T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2019/837

KARAR NO  : 2019/907      

KARAR TR  : 23/12/2019

 

ÖZET: Davalı Belediyenin sorumluluk alanındaki yolda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

K A R A R

 

 

          Davacılar                     : 1 - E.G. 2 - H.G.

          Vekilleri                        : Av. A.D.Av. A.E.O.

          Davalı                           : Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığı

          Vekili                             : Av. H.T.

 

          O L A Y                        :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların oğlu E.G.'in sevk ve idaresindeki 31 H... plakalı motosikletin, 12.12.2017 tarihinde Kırıkhan İlçesi yönünden Terbizek mahallesi istikametine gitmekte iken dere yatağına düşmesi neticesinde ölümüyle sonuçlanan trafik kazasının meydana gelmesinde davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğundan bahisle, destekten yoksun kalma şeklinde oluşan maddi zararlarının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığı' na karşı 05/11/2018 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

          KIRIKHAN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 31/01/2019 tarih ve E:2018/458, K:2019/44 sayılı dosyada "Konu olayda davacıların iddiası hizmet kusuruna ilişkindir. Davalı Hatay Büyük Şehir Belediye Başkanlığı kamu tüzel kişisi olup görmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmeti sırasında verdiği iddia olunan zararlardan dolayı sorumluluğu özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkileri kullanırken oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanmakta olup bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayanılarak İdari Yargılama Usul Kanunu 2. madde hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikamesi gerekmektedir. (11.2.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı)

          Uyuşmazlık Mahkemesi’nin benzer olaylarda bazen Adli Yargı Mahkemelerinin görevli olduğuna dair kararlar verdiği bilinmektedir. Esasen bu kararlar incelendiğinde davaların genellikle yoldaki kusur nedeniyle Belediye. Karayolları Genel Müdürlüğü gibi kamu tüzel kişileri ile birlikte sigorta şirketlerine açıldığı ya da açılma ihtimalinin bulunduğu görülmektedir. Başka bir anlatımla trafik kazası nedeniyle hem idarenin hizmet kusurunun hem de sigorta şirketinin (ya da sürücünün, işletenin, üçüncü bir gerçek kişinin vb) kusurunun birlikte bulunması ve ileri sürülmesi halinde uyuşmazlığa bakmakla yükümlü yargı organında uygulamada tereddüt yaşanmaktadır. Örneğin yoldaki çukur nedeniyle ani manevra yapıp karşı şeritten gelen aracın şeridine tecavüz etmek zorunda kalan ve bu arada hızlı seyreden karşı şeritteki araca çarpan ve bedensel zarara uğrayan sürücünün hem yoldaki çukur nedeniyle İdare’ye. hem kendi sigortacısına, hem de karşı şeritte hızlı seyreden sürücünün sigortacısına husumet yöneltmesi mümkündür. Bu durumda İdare'ye karşı İdare Mahkemeleri'nde, Sigorta Şirketi'ne karşı Adli Yargı Mahkemelerinde dava açılması mümkünse de esasen bir olayda kusur tek olup kusurun farklı davalarda bölünmesi, farklılaşması hukuk düzeninin onaylayacağı bir durum değildir. Bu nedenle Uyuşmazlık Mahkemesi'nin sigorta şirketleri yanında İdare'ye de kusur izafe edilebilecek hallerde Adli Yargı Mahkemelerini görevli sayması doğaldır.

          Ne var ki somut olay tek taraflı trafik kazasıdır. Kazada vefat eden ise sigortası bulunmayan motosikleti kaza anında sevk ve idare eden şahıstır. Kazada vefat eden Emrah'ın yakınlarının motosikletin ZMMS'si bulunmadığından sigorta şirketine dava açınası mümkün değildir. Kaldı ki 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre tek taraflı trafik kazalarında kazada vefat eden sürücünün yakınlarının sigorta şirketine karşı destekten yoksun kalma talebiyle dava açına olanağı da zaten kalmamıştır. (Örneğin Yargıtay 17. HD 2017/4323 2018/4743) ZMMS bulunmayan araçların karıştığı trafik kazalarında Güvence Hesabı'na husumet yöneltilmesi mümkünse de hemen yukarıda belirtildiği üzere kaza tarihinde yürürlükte bulunan genel şartlara göre sürücünün tek taraflı trafik kazasında, vefat etmesi durumunda Sigorta Hukuku çerçevesinde destekten yoksun kalma davası açma olanağı yürürlükteki mevzuat gereği artık mümkün değildir.

          Özetle belirtmek gerekirse davacıların desteği tek taraflı trafik kazasında kendi sevk ve idaresindeki motosikletin neden olduğu kazada vefat ettiğine göre davacıların destekten yoksun kala talebiyle ne sigorta şirketine, ne de başka bir özel hukuk gerçek ya da tüzel kişisine dava açma olanağı bulunmamaktadır. Dava konusu trafik kazasında destek Emrah ve Hatay BŞB dışında kusur izafe edilebilecek kimse de bulunmamaktadır.

          Somut olayda davacılar yolda gerekli işaretlerin olmadığı, yol kenarında bariyer de olmaması nedeniyle desteğin kullandığı motosikletin uçurumdan düştüğünü savunmaktadır. Davacıların iddiası hizmet kusuru kavramının tipik örneği olup bir Adli Yargı Organı olarak Mahkememizin eldeki davayı görme olanağı yasal mevzuat gereği bulunmamaktadır" şeklindeki gerekçesiyle "Davanın Usulden Reddine" dair verdiği karar istinaf başvurusunun Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 03/09/2019 tarih, E:2019/1309, K:2019/1189 sayılı kararıyla reddedilerek kesinleşmiştir.

          Davacı vekili bunun üzerine aynı taleple idari yargı yerinde dava açmıştır.

          HATAY2. İDARE MAHKEMESİ: 14.11.2019 gün ve E:2019/792 sayı ile "2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 1. maddesinde; Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu, “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde; bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu Kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerek]i görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın belediye trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu, 13. maddesinin l/c bendinde; kurum ve kuruluşların karayolu yapısında yapacakları çalışmalarda zorunlu nedenlerle meydana gelen arıza, engel ve benzerlerini en kısa zamanda ortadan kaldırarak karayolunu kullananlara ve araçlara zarar vermeyecek duruma getirmekle yükümlü olduğu belirtilmiş; "Görevli ve Yetkili Mahkeme" başlıklı 110. maddesinde, "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür...." hükmüne yer verilmiştir.

          2918 sayılı Kanun'un yukarıda yer verilen hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; anılan Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, 10. maddesinde belediyelere, yapım ve bakımından sorumlu olduğu yollan trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurma yükümlülüğünün getirildiği, bu yükümlülüğün davalı idare tarafından yerine getirilmediği ileri sürülerek meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın 2918 sayılı Kanun'un uygulanmasından doğan bir tazminat davası olduğu ve bu Kanunun 110. maddesi uyarınca davanın görüm ve çözümünde adli yargı mercilerinin görevli olduğu anlaşılmaktadır.

          Bu durumda, yukarıda yer verilen Kanun hükmü uyarınca dava konusu uyuşmazlığın çözümünün adli yargının görevine girdiği ve davanın görev yönünden reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.

          Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 30/09/2019 tarihli E:2019/587 K:2019/564 sayılı kararı da bu yöndedir.

          Açıklanan nedenlerle, adli yargının görev alanına giren davada Mahkememizin görevli olmadığına, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine" karar vererek her iki dava dosyasını 19/11/2019 gün, 2019/792 E. sayılı üst yazı ile Mahkememize göndermiş, başvuru 21.11.2019 tarihinde kaydedilmiştir.

          İNCELEME VE GEREKÇE :

          Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Başkan Hicabi DURSUN, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 23.12.2019 günlü toplantısında:

          l-İLK İNCELEME :

          Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının, ekindeki adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

          II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU'nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

          Dava; davalı idarenin sorumluluk sahasında kalan yolda meydana gelen trafik kazasında çocukları vefat eden davacıların destekten yoksun kalma tazminatı istemiyle açılmıştır.

          2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

          Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

          Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

          2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

          Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

          Bu durumda,2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, Hatay 2. İdare Mahkemesinin Başvurusunun Kabulü ile Kırıkhan 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.01.2019 gün ve E:2018/458, K:2019/44 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.                     

 

 

          S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Hatay 2. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Kırıkhan 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.01.2019 gün ve E:2018/458, K:2019/44 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 23.12.2019 gününde üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

      Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

      Hicabi                              Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                         BOZER                         AKSU                          SONER

 

 

 

                                                  Üye                                Üye                              Üye    

                                              Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                                TUNÇ                          TOPUZ       ARSLAN  

 

 

 

 

 

                       

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum. 23.12.2019

 

ÜYE

Ahmet ARSLAN