3.272,00 TL olmak üzere toplam 11.790,00 TL kesinti yaptığını ileri sürerek, davanın kabulü ile 8.518,00 TL'nin yasal faizi ile birlikte H.E.'a, 3.272,00 TL'nin yasal faizi ile birlikte Ş.E.'a ödenmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Yozgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi: 9.12.2014 gün ve E: 2013/562, K: 2014/1090 sayı ile, tüm dosya kapsamında, tanık beyanları, gelen belgeler, hukukçu bilirkişi raporuna göre davacı H.E.'un davasının sübut bulmadığından reddine, davacı Ş.E.’un davasının yasal delillerle ispatladığından kabulüne karar vermiş, bu karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi: 17.3.2016 gün ve E: 2015/4828, K: 2016/3520 sayı ile, davalı Sulama Birliği tarafından davacılar adına borç tahakkuk ettirilerek borcun davacıların şeker fabrikasındaki alacaklarından mahsup edilmesinin, kamu tüzel kişiliğine sahip olan davalı tarafından kamu gücüne dayanarak resen ve tek yanlı olarak oluşturulan bir idari işlem niteliğinde olduğu, bu işlemin iptali ya da bu işlemden doğan zararın giderilmesi istemlerine ilişkin davaların 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2.maddesi hükmünce idari yargı yerinde açılması gerektiği, yargı yolu HMK’nın 114/1-b ve 115.maddelerine göre dava şartı niteliğinde olup taraflarca ileri sürülmese bile mahkemece resen (kendiliğinden) göz önünde tutulması gerektiği gerekçesiyle, yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının çözümlenmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması karar vermiştir.

YOZGAT 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 10.1.2017 gün ve E:2016/396, K:2017/6 sayı ile, bozma ilamına uyarak, dava idare mahkemelerinin görev ve yetki alanında olduğundan yargı yolu bakımından mahkemelerinin görevsizliğine ve dava şartı yokluğu nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

YOZGAT İDARE MAHKEMESİ: 8.12.2017 gün ve E: 2017/501 sayı ile, davacılar ile davalı birlik arasında yapılmış bir sulama beyan sözleşmesine dayalı olarak davacılar adına borç tahakkuk ettirilerek borcun davacıların daha önceden idareye vermiş oldukları muvafakate istinaden Kayseri Şeker Pancarı Dairesinden olan alacaklarından mahsup edilmesi suretiyle tahsilinden meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle; Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, dosyanın incelemesinin Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 29.01.2018 günlü toplantısında:

            l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile  Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların 2012 yılına ilişkin paylarına isabet eden tutardaki elektrik tüketim bedeli borcunun davacılara yüklenmesi ve akabinde davacıların Kayseri Şeker Pancarı Dairesinde olan alacaklarından bu kez borçları nedeniyle Çedaş’a temlik edilmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

Anayasa’nın 168. maddesinde; “ Tabiî servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabiî servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.” denilmek suretiyle devletin doğal kaynakların aranması ve işletilmesi hakkını kanunla belli esaslar ve süreler için gerçek ve tüzel kişilere devredilebileceği kabul edilmiştir.

18.12.1953 tarih 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un “Umumi hükümler” başlıklı 1. maddesinde;“ (Değişik: 11/10/2011 - KHK - 662/49 md.) Bu Kanunun amacı; yerüstü ve yeraltı sularının zararlarını önlemek ve/veya bunlardan çeşitli yönlerden faydalanmak maksadıyla bu Kanun ve ilgili diğer mevzuatla verilen görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak üzere; Orman ve Su İşleri Bakanlığına bağlı, kamu tüzel kişiliğine sahip, merkezi Ankara’da bulunan özel bütçeli bir kuruluş olan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarını düzenlemektir…”

“Vazife ve salahiyetleri “ başlıklı 2. Maddesinde; “ Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğünün vazife ve salahiyetleri şunlardır:

a) Taşkın sular ve sellere karşı koruyucu tesisler meydana getirmek;

b) Sulama tesislerini kurmak, sulama sahalarında mevcut parsellerin tamamını veya aksamını gösterir harita ve planları yapmak veya yaptırmak ve icabı halinde kadastrosunu yaptırmak

g) Yukarıdaki fıkralarda yazılı tesislerin (Çalıştırma, bakım ve onarım dahil) işletmelerini sağlamak;

h) Yukarıdaki fıkralarda yazılı işlerle ilgili olmak üzere rasat, tecrübe, istatistik, araştırma ve her türlü istikşaf işlerini yapmak ve

k) Umum Müdürlüğün yaptığı veya devraldığı tesislerden işletmelerini bizzat deruhte etmediklerinin işlemelerini sağlamak üzere işletmeler kurmak ya doğrudan doğruya veyahut da işletmeler marifetiyle ortaklıklar teşkil etmek ve lüzumu halinde tesisleri hakiki ve hükmi şahıslara devretmek üzere Vekalete teklifte bulunmak;…” şeklinde düzenlenmiştir.

