Hukuk Bölümü         2008/236 E.  ,  2008/315 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : B.G.

Vekili              : Av. E.Ç.N.

Davalı            : İzmir Valiliği

Vekili              : Av. N.S. 

O  L  A  Y       : İzmir Valiliği Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü’nün 10.12.2004 gün ve 14456 sayılı Valilik Oluru ile, davacı tarafından ruhsatsız olarak yapılan inşaatın, 8.9.2004 tarihinde 1437 sahife no’lu yapı tatil zaptı ile mühürlendiği belirtilerek ruhsatsız yapılan yapı veya yapılar için 3194 sayılı İmar Yasası’nın 42. maddesi uyarınca davacı adına para cezası verilmiştir.

Davacı vekili, bu işlemin iptali istemiyle 4.4.2005 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

İZMİR 3. İDARE MAHKEMESİ; 20.4.2007 gün ve E:2005/368, K:2007/588 sayı ile, davanın, İzmir İli, Çeşme İlçesi, Germiyan Köyü, 7 pafta, 66 parsel sayılı
taşınmaz üzerinde ruhsatsız inşaat yaptığından bahisle 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca 3.090,00YTL para cezası verilmesine ilişkin 10.12.2004 tarih ve 14456 sayılı İzmir Valiliği işleminin iptali istemiyle açıldığı, 31.3.2005 günlü, 25772 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun mülga 3, geçici 2 ve 19.12.2006 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesi ile değişik  3. ve 27. maddesinden söz ederek, 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle idare mahkemelerinde dava açılarak iptali istenen idari yaptırım kararları hakkında uygulanmayacağını kurala bağlayan geçici 2. maddesinin anılan Kanunun 3. maddesinde değişiklik yapan 5560 sayılı Kanun’da yeni görev kuralının değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükmü olmaması sebebiyle 5560 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 19.12.2005 tarihinden itibaren uygulanma olanağının kalmadığı, bu durumda, 3194 sayılı Yasa’nın 42. maddesi uyarınca verilen para cezasının görüm ve çözümünün Kabahatler Kanunu hükümleri gereğince sulh ceza mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, söz konusu idari para cezasına karşı adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

ÇEŞME SULH CEZA MAHKEMESİ; 5.3.2008 gün ve E:2008/12 Müt., K:2008/17 Müt. sayı ile, muteriz B.G. vekilinin, müvekkili hakkında İzmir Valiliği’nin 10.12.2004 tarih ve 14456 sayılı oluru ile verilen idari para cezasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava ettiği, dava dosyasının incelenmesinde, muteriz hakkında Çeşme İlçesi, Germiyan Köyü, 7 pafta, 66 parsel no’lu taşınmaz üzerinde ruhsatsız olarak inşaat yaptığından bahisle yapı tatil zaptı düzenlendiği, İzmir Valiliği’nin 10.12.2004 tarihli oluru ile 3194 sayılı İmar Yasası'nın 42. maddesine istinaden 3.090.000.000.-TL imar para cezası verildiği, iş bu karar üzerine muterizin İzmir İdare Mahkemesi’ne başvurduğu, İzmir 3. İdare Mahkemesi’nin 20.4.2007 tarih ve 2005/368 - 2007/588 Esas ve Karar sayılı ilamı ile, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu mucibince görevli merciin adli yargı ve sulh ceza mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği, iş bu karar üzerine muteriz vekilinin dava açtığının görüldüğü, yasal süresi içinde Mahkemelerine usulüne uygun olarak başvurularak dava ikame olunmuş ise de, İzmir 3. İdare Mahkemesi’nin görevsizlik kararı tarihinden sonra Anayasa Mahkemesi’nin 5.4.2007 tarih ve 2007/35-36 Esas ve Karar sayılı kararının 15.11.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandığı, İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca verilen para cezasının iptali istemiyle Ula Sulh Ceza Mahkemesi’ne açılan davada adı geçen Mahkemenin itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırılığı gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğu ve yapılan ilk incelemede İmar Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca verilen para cezalarının bir yapının ruhsatsız veya ruhsata aykırı ya da imar mevzuatına aykırı yapıldığının tespit edilmesi anlamına geldiği, bu aykırılığın yapı tatil veya yapı tespit zaptı düzenlenmesi ile idari işlem kimliğine büründüğü, bu işlemlerin idari davaya konu olabilecek nitelikte işlemler olduğunun yerleşik yargı kararları ile bilindiği, Kabahatler Kanunu'nun 27. maddesinin "İdari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması hali"nin varlığını aramasına göre söz konusu para cezalarına karşı açılacak davalarda idari yargının görevli olduğunun kabulünün gerektiğini belirterek başvuru sahibi mahkemenin yetkisiz olduğu gerekçesiyle başvuruyu reddetmiş olduğu, Anayasa Mahkemesi kararlarının gerekçelerinin de mahkemeleri bağlayıcı nitelikte olduğu bilindiğinden dava konusu başvuruyu inceleme görevinin idari yargı makamlarına ait olduğu gerekçesiyle muteriz B.G. hakkında İzmir Valiliği'nin 10.12.2004 tarih ve 14456 sayılı oluru ile verilen idari para cezasının 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesine istinaden verildiği ve bu kararın Mahkemelerince incelenebilecek kararlardan olmadığı anlaşılmakla 5326 sayılı Yasa’nın 3 ve 27. maddesi gereğince görevsizlik kararı vererek, dava konusu olay nedeniyle İzmir 3. İdare Mahkemesi’nin 20.4.2007 gün ve 2005/368 Esas ve 2007/588 Karar sayılı ve kesinleşen görevsizlik kararı bulunmakla mevcut olumsuz görev uyuşmazlığının halli için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiş; bu karar, karara itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE:

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Nüket YOKLAMACIOĞLU, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 17.11.2008 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

            Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerince, öncelikle görevsizlik kararı verilmekle birlikte, bununla yetinilmemiş ve görevli merciin belirtilmesi için re’sen Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına da karar verilmiştir.

Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de, davanın taraflarınca başvuruda bulunulmadığı gözetilerek, Çeşme Sulh Ceza Mahkemesi’nce re’sen yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 19.  maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacağından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun, davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesine göre verilen para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

 3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Ceza hükümleri” başlıklı 42. mad­desinin be­şinci fıkrasında yer alan “Bu cezalara karşı cezanın tebliğinden itibaren yedi gün içinde sulh ceza mahkemesine itiraz edilebilir.” yolundaki birinci tümce, Anayasa Mahkemesi’nin 15.5.1997 gün ve E:1996/72, K:1997/51 sayılı kara­rıyla iptal edil­miş ve iptal nedeniyle meydana gelen hukuksal boşluk kamu yararını bozucu nite­likte görüldüğünden, iptal hük­münün, kararın Resmi Ga­zete’de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş; bu karar, 1.2.2001 tarih ve 24305 sayılı Resmi Gazete’de yayımlan­mıştır.

Anayasanın “Anayasa Mahkemesinin kararları” başlıklı 153. mad­desinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında, “Kanun, kanun hükmünde karar­name veya Tür­kiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararla­rının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştı­rabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.

İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda Türkiye Büyük Millet Meclisi iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu doldu­racak kanun tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.” hükümle­rine yer verilmiş; aynı maddenin son fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi ka­rarları Resmi Gazetede hemen yayımlanır ve yasama yürütme ve yargı or­ganlarını, idare makamlarını, ger­çek ve tüzelkişileri bağlar.” hükmü yer al­mıştır.

Anılan hükümlere göre sözü edilen Anayasa Mahkemesi kararının hukuki sonuçları incelendiğinde, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesi­nin beşinci fıkrasında yer alan “Bu cezalara karşı cezanın tebliğinden itiba­ren yedi gün içinde sulh ceza mahkemesine itiraz edilebilir.” yolundaki bi­rinci tümceye iliş­kin iptal hükmünün, karar 1.2.2001 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmış oldu­ğuna göre, Anayasa Mahkemesi’nce belirlenen altı aylık sürenin sona erdiği 1.8.2001 gününde yürürlüğe gireceği ve bu süre içinde iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu dolduracak şekilde yasama organınca herhangi bir düzenleme yapılmadığı anlaşıl­makta olup, bu du­rumda görev kuralı yürürlükten kalktığından görevli yargı yerinin hukukun genel ilkelerine göre saptanacağında kuşkuya yer bulunmamaktadır.

Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen iptal kararında da, “... Kural ola­rak, idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren ko­nularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda idari yargı­nın görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlen­dirilmesi ko­nusunda yasa koyu­cunun mutlak bir takdir hakkının bulundu­ğunu söylemek olanaklı değildir. İdari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuş­mazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bu­lunması halinde yasa ko­yucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. Ancak itiraz konusu kuralda olduğu gibi bir idari işlemin bir bölümü­nün idari yar­gının, diğer bir bölümün ise adli yargının denetimine bırakılmasında, kamu yararı bulunmamaktadır. Zira bu işlemler, kamu gücünün kullanılmasıyla ilgili bir idari işlemin devamı ve idari bir yasağa aykırı davranan kişiye idari bir yaptırımın uygulanması niteliğinde olup, çıkacak uyuşmazlıkların çözü­münde de idari yargının yetkili olacağı kuş­kusuzdur...” denilmiştir (Anayasa Mahkemesi Ka­rarlar Dergisi S.37.C.1, Sayfa 148) .

Bu durum karşısında, idare hukukunun bir müeyyidesi olan imar para ce­za­sından doğan uyuşmazlıkların 1.8.2001 tarihinden itibaren görüm ve çözü­münde, idari yargı yerlerinin görevli olacağının kabulü gerekir.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konu­sunda ta­raflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir ya­sayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Buna göre, davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürür­lüğe girmesin­den sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hüküm­lerinin varlığı ha­linde, mahkemece görevsizlik kararı ve­rilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapı­lan bir ka­nun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gel­miş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) da­vaya bakmaya devam etmesi gerekir.

1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun Geçici 2. maddesinde, “Bu Kanun hükümleri, yürürlüğe girdiği tarih itibariyle idare mahkemelerinde dava açılarak iptali istenen idari yaptırım kararları hakkında uygulanmaz” denilmesi ve İdare Mahkemesinde davanın 4.4.2005 tarihinde açılmış olması nedeniyle,  bakılan uyuşmazlıkta,  bu Yasa hükümleri uygulanmayacağından, dava konusu edilen imar para cezasına ilişkin Yasadaki görev hükmü 1.8.2001 tarihinde yürürlükten kalktığına ve kural ola­rak, idare hukukunun müeyyidesi olan idari para cezalarından do­ğan uyuşmaz­lıklarda idari yargı yerleri görevli olduğuna göre, görev kuralı­nın geçmişe etkili olacağı yolundaki genel hukuk ilkesi karşısında, imar para cezasına ilişkin işle­min iptali istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli bulunmakta­dır.

Açıklanan nedenlerle, Sulh Ceza Mahkemesinin 19. madde kapsamında görülen başvurusunun kabulü ile İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Çeşme Sulh Ceza Mahkemesi’nin 19. madde kapsamında görülen BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile İzmir 3. İdare Mahkemesi’nin 20.4.2007 gün ve E:2005/368, K:2007/588 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 17.11.2008 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.