T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2017 / 124

            KARAR NO  : 2017 / 212

            KARAR TR   : 10.4.2017

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın bir kısmının davalı idarece giderilmesi istemiyle açtığı rücuen tazminat davasının, 2918 sayılı Yasanın 110. maddesi gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

 

                                                          

K  A  R  A  R

 

Davacı         : E.S.A.Ş.

Vekilleri       : Av. M.R.B., Av.Ö. Ka.

  Av. A.Ç.C. - Av. Ö.B.U.

Davalı          : İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı

Vekilleri       : Av.B.M., Av.G. A.

 

O L A Y      : Davacı vekili; müvekkili Şirket Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunan Ö. S.'e ait 34 … 5601 plakalı aracın, 20.1.2012 tarihinde davalı idarenin sorumluluk alanındaki İstanbul, Bahçelievler, Değirmenbahçe Caddesinden Atatürk Caddesi istikametine seyir halinde iken, sürücüsünün herhangi bir uyarıcı levha ve işaret olmayan yolun ortasındaki çukuru fark etmeyerek aracının sol ön teker ve sol arka teker kısımlarıyla çukura çarpması sonucunda hasara uğradığını; ekspertiz incelemesi sonucunda, hasar miktarının 1.876,25.-TL olduğunun saptandığını; trafik kazası tespit tutanağına göre meydana gelen bu kazanın oluşumunda yolun bakım ve onarımından sorumlu merciin, çukura dair özellikle levha ve uyarıcı işaret tanzim etmeyip çukura gerekli tertibatı almadığından 1.derecede kusurlu olabileceğinin, 34 DG 5601 plaka sayılı oto sürücüsünün 2918 Sayılı KTK. 47/1-D maddesi gereğince 2.derecede tali kusurlu olduğunun belirtildiğini; müvekkilinin kaza nedeniyle sigortalısına 15.02.2010 tarihinde 1.876,00 TL sigorta tazminatı ödediğini, bu nedenle TTK’nun 1301. (Yeni TTK’nun 14/2) maddesi gereğince sigortalısının haklarına halef olduğunu; davaya konu kazanın oluş şekli nazara alınarak, hem sorumlu idarenin doğru tespit edilebilmesi hem de sigortalıya ödenen hasar bedeli olan 1.876,00.-TL’nin % 75 ‘kusura karşılık gelen 1.407,00.-TL.sının, dava açılmadan müvekkili şirkete ödenmesi için zarardan sorumlu olduğu düşünülen idareler olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Bahçelievler Belediye Başkanlığı ve Karayolları Genel Müdürlüğü’ne başvurular yapıldığını, davaya konu kazaya ilişkin tüm bilgi ve belgeler ile kaza nedeniyle başvuruda bulundukları ilgili kurum ve kuruluşların cevapları birlikte değerlendirildiğinde, sigortalı aracın hasarlanmasına sebep olan trafik kazasının meydana geldiği ana arter konumundaki yolun işletme, bakım ve onarımının davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın sorumluluğunda olduğunun anlaşıldığını; bu nedenle, davalı idarenin yolun ortasında taşıt ve can güvenliği bakımından tehlike arz eden çukurla ilgili gerekli güvenlik tedbirlerini almaması neticesinde müvekkili şirkete sigortalı aracın hasara uğramasına sebebiyet verdiğinden, kusur niteliğindeki bu eylemi ile zarar arasında illiyet bağı bulunduğundan zararı tazminle mükellef olduğunu; davalı İdarenin, davaya konu zarardan dolayı yapmış oldukları başvuruyu mesnetsiz itirazlarda bulunarak sonuçsuz bıraktığını ifade ederek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile 1.407,00.-TL sigorta tazminatının sigortalıya ödeme tarihi olan 15.02.2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle 5.2.2013 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul 18.Asliye Ticaret Mahkemesi, 12.4.2013 gün ve E:2013/34, K:2013/83 sayı ile, davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden bahisle, Mahkemelerinin görevsizliğine, talep halinde dosyanın İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinde gönderilmesine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

İSTANBUL 16.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 19.11.2013 gün ve E:2013/293, K:2013/601 sayı ile, davacı vekili verdiğinin dava dilekçesinin ve davalı Belediye vekilinin davaya verdiği cevap dilekçesini özetledikten sonra; “ Dava; maddi hasarlı trafik kazasına dayanan rücuan tazminat davası niteliğindedir.

İstanbul 18.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/34 Esas 2013/83 K. sayılı görevsizlik kararı verilmekle dosya kesinleşmekle mahkememize gönderilerek esasa kaydedilmiştir.

Tüm dosya kapsamına göre somut olayda meydana gelen kazanın yolun bakım ve onarımından sorumlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının hizmet kusurundan kaynaklandığı ileri sürülmüş olup, idarelerin hizmet kusurlarından dolayı meydana gelecek maddi hasarlar tam yargı davalarının konusu içerisine girdiğinden davanın idari yargıda görülmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:

Açılan davanın yargı yolu nedeni ile REDDİNE…” karar vermiş, temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesince,  12.10.2015 gün ve E:2015/513, K:2015/10447 sayı ile onanan karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu defa, aynı istemle 2.12.2015 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 5.İDARE MAHKEMESİ; 11.12.2015 gün ve E:2015/2091, K:2015/2550 sayı ile, “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ye yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 19/01/2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun'un 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazaların da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir"; Geçici 21.maddesinde ise, "Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz" düzenlemesine yer verilmiştir.

Diğer taraftan; Anayasa Mahkemesi 08/12/2011 gün ve E:2011/124, K:2011/160 sayılı kararı ile; "2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun'dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği öngörülmektedir. İtiraz başvurusunda bulunan mahkeme ise idare mahkemesi olup davaya bakmakta görevli ve yetkili mahkeme değildir. Başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir" hükmüne varmıştır. 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı da bu yöndedir.

Dosyanın incelenmesinden, 20.01.2012 tarihinde, Bahçelievler Değirmenbahçe Caddesinden Atatürk Caddesi istikametinde seyir halinde olan 34 … 5601 plaka sayılı aracın, sokakta herhangi bir uyarıcı levha ve işaret olmaksızın yoldaki mevcut çukura sol ön teker ve sol arka tekerin çarpması nedeniyle hasara uğraması sonucu araç sahibine ödenen 1,407.00-TL'nin tazmini istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin benzer bir konuda İdare Mahkemesi’nin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararları gözetildiğinde, mezkur kanun hükmünün; karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 13.10.2014 tarih, E.2014/871 K.2014/924 sayılı kararı ile İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dördüncü Kurulun E:2015/2013 K2015/19114 sayılı kararı da bu yöndedir.

Öte yandan, İstanbul 16. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/293 esas sayısına kayden açılan davada 19.11.2013 tarih ve K:2013/601 sayılı ilam ile "yargı yolu nedeni ile reddine" karar verilerek mezkur kararın kesinleştiği görülmekle; davacının, 2247 sayılı Uyşmazlık Mahkemesi'nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun hükümleri uyarınca olumsuz görev uyuşmazlığı çıkarabileceği açıktır.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca davanın görev yönünden reddine…” karar vermiş; itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, Dördüncü Kurulunca, 30.3.2016 gün ve E:2016/1324, K:2016/1423 sayı ile itiraz reddedilerek karar onanmış, kararın düzeltilmesi istemi de İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, 9.İdare Dava Dairesince, 22.9.2016 gün ve E:2016/87, K:2016/16 sayı ile reddedilmiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Birgül KURT, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 10.4.2017 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının, 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının,  Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın bir kısmının davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden;  20.01.2012 tarihinde, Bahçelievler Değirmenbahçe Caddesinden Atatürk Caddesi istikametinde seyir halinde olan 34 … 5601 plaka sayılı aracın, sokakta herhangi bir uyarıcı levha ve işaret olmaksızın yoldaki mevcut çukura sol ön teker ve sol arka tekerin çarpması nedeniyle hasara uğraması sonucu davalı İdarenin kusuru oranına karşılık 1,407.00-TL'nin rücuen tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul 16.Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.11.2013 gün ve E:2013/293, K:2013/601 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç    : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 16.Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.11.2013 gün ve E:2013/293, K:2013/601 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 10.4.2017 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Birgül

KURT

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN