T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2019/854

KARAR NO  : 2019/872      

KARAR TR  : 23/12/2019

 

ÖZET: Subay olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan davacının, işlemediği suçlar nedeniyle hakkında kamu davası açılması sonucu yargılandığı ileri sürülerek, maddi ve manevi tazminat istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

K A R A R

 

          Davacı                              : E.E.

          Vekili                            : Av. Ö.F.K.

          Davalı                           : Maliye Hazinesi İzmir Muhakemat Müdürlüğü

          Vekili                              : Av. M.B.

 

O L A Y                        :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2008 yılında teğmen olarak göreve başladığını, müvekkili hakkında İzmir C. Başsavcılığının 06/01/2013 tarih ve 2010/640 sayılı soruşturma sonucu, hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma ve açıklanması yasaklanan gizli bilgileri temin etme suçlarından dolayı kamu davası açıldığını, İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/02/2016 tarih 2014/100 E 2016/37 K sayılı kararıyla her iki suçtan müvekkili hakkında verilen beraat kararının Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 21/10/2016 tarih ve 2016/6202 E 2016/5088 K sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiğini, dava sebebiyle müvekkilinin özel yaşantısında, çalışma hayatında olumsuzlukların olduğunu, davanın 2016 yılına kadar sürdüğünü, emsal rütbeli arkadaşlarının ve üst komutanlarının yurt içi ve dışı görevlere, meslek içi kurslara seçilirken müvekkilinin yargılandığı dava ileri sürülerek hiç görev verilmeyip meslek içi kurslara katılamadığını, fuhuş ve askeri casusluk gibi asla kabul edilemeyecek suçlamalarla yargılandığını, yüksek lisans diploması işleme konulmayarak terfiinin yapılmadığını, müvekkiline davanın kasten ve haksız açılması nedeniyle 30/08/2010 tarihinde Yüzbaşı rütbesine terfi edeceği ve ücretinde aylık 500,00 TL tutarında artış olacağından yaklaşık 6.000 TL tutarında maddi kaybının olduğunu, dayanıksız, kasıtlı iddialar nedeniyle yakın ve mesleki çevreleri tarafından yalnız bırakılmış, nişanlısı tarafından değişik düşüncelerle terk edilmiş, davanın sonuçlanmasından ve beraat etmesinden bu yana geçen sürede yaşadığı tüm olumsuzluklar kendisinde kalıcı, derin manevi zararlar yarattığını, müvekkilinin ciddi anlamda maddi kayıpları bulunsa da, ancak erken terfi alamamasından doğan mağduriyeti nedeniyle maddi tazminat talep edildiğini, 5 yıl süren kasten haksız açılan dava nedeniyle duyduğu eylem, ıstırap ve ruhsal sıkıntıların bir nebze de olsa giderilmesi amacıyla, yaşadığı tüm olumsuz hususlar göz önüne alınarak, davacının sosyal ve ekonomik durumu, toplumdaki konumu, kişilik haklarının ağır ihlali, atılı suçların niteliği ve haksızlığının olumsuz etkileri dikkate alınarak, 6.000 TL maddi ve 150.000 TL manevi tazminatının ilk ifadesinin alındığı tarih olan 15/07/2012 gününden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle 07/02/2017 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

İZMİR 4. AĞIR CEZA MAHKEMESİ: 28.11.2017 gün ve E:2017/51, K:2017/292 sayılı dosyada "CMK 141 maddesinde bu maddeye dayanılarak tazminat talebinde bulunulabilmesinin sebep ve şartları sınırlı şekilde sayılmıştır. Davacı vekili gerek dava dilekçesi kapsamında gerekse duruşma sırasında zapta geçen beyanı kapsamında; müvekkili hakkında haksız yakalama, tutuklama, gözaltı durumunun söz konusu olmadığını, beraatla sonuçlanan davanın devam ettiği süreç içerisinde tamamlanmış olan yüksek lisans eğitimine rağmen yüksek lisans diplomasının bu davanın mevcudiyeti dayanak gösterilerek işleme konmadığından bahisle buna bağlı olarak müvekkili açısından geç terfi ve dolayısıyla maaş kaybının söz konusu olduğunu dile getirmiştir. CMK 141 maddesinde yapılan sayım, sınırlayıcı mahiyette olup davacı vekilinin özellikle maddi tazminata ilişkin talep konusunun maddede sayılan nedenlerden herhangi birisini oluşturmadığı görülmüş, bu itibarla talep konusunun idari yargının görev alanı içinde kaldığı sonuç ve kabulüne varılmıştır. Haksız fiil oluşturan ve tazminat talebine dayanak edilen eylemin bir bütün halinde değerlendirilmesi gerektiği, haksız fiil konusunun maddi tazminat boyutunun idari yargının görev alanına girmesi halinde manevi tazminat boyutunun da aynı yargı yolu tarafından değerlendirilmesi gerektiği" gerekçesiyle verdiği "GÖREVSİZLİK" kararının istinaf başvurusunun İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin 22/03/2019 gün, E:2018/294, K:2019/1163 sayılı kararıyla reddedilmesi üzerine kesinleştiği anlaşılmıştır.

Davacı vekili aynı taleple idari yargı yerinde dava açmıştır.

İZMİR 6. İDARE MAHKEMESİ: 2019/1015 esas sayılı dosyada 16.10.2019 tarihinde "İdare hukuku kuralları çerçevesinde kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla tesis edilen idari işlem, eylem ve sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklardan kaynaklı davalara bakma görevi idari yargıya aittir.

Dava dilekçesinde, davacının; Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde 2008 yılında Teğmen olarak göreve başladığı, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 06.01.2013 tarih ve 2010/640 soruşturma sayılı iddianamesiyle "suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma ve açıklanması yasaklanan gizli bilgileri temin etme" suçlarından dolayı Türk Ceza Kanunu'nun 220/2 ve 334/1 maddeleri gereğince cezalandırılmak üzere hakkında kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesince 26.02.2016 tarih ve E:2014/100. K:2016/37 sayılı kararla her iki suçtan beraatına karar verildiği, bu kararın Yargıtay 16. Ceza Dairesince 21.10.2016 tarih ve E:2016/6202, K:2016/5088 sayılı kararla onanarak kesinleştiği belirtilmiştir.

Yine dava dilekçesinde özetle; "fuhuş ve casusluk davası" olarak bilinen sözü edilen kamu davasının kasten ve haksız olarak açıldığı, 5 yıl sürdüğü, yarattığı olumsuz etkiler ve yaşattığı pratikler nedeniyle davanın davacıyı ciddi anlamda mağdur ettiği ve psikolojik sıkıntı içine soktuğu, bu dava nedeniyle duyulan elem, ıstırap ve ruhsal sıkıntıların bir nebze de olsa giderilmesi amacıyla maddi ve manevi tazminat talepli işbu davanın açıldığı ifade edilmiştir.

Görüldüğü üzere, davacının uğradığı ileri sürülen maddi ve manevi zararın ve bakılan davanın sebebinin davacı hakkında yürütülen suç soruşturması ve kovuşturması olduğu son derece açıktır.

Başka bir deyişle, dava dilekçesinde davacının uğradığı ileri sürülen maddi ve manevi zararın ve bakılan davanın sebebi olarak herhangi bir idari işlem veya eylemden söz edilmemiş, idari bir merciinin idare hukuku kuralları çerçevesinde yürüttüğü idari işlem veya eylemden kaynaklı hizmet kusurunun varlığından söz edilmemiştir.

Buna göre, idari işlem veya eylemden kaynaklı olmadığı aşikâr olan maddi ve manevi zararın tazmini talebine ilişkin işbu davanın, 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesi kapsamında idari dava (tam yargı davası) olarak kabulü mümkün olmayıp idari yargı yetkisinin sınırı ve görev alanı dışında olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Nitekim, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun “Dördüncü Kısmının Yedinci Bölümünde” yer alan 141 ve devamındaki maddelerinde, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında yaşanan ve anılan maddelerde sayılan sebeplerden kaynaklanan tazminat istemlerinin zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanacağı düzenlenmiştir.

Bu durumda, idari işlem veya eylemden kaynaklı olmadığı, bir başka tabirle, davacı hakkında yürütülen suç soruşturması ve kovuşturmasından kaynaklı olduğu aşikâr olan işbu davanın görüm ve çözümünde Mahkememizin görevli olmadığı ve davanın adli yargı kolunun görev alanında bulunduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca, görevli yargı yerinin belirlenmesi için işbu davaya ait dava dosyası ile İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 28.11.2017 tarih ve E:2017/51, K:2017/292 sayılı kararına ilişkin dava dosyasının birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesi'nce bir karar verilinceye kadar davanın incelenmesinin ertelenmesine" karar vererek her iki dava dosyasını 26/11/2019 gün, E:2019/1015 sayılı üst yazıyla Mahkememize göndermiş, başvuru 29.11.2019 tarihinde kaydedilmiştir.

              İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 23.12.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının, ekindeki adli yargı dosyası bilgileri ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, subay olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan davacının, hakkında kamu davası açılması sonucu işlemediği suçlar nedeniyle yargılandığı ileri sürülerek, maddi ve manevi tazminat istemiyle açılmıştır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “Tazminat İstemi” başlıklı 141 inci maddesi: (1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;…

(3) (Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir…

“Tazminat isteminin koşulları” başlıklı 142 nci maddesi: (1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.

 (2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır…

(7) (Değişik: 25/5/2005 - 5353/20 md.) Mahkeme, kararını duruşmalı olarak verir. İstemde bulunan ile Hazine temsilcisi, açıklamalı çağrı kâğıdı tebliğine rağmen gelmezlerse, yokluklarında karar verilebilir.

(8) Karara karşı, istemde bulunan, Cumhuriyet savcısı veya Hazine temsilcisi, istinaf yoluna başvurabilir; inceleme öncelikle ve ivedilikle yapılır.

Hükümlerini içermektedir.

Anayasanın Başlangıç kısmında öngörülen “Kuvvetler ayrımı” ilkesi ile yargı ile ilgili 9. ve 138.maddeleri dikkate alındığında, bağımsız bir erk olan yargının yargılama faaliyeti ile ilgili işlemlerinin, Anayasanın 125.maddesinde öngörülen “idari işlemler” kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayıp, bu “yargısal işlemler” nedeniyle idari yargı yoluna başvurulabilmesine imkân yoktur. Esasen bu durum, kuvvetler ayrılığı ilkesinin tabii bir sonucudur. Yukarıda işaret edildiği üzere, Hâkim ve Cumhuriyet Savcılarıyla adliye personelinin yargılamadaki fonksiyonu geniş çerçevede bir kamu hizmeti olarak değerlendirilse de, somut olarak, ifa edilen yargı faaliyetinin bir parçası olduğunda ve yargısal işlem mahiyetini taşıdığında kuşku bulunmamaktadır. Yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler ya da faaliyetler nedeniyle Devletin sorumlu tutulmasında da, bu sorumluluğun denetiminin aynı yargı düzeni içinde yapılması ve yargısal nitelikli bir işlemin idari yargı denetimi dışında tutulması gerekmektedir.

Buna göre, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ve 142 nci maddelerindeki düzenlemeler ve yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında dava konusu olay ele alındığında; C. Savcısının yürüttüğü soruşturmanın ve soruşturma sonucunda düzenlenen iddianamenin yargılama faaliyetinin bir parçası olduğunda ve yargısal işlem mahiyetini taşıdığında kuşku bulunmamaktadır. Yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler ya da faaliyetler nedeniyle Devletin sorumlu tutulmasında da, bu sorumluluğun denetiminin aynı yargı düzeni içinde yapılması ve yargısal nitelikli bir işlemin idari yargı denetimi dışında tutulması gerektiğinden;uyuşmazlığın görüm ve çözümünde, 5271 sayılı Yasanının 141 ve 142 nci maddeleri uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Mahkememizin benzer olaya ilişkin olarak verdiği 29/04/2019 tarih ve 2019/311 Esas, 2019/327 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, İzmir 6. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.11.2017 gün ve E:2017/51, K:2017/292 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenleİzmir 6. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.11.2017 gün ve E:2017/51, K:2017/292 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 23.12.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye                  

      Hicabi                       Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                  BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

 

 

                                    Üye                                Üye                              Üye                   

                                        Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                          TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN