T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS     NO   : 2017 / 276

          KARAR NO   : 2017 / 319

          KARAR TR    : 08.05.2017

ÖZET: Davacının kadastro tespiti ile taşınmazın tapu kaydının hatalı oluşturulması nedeniyle mahrum kaldığını ileri sürdüğü maddi kaybın tazminine ilişkin davanın ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk

                                                          

K  A  R  A  R

 

Davacı             : A.Ş.

Vekili              : Av. T.Y.

Davalı             : Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (Tapu ve Kadastro IX Bölge Müdürlüğü)

Vekili              : Av. C.T. (Adli Yargıda)

 

OLAY            : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının maliki olduğu Giresun İli, Piraziz İlçesi Akçay Köyü 118 ada 2 parsel ile 117 ada 127 parsel numaralı taşınmazların yüzölçümlerinin yapılan kadastro çalışmalarında hatalı hesaplanması nedeniyle 2009, 2010 ve 2011 yılları tarımsal desteklemelerden yoksun kaldığından bahisle uğranılan zararın tazmin edilmesi talebiyle davalı kuruma yapılan başvurunun reddine ilişkin 15.05.2013 tarih ve 3108 sayılı işlemin iptali ile 10.880,25.-TL maddi zararın yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle 14.07.2014 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

ORDU İDARE MAHKEMESİ; 11.09.2013 gün ve E:2013/1174, K:2013/769 sayı ile “2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 14/3.maddesinde; dava dilekçelerinin görevli yargı yeri yönünden de inceleneceği belirtilmiş olup, 15/1-a maddesinde ise adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği kuralı yer almıştır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1007. maddesinde, “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür." hükmüne yer verilmiştir.

Anılan mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; Tapu işlemleri kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olup, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturması nedeniyle bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK 1007 anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Kusursuz sorumluluk tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür. Bu itibarla, kadastro görevlilerinin dayanaksız ya da gerçek hukuksal duruma uymayan kayıtlar düzenlemelerini ve taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmalarını da aynı kapsamda düşünmek gerekir.

Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden, Giresun İli, Piraziz İlçesi Akçay Köyü'nde yapılan kadastro çalışmalarında davacının maliki olduğu 118 ada 2 ve 117 ada 127 nolu parsellerin yüzölçümlerinin hatalı hesaplanması nedeniyle 2009, 2010 ve 2011 yılları tarımsal desteklemelerden yoksun kaldığından bahisle uğranılan zararın tazmin edilmesi talebiyle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü IX. Bölge Müdürlüğüne yapılan başvurunun 15.05.2013 tarih ve 3108 sayılı işlemle reddi üzerine anılan işlemin iptali ile yoksun kalındığı belirtilen 10.880,25.-TL maddi zararın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle işbu davanın açıldığı görülmektedir.

Bakılan davada, Giresun İli, Piraziz İlçesi Akçay Köyü'nde 2009 yılında yapılan kadastro çalışmalarında davacının maliki olduğu 118 ada 2 ve 117 ada 127 nolu parsellerin yüzölçümlerinin hatalı hesaplanarak tapu senetlerinin düzenlendiği, davacı tarafından yapılan itiraz üzerine taşınmazların yüzölçümlerinin yeniden hesaplanarak 05.11.2012 tarihinde yeni tapu senetlerinin düzenlendiği görülmüş olup, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemlerinin bir bütün oluşturması nedeniyle bu kayıtlarda yapılan hatalardan Türk Medeni Kanunu’nun 1007.maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğu dikkate alındığında uyuşmazlığın esasının özel hukuk hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği ve adli yargı yerinin görevli olduğu …” gerekçesiyle 2577 sayılı Yasanın 15.maddesinin 1/a bendi uyarınca davanın görev yönünden “Reddine” karar vermiş, taraflarca itiraz edilmeyen kararın 08/11/2013 tarihi itibarıyla kesinleştiği anlaşılmıştır.

Davacı vekili bu defa aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

BULANCAK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 02.07.2014 gün ve E:2013/672, K:2014/457 sayı ile “(…)Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; Davacı tarafından Ordu İdare Mahkemesinde dava açıldığı ilgili idare mahkemesince görevsizlik kararı verildiği, ancak idare mahkemesince verilen ilgili kararın aksine davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı idare olup idare aleyhine açılan davalara bakma görevi idare mahkemelerine ait bulunduğu, eylem idarenin organları tarafından hizmetin ifası sırasında gerçekleştirilen hizmet kusurundan kaynaklandığından ve idare için gerçek ve özel hukuk kişileri için geçerli olan haksız fiil olgusuna dayanılamayacağı, İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi uyarınca bu davanın İdari Yargıda görülmesi gerektiği…” gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermiştir.

Aleyhine yasa yoluna başvurulmayan karar 30/06/2015 tarihi itibarıyla kesinleşmiş, davacı vekili oluşan olumsuz görev uyuşmazlığı giderilmek üzere, dosyanın Mahkememize gönderilmesi için dilekçeyle yerel mahkemeye müracaat ettiği anlaşılmıştır.

Yerel mahkeme dosyayı mahkememiz yerine sehven Yargıtay’ a göndermiştir.

Yargıtay 20.Hukuk Dairesi;15/12/2016 tarih ve E:2015/12004, K:2016/12284 sayılı kararıyla: “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 22/11. maddesinde "İki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak verdikleri kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkeme, ilgisine göre Bölge Adliye Mahkemesince veya Yargıtay’ ca belirlenir." hükmüne yer verilmiştir.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkındaki Kanunun 14. maddesi gereğince olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. Aynı Kanunun 15. maddesinde de olumsuz görev uyuşmazlıklarında dava dosyalarının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilerek görevli yargı merciinin belirlenmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.

Somut olayda, Ordu İdare Mahkemesi ile Bulancak Asliye Hukuk Mahkemesince ayrı ayrı yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi, davacı vekilinin 27.05.2015 tarihli dilekçesi ile mahkemeler arasında çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesinin talep edilmesi nedeni ile yargı yolunun belirlenmesi görevi 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkındaki Kanunun 14. maddesi gereğince Uyuşmazlık Mahkemesine ait bulunduğundan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyaların Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir” diyerek yargı yeri belirleme koşulları bulunmayan dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmek üzere mahalline geri çevrilmesine karar vermiştir.

Bulancak Asliye Hukuk Mahkemesi davacı vekilinin dilekçesi ekinde adli ve idari yargı dosyalarını Mahkememize göndermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’ nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Birgül KURT’ un katılımlarıyla yapılan 8.5.2017 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; idari ve adli yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’ nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 20.08.2009 tarihinde gerçekleştirilen kadastro tespiti sonrası davacının çiftçi kayıt sistemine esas olan tapu kayıtlarında taşınmazlarının yüzölçümlerinin eksik yazılması sebebiyle 2009, 2010 ve 2011 yıllarında alan bazlı gelir desteği ile mazot ve gübre desteği ödemelerinin hatalı yapıldığı ileri sürülerek, 10.880,25 TL’nin tazmini istemiyle açılmıştır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunun;

Tapu Sicili ile ilgili hususların gösterildiği bölüme ilişkin 997.maddesinde; “Taşınmazlar üzerindeki hakları göstermek üzere tapu sicili tutulur.

Tapu sicili, tapu kütüğü ve kat mülkiyeti kütüğü ile bunları tamamlayan yevmiye defteri ve belgeler ile plânlardan oluşur.

Sicilin örneği, nasıl tutulacağı ve yardımcı siciller tüzükle belirlenir”

 “Sorumluluk” başlıklı 1007.maddesinde, “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.

Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.  

Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.” Hükümleri yer almaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve E:2009/4-383. K:2009517 sayılı ilamında da değinildiği üzere tapu kütüğünün oluşumu aşamasında kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturup, bu işlemlerdeki hatalardan devlet sorumludur.

Davacı taraf, hatalı kadastro işlemi nedeniyle oluşan durumdan ötürü zarara uğradığını iddia etmektedir. Her ne kadar olayda, kamu kurumunun kamu görevinin ifası sırasında bu görevden doğan bir zararın ve bu zararın tazmini söz konusu ise de; Kanunların öngördüğü bazı durumlarda kamu hizmetinin özelliği ve gerekleri gözetilerek yine Kanunlarla istisnalar getirilmiş ve Devlete bu gibi durumlarda da özel hukuk ilkeleri gereğince sorumluluk yüklenmiştir. Yukarıda yer verilen 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi de bu istisnalardan birini oluşturmaktadır.

Buna göre, davacının isteminin kadastro tespiti ile taşınmazın tapu kaydının hatalı oluşturulması nedeniyle mahrum kaldığını ileri sürdüğü maddi kaybın tazminine ilişkin olduğu gözetildiğinde, davanın görüm ve çözümünün, Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre adli yargının görevine girdiği sonucuna varılmıştır.

Bu durumda davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevi kapsamında kaldığından, Bulancak Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.07.2014 gün ve E:2013/672, K:2014/457 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bulancak Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.07.2014 gün ve E:2013/672, K:2014/457 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 08.05.2017 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

Üye

Birgül

KURT