T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2020/743

KARAR NO  : 2021/9     

KARAR TR  : 25/01/2021

 

ÖZET: 2247 sayılı Kanun'un 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Kanun'un 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

 

 

 

K A R A R

 

 

Davacı      : S.S.Umutlu Sahil Arsa ve Yapı Kooperatifi

Vekili        : Av. Z.S.

Davalı       : Ankara Valiliği Kadastro Müdürlüğü

 

I. DAVA KONUSU OLAY

 

1. Davacı vekili, Ankara Valiliği Kadastro Müdürlüğünün 10/08/2020 tarih ve 1897920 sayılı yazısı ile, mülkiyeti müvekkili kooperatife ait Ankara, Sincan, Hisarlıkaya Mahallesi eski 1542, yeni 188 ada 393 parsel numaralı taşınmazda, Kadastro Kanunun 41. maddesine göre düzenleme yapıldığını ve 89.507.72 m2 olarak kayıtlı yüzölçümün 82.576.39 m2 olarak düzeltildiğinin belirtildiğini ve bu yazının 10/09/2020 tarihinde taraflarına tebliğ edildiğini; bahse konu parselin 2014 yılında yine 41.maddeye göre düzeltme gördüğünü ve 95.100 m2 olarak tescilli taşınmazın 89.508 m2 olarak düzeltildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, nitekim eksilen 5.592 m2 den kaynaklı zararın TMK’nun 1007. maddesi gereğince tazmini için Ankara Batı 3.Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açıldığını ve lehlerine sonuçlanan 2018/89 sayılı dosyanın halen Yargıtay’da temyiz aşamasında olduğunu, düzeltmesi yapılan ve kesinleşmiş taşınmazın yeniden aynı maddeye dayanarak düzeltme görmesinin hatalı bir işlem olduğunu, ayrıca bu şekilde devlet kurumlarının işlemlerine güven ilkesinin de zedelendiğini ifade ederek; itirazlarının kabulüyle hatalı kadastro işleminin kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

 

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

 

Adli Yargıda

 

2. Ankara Batı 4.Sulh Hukuk Mahkemesinin 21/09/2020 tarihli ve E.2020/808, K.2020/859 sayılı kararı ile, davanın usulden reddine karar verilmiş, bu karar kesinleşmiş ve davacı vekilinin talebi üzerine dosya Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

“(…) Dava; mükerrer kadastro tespitinin iptaline yöneliktir.

Davacı her ne kadar davasını 3402 sayılı Kadastro kanununun 41.maddesine dayandırmış ise de somut olayda Kadastro Kanununun 41.maddesinin uygulaması söz konusu değildir. Davada, vakıaları ileri sürmek taraflara; hukuki nitelendirmeyi yapma ödevi ise hakime aittir. (HMK 33.maddesi)

3402 Sayılı Kadastro Kanununun konuyla ilgili maddeleri aşağıdaki şekildedir:

Evvelce kadastrosu yapılan yerler:

Madde 22 - (Değişik:22/2/2005 - 5304/6 md.)

Evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosu yapılamaz. Bu gibi yerler ikinci defa kadastroya tâbi tutulmuşsa, ikinci kadastro bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır ve Türk Medenî Kanununun 1026 ncı maddesine göre işlem yapılır. Süresinde dava açılmadığı takdirde, ikinci defa yapılan kadastro, tapu sicil müdürlüğünce re’sen iptal edilir.

Hataların düzeltilmesi:

Madde 41 - (Değişik birinci fıkra:22/2/2005 - 5304/9 md.) Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalar, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re’sen düzeltilir. Düzeltme, taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunur. Tebliğ tarihinden başlayan otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması yolunda sulh hukuk mahkemesinde dava açılmadığı takdirde, yapılan düzeltme kesinleşir.

(Değişik :22/2/2005 - 5304/9 md.) Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle kesinleşmiş olan taşınmazlarda, değişiklik işlemleri sırasında ortaya çıkan yüzölçümü farklılıklarından, kadastronun dayandığı teknik kurallarda belirtilen hata sınırları içinde kalanların re’sen düzeltilmesine kadastro müdürlükleri yetkilidir.

Bu maddenin uygulanmasında, 12 nci maddede belirtilen hak düşürücü süre aranmaz.

Zaman bakımından görev ve yetki:

Madde 26 - Kadastro Mahkemesi;

A) 10 uncu maddeye göre kadastro komisyonu tarafından gönderilen tutanaklara ait davaları,

B)11 inci maddede belirtilen askı ilanı içinde açılan davaları,

C)Mahalli hukuk Mahkemelerinden 27 nci madde uyarınca Kadastro Mahkemesine devredilen dava ve dosyaları,

D)Kadastro Mahkemelerine dava açıldıktan sonra, tesbitten önceki haklara dayanarak, asli müdahil olarak katılanların iddialarına dair uyuşmazlıkları, İnceler ve karara bağlar.

Yargıtay 16.Hukuk Dairesinin 2015/13634 esas ve 2017/6291 karar sayılı ilamı uyarınca; "...Her ne kadar mahkemece uyuşmazlığın, 3402 sayılı Kanun’un 22/a kapsamında olduğu gerekçesiyle Kadastro Mahkemesi’ne görevsizlik kararı verilmiş ise de; dava, açıklanan niteliğine göre mükerrer kadastrodan kaynaklanmaktadır. Bir başka ifade ile, somut olayda 3402 sayılı Yasa'nın 41. maddesinden kaynaklanan bir uyuşmazlık olmadığı gibi aynı Kanun'un 22/2-a maddesinden kaynaklanan bir uyuşmazlık da yoktur. Uyuşmazlık 3402 sayılı Kanun'un 22/1 madde kapsamında ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1026. maddesinde düzenlenen ve niteliği itibariyle mülkiyet ihtilafından kaynaklanan mükerrer kadastro haline ilişkindir. Mükerrer kadastrodan kaynaklanan davalarda ise görev Asliye Hukuk Mahkemesine aittir Bu nedenle Tapu Müdürlüğü’nce davacıya Sulh Hukuk Mahkemesi’nde dava açması gerektiğini içeren yazı tebliğ edilmiş olması somut olayda asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu sonucunu değiştirmez. Uyuşmazlık 3402 sayılı Yasa’nın 41. maddesinden de kaynaklanmadığına ve niteliği itibariyle uygulama kadastrosu ile yapılan tespite itiraz niteliğinde de bulunmadığına göre Mahkemece görevsizlik kararı ile dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerekir..." ifadeleri yer almaktadır.

Buna göre, somut olayda mükerrer kadastro tespiti söz konusu olup bu tespitin iptaline ilişkin davada hangi mahkemenin görevli olduğunun belirlenmesi gerekmektedir. Yukarıda belirtilen Kadastro Kanununun 26.maddesine göre Kadastro Mahkemeleri kadastro tutanağının tutulduğu tarihten kesinleşme tarihine kadar görevli olup, somut olayda da teknik rapor ve dosya kapsamı itibariyle kadastro tutanaklarının kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Öte yandan HMK'nın 4.maddesinde Sulh Hukuk Mahkemelerinin bakacağı dava türleri tahdidi olarak sayılmıştır. Buna göre, eldeki dava 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Sulh Hukuk Mahkemesi'nin görevini düzenleyen 4. Maddesinde düzenlenen davalardan olmadığı anlaşılmış, neticede mahkememizin ve Kadastro Mahkemesi'nin görev alanına girmediği görülmüştür. HMK'nın 2/2 maddesinde "Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir" denilmektedir. Bu durumda somut olayda genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir.(…)” gerekçesiyle;

“1-Davanın 6100 sayılı HMK.'nun 114/1-c ve 115/2 maddesi gereğince mahkememizin görevsizliği nedeniyle USULDEN REDDİNE, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun tespitine,

2-Karar kesinleştiğinde ve 6100 sayılı HMK'nun 20/1. Maddesinde öngörülen yasal iki haftalık süre içerisinde talepte bulunulması halinde dosyanın yetkili ve görevli Ankara Batı Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE…”

 

3. Ankara Batı 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/10/2020 tarihli ve E.2020/307, K.2020/253 sayılı kararı ile,davanın usulden reddine karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

“(…) Dava, 3402 sayılı Yasa'nın 41. maddesi uyarınca teknik hatanın düzeltilmesi işleminin iptali istemine ilişkindir. Anılan madde uyarınca, re'sen veya istem üzerine Kadastro Müdürlüğünce düzeltme kararı verilmesi halinde, bu karar ilgililerine tebliğ edilir. Bu karara karşı, tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde dava açılmaması halinde tapu sicilinde düzeltme yapılır. Yasada öngörülen bu süre hak düşürücü bir süre olmayıp sadece, hak kayıplarının olmaması amacıyla, düzeltme kararının tescilinden önce bir bekleme süresidir. Bu sürenin geçirilmiş olması ya da düzeltme talebinin reddedilmesi halinde 41. maddeye dayanılarak tapu iptal ve tescil davası açılması imkan dahilindedir. 30 günlük süre içinde açılacak davalarda görevli mahkeme, 3402 sayılı Yasa'nın 41/1. maddesi uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesidir. 3402 sayılı Yasa'nın 41. maddesine dayanılarak, düzeltme kararı infaz edildikten (30 günlük süreden) sonra açılacak davalar ile düzeltme isteminin idarece reddi halinde açılacak davalarda ise görevli mahkeme; Kadastro Kanunu’nda bu konuda bir hüküm yer almadığından, 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesidir.

Düzeltme kararının davacıya tebliğ edilmesi üzerine, davacı tarafından yasal süresi içinde dava açılmıştır. Açılan davanın 30 günlük süre içerisinde açılmış olması sebebiyle görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmıştır.

Bu nedenle her ne kadar Ankara Batı 4.Sulh Hukuk Mahkemesi görevsizlik kararı ile görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu belirtilmiş ise de, görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemeleri olduğu değerlendirildiğinden(…)

1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK'nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine,

2-Görevli mahkemenin ANKARA BATI SULH HUKUK MAHKEMESİ olduğuna,

3-Daha önce Ankara Batı 4.Sulh Hukuk Mahkemesince görevsizlik kararı verilerek dosyanın mahkememize geldiği gözetildiğinde mahkememiz görevsizlik kararının karşı görevsizlik kararı niteliğinde olduğu dikkate alınarak yargı yeri belirlenmesi için dava dosyasının ilgili daireye gönderilmesine…”

 

4. Davacı vekili 09/12/2019 havale tarihli dilekçesiyle, oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyalarının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesini talep etmiş, bunun üzerine Asliye Hukuk Mahkemesince dava dosyası Mahkememize gönderilmiştir.

 

III. İLGİLİ HUKUK

 

Mevzuat

 

5. Anayasa'nın "Uyuşmazlık Mahkemesi" başlıklı 158. maddesinde:

 

"Uyuşmazlık Mahkemesi adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir. Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluşu, üyelerinin nitelikleri ve seçimleri ile işleyişi kanunla düzenlenir. Bu mahkemenin Başkanlığını Anayasa Mahkemesince, kendi üyeleri arasından görevlendirilen üye yapar.

Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır." hükmüne yer verilmiştir.

 

6. 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde:

 

“ Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir…”,

 

7. Kanun'un 14. maddesinde:

 

“Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.”,

 

8. Aynı Kanun'un "İncelemede izlenecek sıra" başlıklı 27. maddesinde:

 

"Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder." hükümlerine yer verilmiştir.

 

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

 

İlk İnceleme

 

9. Uyuşmazlık Mahkemesinin Celal Mümtaz AKINCI’nın başkanlığında, Üyeler Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 25/01/2021 tarihli toplantısında; Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, 2247 sayılı Kanun’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

10. Mevzuat kısmında belirtilen düzenlemelere göre, davanın taraflarınca 14. madde kapsamında Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulabilmesi için, adli ve idari yargı yerlerince (yargı yolu bakımından) verilmiş görevsizlik kararları bulunması ve bu kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekmektedir.

 

11. Dosyaların incelenmesinde; uyuşmazlığa ilişkin olarak aynı yargı kolu içinde verilmiş görevsizlik kararları bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu şekilde oluşan görev uyuşmazlığının çözümü, aynı yargı kolundaki üst derece mahkemelerince yapılacak istinaf ve/veya temyiz incelemesi sonucunda gerçekleştirilmelidir. Dolayısıyla adli ve idari yargı yerlerince karşılıklı olarak verilmiş görevsizlik kararı bulunmadığından inceleme koşulu gerçekleşmemiştir.

 

12. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak; 2247 sayılı Kanun'un 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan ve davacı vekilince yapılan başvurunun, aynı Kanun'un 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

 

V. HÜKÜM

 

Açıklanan gerekçelerle;

 

2247 sayılı Kanun'un 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan ve davacı vekilince yapılan BAŞVURUNUN, aynı Kanun'un 27. maddesi uyarınca REDDİNE,

 

25/01/2021 tarihinde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

 

Başkan

Celal Mümtaz

AKINCI

Üye

Şükrü

BOZER

Üye

Mehmet

AKSU

Üye

Birol

SONER

 

 

 

 

 

 

Üye

Aydemir

TUNÇ

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ahmet

ARSLAN