T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

           ESAS NO      : 2015 / 417

           KARAR NO  : 2015 / 484

           KARAR TR   : 6.7.2015

ÖZET : Davacı Kuruluşta görev yaparken ölen Emekli Sandığı iştirakçisi S.Y.nin, emekli keseneklerinin iadesinin reddine ilişkin açılan davada Mahkemece verilen lehe karar üzerine, asıl alacağın faizinin davalı İdareden tahsili istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

                       

                                              

K  A  R  A  R

 

 

 

Davacı             : PTT Genel Müdürlüğü

            Vekili              : Av. M.Y.

            Davalı             : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

   Vekili              : Av. İ. T.

 

O  L  A  Y      : Davacı vekili dava dilekçesinde; S. Y.’ın(müteveffa); Kuruluşlarına ait Balçova PTT Merkezi Müdürlüğünde memur olarak görev yapmakta iken, 06.11.2007 tarihinde evinde ölü bulunduğunu; yapılan incelemede, görev yapmış olduğu PTT Şubesinde adıgeçenin sorumluluğunda bulunan gişede 12.171,35 TL noksan olduğu,  toplamda da çalıştığı şubede 17.266,35 TL.yi zimmetine geçirdiğinin, yaptırılan idari soruşturma sonucu düzenlenen rapor ile tespit edildiğini; ancak adıgeçenin mirasçıları tarafından mirasın reddedildiğini,  bu konuda Diyadin Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/241-271 sayı ve 14.12.2007 tarihli kararı ile mirasın reddinin tespit ve tescil edildiğinin anlaşıldığını, bu sebeple Kuruluşlarının alacağının tahsilinin mümkün olamadığını; müteveffanın terekesinin tespiti ve tasfiye işleminin gerçekleştirilmesini talep etme zorunluluğunun doğduğunu ve İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/7 Tereke, 2010/28 K sayı ve 16.3.2010 tarihli kararı ile, ölenin terekesinin tasfiyesine karar verildiğini ve İzmir 11. İcra Müdürlüğünün görevlendirildiğini;  bu karar üzerine İzmir 11. İcra Müdürlüğünün,  İflas Müdürlüğü sıfatı ile 2010/7 İflas Sayılı dosyası ile tereke tasfiyesine geçildiğini; bu dosya üzerinden tereke tasfiyesi gereği müteveffanın Davalı kurumda bulunan emekli keseneklerinin İflas Müdürlüğüne yatırılması gerektiğinin, İflas Müdürlüğünün 05.05.2010 tarihli müzekkeresi ile Davalı Kuruma bildirilmiş ise de, Davalı Kurumun 10.10.2010 Tarih ve B.13.2.SGK.0.10.03.25/74.913.042 Sayılı yazı ile,  kesenek iadesinin ilgilinin kendisine veya yasal mirasçılarına ödeneceğinden bahisle, talebi reddettiğini ve ödemeyi yapmadığını; ancak Davalı Kurumun,  iş bu 10.10.2010 tarihli yazı ile S. Y.'ın vefat ettiğinden ya da mirasçılarının mirası ret ettiğinden haberdar değilmiş gibi cevap verdiğini; oysa PTT Genel Müdürlüğünün, tereke tasfiyesine gitmeden önce 14/11/2008 Tarih ve B.11.2.PTT.4.35.00.03-659.01.2008/10-1841 Sayılı yazı ile hem S. Y.'ın vefatını hem de mirasçılarının mirasını ret ettiğine dair mahkeme kararını iş bu üst yazı ile bildirmiş olduğunu ve Davalı Kurumun da 30.12.2008 tarih ve B.07.1.EMS.0.11.01.15/74.913.042 sayılı yazı ile, benzer şekilde cevap verdiğini, bu sebeple de adeta İflas Müdürlüğünü oyalamaya çalıştığını; terekesi tasfiye edilen PTT Genel Müdürlüğüne borçlu S. Y.’ın PTT Genel Müdürlüğünde 23.02.2001 Tarihinde göreve başladığını, onun adına PTT Genel Müdürlüğü tarafından, vefatına kadar toplam 16.362,53 Türk Lirası yatırıldığını; davalı Kurumun iş bu meblağı yatırmayacağını bildirmesi üzerine,  Davalı Kurum aleyhine Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/50 E Sayılı dosyası üzerinden 16.362,53 TL.nin tahsilini teminen dava açıldığını,  iş bu dava sonunda verilen 28.12.2011 Tarih ve 2011/477 K Sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilerek 16.362,53 TL.nin Davalı Kurum tarafından ödenmesine karar verildiğini; davalı Kurumun asıl alacağı bugüne kadar ödemediğini, asıl alacak ödenmediği gibi dava dilekçelerinde,  faize ilişkin talep haklarını saklı tuttuklarından,  Davalı Kurumun temerrüt tarihi olarak da İzmir İflas Müdürlüğüne ödeme yapmayacağına ilişkin 10.06.2010 tarihinin (yazının alındığı tarih tespit edilemediğinden, direngen durma düştüğü tarihi ödememe yazısının tarihi olan 10.06.2010 olarak alındığını) alınarak hesapladıkları işlemiş yasal faizi olan 3.070,33 TL.nin Davalı Kurumdan tahsil edilmesine karar verilmesini talep zorunluluğu doğduğunu ifade ederek;  (müteveffa S. Y. adına  müvekkili Kuruluş tarafından davalı Kuruma yatırılan 16.362,53 TL. asıl alacağın 10.06.2010 Tarihinden itibaren işletilen yasal faizi olan) 3.070,33 TL.nin davalı SGK'dan alınarak PTT Genel Müdürlüğüne verilmesi istemiyle 12.7.2012 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 9.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 20.2.2014 gün ve E:2012/333, K:2014/77 sayı ile,  dava dilekçesini özetledikten sonra; aynen “(…)Dava, alacak davasında istenmesi unutulan işleyen birikmiş faizin tahsili istemine ilişkindir.

