Hukuk Bölümü 2010/55 E., 2010/188 K.

"İçtihat Metni"

Davacı : A. Ş.

Vekili : Av. C. Ç., Av. F. Ç.

Davalı : Altındağ Belediye Başkanlığı

Vekili : Av. M. Ö. A.

O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Ankara, Altındağ İlçesi, Karapürçek Mahallesinde kain 23 parsel sayılı taşınmazda hisse satın almış ve üzerine 2 katlı betonarme bir ev yapmış olduğunu, 1992 Yılında yapılan imar uygulaması sırasında evinin bulunduğu kısmın, F.Çelik Mahallesi 20249 ve 20250 adalar arasındaki imar yolunda kaldığını, evin yeni adresinin Beşikkaya Mahallesi, 422. Sokak (Yeni 1913.Sokak) No:7 olarak belirlendiğini, müvekkiline yeni oluşan F.Çelik Mah. 20249 ada 7 parsel ile 20260 ada 1 parselden hisse verildiğini; davalı belediyenin 2942 Sayılı Kanun hükümleri gereğince kamulaştırma kararı alarak müvekkili pazarlığa çağırması, anlaşılamaması halinde ise kamulaştırma bedelinin tespiti davası açması gerekirken, önce müvekkilinin evinin elektrik kablosunu keserek müvekkili karanlığa mahkum ettiğini, bu konuda verdikleri 4.8.2009 tarih ve 362 sayılı yazı üzerine de 19.8.2009 günü yıkım araçlarıyla gelerek evi yıktığını, davalı idarenin böylece kamulaştırmasız el atma eylemini gerçekleştirerek, evin bulunduğu alanı yola, yani kamu hizmetine tahsis ettiğini; bu eylemi yapan davalının, ev, eklentileri ve ağaçların dava tarihindeki rayiç bedelini müvekkile ödemekle yükümlü bulunduğunu; ev, imar planından önce müvekkilinin tapulu arazisi üzerinde olduğundan ve arsa tahsis edilmediğinden, enkaz bedelinin değil yapı bedelinin ödenmesinin gerektiğini, bu bedelin şimdilik 10.000,00 TL'sini talep ettiklerini; evin, eklentilerinin ve ağaçların niteliklerinin Ankara 7. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2008/731 D.İş sayılı dosyasıyla taraflarınca tespit ettirilmiş olduğunu ifade ederek; sonuçta, fazlaya ilişkin dava hakkımız saklı kalmak kaydı ve şartıyla şimdilik 10.000,00 TL'nin, dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı kurumdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı vekili, birinci savunma dilekçesinde, davacının dava konusu gecekondusu ile ilgili imar affı müracatının bulunmadığını, bu nedenle gecekondunun kaçak ve ruhsatsız olduğunu, belediyelerince davacıya ait binanın yıkılması işleminin tamamen İmar uygulaması sonucu İmar Yolunda kalan binanın tasfiyesinden ibaret bulunduğunu; davacının binası ile ilgili olarak Belediyelerince Kamulaştırma Kanununa göre hiçbir işlem yapılmadığını; yapılan ve iptali talep edilmediği için kesinleşen İmar Planı gereği davacıya ait tapulu hissenin başka bir imar parselinden karşılandığını, imar yolu üzerinde kalan binasının da yıkıldığını, dava konusu uyuşmazlığın tamamen imar planının uygulanmasından, başka bir ifade ile, kesinleşen imar planındaki imar yollarının açılması eyleminden kaynaklandığını, bir idari eylem nedeniyle hakları muhtel olanlar tarafından açılan davaların idari yargı mercilerinde görülmesinin usul hükümlerinin gereği olduğunu ileri sürerek, görev itirazında bulunmuştur.

ANKARA 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 8.12.2009 günlü celsesinde E: 2009/329 sayı ile, davalı İdare vekilinin göreve ilişkin itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı İdare vekilince, süresi içinde verilen dilekçe ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe ve dava dosyası, Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava türleri arasında sayıldığı, davacıya ait yapının, imar planında imar yolu üzerinde kalması ve imar uygulamasına başlanılması üzerine kaçak yapı niteliğinden dolayı yıktırılması nedeniyle binanın bedelinin ödenip ödenmeyeceği noktasından kaynaklanan ve sonuçta bir idari işlem olan imar planına dayanılarak sözü edilen yapının yıktırılmasından doğan zararın tazminine ilişkin bulunan davanın, kamu mevzuatı hükümleri çerçevesinde ve kamu gücü kullanılarak tesis edilmiş idari işlem ve eylemlerden kaynaklanan bir uyuşmazlığa ilişkin olduğu açık bulunduğundan, bu davanın görüm ve çözümünün idari yargı yerlerine ait olduğu ve Ankara 8.Asliye Hukuk Mahkemesinin görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılmasının gerektiği nedenleriyle; 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesine göre olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına karar vermiş ve görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi'nden istemiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa'nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; dava konusu uyuşmazlıkta, idarenin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında bir işleminin bulunmaması karşısında, davanın anılan Kanun 'un 14. maddesinde işaret edilen bedel artırma davası niteliğinde olduğunun kabulüne olanak bulunmadığı, dava dilekçesi incelendiğinde de, davacıların davayı idarenin uygulamasından doğan zararlarının giderilmesi istemiyle açtıklarının görüldüğü; imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı Kanun 'un 2/1-b maddesinde yer alan idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan doğrudan zarar görenler tarafından açılan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği; bu nedenle Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/329 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesinin gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ahmet AKYALÇIN'ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Erdoğan BUYURGAN, Habibe ÜNAL, Sıddık YILDIZ, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU'nun katılımlarıyla yapılan 04.10.2010 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarece anılan Yasa'nın 10. maddesinde öngörülen şekilde görev itirazında bulunulduğu ve 12. maddede öngörülen süre içinde başvurulduğu, bu nedenle Danıştay Başsavcısı tarafından Yasa'da öngörülen yönteme uygun biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmakta olup, uyuşmazlığın esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK'in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA'nın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

Dava, davacının hissedar olduğu kadastral parsel üzerinde bulunan kaçak bina ve eklentilerinin, imar yolunda kalması nedeniyle yıktırılmasından dolayı uğranılan zararın, yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden, davacının hissedarı olduğu Altındağ ilçesi, Karapürçek Mahallesi, 25 parsel sayılı taşınmazda bulunan binanın, imar Planında yolda kaldığı, bu bina için 2981 sayılı Yasa uyarınca imar affı müracaatının bulunulmadığı, böylece kaçak yapı niteliği taşıyan binanın, imar yolunun açılması sırasında davalı idare tarafından yıkıldığı, davacı tarafından, binanın bedeli olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 Türk Lirasının yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Davalı idare, davacının dava konusu gecekondusu ile ilgili imar affı müracatının bulunmaması nedeniyle binanın kaçak ve ruhsatsız olduğunu, belediyelerince davacıya ait binanın yıkılması işleminin tamamen İmar uygulaması sonucu İmar Yolunda kalan binanın tasfiyesinden ibaret bulunduğunu; Belediyelerince Kamulaştırma Kanununa göre hiçbir işlem yapılmadığını; kesinleşen İmar Planı gereği davacıya ait tapulu hissenin başka bir imar parselinden karşılandığını, imar yolu üzerinde kalan binasının da yıkıldığını, dava konusu uyuşmazlığın tamamen imar planının uygulanmasından, başka bir ifade ile, kesinleşen imar planındaki imar yollarının açılması eyleminden kaynaklandığını, herhangi bir bedel ödenmesinin mümkün bulunmadığını iddia etmiştir.

Bu durumda, her ne kadar davacı tarafından Ankara 7. Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan tespit dosyasında yapı için bedel tespiti yaptırılmış ise de, ortada idarenin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında bir işleminin bulunmadığı, davanın anılan Yasa'nın 14. maddesinde işaret edilen bedel arttırma davası niteliğinde olmadığı sonucuna varılmıştır.

Nitekim dava dilekçesi incelendiğinde, davacının davasını idarenin uygulamasından doğan zararın giderilmesi istemiyle açtığı görülmektedir.

Belirtilen duruma göre, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde yer alan " İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenle, Danıştay Başsavcısı'nın başvurusunun kabulü ile Altındağ Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının, Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce reddine ilişkin kararın kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı'nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalı Belediye vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 8.12.2009 gün ve E:2009/329 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 04.10.2010 gününde Üyeler Mahmut BİLGEN ve Erdoğan BUYURGAN'ın KARŞIOYLARI ve OYÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

3194 sayılı İmar Kanunun 18/10. maddesi uyarınca "Bu maddede belirtilen kamu hizmetlerine ayrılan yerlere rastlayan yapılar, belediye veya valilikçe kamulaştırılmadıkça yıktırılamaz."

16.5.1956 gün ve 1956/1-6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca istimlak işlemlerine girişilmeksizin idare tarafından taşınmazına el atılan kişinin ilgili kamu tüzel kişiliği aleyhine el atmanın önlenmesi veya el atılan taşınmazın mülkiyetinin kamu tüzel kişiliğine devri karşılığında tazminat davası açabilir. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin istikrarlı kararlarında da, bu tür davaların kamulaştırmasız el atma davası olarak adli yargı yerinde görülmesi gerektiği kabul edilmiştir (Y5HD. 1.5.2006, E.2006/2677,K.2006/5324) Bu bakımdan; uyuşmalığın adli yargı yerinde çözülmesi gerektiği, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca yaptığı başvurunun reddine karar verilmesi düşüncesinde olduğumuzdan değerli çoğunluğun aksi yönde oluşan görüşüne katılamıyoruz. 04.10.2010

Üye Üye

Mahmut BİLGEN Erdoğan BUYURGAN