DSİ Genel Müdürlüğü’nün görev ve yetkileri kapsamında çıkarılan, sulama birliklerine ilişkin 08.03.2011 tarih 6172 sayılı Sulama Birlikleri Kanunu’nun “Amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesinde; “ (1) Bu Kanunun amacı; ülkenin su varlık ve kaynaklarının rasyonel kullanımı maksadıyla umumi sulardan faydalanmak üzere Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından inşa edilmiş veya halen inşa edilmekte olan ya da inşa edilmesi planlanan sulama tesislerini gayelerine uygun şekilde kullanmak, işletmek, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün onayını almak suretiyle işlettirmek, bu tesislerin bakım, onarım ve yönetim sorumluluğunu yürütmek, tesisi geliştirmeye yönelik yeni projeler yapmak, yaptırmak veya tesisi yenilemekle görevli sulama birliklerinin kuruluşu, organlar ile görev ve yetkilerini düzenlemektir.

(2) Sulama birlikleri kamu tüzel kişiliğine sahip olup, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde özel hukuk hükümlerine tabidir.”

“Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde; “…i) Su kullanıcısı: Görev alanında sulama yapan veya yapacak olan gerçek ya da tüzel kişiyi,

 “Birliğin görev alanı ve çalışma konuları” başlıklı 3. maddesinde ;  “(1) Birliklere devredilen tesislerin hizmet alanı, birliklerin görev alanı olup sınırları, kapsamı ve ismi DSİ tarafından belirlenir.

(2) Bir görev alanı içerisinde aynı amaçla birden fazla birlik kurulamaz.

(3) Birlik, devraldığı tesislerin işletme, bakım, onarım ve yönetim sorumluluğunu çerçeve ana statüde ve devir sözleşmesinde yer alan esaslara uygun olarak yürütür.

(4) Birliğin çalışma konuları şunlardır:

a) Görev alanı içerisinde yer alan tesislerin işletme, bakım, onarım, yönetim ve yenileme hizmetlerini usul ve esaslarına uygun olarak yapmak.

b) Katılım payını, su kullanım hizmet bedelini ve uygulanan cezaları tahsil etmek.

c) Devraldığı tesislerin yatırım bedellerini geri ödemek.

ç) Devraldığı tesisi DSİ’nin onayını almak suretiyle geliştirmek, bu tesis ile ilgili yeni projeler yapmak veya yaptırmak.

d) Görev alanı içerisinde su miktarına bağlı olarak ekilecek bitki desenini Tarım ve Köyişleri Bakanlığının ilgili birimleri ile işbirliği yaparak planlamak.

e) Görev alanı içerisinde öngörülen üretim hedeflerinin gerçekleşmesine katkıda bulunmak üzere gerekli tedbirleri almak.

f) Sulama ve diğer tarımsal konularda faaliyet gösteren kurumlarla işbirliği yaparak araştırma, geliştirme ve eğitim çalışmalarında bulunmak.

g) Amaç ve görevleri ile ilgili konularda ulusal ve uluslararası gelişmeleri takip etmek.

ğ) Ortak tesisler için DSİ’ce sarf olunan işletme ve bakım masraflarından kendi payına düşen miktarı ödemek.”

“Alacakların tahsili” başlıklı 13. maddesinde; “(1) Birlikler, 11 inci maddenin birinci fıkrasında yer alan gelirlerini, birlik ana statüsünde belirtilen usul ve esaslara uygun olarak tahsil eder.

(2) Birlikler 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre alacaklarının tahsili yoluna başvurur.”

“Mevcut birlikler” başlıklı Geçici 1. maddesinde; “ (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte 26/5/2005 tarihli ve 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanununa göre kurulmuş olan sulama birlikleri onsekiz ay içinde durumlarını bu Kanuna uygun hale getirmek zorundadır. Aksi takdirde bu birliklerin tüzel kişiliği kendiliğinden sona erer ve bu birlikler valinin görevlendireceği vali yardımcısı başkanlığında; defterdarlık, tarım il müdürlüğü, DSİ bölge müdürlüğü ve il mahalli idareler müdürlüğü yetkililerinden oluşan tasfiye komisyonu tarafından en geç iki ay içinde tasfiye edilir. Birliğin tüm hak, alacak, borç ve 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olmayan personeli ile birliğe ait taşınır ve taşınmazlar bu Kanuna istinaden kurulan yeni birliğe devrolunur….” hükümleri düzenlenmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davanın 2012 yılına ilişkin paylarına isabet eden tutardaki elektrik tüketim bedelini ödemelerine rağmen, davalı idarenin başka bir kişinin payına isabet eden tutardaki elektrik tüketim bedeli borcunu kendilerine yüklediğini, akabinde Kayseri Şeker Pancarı Dairesinden olan alacaklarının da bu kez anılan borçları nedeniyle Çedaş’a temlik edildiğini, söz konusu alacaklarının aralarındaki sulama sözleşmesine aykırı olarak üçüncü bir tüzel kişiye temlik edilmesi nedeniyle müvekkillerinin zarara uğradığından bahisle toplam 11.790,00 TL tutarındaki bedelin tazminine karar verilmesi istemiyle Esenli Sulama Birliği’ne karşı açıldığı anlaşılmıştır.

Dosyadaki bilgi ve belgeler ile yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; davalı konumunda bulunan Esenli Sulama Birliği’nin kanun gereği kurulan kamu tüzel kişiliği olduğu ve yürütmesi gereken hizmeti gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle meydana geldiği iddia edilen zararın giderilmesi amacıyla davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Davalı Esenli Sulama Birliği, yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri doğrultusunda, ülkenin su varlık ve kaynaklarının rasyonel kullanımı maksadıyla kamu tüzel kişiliğine haiz kanunla kurulmuş bir kamu kuruluşudur.

Böyle olmakla birlikte, bu kuruluşun kişilere sağladığı hizmete ilişkin işlemlerinin yargısal denetimini yapacak yargı düzenini belirleyebilmek için, işlemin özel hukuk ilişkilerinden veya kamusal yetkilerin kullanılmasından doğup doğmadığına bakmak gerekir.

Sulama işi, bir kamu hizmeti niteliğini taşımakta ise de; Sulama Birliği bu hizmeti, ilgili yasaların belirlediği ilkeler ve özel hukuk kurallarına göre yürütmek durumundadır. Su kullanımının hukuksal dayanağı, kamu gücüne değil iki taraf arasında yapılan sözleşmeye dayanmaktadır. Nitekim, ödemelerin yapılmaması durumunda davalı alacağını, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun hükümlerine göre değil, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil etmektedir.  Taraflar arasında düzenlenen “Sulama Beyan Sözleşmesi” , daha çok tip sözleşme görünümündedir. Hizmetten yararlanan kişinin, sözleşmeyi idareyle birlikte düzenlemesi yerine katılımı söz konusudur. Ancak bu durum, idare ile kişi arasında kurulan özel hukuk ilişkisini kamu hukuku ilişkisine dönüştürmez. Çünkü birçok durumda hizmetin tekel niteliği ve çok kişiye götürülme zorunluluğu, işin çoğunlukla tip sözleşmeler yoluyla ve kişilerin katılımı ile gerçekleşebilmesini olanaklı kılmaktadır.

Öte yandan, Anayasa Mahkemesi 18.2.1985 günlü, E:1984/9, K:1985/4 sayılı kararında, karayollarından, köprülerden alınan geçiş parası, su, elektrik, havagazı, demiryolları, hava yolları, kimi hastane ücretleri gibi, ekonomik koşullara göre oluşturulan ve tesislerin bakımını, idamesini ve yeni yatırımlar yapılmasını sağlamak için yapılan ödemeleri, belirli kamu hizmetleri karşılığında kişilerden alınan, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerden ayrı kabul etmiştir.

Tüm bu açıklamalara göre, ortada davacı ile davalı birlik arasında yapılmış bir sulama beyan sözleşmesine dayalı olarak ortaya çıkan uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre çözümlenmesi gerekeceğinden, davanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Yozgat İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile, Yozgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 10.1.2017 gün ve E: 2016/396, K: 2017/6 sayılı kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yozgat İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Yozgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 10.1.2017 gün ve E: 2016/396, K: 2017/6  sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 29.01.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Mehmet

AKSU

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

 

 

Üye

Turgay Tuncay

VARLI