T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2017 / 796

            KARAR NO  : 2018 / 27

            KARAR TR     : 29.01.2018

ÖZET : Fazlaya dair hakları saklı tutularak adli yargı yerinde açılan ilk davadan sonra açılan ek davanın; imar mevzuatından kaynaklanan tazminat davası olması gözetilerek, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

                                                          

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacılar        : 1 – Ş. O.

                          2 – S. M.O.

Vekili              : Av. A. F.D.

Davalı             : Milli Eğitim Bakanlığı

Vekili              : Av. G. U.

 

O L A Y         : Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; Bursa ili Nilüfer ilçesi Fethiye Mh. 588 ada 2 parsel sayılı 10.281,00 m2 lik taşınmazın 117/2400 hissesinin S. M. O.' ya, 137/2400 hissesi Ş. O.' ya ait olduğunu, taşınmazın imar planında “Lise Alanı” olarak belirlenerek el atılması sebebiyle, açmış oldukları tazminat davasının Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/573 Esas 2012/573 karar sayılı ilamı ile hüküm altına alındığı, kararın Yargıtay 5. Hukuk Dairesi'nce onanarak kesinleştiğini bu nedenle ek tazminat bedeli olan 1.031.106,85 TL'nin 27/09/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi, yargılama giderleri ve ücreti vekaleti ile birlikte davalı idareden tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

BURSA 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 19.11.2013 gün ve E:2013/125, K:2013/120 sayı ile “2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun 24/05/2013 tarih 6487 sayılı kanunla değişik geçici 6.maddesinin 10. fıkrasının 3. cümlesinde "uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya, ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında 03/05/1985 tarihli ve 3194 sayılı imar kanununda ön görülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır." amir hükmü karşısında, mahkememizdeki davanın konusu davacının mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamanın taşınmazın genel ve düzenleyici bir işlem olan imar planı ile kamu hizmetine özgülenmesinden ve bu planda öngörülen kamulaştırma işlemlerinin zamanında yapılmamasından kaynaklandığı anlaşıldığından, davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinden, dava dilekçesinin yargı yolu yönünden reddine ” karar vermiş, temyiz edilen karar Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 02/10/2014 tarih ve E:2104/15207, K:2014/13859 sayılı ilamıyla onanarak 08/06/2015 tarihi itibarıyla kesinleşmiştir.

Davacılar vekili benzer taleple idari yargı yerinde dava açmıştır.

BURSA 3. İDARE MAHKEMESİ: 23.11.2017 gün ve E:2017/1596 sayı ile “Dosyanın incelenmesinden; davacıların hisseleri oranında malik olduğu Bursa İli, Nilüfer İlçesi, Beşevler Mahallesi, 588 ada, 2 parsel sayılı taşınmazın 1/1000 ölçekli uygulama imar planında "lise alanı" olarak belirlendiği, yapılan planın üzerinden 5 yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen herhangi bir uygulama işlemi veya kamulaştırmanın yapılmayarak taşınmaza hukuken el konulduğu iddiasıyla fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak kaydı ile 8.000-TL tazminat bedelinin adli yargıda açılan dava ile istenildiği, Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 08.10.2012 günlü E:2011/573, K2012/573 sayılı kararıyla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 8.000,00-TL tazminat bedelinin ödenmesi ile davacı adına kayıtlı taşınmazın Maliye Hazinesi adına tesciline karar verildiği, Yargıtay'ca bu kararın onandığı, bu kez; davacı tarafından, fazlaya ilişkin olarak uğranıldığı belirtilen 1.031,106,85- TL maddi zararın ilk dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle adli yargıda açılan davanın, Bursa 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19/11/2013 tarihli, E:2013/125,K:2013/120 sayılı kararı ile görev yönünden reddi üzerine, bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, dava konusu taşınmazın imar planında "lise alanı" olarak belirlenmesi ve uzun; süre herhangi bir uygulama işlemine alınmaması veya kamulaştırılmamasının hukuka uygunluğunun denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesine ilişkin uyuşmazlık idari vargının görev alanında bulunduğundan tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak davaya konu edilmesine hukuken olanak bulunmamakla birlikte, görülmekte olan davanın yukarıda tanımı yapılan idari dava türleri kapsamında bir dava olarak açılmadığı, daha önce adli yargı mercii tarafından karara bağlanmış tazminat talebinin saklı tutulan fazlaya ilişkin kısmına yönelik olduğu, dolayısıyla adli yargı mercii tarafından karara bağlanmış olan davanın devamı olduğundan uyuşmazlığın adli yargıda görülmesi gerektiği sonucuna varılmıştır” gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasa'sının 15/1-a. maddesi uyarınca Mahkemelerinin görevsizliğine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca olumsuz görev uyuşmazlığı çıkarılmak üzere Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, iş bu davanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin ertelenmesine, karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 29.1.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığın esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların hisseli maliki olduğu, Bursa ili, Nilüfer İlçesi, Fethiye Mahallesinde kayıtlı taşınmazın uygulama imar planında “Lise Alanı” olarak belirlendiği, aradan uzunca bir süre geçmesine karşın kamulaştırma yapılmadığından bahisle uğranıldığı öne sürülen maddi zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde;  “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme dördüncü cümle: 12/7/2013- 6495/73 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme üçüncü cümle: 12/7/2013- 6495/73 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

c) (Ek: 3/7/2005-5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz…” hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı”nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin kimi fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında ”… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamalarında taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “dere mutlak koruma alanı” nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim Anayasanın 158. maddesi ile adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir.

Yine taşınmazı imar planında “spor alanı” olarak ayrılan davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No: 2013/1586) “…Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806)

Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E.2013/603, K.2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

İdare Mahkemesinin başvuru gerekçesi ile ilgili olarak da; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ‘’Kısmi Dava’’ başlıklı 109.maddesinde; ‘’Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.'' hükmü yer almakta olup, bu düzenleme çerçevesinde, talep konusu niteliği itibariyle bölünebiliyor ise kısmi davanın varlığından bahsedilebilecektir.

Alacağın tamamı aynı hukuki ilişkiden doğup, şimdilik sadece bir kesimi dava ediliyorsa kısmi davadan söz etmek gerekecek olup, kısmi dava davacı lehine karara bağlandıktan sonra, alacağın geri kalan kısmı için ek dava açılması söz konusu olacaktır. Somut olayda da davacı tarafından Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2011/573 K:2012/573 sayılı dosyasında görülen ilk davada aynı hukuki ilişki ve konudan doğduğu ifade edilen alacağın bir kısmı dava edilmiş, iş bu dava kabul ile neticelendikten sonra ise, Bursa 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2013/125 K:2013/120 sayılı dosyasında görülen ek dava açılmış olmakla davacı tarafından ilk etapta açılmış olan Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2011/573 sayılı dosyasında görülen davanın 6100 sayılı Yasa kapsamında kısmi dava mahiyetinde olduğu anlaşılmıştır.

Bursa 8. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2013/125 sayılı dosyasında görülen dava, yukarıda izahı yapıldığı üzere, daha önceden fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak suretiyle açılıp karara bağlanan alacak miktarının kalan kısmı bakımından bir ek dava mahiyetindedir. Her ne kadar, bu davaların konuları ve tarafları birbirleri ile aynı olsa da, bahse konu ek dava yeni bir dava olup, bu dava için yeniden dava harcı alınması, yeniden taraf teşkili sağlanarak yargılama yapılması, gerekirse yeniden bilirkişi incelemesi yapılıp delillerin yeniden toplanması gerekmekte, dolayısıyla ek davanın ilk aşamasından itibaren, ilk açılan kısmi davadan bağımsız olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Tüm bu açıklamaların ışığında; davaya konu olayda, davacıların hissedar oldukları Bursa ili, Nilüfer İlçesi, Fethiye Mahallesi, 588 ada 2 parsel sayılı taşınmaza, imar planında “kamu alanı” olarak ayrılmak suretiyle, hukuken el atıldığı iddiası ile meydana geldiği belirtilen zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir. Mahkememizin emsal nitelikteki 29/12/2014 gün E:2014/1006, K:2014/1077 sayılı kararı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle, Bursa 3. İdare Mahkemesince yapılan 23.11.2017 gün ve E:2017/1596 sayılı başvurunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bursa 3. İdare Mahkemesince yapılan 23.11.2017 gün ve E:2017/1596 sayılı BAŞVURUNUN REDDİNE, 29.1.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Mehmet

AKSU

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

 

Üye

Turgay Tuncay

VARLI