T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2020/668

KARAR NO  : 2020/748      

KARAR TR  : 14/12/2020

 

ÖZET: Davacının maliki olduğu taşınmazın yol kenarına düşen kısmının kısmen yola katılarak gayrimenkule giriş çıkışın imkânsızlaştırılması suretiyle taşınmaza el atıldığından bahisle ve tazminat istemiyleaçtığı davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

K A R A R

 

 

          Davacı                             : Ş.A.

          Vekili                             : Av. İ.Ö.

          Davalı                          : Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanlığı

          Vekili                             : Av. T.Ş.

 

          O L A Y                        :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin maliki olduğu Sakarya ili, Akıncılar mahallesi 169 ada, 70 pafta, 3 parselde kayıtlı taşınmazın Sakarya Büyükşehir Belediyesi Encümeninin 01/08/2006 tarih ve 319 sayılı kararı ile kamulaştırıldığını, tapuya bildirildiğini, kamulaştırma kararının müvekkiline tebliğ edilmediğini, kararla birlikte taşınmaza müdahale edildiğini, taşınmazın tümünün değil sadece yol kenarına düşen kısmı (kaldırım da dahil olmak üzere) kısmen yola katıldığından gayrimenkule giriş ve çıkış adeta imkânsızlaştırıldığını, ikamet edenler ve çocuklar için giriş ve çıkışlar ölüm tehlikesi arz edecek hale getirildiğini, bu nedenle taşınmazın kiracılar tarafından tahliye edildiğini ve yeniden kiralanmasının da mümkün olmadığını, davalının satın alma yoluna gitmediğini, anlaşma yapmadığını, kamulaştırma bedelinin de müvekkiline ödenmediğini beyan ile taşınmaza müdahalesinin men'ine, kısmen işgal edilmiş taşınmazın 3.kişilere kiralanmaması nedeniyle 1.000,00 TL maddi zararın davalıdan tahsiline, taşınmazın haksız işgal nedeniyle 1.000,00 TL ecrimisil bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

          Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi:31/01/2013 tarih 2011/965 Esas 2013/31 Karar sayılı dosyada "...davalı Belediyenin müdahalesinin men'ine, ecrimisil bedeli 6.159,00 TL, dükkan ve dairelerin kiralanmamasından kaynaklı tazminat bedeli toplamı 44.210,00 TL ile birlikte üçünün toplamı olan 50.369,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin davacı taleplerinin reddine dair" verdiği kararı temyiz edilmiştir.

          Yargıtay 5. Hukuk Dairesi: 25/03/2014 tarih 2013/22696 E ve 2014/8293 K sayılı ilamı ile; "....Dava konusu taşınmaza davalı idarenin kamulaştırmasız el attığı mahallinde yapılan keşif sonucu alman bilirkişi raporu ve tekmil dosya münderecatından anlaşıldığından, el atmanın önlenmesi davasının kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.                         Ancak;

             1- Dava konusu taşınmazın el atılan bölümünün ne şekilde kullanılacağı davacıya açıklattırılıp, civar parsellerin kullanım durumları, kiraya veriliyorsa buna ilişkin emsal kira sözleşmeleri de ibraz edildikten sonra, el atılan bölümün ecrimisil bedelinin tespiti için bilirkişi kurullarından ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yer bedelinin % 4’ünü ecrimisil kabul eden rapora göre hüküm kurulması,

          2- Fiilen el atılan bölüm dışında kalan binalar, dükkan ve dairelerin idarenin bu eylemi nedeniyle kiraya verilemediği iddiasıyla açılan tazminat davasının tam yargı davası olarak kabulü ile idari yargıda görülmesi gerektiğinden bu talep yönünden dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması" gerektiği görüşüyle kararın bozulmasına hükmedilerek dosya mahalline iade edilmiştir.

          SAKARYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:11/10/2018 tarih 2015/44 Esas 2018/426 Karar sayılı dosyada bozma ilamındaki gerekçelere atıf yapılarak

          "..1- Davacının el atmanın önlenmesi talebi konusuz kaldığından Karar Verilmesine Yer Olmadığına,

          2- Davacının fiilen el atılan bölüm dışında kalan binalar, dükkân ve dairelerin idarenin bu eylemi nedeniyle kiraya verilemediği iddiasıyla açılan davanın tam yargı davası olduğunun kabulü ile İdari Yargı’da görülmesi gerektiğinden bu talep yönünden dava dilekçesinin görev nedeniyle Reddine,

          3- Davacının ecrimisil talebi yönünden 9,826,71 TL dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

          Fazlaya ilişkin istemin Reddine" verdiği karar temyiz üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 18/06/2019 gün, E:2019/874, K:2019/11657 sayılı ilamıyla düzeltilerek onanma suretiyle kesinleşmiştir.

          Davacı vekili dükkan ve dairelerin kiralanamaması sebebiyle taşınmazın hukuka aykırı bir şekilde kısmen kamulaştırmasından kaynaklanan 44.210,00-TL zararın kamulaştırma kararının verildiği tarihten itibaren devlet borçlarına uygulanan en yüksek faiz oranı işletilmek suretiyle tazminine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

          SAKARYA 2. İDARE MAHKEMESİ: 29/09/2020 tarih ve 2020/578 sayılı kararla "İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projenin hukuka aykırı olduğu nedeniyle iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak davalar ile idarenin aynı plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak davaların görüm ve çözümünün, iptal ve tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu, idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

          Nitekim yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 11.2.1959 günlü, E: 1958/17, K: 1959/15 sayılı kararının, III. Bölümünde, “İstimlâksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlâk Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir./Bundan başka, bir amme teşekkülü tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında Devlet malı olmayan yerlerden toprak alınması veya böyle yerlere toprak veya moloz yığılması neticesinde meydana gelen zararların tazmini davası da başkasının malına amme teşekkülünün dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan ve projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı cihetle, haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılır./Yapılan işlerin plan veya projeye aykırı olarak yapılması hali de idari karara aykırı bir hareket bulunması itibariyle yine idari kararın tatbiki olan bir fiil sayılamaz ve bu bakımdan bu iddia ile açılmış bir dava haksız fiilden doğan bir davadan ibaret olacaktır. Bu bentte anılan davalar, içtihadı birleştirme kararının dışında kaldıklarından kararın bunlara şümulü yoktur” denilmektedir.

          Dava dosyasının incelenmesinde; davacının maliki olduğu Sakarya İli, Adapazarı İlçesi, Akıncılar Mahallesi, 169 ada, 70 pafta, 3 parsel sayılı taşınmaz hakkında davalı Büyükşehir Belediye Encümeni'nin 01.08.2006 tarih ve 319 sayılı kararıyla, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu uyarınca kısmen kamulaştırma kararı alındığı, kamulaştırma kararı tapuya şerh düşülerek ve davacıya bilgi dahi verilmeksizin taşınmaza müdahale edilerek parselin imar planında yol kenarına düşen kısmı(kaldırım dahil) kısmen kamulaştırıldığı, söz konusu kamulaştırma için davacıya herhangi bir bedel ödenmediği de belirtilerek Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2011/965 sayılı dava dosyasında "söz konusu parselin haksız olarak el atılan kısmına (yol ve kaldırım kısmı) yapılan müdahalenin menine, kısmen işgal edilmiş taşınmazın kiralanamaması nedeniyle uğradığı maddi zarar ile haksız işgal nedeniyle ecrimisil bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesinin istenildiği, Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 31.01.2013 tarih ve E:2011/965, K:2013/31 sayılı kararı ile "yol olarak el atan davalı Büyükşehir Belediyesi'nin müdahalesinin menine, 50.369,00-TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine" karar verildiği, söz konusu karara karşı yapılan temyiz başvurusu sonucunda Yargıtay 5. Hukuk Dairesi'nin 25.03.2014 tarih ve E:2013/22696, K:2014/8293 sayılı kararında; "davalı idarenin kamulaştırmasız el attığı mahallinde yapılan keşif sonucu alman bilirkişi raporu ve tekmil dosya mündericatından anlaşıldığından, el atmanın önlenmesi davasının kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik görülmediği, ecrimisil tespiti için bilirkişi kurullarından ek rapor alınarak karar verilmesi, fiilen el atılan bölüm dışında kalan binalar, dükkan ve dairelerin idarenin bu eylemi nedeniyle kiraya verilemediği iddiasıyla açılan tazminat davasının tam yargı davası olarak kabulü ile idari yargıda görülmesi gerektiğinden bu talep yönünden dava dilekçesinin görev nedeniyle reddi gerektiğine karar verilmesi gerektiğinin" belirtilmesi üzerine Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 11.10.2018 tarih ve E:2015/44, K:2018/426 sayılı kararı ile bozma kararına uyularak davanın "fiilen el atılan bölüm dışında kalan binalar, dükkan ve dairelerin idarenin bu eylemi nedeniyle kiraya verilemediği iddiasıyla açılan davanın tam yargı davası olduğu kabulü ile İdari Yargı'da görülmesi gerektiğinden görev nedeniyle reddine" karar verildiği, verilen bu kararın ise Yargıtay 5.Hukuk Dairesi'nin 18.06.2019 tarih ve E:2019/874, K:2019/11657 sayılı kararı ile onandığı, Yargıtay 5.Hukuk Dairesi'nin 19.02.2020 tarih ve E:2019/10953, K:2020/2700 sayılı kararı ile de karar düzeltme isteğinin reddedilmesi üzerine söz konusu taşınmazın kısmen kamulaştırmasından kaynaklanan zararların tazminine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

          Bu durumda, dava konusu taşınmazın, yürürlükte bulunan 1/1000 ölçekli uygulama imar planına göre kısmen "imar yolu" kısmen "ticaret alanı" fonksiyonunda kaldığı, imar yolu olarak düzenlenen kısmın, Büyükşehir Belediye Encümeni'nin 01.08.2006 tarih ve 319 sayılı kararıyla kısmen kamulaştırma kararı alınarak bedeli ödenmeksizin taşınmazın yol olan kısmına fiilen el atıldığı, söz konusu el atmanın haksız fiil niteliğinde olduğu ve bununla ilgili Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen davada da "söz konusu parselin haksız olarak el atılan kısmına (yol ve kaldırım kısmı) yapılan müdahalenin menine" karar verildiği, bu nedenle dava konusu edilen dükkan ve dairelerin kiralanamamasından kaynaklı 44.210,00-TL zararın tazmini istemiyle açılan davanın da davalı idarenin davacının taşınmazının yol olan kısmına haksız olarak el atmasından kaynaklanan haksız fiil nedeniyle uğranılan zararın tazmini niteliğinde bir dava olduğu anlaşıldığından işbu davada adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle,

          1- Adli yargının görev alanına giren davada Mahkememizin görevli olmadığına,

          2- 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19.maddesi uyarınca Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 11.10.2018 tarih ve E:2015/44, K:2018/426 sayılı dava dosyasının Mahkememize gönderilmesine,

          3- Görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi'nce karar verilinceye kadar ertelenmesine" karar vererek 21/10/2020 tarih ve 2020/578 esas sayılı üst yazı ile Mahkememize müracaat etmiş, başvuru 30/010/2020 tarihinde kayıt altına alınmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesinin Burhan ÜSTÜN’ün başkanlığında, Üyeler Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 14.12.2020 tarihli toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Mahkemece idari yargı dosyasının ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının maliki olduğu taşınmazın yol kenarına düşen kısmının (kaldırım da dahil olmak üzere) kısmen yola katılarak gayrimenkule giriş ve çıkışın imkânsızlaştırılması suretiyle taşınmaza el atıldığından bahisle ve tazminat istemi ile açılmıştır.

          İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu; özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

          3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde;“Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme dördüncü cümle: 12/7/2013- 6495/73 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

          Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme üçüncü cümle: 12/7/2013- 6495/73 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

c) (Ek: 3/7/2005-5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz…” hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı”nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin kimi fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında ”… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamalarında taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “dere mutlak koruma alanı” nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim Anayasanın 158. maddesi ile adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir.

Yine taşınmazı imar planında “spor alanı” olarak ayrılan davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No: 2013/1586) “…Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806)

Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E.2013/603, K.2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden, dava konusu taşınmaz hakkında davalı Büyükşehir Belediye Encümeni'nin 01.08.2006 tarih ve 319 sayılı kararıyla 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu uyarınca kısmen kamulaştırma kararı alındığı, kamulaştırma kararı tapuya şerh düşülerek ve davacıya bilgi dahi verilmeksizin taşınmaza müdahale edilerek parselin imar planında yol kenarına düşen kısmı(kaldırım dahil) kısmen kamulaştırıldığı, söz konusu kamulaştırma için davacıya herhangi bir bedel ödenmediği de belirtilerek, adli yargı yerinde dava açıldığı, adli yargıda sonuç olarak "müdahalenin önlenmesine ve fiilen el atılan bölüm dışında kalan binalar, dükkan ve dairelerin idarenin bu eylemi nedeniyle kiraya verilemediği iddiasıyla açılan davanın tam yargı davası olduğu kabulü ile İdari Yargı'da görülmesi gerektiğinden görev nedeniyle reddine" karar verildiği, taşınmazın söz konusu kısmına ilişkin olarak idari yargı yerine müracaat edildiği, idari yargı yerince de 2247 sayılı Kanunun 19. Maddesi uyarınca mahkememize başvurulduğu belirlenmiştir.

Dava dosyasında bulunan bilirkişi raporlarından davalı idarece taşınmazın 31,96 metrekarelik kısmının yola katılmak suretiyle taşınmaza kısmen fiilen el atıldığı, kalan kısmına ise fiili bir el atmanın söz konusu olmadığı ancak kısmi el atma sonrası taşınmaza giriş çıkışların çok zorlaşması sebebiyle kiracıların taşınmazı tahliye ettiği ve taşınmazın artık kiraya verilemez olduğu anlaşılmaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

Taşınmazın idarece fiilen el atılan kısmına ilişkin olarak adli yargı yerince verilen davanın kabulü kararının kesinleştiği nazara alındığında, taşınmazın kalan kısmı için açılan davanın, idarenin plan ve proje kapsamında yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak kurulmuş bir işleme karşı ya da bu nitelikteki işlem ve eyleminden doğan zararların tazminine yönelik olarak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1. maddesinde belirtilen dava türlerinden olması nedenleriyle uyuşmazlığın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli bulunduğundan, Sakarya 2. İdare Mahkemesinin 29/09/2020 gün, E:2020/578 sayılı gönderme kararına istinaden yaptığı başvurunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.

             

              S O N U Ç: Davanın çözümünde İDARİ YARGI yerinin görevli olduğuna, bu nedenle, Sakarya 2. İdare Mahkemesinin 29/09/2020 gün, E:2020/578 sayılı gönderme kararına istinaden yaptığı BAŞVURUNUN REDDİNE, 14.12.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Burhan

ÜSTÜN

Üye

Şükrü

BOZER

Üye

Mehmet

AKSU

Üye

Birol

SONER

 

 

 

 

Üye

Aydemir

TUNÇ

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

  Ahmet

ARSLAN