Dosya incelendiğinde, davacı bünyesinde çalışan S. Y.'ın sorumluluğunda bulunan gişede 12.171,35 TL açık verdiği toplamda 17.266,35 TL zimmetine geçirdiği ilgilinin ölü olduğu, mirasçılarının da mirası reddetmiş olması nedeniyle davacı zararının emekli keseneklerinden tahsili için açılan davada davanın kazanıldığı, ancak anılan davada işlemiş faizin talebinin unutulduğu eldeki davanın işleyen birikmiş faizin tahsili istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.

Asıl alacağın tahsiline ilişkin Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/50 Esas sayılı dosya ile dava açıldığı açılan dava sonunda mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de söz konusu kararın Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 17/12/2013 tarih 2013/15036 Esas 2013/20021 Kararı ile uyuşmazlığın idari yargının görevine girmesi gerekçesiyle bozulduğu dosya içerisine gönderilen karardan anlaşılmıştır.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin anılan kararı oluşa uygun bulunmuştur. Eldeki dava fer'i dava niteliğinde olup, fer'i dava, asıl davanın kaderine tabii olduğundan eldeki davaya da idari yargının görevli olduğu kanaati oluşmuştur.

HMK'nun 114/1-c ve 115. maddeleri gereğince, görev dava şartlarından olup mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılabileceği gibi, taraflarca ileri sürülmesi mümkündür. Davaya konu uyuşmazlığın idari yargının görevinde olduğu anlaşıldığından, yargı yolu nedeniyle mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle ;

Yargı yolu nedeniyle mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden REDDİNE…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 18.İDARE MAHKEMESİ: 16.4.2015 gün ve E:2014/522 sayı ile aynen, (…) 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 633.maddesinin 1.fıkrasında "Mirasbırakanın alacaklarını elde edemeyeceklerinden inandırıcı sebeplerle kuşku duyan alacaklıları, istedikleri halde alacakları ödenmediği veya kendilerine güvence verilmediği takdirde, mirasbırakanın ölümünden ya da vasiyetnamenin açılmasından başlayarak üç ay içinde, terekenin resmi tasfiyesini isteyebilirler." hükmü düzenlenmiştir.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 245. maddesinde "Alacaklıların masa tarafından neticelendirilmesine lüzum görmedikleri bir iddianın takibi hakkı istiyen alacaklıya devrolunur. Hasıl olan neticeden masraflar çıkarıldıktan sonra devralanın alacağı verilir ve artanı masaya yatırılır." hükmü düzenlenmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacı kurum çalışanı mütevaffa S. Y.'ın Balçova PTT Merkez Müdürlüğünde görev yapmakta iken 17.266,35 TL zimmet gerçekleştirerek 06/11/2007 tarihinde intihar ettiği, mirasçılarının Diyadin Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2007/241-271 E.K sayılı ilam ile mirası reddettikleri, İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2009/7 E, 2010/28 K sayılı tereke dosyası üzerinden müteveffa S. Y.'ın terekesinin resmi tasfiyesine karar verildiği, alacaklılar toplantısının yapıldığı, bu alacağın tahsiline yönelik dava açılması için yetki verildiği, davalı kuruma başvurulmasına rağmen ödeme yapılmadığı, mütevaffa S. Y.'ın göreve başladığı 23/02/2001 tarihinden vefat ettiği 06/11/2007 tarihine kadar davalı kuruma 16.362,53 TL emekli keseneği ödendiği, müteveffanın zimmeti nedeniyle oluşan zararın giderilmesi için davalı kurumda biriken emekli keseneğinin ödenmesinin İzmir İflas Müdürlüğünün 2010/7 İflas sayılı dosyasından talep edildiği, ödemenin yapılmaması üzerine Ankara 21.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E.2011/50 sayılı dosyasından dava açıldığı, dava sonunda Mahkemece K:2011/477 sayılı kararla davanın kabulüne karar verildiği, bu kararın Yargıtay 4.Hukuk Dairesi'nin E:2012/6902, K:2013/11991 sayılı 20.06.2013 tarihli kararı ile bozulduğu, karar düzeltme başvurusu sonrasında Yargıtay 4.Hukuk Dairesi'nin E:2013/15036, K2013/20021 sayılı dosyasından davanın idari yargıda görülmesi gerektiği gerekçesi ile bozma kararı verildiği, bozma kararı üzerine Mahkemece bozma kararına uyulmak suretiyle görev ret kararı verildiği, bu kararın kesinleşmesi sonrasında aynı taleple Ankara 12.İdare Mahkemesi'nin E:2014/1206 sayılı dosyasından dava açıldığı, bakılmakta olan dava ile Ankara 12.İdare Mahkemesi'nin E:2014/1206 sayılı dosyası arasında bağlantı bulunduğuna dair Ankara Bölge İdare Mahkemesi'nin E:2014/6904, K:2014/10104 sayılı kararı sonrasında dava dosyasının Mahkememizin E:2014/1357 esasına kaydedildiği, asıl alacağa işletilmesi gereken 3.070,33 TL'nin tahsili talebiyle Ankara 9.Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan davanın 20.02.2014 tarih ve E:2012/333, K:2014/77 sayılı kararla davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle görev yönünden reddine karar verildiği, bu kararın kesinleşmesi üzerine, Mahkememiz nezdinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve işleyişi Hakkında Kanun’un 19. maddesinde, “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi'nin karar vermesine kadar erteler. Mahkemenin gerekçeli kararı, dava dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir.” hükmü yer almıştır.

Bu durumda; İzmir 4.Sulh Hukuk Mahkemesi'nin E:2009/7 Tereke, K:2010/28 sayılı terekenin tasfiyesi kararı gereğince, İcra ve İflas Kanunu'nun 245. maddesine göre İzmir iflas Müdürlüğü'nün 2010/7 sayılı İflas dosyasından yapılan yetkilendirme kapsamında açılan ve uyuşmazlık konusu emeklilik keseneklerinin terekeye dahil edilip edilmeyeceği olan davanın, idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava olduğundan söz etmek olanaksız olduğundan; uyuşmazlığın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunduğu sonucuna varıldığından, Mahkememizin görevsizliğine, 2247 sayılı Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler:  Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 6.7.2015 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı Kuruluşta görev yaparken ölen Emekli Sandığı iştirakçisi S.Y.nin emekli keseneklerinin iadesinin reddine ilişkin açılan davada Mahkemece verilen lehe karar üzerine, asıl alacağın faizi olan 3.070,33TL.nin davalı İdareden tahsili istemiyle açılmıştır.

Adli ve idari yargı yerlerine ilişkin dava dosyalarının incelenmesinden; Emekli Sandığına tabi olarak 1997 yılında davacı Kuruluşta memuriyete başlayan mütevaffa S. Y.'ın, Balçova PTT Merkez Müdürlüğünde görev yapmakta iken 17.266,35 TL zimmet gerçekleştirerek 06/11/2007 tarihinde intihar ettiği;  mirasçılarının Diyadin Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2007/241-271 E.K sayılı ilamı ile mirası reddettikleri; bu aşamada, PTT Genel Müdürlüğünce, 14.11.2008 tarih, 1841-25643 sayılı yazı ile, Kuruluş zararının tahsilini teminen Emekli Sandığı iştirakçisi S.Y. adına bugüne kadar yatırılan emekli keseneklerinin iadesinin davalı İdareden  istenildiği; İdarece, 30.12.2008 gün ve …042 sayı ile,  5434 sayılı Yasanın 87.maddesi uyarınca, kesenek iadesinin ilgilinin kendisine veya yasal mirasçılarına ödeneceğinden bahisle talebin karşılanmadığı; davacı Kuruluşun  alacağının tahsili gerçekleşmeyince, müteveffanın terekesinin tespiti ve tasfiye işleminin gerçekleştirilmesini talep ettiği; İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesince 16.3.2010 gün,  E:2009/7 Tereke, K:2010/28 sayı ile, ölenin terekesinin tasfiyesine karar verildiği ve İzmir 11. İcra Müdürlüğünün görevlendirildiği;  bu karar üzerine İzmir 11. İcra Müdürlüğünün,  İflas Müdürlüğü sıfatı ile 2010/7 İflas Sayılı dosyası ile tereke tasfiyesine geçildiği; İflas Müdürlüğünce,  05.05.2010 tarihli yazı ile,  Davalı SGK’dan, bu dosya üzerinden müteveffanın emekli keseneklerinin İflas Müdürlüğüne yatırılması gerektiğini istediği; Davalı Kurumun,  10.10.2010 Tarih ve B.13.2.SGK.0.10.03.25/74.913.042 Sayılı yazı ile,  (PTT Genel Müdürlüğünün daha önceki talebini reddettiği aynı gerekçeyle) kesenek iadesinin ilgilinin kendisine veya yasal mirasçılarına ödeneceğinden bahisle bu isteği de reddettiği;  bunun üzerine, PTT Genel Müdürlüğü vekilince  02/02/2011 tarihinde,  Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına karşı adli yargı yerinde; “PTT Balçova Merkez Müdürlüğünde çalışırken 06/11/2007 tarihinde ölen Müvekkili kurum mensubu S. Y.'ın 17.265,35 TL zimmeti olduğunun idari soruşturma raporu ile tespit edildiğini, İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesi kararı ve terekesinin tasfiyesine karar verildiğini, mirasçılarının mirası reddettiklerini, İzmir 11. İcra Müdürlüğünün tasfiye ile görevlendirildiğini belirterek; Davalı kurumu, ölü müflis adına 16.362,53 TL emekli keseneği yatırıldığından ve Davalının bu meblağı iflas dosyasına yatırmayacağını bildirdiğinden, bu miktarın Davalıdan tahsili ile Müvekkiline verilmesi” istemiyle dava açıldığı; Ankara 21.Asliye Hukuk Mahkemesince;  28.12.2011 gün ve E:2011/50, K.2011/477 sayı ile, Davacı İdarenin İcra İflas Kanunu hükümlerine göre Muris S. Y.'ın tasfiye halindeki terekesinden alacağını istemekte haklı olduğu, alınan bilirkişi raporunda bu yöndeki değerlendirmenin yerinde olduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle “DAVANIN KABULÜNE 16.362,53 TL'nin Davalıdan alınıp Davacıya verilmesine” karar verdiği; lehe sonuçlanan karardan sonra, PTT Genel Müdürlüğü vekilince;  dava dilekçelerinde,  faize ilişkin talep haklarını saklı tuttuklarından bahisle,    (müteveffa S. Y. adına  müvekkili Kuruluş tarafından davalı Kuruma yatırılan 16.362,53 TL. asıl alacağın yasal faizi olan) 3.070,33 TL.nin davalı SGK'dan alınarak PTT Genel Müdürlüğüne verilmesi istemiyle 12.7.2012 tarihinde adli yargı yerinde iş bu davanın açıldığı;  Ankara 9.Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2012/333 sayılı esasına kaydedilen bu dava devam ederken; Ankara 21.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen   28.12.2011 gün ve E:2011/50, K.2011/477 sayılı kararın temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesince, 20.6.2013 gün ve E:2012/6902, K:2013/11991 sayı ile, davanın reddine karar  verilmesi gerekirken, kabulünün doğru bulunmadığı gerekçesiyle bu kararın bozulduğu; aynı Kararın karar düzeltme isteminin ise Yargıtay 4.Hukuk Dairesince, 17.12.2013 gün ve E:2013/15036, K:2013/20021 sayı ile, “(…)Dosya kapsamından, 5434 sayılı kanun kapsamında hizmeti bulunan S. Y.'ın 06/11/2007 tarihinde hayatını kaybettiği ve fiili hizmet süresinin 10 yılın altında olduğu anlaşılmaktadır. 5510 sayılı kanunun geçici 4. maddesi gereğince, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce iştirakçiliği sona erenlerden tahsis talebinde bulunacaklar ile bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı kanun hükümlerine göre tahsis talebinde bulunanlardan işlemleri devam edenler hakkında, bu kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil, 5434 sayılı kanun hükümlerine göre işlem yapılır. O halde, 5510 sayılı kanunun yürürlüğünden önce emekli sandığı iştirakçisi iken 2007 yılında ölen iştirakçinin emekli keseneklerinin istenip istenmiyeceği hususunun 5434 sayılı kanun hükümlerine göre değerlendirileceği gözönüne alındığında davanın idari yargı yerinde açılması gerekir.

Mahkemece, yargı yolu nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken esasa girilerek karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının karar düzeltme istemlerinin kabulü ile, Dairemizin 20/06/2013 tarih, 2012/6902 Esas, 2013/11991 sayılı kararının kaldırılarak, Mahkemenin 20/06/2013 tarihli kararının yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA…” karar verildiği; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin anılan kararının,  Ankara 21.Asliye Hukuk Mahkemesince E:2014/44 sayı üzerinden, görev uyuşmazlığına konu edilen iş bu dava dosyasına gönderilmesi üzerine; ANKARA 9.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’nce, (yukarıda aynen alınan) 20.2.2014 gün ve E:2012/333, K:2014/77 sayı ile görevsizlik kararı verildiği;  bu kararın kesinleşmesi üzerine, yine faiz istemine ilişkin olarak idari yargı yerinde dava açıldığı ve görev uyuşmazlığına konu edilen Ankara 18.İdare Mahkemesinin E:2014/522 sayılı esasına kaydedildiği; emekli keseneğinin iadesine ilişkin asıl davada ise; adli yargı yerince, bozma kararı üzerine Mahkemece bozma kararına uyulmak suretiyle görev ret kararı verildiği, bu kararın kesinleşmesi sonrasında aynı taleple önce Ankara 12.İdare Mahkemesi'nin E:2014/1206 sayılı dosyasından dava açıldığı daha sonra faiz istemiyle açılan iş bu dava ile bağlantısı nedeniyle Ankara 18.İdare Mahkemesine gönderildiği ve Mahkemenin E:2014/1357 esasına kaydedildiği; bilahare Mahkemece 20.05.2015 gün ve 2014/1357 sayı ile, “…uyuşmazlığın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunduğu sonucuna varıldığından. Mahkememizin görevsizliğine, 2247 sayılı Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine…” karar verildiği, Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün ise, 6.7.2015 gün ve E:2015/490, K:2015/507 sayı ile, “Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 18.İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN REDDİNE…” karar verildiği anlaşılmıştır.

Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış olup, buna göre idare, hukuka aykırılığı saptanan işlem ve eylemlerinden doğan hak ihlâlini tam olarak gidermek; diğer bir ifadeyle hakları ihlâl edilenlerin uğradığı gerçek zararları tazmin etmekle yükümlü bulunmaktadır.

Nitekim, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 12. maddesine göre, ilgililerin haklarını ihlâl eden bir idari işlem dolayısıyla idari yargı yerlerinde doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilmeleri olanaklıdır.

İdari yargıda, tam yargı davası ile, hukuka aykırılığı saptanan işlem ve eylemlerden dolayı idarenin tazmin yükümlülüğü gerçekleşmiş zararlar gözönüne alınarak para cinsinden tayin edildiğinden, faiz, gerçek zararların giderilmesi bakımından bir tazmin şekli olarak karşımıza çıkmaktadır.

2577 sayılı Yasa’nın 12. maddesine göre ilgililerin haklarını ihlâl eden bir idari işlem dolayısıyla bu işleme karşı açtıkları iptal davasının sonuçlanması üzerine açacakları tam yargı (ve benzeri) davasının görüm ve çözümünde, iptal davasına bakan yargı merciinin görevli olduğu kuşkusuzdur.

Ancak, ilk olarak adli yargı yerinde emekli keseneklerinin iadesinin reddine ilişkin işleme karşı dava açıldığından ve Asliye Hukuk Mahkemesince de işin esası hakkında karar verilerek dava kabul edildiğinden dolayı, -olumsuz görev uyuşmazlığının konusunu oluşturan faiz isteminden önce- ortada bir idari dava türüne bağlı olarak açılmış dava bulunduğundan sözetmek olanaksızdır.

Buna karşılık; faiz isteminin dayanağını oluşturan emekli keseneklerinin iadesine ilişkin ana davanın konusu ve davalı idarenin ret gerekçesi incelendiğinde; Emekli Sandığı iştirakçisi olarak görev yapmış olan müteveffanın keseneklerinin iadesi hususunun, 5434 sayılı Kanunun 87. maddesinde yer aldığı; davalı idarece, anılan yasa hükmünden bahisle davacı kuruluşun talebinin reddedildiği; Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar kazanmış kararlarına göre; 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları ve tam yargı davaları kapsamında bulunan, 5510 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatı ile çalışmış müteveffa personelin emekli keseneklerinin iadesi istemiyle, çalıştığı kuruluş  tarafından açılacak davanın idari yargı yerinde görüleceği açıktır.

Kaldı ki,  İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının, Uyuşmazlık Mahkemesince, uyuşmazlığın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle kaldırıldığı da görülmektedir.

Bu durumda, emekli keseneklerinin iadesi davası sonunda, adli yargı yerince hüküm altına alınan (ancak Yargıtay incelemesinden sonra, bozulması üzerine görevsizlik kararı verilen)  ve Uyuşmazlık  Mahkemesinin verdiği karar nedeniyle, idare mahkemesinde yargılaması devam edecek olan, asıl alacaktan bağımsız faiz davasının, ana davanın görüleceği, idari yargı yerinde görülüp çözümleneceğinin kabulü gerekir.

Öte yandan, iflas müdürlüğünce de keseneklerin iadesinin davalı idareden talep edildiği, ancak davacı kuruluş tarafından, bu istekten bağımsız olarak alacak ve faiz davasının oluşturulduğu dikkate alındığında, bu hususun yargı yolunu değiştiren bir etkisinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 18.İdare Mahkemesinin başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 18.İdare Mahkemesinin 16.4.2015 gün ve E:2014/522 sayılı  BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 6.7.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT