Hukuk Bölümü         2013/265 E.  ,  2013/1063 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

                Davacı     : N.T.

                Vekili      : Av. A.F.M.

                Davalı      : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (Aydın İl  Müdürlüğü)

                Vekilleri  : Av. T.D., Av.S.G.K.

                 O L A Y  : Davacı, 1992 yılında boşanmış, 19.2.1994 tarihinde, T.C. Emekli Sandığına tabi iken 1979 yılında vefat eden babasından dolayı, kendisine yetim aylığı bağlanmıştır.

                Davalı idarece, davacının boşandığı eşiyle birlikte yaşadığı gerekçesiyle yetim aylığının kesilerek tarafına 31.038,23 TL borç çıkarılmasına ilişkin 15.11.2011 tarih ve 20946777 sayılı ve haksız sağlık karnesi kullandığı gerekçesiyle 4.016,65 TL borç çıkarılmasına ilişkin 16.11.2011 tarih ve 21.050.466 sayılı işlemler tesis edilmiştir.

Davacı vekili, haksız ve hukuka aykırı olarak müvekkilin almakla olduğu aylığının kesilmesi, kendisine 31.083,23 TL. borç çıkarılması ve yersiz sağlık karnesi kullanımı gerekçe gösterilerek yine kendisinden 4.016,65 TL borç istenilmesine ilişkin işlemlerin iptaline ve yeniden aylık bağlanarak, ödenmeyen aylıkların kesinti tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı kurumdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

AYDIN 1.İŞ MAHKEMESİ: 17.5.2012 gün ve E:2011/789, K:2012/226 sayı ile, dava dilekçesini özetledikten sonra; yapılan yargılama sırasında davacı vekili dilekçe kapsamını tekrar ettiği, davalı vekilinin ise, davacının 5510 Sayılı Yasanın 56.maddesi gereğince aylığının kesildiğini, kurumun yapmış olduğu inceleme ve araştırmalar neticesinde davacının boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığının tespit edildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep ettiği; Mahkemelerince yapılan yargılama sırasında; davacıya bağlanan aylığa ilişkin tüm kayıt ve belgeler ile SGK dosyası ve teftiş dosyasının istenildiği;  yine Kuşadası Asliye Hukuk Mahkemesinin 1992/460 esas, 444 karar nolu boşanma ilamının incelendiği; taraflara ait nüfus aile kayıt tablosunun celp edildiği, zabıta marifetiyle araştırma yapıldığı;  yapılan araştırmalardan; davacının, özürlü oğlu M.M.S. ile birlikte ikamet ettiği, boşandığı eşi A.S.'un ise bu ikamete gelip özürlü çocuğun ihtiyaçlarını giderdiğinin belirlendiği; Mahalle Muhtarlığından, İlçe Seçim Kurulundan,Türk Telekomdan, Vodofone, Aveadan, Belediye Su İşlerinden, Aydın Elektrik Dağıtım A.Ş den tarafların kayıtlarının araştırıldığı; duruşma sırasında davacı tarafın tanıklarının dinlendiği; Mahkemelerince yapılan yargılama sonunda, dosyada bulunan kayıt ve belgelerden, teftiş raporundan, yapılan araştırmalardan, dinlenen tanık beyanlarından ,tüm dosya kapsamından; davacının dava dışı A.S. ile evli iken boşandıkları, davacıya babasından dul /yetim aylığı bağlandığı, davalı kurum tarafından yapılan boşanmanın muvazaalı olduğu ve davacı ile eski eşinin aynı yerde ikamet ettikleri gerekçesi ile aylıklarının kesildiği, davacının da kesilen aylıkların yeniden bağlanmasını ve kurum işleminin iptalini talep ettiğinin görüldüğü; dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının Kuşadası Asliye Hukuk Mahkemesinin 1992/460-444 esas ve karar nolu 07/09/1992 tarihli ilamı ile boşandığı, bu kararın 23/09/1992 tarihinde kesinleştiği, 19/02/1994 tarihinde ölen babası İ.T.'den hak sahibi olarak kendisine aylık bağlandığı; İş Mahkemelerinin, 5521 Sayılı Kanun ile kurulmuş, istisnai nitelikte özel mahkemeler olduğu; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 106.maddesi ile mülga 1479 Sayılı Kanunun 70. ve mülga 506 Sayılı Kanunun 134.maddesinde, bu kanunların uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların yetkili İş Mahkemelerinde görüleceğinin düzenlendiği; yine 5510 Sayılı Kanunun 101.maddesinde de, aksine hüküm bulunmayan hallerde 5510 Sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların İş Mahkemelerinde görüleceğinin belirtildiği; 5510 Sayılı Kanunun geçici 4.maddesinde, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle 08/06/1949 tarihli ve 5434 Sayılı Kanuna göre aylık, tazminat, harp malullüğü, diğer ödemeler ve yardımları ile 08/02/2006 tarihli ve 5434 Sayılı Kanunun 1.maddesine göre ek ödeme verilmekte olanlara, bu kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 Sayılı Kanunda kendileri için belirtilmiş olan şartları haiz oldukları müddetçe bunların ödenmesine devam olunacağının, ancak 5-10 yıl arası fiili hizmet süresi olan iştirakçilerden dolayı, dul ve yetim aylığı almakta olanların aylık ve diğer ödemelerin, bu kanunun 32.,34.ve 37.maddelerindeki şartlara haiz oldukları müddetçe devam edeceği, bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının arttırılması, azaltılması, kesilmesi yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 Sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 Sayılı Kanun hükümleri dikkate alınacağının belirtildiği; davaya konu uyuşmazlık 5510 Sayılı Kanunun 56.maddesine dayanarak açılmış ise de, davaya konu uyuşmazlığın dayanağı olan işlemlerin, tarih itibariyle yürürlükte bulunan 5434 Sayılı Kanundan kaynaklanmakta olduğu, davacının babası İ.T.'in 19/02/1984 tarihinde Emekli Sandığına tabii iken öldüğü, davacıya da 1992 yılında boşandıktan sonra 5434 Sayılı Kanun hükümlerine göre emekli aylığı bağlandığının sabit olduğu;  5434 Sayılı Kanun hükümlerine göre davacıya bağlanan, davaya konu aylığın kesilmesi de 5434 Sayılı Kanun hükümlerine tabii bulunduğundan; uyuşmazlığın çözümünde ne 506 Sayılı ne de 1479 Sayılı Kanunun, ne de 5510 Sayılı Kanunun uygulanma alanı ve yerinin bulunmadığı; Yerleşmiş Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğu (Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 21/04/2011 tarih 2010/16388 esas 2011/5843 kararı), (Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 26/04/2011 tarih 2011/3341 -6087 esas ve kararı); bu durumda 5510 Sayılı Kanunun 101.madde hükümlerine göre sınırlı yetki ile donatılmış İş Mahkemesinin bu davaya bakmakta görevli olmadığı, davanın idari yargı yerinde açılması gerektiği, bunun hakkaniyete daha uygun olacağı sonuç ve kanaatine varıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmış; Aydın 1.İdare Mahkemesi; 26.6.2012 gün ve E:2012/1220, K: 2012/1316 sayı ile, muvazaalı boşandığı gerekçesiyle ölüm aylığının kesilerek tarafına 31.038,23 TL borç çıkarılmasına ilişkin 15.11.2011 tarih ve 20946777 sayılı işlemin ve haksız sağlık karnesi kullandığı gerekçesiyle 4.016,65 TL borç çıkarılmasına ilişkin 16.11.2011 tarih e 21.050.466 sayılı işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı, ancak aralarında 2577 sayılı Yasanın 5/1. maddesinde belirtilen anlamda maddi veya hukuki bağ bulunmadığı görülen, iki ayrı işleme karşı ayrı ayrı 2 dava açılması gerektiğinden bahisle; 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 5.maddesi hükmüne uygun bulunmayan dava dilekçesinin, aynı Kanunun 15.maddesinin 3622 sayılı Kanununun 6. maddesiyle değişik l/d bendi gereğince, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 gün içinde her bir işlem için ayrı ayrı dilekçelerle yeniden dava açılmak üzere reddine karar vermiş;  bunun üzerine davacı vekili dilekçesini yenileyerek, müvekkilinin eşinden muvazaalı boşandığından bahisle aylığının kesilmesi ve 01.11.2008- 31.01.2012 tarihleri arasında yersiz ödenen 31.038,23 TL tutarındaki yetim aylıklarının adına borç çıkartılmasına ilişkin 15.11.2011 günlü, 20946777 sayılı işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde tekrar dava açmıştır.

Aydın 1.İdare Mahkemesi; 11.10.2012 gün ve E:2012/370, K: 2012/1825 sayı ile, davayı yetki yönünden reddederek, dava dosyasının Ankara İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

ANKARA 16.İDARE MAHKEMESİ: 29.11.2012 gün ve E:2012/1789 sayı ile,  01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56. maddesinin son fıkrasında; “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96 ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” hükmü, 96. maddesinde; “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler; / a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden, / b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, üç aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan, itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır.” hükmünün yer aldığı, 101. maddesinde ise; “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür.” hükmüne yer verildiği;  dava dosyasının incelenmesinden, 23.09.1992 tarihinde boşanarak vefat eden babasından dolayı yetim aylığı bağlanan davacının, eşinden muvazaalı boşandığı gerekçesiyle 15.11.2011 günlü, 20946777 sayılı işlemle, yetim aylıklarının kesildiği ve 01.11.2008- 31.01.2012 dönem aylıkları toplamı 31.038,23 TL'nin adına borç çıkartıldığı, bu işleme karşı Aydın 1. İş Mahkemesi'nde dava açıldığı, anılan Mahkemenin 17.05.2012 günlü, E:2011/789, K: 2012/226 sayılı kararıyla uyuşmazlığı çözme görevinin idari yargının görev alanında olduğu belirtilerek davanın görev yönünden reddine karar verildiği, anılan karar üzerine, davacı tarafından söz konusu işlemin iptali istemiyle bu kez Mahkemelerinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmış ise de, davacının aylıklarının kesilmesi ve 01.11.2008-31.01.2012

dönem aylıklarının adına borç çıkartılmasına ilişkin işlemin 5510 sayılı Yasanın yukarıya alınan 56. ve 96. maddeleri uyarınca tesis edildiği ve aynı Yasanın 101.maddesi uyarınca uyuşmazlığın görüm ve çözümünün adli yargı yerine ait olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle; Mahkemelerinin görevsizliğine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve işin incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesi'nce karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 1.7.2013 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının onaylı bir örneğinin Mahkemece, ekinde adli yargının onaylı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği; adli ve idari yargı yerleri arasında “davacının eşinden muvazaalı boşandığından bahisle aylığının kesilmesi ve 01.11.2008- 31.01.2012 tarihleri arasında yersiz ödenen 31.038,23 TL tutarındaki yetim aylıklarının adına borç çıkartılmasına ilişkin 15.11.2011 günlü, 20946777 sayılı işlemin iptali istemi” yönünden olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı M.Ali GÜMÜŞ’ün idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Emekli Sandığı iştirakçisi iken vefat eden babasından dolayı yetim aylığı alan davacının, anlaşmalı boşanma yaptığı gerekçesiyle aylığının kesilmesine ilişkin 15.11.2011 günlü, 20946777 sayılı davalı idare işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

 Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli kamu personeli olan babasından dolayı kendisine yetim aylığı bağlanan ve boşandığı eşiyle beraber yaşadığının tespit edildiğinden bahisle yetim aylığının kesilmesine ilişkin davalı idare işleminin iptali istemiyle davacı tarafından açılan davanın görüm ve çözümünün; gerek 5510 sayılı Yasanın 56.maddesinin, yürürlükten kaldırılan 5434 sayılı Yasanın 75.maddesinin genişletilmiş hali olması, Yasanın dava konusu olaya ilişkin 56.maddesinin son fıkrasının 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmesi; buna karşılık davacıya bu Yasanın yürürlük tarihinden önce,  5434 sayılı Yasa hükümlerine göre, iştirakçi babasından dolayı yetim aylığı bağlanması ve iptal edilen aylık bağlanma işleminin 5434 sayılı Yasa uyarınca tesis edilmesi hususları da gözetildiğinde,  idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 16.İdare Mahkemesinin başvurusunun reddi gerekmiştir.

SONUÇ   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Ankara 16.İdare Mahkemesi’nin 29.11.2012 gün ve E:2012/1789 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 1.7.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.