T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2015 / 66

            KARAR NO : 2015 / 476

            KARAR TR  : 6.7.2015

ÖZET : İmar planından kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olarak öncesinden fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak suretiyle adli yargı yerinde açılmış ve hüküm verilmiş olan kısmi dava mahiyetindeki davanın kabulü sonrasında yine adli yargı yerinde açılan ek davada, söz konusu davanın bağımsız ve yeni bir dava olduğu gözetilerek yapılan inceleme neticesinde, İmar planından kaynaklanan tazminat davasının, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K  A  R  A  R

 

Davacı            : M.Y.

Vekilleri          : Av. H.Y. & Av. V. B.& Av. Ç.H.

Davalı             : Bağcılar Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av. Ş.A.

 

O L A Y          : Davacı vekili dava dilekçesinde; “Müvekkillerimiz olan yukarıda ismi yazılı şahıs, tapunun eski bilgileri itibarı ile İstanbul ili Bakırköy İlçesi Mahmutbey köyü pandoniçe çiftliği mevkiinde bulunan 10 pafta 617 parsel sayılı taşınmazda 2759/9980 hissenin sahibidir.

Dava konusu yapmış olduğumuz 617 parselle ilgili yapılan imar uygulaması sonrasında, müvekkille ait hissenin 1411.08 m2 lik kısmı bedele (Bedelsiz yola terk) dönüştürülmüştür. Buna karşılık Bakırköy 10. Asliye hukuk Mahkemesinde 2010/393 E. ve 2012/87 K. sayılı dosya ile FAZLAYA İLİŞKİN HAKKIMIZI SAKLI TUTARAK KISMİ DAVA açtık ve bedele dönüşen 1068 m2 lik kısmına ilişkin dava sonuçlandı ve Yargıtay onamasından geçerek kesinleşti. Şuan dava konusu yaptığımız kalan 343,08 m2 lik kısmına ilişkindir.

6177 parsele ait tapu kütük sahifeleri ve şuyulandırma cetvelleri incelendiğinde, müvekkillere ait hissesinin 1411.08 m2 lik kısmının bedele dönüştürüldüğü, daha sonra takdir edilen bedelin geri alındığı ve bu sefer bedelsiz yola terk edildiği, 1068 m2 lik kısmına dava açıldığı ve sonuçlandığı bu hissenin 343.08 m2 lik kısmına ilişkin dava açılmadığı, karşılığının ise ödenmediği gibi bu hususta müvekkilimize herhangi bir noter tebligatının da yapılmadığı anlaşılacaktır.

Dava konusu taşınmaz, sayın mahkemece yapılacak keşifte de görüleceği gibi mevki olarak oldukça gelişmiş bir muhitinde yer alan, m2 birim değeri, 1500-2000 TL civarında seyrelmekledir.

Yapılacak yargılama sonrasında müvekkille ait iken bedelsiz yola terk edilen ve bedeli ödenmeyen taşınmazın dava tarihindeki gerçek değeri belirlenecek, olup, mevcut zararımızın tamamının tazminini talep etmekteyiz. Zira delil olarak sunduğumuz Bakırköy 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/393 E. Sayılı dosyamız 6487 sayılı yasa kapsamında temyiz edilmiş olup Yargıtay bedelsiz yola terk olması nedeniyle kamulaştırmağız el atma olarak görüp değerinin dava tarihindeki değer olarak belirlenmesinde isabetsizlik görmemiştir. Buna ilişkin Yargıtay kararını ekte sunuyoruz.

Ayrıca 6487 sayılı yasa delaleti ile Bağcılar belediyesine uzlaşma için başvuruda bulunduk başvurumuz reddedildi ekte sunuyoruz.

NETİCE-İ TALEP :

Yukarıda arz ve izah ettiğimiz ve re'sen gözetilecek sebeplerle;

Bilirkişilerce belirlenecek olan tüm zararlarımızın tazmini maksatlı fazlaya ilişkin haklarımız

saklı kalmak kaydı ile;

Müvekkillere ait taşınmaza yapılan el atmanın TESBİTİNE,

Bedelsiz yola terk edilen taşınmaz elan 617 parseldeki hissemizin bedelinin dava tarihindeki değeri belirlenerek şimdilik 8.000 TL ye yükseltilmesine. Bedele dönüştürülen kısmın (bedelsiz yola terk) davalı idareden TAHSİLİNE,

El atma bedeli olarak tespit edilecek alacağa dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesine

Yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesi sayın mahkemeden bil vokale arz ve talep olunur.” demek suretiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı Bağcılar Belediye Başkanlığı vekili süresi içerisinde mahkemeye sunduğu cevap dilekçesinde özetle; görev itirazında bulunmuştur.

Bakırköy 4.Asliye Hukuk Mahkemesi: 12.11.2014 gün ve E:2014/83 sayı ile özetle; davalı vekilinin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı idare vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

Danıştay Başsavcısı; “Uyuşmazlığa konu taşınmazdaki davacıya ait payın bir kısmının bedele dönüştürüldüğünden bahisle bedele dönüştürüldüğü belirtilen 1068 m2'nin bedelinin arttırılması istemiyle Bakırköy 10. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada, mahkemece yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucuna göre 21.02.2012 günlü, E:2010/393, K:2012/87 sayılı kararla davanın kabulüne karar verildiği, bu kararın Yargıtay 5. Hukuk Dairesi'nin 23.09.2013 günlü, E:2013/12769, K:2013/15137 sayılı kararıyla onanarak kesinleştiği, adli yargı yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda bedele dönüştürülen miktarın dava konusu edilen miktardan fazla olduğunun belirtilmiş olması nedeniyle, davacı payının 343,08 m2'lik miktarına ilişkin olarak da bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu duruma göre, bakılan dava , adli yargı yerinde açılan davada karara bağlanan miktarın kalan kısmı yönünden açılmış bir ek dava olduğundan, ilk dava 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 109. maddesi kapsamında kısmi dava niteliğindedir. Davaların konusu ve tarafları aynı olmakla birlikte, bu ek dava yeni bir dava niteliğinde olup, yargılamanın ilk aşamasından itibaren ilk açılan kısmi davadan bağımsız olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 13.05.2013 günlü, E:2013/711, K:2013/817 sayılı kararında da, adli yargıda açılmış ve hüküm verilmiş olan kısmi davanın kabulünden sonra yine adli yargıda açılan ek davanın bağımsız ve yeni bir dava olduğu kabul edilmiştir.

Bu durumda, her ne kadar kısmi dava niteliğindeki adli yargı yerinde açılan ilk davada olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemi Danıştay Başsavcılığınca reddedilmek suretiyle karar verilmişse de, ek dava niteliğindeki bakılmakta olan dava bağımsız ve yeni bir dava olarak değerlendirilerek işin esası incelendi:

Uygulama ve öğretide, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemler idari işlem olarak tanımlanmaktadır.

2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun’un 3290 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile değişik 10. maddesinin (b) bendinde, “Üzerinde imar mevzuatına aykırı olarak toplu binalar inşa edilmiş hisseli veya özel parselasyona dayalı arsa veya arazilerde, kişilerin hisse miktarları ve fiili kullanma durumları dikkate alınarak valilik veya belediyelerin talebi üzerine:

1-Henüz kadastrosu yapılmamış yerlerde, kadastro müdürlüklerince bu Kanunda belirtilen mülkiyet tespitine dair hükümler de uygulanarak,

2-Kadastrosu veya tapulaması tamamlanmış yerlerde ise bu Kanunla verilen yetkiler kadastro müdürlüklerince kullanılarak,

Islah imar planlarının yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın: onayların alınmasına ve ilanların yapılmasına (askı ilanları hariç), komisyonların kurulmasına lüzum kalmaksızın 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri veya 766 sayılı Tapulama Kanunu hükümlerine göre hak sahipleri tespit veya yeniden tayin edilerek adlarına tescil edilir.

Bu tespit sırasında özel parselasyon planında görülen veya hisseli satışlar sonucu fiilen oluşan yol, meydan, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha vs hizmetlere ayrılan yerler ile bunlara ilişkin hisseler bedelsiz olarak resen tapudan terkin; okul, ibadet yeri ve benzer kamu hizmetlerine ayrılan yerler ise, bedelsiz olarak ilgili idareler adına tespit ve tescil edilir. hükmüne yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davacının paydaşı olduğu taşınmazda 2981 sayılı Yasa uyarınca yapılan düzenleme sonucunda davacının payından düzenleme ortaklık payı kesildikten sonra kalan paya karşılık bazı parsellerden davacıya tahsis yapıldığı, eksik verilen miktarın ise bedele dönüştürüldüğü, bu uygulamaya yapılan itiraz üzerine alınan 16.10.1991 günlü, 8617 sayılı belediye encümen kararı ile davacıya yapılan tahsislerin bir kısmının kaldırılarak bu miktarın da bedele dönüştürülmesine karar verildiği, bu karara da yapılan itiraz üzerine alman 14.02.1992 günlü, 1078 sayılı encümen kararı ile bu sefer, davacının payından düzenleme ortaklık payı kesildikten sonra kalan payın tamamının yol olarak ayrılmış olduğundan bahisle 2942 sayılı Yasanın 35. maddesi uyarınca yol payı olarak terkinine ve daha önce bedele dönüştürme nedeniyle bankaya bloke edilmiş olan bedelin geri çekilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Bakılan dava, davacının payından düzenleme ortaklık payı düşüldükten sonra kalan miktar için bedel takdir edilmesi gerektiği ileri sürülerek, bedelsiz terk suretiyle el atma nedeniyle anılan taşınmaz bedelinin tahsili istemiyle açılmışsa da, uyuşmazlık, özel ifraz ve 2981/3290 sayılı yasalara göre yapılan uygulama sonucu yola terk edilen taşınmaz bedelinin ödenmemesinden kaynaklandığından, davanın konusu, idarece kamu gücü kullanılarak tek yanlı biçimde davacının payının yola terk ettirilmesi işlemi ile anılan yasa uyarınca yapılan uygulamadan kaynaklanan zararın tazminine ilişkin bulunması nedeniyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2.maddesinin l/b bendinde yer alan "idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" niteliğini taşımaktadır.

Davacıya ait payın bedele dönüştürülmesi sözkonusu olmadığından, olayda taşınmaz bedelinin arttırılmasından söz edilemeyeceği de açıktır.

Bu durumda, idarece kamu gücü kullanılarak, tek yanlı biçimde yapılan uygulama sonucunda uğranılan zararın tazminine ilişkin bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerince çözümlenmesi gerektiği” belirtilerek, 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesi uyarınca, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı: “Dava dosyasının incelenmesinde, davacıya ait Bakırköy İlçesi Mahmutbey Köyü Pandonice Çiftliği mevkiinde bulunan 10 pafta 617 parsel sayılı taşınmazda davalı tarafından yapılan imar uygulaması sonucu davacıya ait hissenin 1411.08 m2'lik kısmının bedele dönüştürüldüğü, buna karşılık Bakırköy 10. Asliye Hukuk Mahkemesinde 20107393 Esas, 2012/87 Karar sayılı dosyada bedele dönüşen 1068 m2'lik kısmına ilişkin davanın sonuçlandığı ve bu kararın Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 23/09/2013 tarih ve 2013/12769 Esas, 2013/15137 Karar sayılı kararıyla onanarak kesinleştiği, kalan 343,08 m2'lik kısmına ilişkin ise dava açılmadığı ve karşılığının da ödenmediği, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, bedelsiz yola terk edilen taşınmaz olan 617 sayılı parseldeki hissenin dava tarihindeki değeri belirlenerek 8.000 TL'ye yükseltilmesine, bedele dönüştürülen kısmın davalı idareden tahsiline, el atma bedeli olarak tespit edilecek alacağa dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekâletin karşı tarafa yükletilmesine ilişkin olarak açılan davada, davalı idarenin görev itirazının mahkemece reddi üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.

Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2014/83 sayılı dosyasında görülen dava, daha önceden fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak suretiyle açılıp karara bağlanan alacak miktarının kalan kısmı bakımından bir ek dava mahiyetindedir. Uyuşmazlık Mahkemesinin 13/05/2013 tarihli ve 2013/711 Esas, 2013/817 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, her ne kadar, bu davaların konuları ve tarafları aynı olsa da, bahse konu ek dava yeni bir dava olup, bu dava için yeniden dava harcı alınması, yeniden taraf teşkili sağlanarak yargılama yapılması, gerekirse yeniden bilirkişi incelemesi yapılıp delillerin yeniden toplanması gerekmekte, dolayısıyla ek davanın ilk aşamasından itibaren, ilk açılan kısmi davadan bağımsız olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bilindiği gibi, Anayasanın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davaları idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Öte yandan, 2981 sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi

Hakkında Kanun" imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşaatı devam etmekte olan tüm yapılar hakkında uygulanacak işlemleri düzenlemek ve bu işlemlere dair başvuru, tespit, değerlendirme, uygulama esasların belirlemek amacım taşımakta olup, valilik veya belediyelerce yetki ve sorumluluk alanlarında ıslah imar düzenlemeleri yapılmak suretiyle, yeniden gecekondu yapılmasının önlenmesi için temin edilecek arsaların ve korunması mümkün görülen gecekonduların Kanunda öngörülen usul ve esaslara uygun olarak hak sahibi olduğu belirlenen kişilere verilmesine olanak sağlamıştır. Bu Yasa’nın 8. maddesinde, imar mevzuatına aykırı yapılarla gecekondular için tespit işlemleri yapılacağı, bu tespit kapsamına, temel inşaatı tamamlanmış veya betonları dökülmüş olmak kaydı ile Hazine, belediye, il özel idarelerine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare etmekte olduğu arsa ve arazilerdeki inşaatına Kanunun 14. maddesinin (f) fıkrasındaki tarihlerden önce başlanmış mesken, kısmen işyeri ve konut olarak kullanılan veya evvelce konut olarak kullanılıp sonra işyerine çevrilen gecekondular ile imar mevzuatına, ruhsat ve eklerine aykırı tüm yapıların dahil olduğu; 9. maddesinin (b) fıkrasında, arsa bedelinin ilgili kuruluşa peşin veya en geç dört yıl içinde oniki eşit taksitle, bu Kanun hükümlerince çıkarılacak Yönetmelikte belirtilen esaslara göre ödeneceği; 10. maddesinin (a) bendinde, tapu tahsis belgesinin, ıslah imar planı veya kadastro planları yapıldıktan sonra hak sahiplerine verilecek tapuya esas teşkil edeceği, (b) bendinde ise hak sahipleri adına yapılacak tescil işlemleri hususları düzenlenmiştir. Anılan mevzuat uyarınca yapılan tespit ve değerlendirme sonucunda, öngörülen koşullara uygunluğu saptanan ilgililere arsa veya hisse tahsis etmek ve bunlar adına tapuya tescil ettirmek, koşulları taşımayanların istemlerini ise reddetmek yetkisine sahip olan idarenin söz konusu uygulama işlemleri, kamu gücüne dayalı, re’sen ve tek yanlı nitelik taşımaktadır.

Somut olayda davacı M.Y.'ın bahse konu taşınmazındaki payından düzenleme ortaklık payı düşülmesinden sonra kalan taşınmaz miktarı için bedel ödenmesi gerektiğini ileri sürerek bedelsiz terk yoluyla el atma gerekçesiyle bedelin tahsilini talep etmişse de, davalı idarece ifraz ve 2981 sayılı Kanun hükümlerine ve belediye encümen kararlarına göre yapılan işlemler sonucunda yola terk edilen taşınmaz bedelinin tazminine ilişkin bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1 -b maddesinde yer alan "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/11/2014 tarih ve 2014/83 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.” şeklinde yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 6.7.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı Bağcılar Belediye Başkanlığı vekilinin anılan Yasanın 10/2.maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1.maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, davalı Bağcılar Belediye Başkanlığı açısından, 2247 sayılı Kanunun 10. maddesinde öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim İsmail SARI’nın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, İstanbul ili Bakırköy İlçesi Mahmutbey köyü pandoniçe çiftliği mevkiinde bulunan 10 pafta 617 parsel sayılı taşınmazda davacının payının bir kısmının bedele dönüştürüldüğünden bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak adli yargıda açılan davada davanın kabulü yolunda verilen karara dayanılarak dava açılmamış olan kısmın bedeline karşılık olmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 8.000,00 TL’nin faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ‘’Kısmi Dava’’ başlıklı 109.maddesinde; ‘’Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.'' hükmü yer almakta olup, bu düzenleme çerçevesinde, talep konusu niteliği itibariyle bölünebiliyor ise kısmi davanın varlığından bahsedilebilecektir.

Alacağın tamamı aynı hukuki ilişkiden doğup, şimdilik sadece bir kesimi dava ediliyorsa kısmi davadan söz etmek gerekecek olup, kısmi dava davacı lehine karara bağlandıktan sonra, alacağın geri kalan kısmı için ek dava açılması söz konusu olacaktır. Somut olayda da davacı tarafından Bakırköy 10.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2010/393, K:2012/87 sayılı dosyasında görülmekte olan ilk davada aynı hukuki ilişki ve konudan doğduğu ifade edilen alacağın bir kısmı dava edilmiş, iş bu dava kabul ile neticelendikten sonra ise, Bakırköy 4.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2014/83 sayılı dosyasında görülmekte olan ek dava açılmış olmakla, hal böyle iken davacı tarafından ilk etapta açılmış olan Bakırköy 10.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2010/393, K:2012/87 sayılı dosyasında görülmekte davanın 6100 sayılı Yasa kapsamında kısmi dava mahiyetinde olduğu anlaşılmıştır.

Bakırköy 4.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2014/83 sayılı dosyasında görülen dava, yukarıda izahı yapıldığı üzere daha önceden fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak suretiyle açılıp karara bağlanan alacak miktarının kalan kısmı bakımından bir ek dava mahiyetindedir. Her ne kadar, bu davaların konuları ve tarafları birbirleri ile aynı olsa da, bahse konu ek dava yeni bir dava olup, bu dava için yeniden dava harcı alınması, yeniden taraf teşkili sağlanarak yargılama yapılması, gerekirse yeniden bilirkişi incelemesi yapılıp delillerin yeniden toplanması gerekmekte, dolayısıyla ek davanın ilk aşamasından itibaren, ilk açılan kısmi davadan bağımsız olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu değerlendirmeler ışığında, her ne kadar kısmi dava mahiyetindeki Bakırköy 4.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2014/83 sayılı dava dosyasının yargılaması adli yargı yerinde yapılmış ve burada görülmekte olan davada görev (yargı yolu) itirazı olmaksızın karar verilmiş ise de, hakkında uyuşmazlık çıkartılmış olan ek dava mahiyetindeki Bakırköy 10.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2010/393, K:2012/87 sayılı dava dosyası bu dosyadan bağımsız ve yeni bir dava dosyası olarak değerlendirilmeli ve dolayısıyla görev itirazına ilişkin olarak Danıştay Başsavcısınca 2247 sayılı Yasa'nın 10.maddesi uyarınca çıkartılan görev uyuşmazlığının esası incelenmelidir.

Bu kabuller ve değerlendirmeler neticesinde, davanın özü itibariyle davacıya ait İstanbul ili Bakırköy İlçesi Mahmutbey köyü Pandoniçe çiftliği mevkiinde bulunan 10 pafta 617 parsel sayılı taşınmazda, 2981 sayılı Kanun uyarınca yapılan düzenleme sonucunda davacının payından düzenleme ortaklık payı kesildikten sonra, kalan payın tamamının bedelsiz olarak yola dönüştürüldüğü, bu suretle taşınmazına kamulaştırmasız el atıldığından bahisle taşınmazın tapu kaydının davalı idareye terkini ile meydana geldiği iddia edilen zararın faizi ile birlikte tahsili istemiyle açıldığı anlaşılmıştır.

2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun’un, 3290 sayılı Yasa ile değişik 10. maddesinin(b) bendinde, "Üzerinde imar mevzuatına aykırı olarak toplu binalar inşa edilmiş hisseli veya özel parselasyona dayalı arsa veya arazilerde, kişilerin hisse miktarları ve fiili kullanma durumları dikkate alınarak valilik veya belediyelerin talebi üzerine: 1. Henüz kadastrosu yapılmamış yerlerde, kadastro müdürlüklerince bu Kanunda belirtilen mülkiyet tespitine dair hükümler de uygulanarak, 2. Kadastrosu veya tapulaması tamamlanmış yerlerde ise bu Kanunla verilen yetkiler kadastro müdürlüklerince kullanılarak, Islah imar planlarının yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın: onayların alınmasına ve ilanların yapılmasına (askı ilanları hariç), komisyonların kurulmasına lüzum kalmaksızın 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri veya 766 sayılı Tapulama Kanunu hükümlerine göre hak sahipleri tespit veya yeniden tayin edilerek adlarına tescil edilir. Bu tespit sırasında özel parselasyon planında görülen veya hisseli satışlar sonucu fiilen oluşan yol, meydan, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha vs hizmetlere ayrılan yerler ile bunlara ilişkin hisseler bedelsiz olarak resen tapudan terkin; okul, ibadet yeri ve benzer kamu hizmetlerine ayrılan yerler ise, bedelsiz olarak ilgili idareler adına tespit ve tescil edilir....”;

 (c) bendinde “ İmar mevzuatına aykırı bina yapılmış, hisseli arsa ve araziler veya özel parselasyona dayalı arazilerde, imar adası veya parseli olabilecek büyüklükteki alanlarda, binalı veya binasız arsa ve arazileri birbirleriyle, yol fazlalarıyla veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle birleştirmeye bunları yeniden ada ve parsellere ayırmaya, yapılara yeniden doğan imar ada veya parseli içinde kalanları  yapı sahiplerine, yapı olmayanları diğer hisse sahiplerine müstakil veya hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre vermeye, bunlar adına tescil ettirmeye ve tescil işlemi dışında kalanların hisselerini 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa göre tespit edilecek bedeli peşin ödenmek veya parsel sahipleri aleyhine kanuni ipotek tesis edilerek, tapu sicilinden terkin ettirmeye belediye veya valilikler resen yetkilidir. Belediye veya valiliklerin talebi halinde bu yetkiler kadastro müdürlüklerince de kullanılır.

Bu gibi arazilerde hisse sahiplerinin malik olduğu hisse üzerindeki temliki tasarruflar ve bunlarla ilgili takyitler 11/6/1945 tarih ve 4753, 19/7/1943 tarih ve 4486 sayılı Kanunlar, 775 sayılı Gecekondu Kanunundaki hükümler dahil, uygulamayı durdurmaz. Bu gibi işlemlerde takyitler hisse sahibine isabet edecek müstakil parsele aynen nakledilir ve yapılan işlem Medeni Kanunun 927 nci maddesine göre hak sahibine bildirilir. Islah imar planı ile düzenlemeye tabi tutulan arsa ve arazilerin yeni sahiplerine verilmesinde valilik veya belediyelerce arsa ve arazilerin durumuna göre düzenleme ortaklık payı alınabilir.

Bu gibi yerlere ait yapılmış olan özel parselasyon planı, ıslah imar planı olabilecek nitelikte olduğu belediye veya valiliklerce uygun görüldüğü takdirde aynen kabul edilerek tescil edilir.

           Üzerinde yapılanma bulunan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler valiliğin talebi üzerine, belediye veya özel idareler adına resen tapuya tescil edilir. Islah imar planlarında genel bütçeye dahil dairelerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere ayrılan veya ayrılacak olan veya bir kamu hizmeti için lüzumlu görülen arsa veya araziler eski sahibi kamu idarelerine veya o işe tahsil edilmek üzere hazineye aynı şartlarla geri verilir.

Islah imar planı yapılmış ve yapılacak bölgelerde bu Kanun kapsamına giren ve tapu tahsis belgesi verilen hazine arsa ve arazileri, iktisap tarihine bakılmaksızın aynı amaçta kullanılmak üzere ilgili belediyelere devredilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Olayda, imar planının uygulaması sonucu, uyuşmazlığa konu parselin 2981 sayılı Kanun uygulaması nedeniyle davalı Belediyece bedelsiz olarak yola dönüştürüldüğü, taşınmaza idarece fiilen el atılmadığı, kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmazın bedelinin ödenilmesi gerektiğinin iddia edildiği; davanın konusunun, davalı idarece kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile yapılan imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın, başvurusunun kabulü ile, davalı Bağcılar Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının reddine ilişkin Bakırköy 4.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısının BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, davalı Bağcılar Belediye Başkanlığı vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Bakırköy 4.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 12.11.2014 gün ve E:2014/83 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 6.7.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT