Hukuk Bölümü 2000/38 E., 2000/49 K.

  • BELEDİYEYE KARŞI BAŞLATILAN İCRA TAKİBİ
  • İTİRAZIN İPTALİ
  • SİGORTA ŞİRKETİNİN İCRA TAKİBİ BAŞLATMASI
  • 2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 67 ]
  • 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK... [ Madde 19 ]
  • 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK... [ Madde 27 ]
  • 2576 S. BÖLGE İDARE MAHKEMELERİ, İDARE MAHKEMELERİ VE V... [ Madde 5 ]
  • 2577 S. İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU [ Madde 2 ]
  • "İçtihat Metni"

    OLAY : Emek 4. Caddede saat 21.30 sıralarında seyreden kasko sigortalı bir taşıtın yol üzerinde açık bırakılmış ASKİ'ye ait logar kapağına çarpması sonucunda maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğinin ve kusurun yola ait kusurlardan "yolda münferit çukur" olduğunun trafik zabıtasınca düzenlenen tespit tutanağında saptanması üzerine, davacı Sigorta Şirketince, vasıtanın uğradığı hasar bedeli 218,906,652.- TL. sigortalıya ödenmiştir. Davacı Şirket tarafından, Türk Ticaret Kanunu'nun 1301. maddesine göre sigortalının haklarına halefiyete dayanılarak, ödenmiş bulunan hasar bedelinin faiziyle birlikte, %100 kusurlu olduğundan bahisle ASKİ'den tahsili için Beyoğlu 2. İcra Müdürlüğünün E: 1998/8926 sayılı dosyasında ilamsız icra takibi başlatılmış; ancak, ASKİ tarafından itiraz edilmesi üzerine bu takip durmuştur.

    Davacı Şirket vekilince, İcra ve İflas Kanunu'nun 67. maddesine göre itirazın iptali ile icra takibinin devamına karar verilmesi istemiyle, 10.5.1999 gününde adli yargı yerinde dava açılmıştır.

    ANKARA 30. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 22.9.1999 gün ve E: 1999/334, K: 1999/262 sayı ile, davalı vekilince, sigortalı aracın logar kapağına çarpması sonucunda hasara uğradığı iddiası ile hizmet kusuru ima edildiğinden müvekkili idarenin hizmet kusuru olup olmadığı incelemesinin idari yargının görev alanına girdiği yolunda savunma yapıldığı; dava dilekçesi ve cevap dilekçesinde de izah edildiği üzere olayın hizmet kusurundan kaynaklandığı; hizmet kusurundan kaynaklanan davaların idari yargı yolu ile çözüme kavuşturulduğu gözönüne alınarak, davanın idari yargının görevine girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

    Davacı vekilince, aynı istekle, 6.1.2000 gününde idari yargı yerinde dava açılmıştır.

    ANKARA 7. İDARE MAHKEMESİ; 22.2.2000 gün ve E: 2000/14 sayı ile, 2576 sayılı Yasa'nın 5. maddesinde, idare mahkemelerinin iptal davaları, tam yargı davaları ile genel hizmetlerden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakacağına işaret edildiği; iptal ve tam yargı davalarının konusunu, idari işlem ve eylemlerin oluşturduğu, ancak özel kanunlarla adli yargının görev alanına bırakılan uyuşmazlıkların bu kapsam dışında kaldığı; olayda, idari dava türlerine uygun bir istemde bulunulmayıp, durmuş olan icra takibinin İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre devamı için dava açıldığından, uyuşmazlığın anılan Yasa hükümlerine göre görevli adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varıldığından bahisle, görevli merciin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasa'nın 19. maddesine göre Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına, bu konuda verilecek karara değin davanın incelenmesinin ertelenmesine karar verilmiştir. İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ali HÜNER'in Başkanlığında, Üyeler: Mahir Ersin GERMEÇ, Dr. Mustafa KILIÇOĞLU, Mustafa BİRDEN, Ayla ALKIVILCIM, Dr. Serdar ÖZGÜLDÜR ve Hıfzı ÇUBUKLU'nun katılımlarıyla yapılan 20.11.2000 günlü toplantısında, Raportör-Hakim İsa YEĞENOĞLU' nun davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mustafa EKİNCİ'nin davada idari yargının görevli olduğu Danıştay Savcısı O. Cem ERBÜK'ün ise davanın çözümünün adli yargının görevine girdiği yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinledikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

    USULE İLİŞKİN İNCELEME:

    Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesi'nce anılan Yasa'nın 19. maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmemiş, esas inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verilmiştir.

    ESASA İLİŞKİN İNCELEME:

    Dava, ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

    2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun "İlamsız takip" başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra memuruna yazı ile veya sözlü olarak yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre takip talebi üzerine icra dairesince düzenlenen ödeme emrinin, değişik 61. maddede öngörülen şekilde takip borçlusuna tebliğ edileceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

    İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasa'da iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68., ek 68/a. ve ek 68/b. maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir. İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır. Sözkonusu değişik 67. madde, "Takip talebine itiraz edilen ve itirazın kaldırılması için mercie müracaat etmek istemeyen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, umumi hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

    Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminata mahkum edilir.

    İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

    Alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılması talebinde bulunmazsa bir daha ilamsız takip talebinde bulunamaz. Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır." hükümlerini taşımaktadır.

    Anılan Yasa'nın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, "Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur." denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözüedilen "mahkeme" ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

    Öte yandan, 2577 sayı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri:

    a) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,

    b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

    c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

    Bu duruma göre ve olayda, idari yargı yerinde İYUK.'da sayılan idari davalardan birinin açılmamış olması karşısında, İcra ve İflas Kanunu'nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunmaktadır.

    Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesi'nce yapılan başvurunun kabulü ile Asliye Hukuk Mahkemesi'nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

    SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 7. İdare Mahkemesi'nce yapılan başvurunun KABULÜ ile Ankara 30. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 22.9.1999 günlü, E: 1999/334, K: 1999/262 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 20.11.2000 gününde Üyelerden Dr. Mustafa KILIÇOĞLU'nun karşı oyu ve OYÇOKLUĞU ile KESİN OLARAK karar verildi.

    E. 2000/38

    K. 2000/49

    KARŞI OY :

    Uyuşmazlık, davalı idarenin hizmet kusuru incelemesine tabi sorumluluğundan doğan bir alacak için, İcra ve İflas Yasasının 67. maddesine göre genel mahkemede aleyhine açılmış bulunan itirazın iptali davasının görüm ve çözüm yerinin yargı yolu açısından belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. İlke olarak, görevli yargı yerinin belirlenmesinde yasada açıklık olup olmamasına bakılır. Yasada açıklık var ise buna uymak zorunludur. Yok ise, yargısal içtihatlara ve genellikle Uyuşmazlık Mahkemesi'nin emsal kararlarına bakılır.

    Yargı yolunun belirlenmesinde davacının davayı nitelendirmesi önem taşımaz, yargıç kendiliğinden değerlendirmede bulunur. Somut olayda; sigortalı araç, logar kapağına çarpması sonucu hasara uğramıştır. Şu durumda, açılacak davanın konusu, zararlı sonucun oluşmasında davalı ASKİ'nin hizmet kusurunun olup olmamasıdır.

    Davacı Sigorta Şirketinin yaptığı ilamsız takibe, davalı idare itiraz etmiştir. Davacı genel mahkemede İcra ve İflas Yasasının 67. maddesine göre dava açarak itirazın iptalini ve takibin devamını istemiştir. Yasanın açıkça yargı yolu açısından yol gösterimi İcra ve İflas Yasasının 5. maddesinde bulunmaktadır. Buna göre, İcra ve İflas Dairesi görevlilerinin kusurlarından dolayı Devlet'in sorumluluğunun yargısal denetiminde adliye mahkemeleri görevli olacaktır.

    İtirazın iptali davası için anılan Yasa'da sadece yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğu belirtilmiştir (Md. 67/1). İdari Yargılama Usulü Yasasının açıkça yollamada bulunmadığı durumlarda hukuk yargılama yönteminin uygulanmasına engel bulunmamaktadır. Davada alacaktan sözedilmesi, onun tazminat niteliğini ortadan kaldırmaz. Hizmet kusuru inceleneceğine göre ihtisas mahkemeleri idare mahkemeleridir. İş mahkemesinin görev alanına giren bir konuda itirazın iptalinin iş mahkemesinde görülmesi nasıl doğal ise, idari eylemden doğan bir davanın görüm yerinin idari yargı olması da aynı doğallıktadır.

    Sigorta Şirketi, zarar görenin halefidir. Aktif husumet açısından İdari Yargılama Usulü Yasasının ikinci maddesi engel teşkil etmez. Bu durumda, davacının idari yargıda bir tam yargı davası açması gerekir. Bu şekilde idari dava açılması üzerine de, İdari Yargılama Usulü Yasasının dokuzuncu maddesinde öngörüldüğü gibi, görevsiz yargı merciine başvurma tarihi idare mahkemesine başvurma tarihi olarak kabul edilmelidir. Davaların bu yolla canlandırılması, ancak kötü niyetin varlığı halinde Medeni Yasanın ikinci maddesindeki hakkın kötüye kullanılması yasağı ile karşılaşır.

    Açıklanan nedenlerle, idarenin hizmet kusurundan doğan zararın giderilmesine yönelik bulunan davanın görüm ve çözümünde idari yargı görevli olduğundan Ankara 7. İdare Mahkemesi'nce yapılan başvurunun reddi gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun değerli görüşünden ayrılıyorum.