Hukuk Bölümü         2008/188 E.  ,  2009/168 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı                       : E.P. Tur Tekstil San. ve Tic. A.Ş.

Vekilleri                     : Av. C.E.,  Av. E.A. 

Davalı                        : Çeşme Belediye Başkanlığı.

Vekili                         : Av. E.Ş. 

OLAY                         :Davacı vekili, müvekkili şirketin Türkiye Lisansörü olduğu tekstil markalarına ait dev reklam panosunu (totem), Çeşme İlçesi sınırlarında  davalı Belediyenin izin verdiği İzmir-Çeşme Devlet Karayolu kenarında, dikmek suretiyle kullandıklarını,  reklam panosunun 2003 yılına ait İlan ve Reklam Vergi Beyannamesinin 01.08.2003 tarihinde davalı Çeşme Belediyesi Gelir Müdürlüğü’ne verildiğini ve karşılığının tahsilat makbuzu ile yatırıldığını; 2004 yılı Haziran  ayı içerisinde, söz konusu reklam panolarının;   kesilmek suretiyle bulunduğu yere yatırıldığı ve üzerindeki reklam amaçlı görsel çalışmaların doğal ortam koşullarında ve olumsuz çevre etkisiyle tahrip olduğunun tespit edildiği,  reklam panosunun müvekkili firmaya toplam maliyetinin, 5.015.000.000.-TL olduğunu;  bunun üzerine panolarını sigortalayan sigorta şirketinden, maddi hasarlarının giderilmesinin istenildiği; sigorta şirketinin konu ile ilgili olarak Karayolları Bölge Müdürlüğü, 24. İzmir Şube Şefliği' ne yapmış olduğu resmi başvuruya,  ilgili makamdan verilen cevapta,  reklam levhasının Çeşme Belediyesi tarafından mahalli çevre kurulu kararıyla yerinden kaldırıldığının bildirildiğini; davalı Belediye'ce gösterilen yere dikmiş bulundukları reklam panolarının,  davalı Belediye tarafından alınmış bulunan bir karara bağlı olarak söküldüğünü,  söz konusu kararın ve panonun sökülmesi olayı ile ilgili hiç bir yazılı ve sözlü bildirimde bulunulmadığını; olay  nedeniyle, doğan maddi zararın yanında, ayrıca 13-14 yıldan beri tekstil piyasasında bu markalarla ün kazanmış olan firmalarının manevi  yönden de rencide edildiğini;   habersiz olarak sökülüp, yol kenarına bırakılan / atılan dev tabelanın, şirket yetkililerince fark edilinceye kadar geçen sürede, yerlerde pejmürde bir şekilde kaldığını, idarenin  bu  eylemi  sonucu  markalarının  ve  şirket  imajlarının  kamuoyunda zedelendiğini;   bu konuda Çeşme Belediye'sine  Noter kanalıyla  çekilen ihtarname ile 5.015.000.000,TL. zararın ödemesinin gerektiği bildirilmiş olmasına karşın;  müvekkili şirkete ödeme yapılmadığını ileri sürerek; uğranılan maddi zararın, dava talihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte  davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle 26.1.2005 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

ÇEŞME ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 24.03.2005 gün ve E:2005/13, K:2005/101 sayı ile, dava dilekçesinin özetini yaptıktan sonra; davalı vekilinin cevap dilekçesi ile; davanın görevsiz mahkemede açıldığını, 11.02 1959 gün ve 17/15 sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 97/6839 E - 97/11419 K sayılı emsal kararına göre, idarenin eyleminden doğduğu iddia edilen zararların tazmininin 2577 sayılı Kanunun 2. maddesi hükmüne göre; bir tam yargı davası olduğunu ve bu davalarda İdare Mahkemelerinin görevli olduğunu, davacı şirketin 2004 yılı ocak ayında yenilenmesi zorunlu olan beyannamesini yenilemediğini, idari işlemin gerçekleştiği tarihte geçerli olan 1580 sayılı Kanun’un 15/11. maddesine dayalı olarak işlem yapıldığını ileri sürerek, davanın usul ve esastan reddini talep etmiş olduğu;  davacı tarafın,  davalı belediyenin reklam panosunun kaldırılması nedeniyle uğradığı zararın tazminini talep ettiği,  2577 sayılı Yasa'nın 2/b maddesine göre idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanların tam yargı davalarını İdare Mahkemelerine açmasının gerektiği,  taraflar arasında davanın dayanağı olan reklam panosunun kaldırılması işinin, Çeşme Belediyesi’nin 1580 Sayılı Yasa’ya göre yapıldığı hususunun ihtilafsız olduğu;  şu halde, idarenin eyleminden kaynaklanan davanın idari yargı merciinde görülmesinin gerektiği, görev kamu düzeni ile ilgili olduğundan davanın her safhasında öncelikle dikkate alınmasının icap ettiği gerekçesiyle, görevsizlik kararı vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez  aynı istemle, idari yargı yerinde dava açmıştır.

İZMİR 2. İDARE MAHKEMESİ; 07.04.2008 gün ve E:2005/762 sayı ile,                                   2247 sayılı  Uyuşmazlık   Mahkemesinin Kuruluş  ve  İşleyişi  Hakkında Kanunun   19.  maddesi hükmüne  yer verdikten ve davanın özetini yaptıktan sonra; 2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanununun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlığı altındaki 2. maddesinin 1/b bendinde, "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları"nın idari dava türleri arasında sayıldığı; bu madde hükmüne göre, İdarelerin, kamu hizmetlerinin yürütülmesi sırasında kişilere verdiği zararları tazminle sorumlu olup, tazmini istenilen zararın idari eylem ve işlerden doğması halinde, bu zararların idari yargıda açılacak tam yargı davası ile istenebileceği kuşkusuz olmakla birlikte; idari usul ve esaslar dışında idarece yapılan eylemlerin  "haksız fiil" niteliğinde olduğu; idarilik karakteri taşımayan bu eylemlerden dolayı ancak adli yargıda dava açılmasının mümkün olduğu;  idarenin bir kamu hukuku kuralına, yasa,  tüzük, yönetmelik gibi bir kural işlem veya bir idari işleme ya da bir yargı yeri kararına dayanmadan, bir fiil niteliğinde eylemde bulunmasının,  mahkeme içtihatları ve doktrinde “fiili yol” olarak nitelendirildiği ve idarilik karakteri taşımayan bu eylemlerden dolayı idarenin alelade bir fert durumuna geleceği, sonuçta özel hukuk hükümlerine göre çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklara yol açılacağının kabul edildiği; dava konusu olayda, davacı şirket tarafından, davalı idarenin izin verdiği alana dikmek suretiyle kullandığı reklam panosunun herhangi bir yargı kararı veya yetkili makamca (idarece) kaldırılması yönünde alınmış bir karar olmaksızın, davalı idare elemanlarınca   kaldırıldığının   anlaşılması   karşısında;   uyuşmazlığın   bu   haliyle,   bir   idari eylemden değil haksız fiilden kaynaklandığı, uyuşmazlığın görüm ve çözümünün adli yargının görev alanı içinde kaldığı kanaatine varılmış bulunduğu; bu durumda, haksız fiil niteliğindeki eylem nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmininin adli yargı yerinde çözümlenmesi gerekirken uyuşmazlığa ilişkin davanın idari yargı yerinde çözümlenmesine olanak bulunmadığı;   açıklanan nedenlerle,  Mahkemelerinin görevsizliğine, 2247 sayılı Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE :

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Turan KARAKAYA, Nüket YOKLAMACIOĞLU, Serdar AKSOY ve Coşkun GÜNGÖR’ün katılımlarıyla yapılan 06.07.2009 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME : Dosyanın 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca incelenmesinden;  İdare mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde  öngörülen durumun aksine, adli yargı kararının kesinleşme durumu açıklığa kavuşturulmadan başvurulduğu görülmekte ise de; Başkanlık yazısıyla, adli yargı dava dosyasının Mahkemesinden istenildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

            II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı şirkete ait reklam panosunun sökülmesi nedeniyle uğranılan maddi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

Davalı İdarece verilen savunma ve Mahkemece yapılan ara kararına verilen cevap dilekçesinde; reklam panolarının kullanılabilmesi için 2464 sayılı Belediye Gelirleri Yasa'sı uyarınca her yıl beyanname verilmesi ve kaç gün kaldığına bakılmaksızın yıllık ilan reklam vergisinin yatırılmasının gerektiği;   Davacının, dava konusu yapılan reklam panosunu 2003 yılında koyduğunu ve  2003 yılı beyannamesini verdiğini, ancak 2004 ocak ayında yenilenmesi zorunlu olan beyannamesini yenilemediğini, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu'nun 15. ve 16.maddelerinin; beyannamenin belirlenen süre içerisinde, yıllık verileceği hususunu düzenlediği; 2004 yılı için yasal zorunluluk olan ocak ayı içerisinde beyanname ve ilan reklam vergisi verilmediği için, idari işlemin gerçekleştiği tarihte geçerli olan 1580 sayılı Kanun'un 15/11. maddesine dayalı olarak işlem yapıldığı ifade edilmiştir.

            Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 12.maddesinde, belediye sınırları ile mücavir alanları içinde yapılan her türlü İlan ve reklamın, İlan ve Reklam Vergisine tabi bulunduğu; 13.maddesinde,  İlan ve Reklam Vergisinin mükellefinin, yurt dışından gönderilen ilan ve reklamlar dahil olmak üzere, ilan ve reklamı kendi adına yapan veya yaptıran gerçek veya tüzelkişiler olduğu belirtilmiş; verginin hangi tarifeye göre alınacağı ve tarifenin uygulanmasında  hangi esaslara uyulacağına Yasanın 15.maddesinde yer verilmiş; “Verginin Tarhı Ve Ödenmesi” başlığını taşıyan 16. maddesinde ise,   “Vergiye tabi ilan ve reklamlarda, ilan ve reklam işinin mükellefçe yapılması halinde ilan veya reklam işinin yapılmasından önce mükellef tarafından, ilan ve reklam işinin bu işi mutad meslek olarak ifa edenler tarafından yapılması halinde ilan ve reklam işini yapanlarca ilan veya reklamın yapıldığı ayı takip eden ayın 20 nci günü akşamına kadar verilecek beyanname üzerine, tarh ve tahakkuk ettirilir. Beyannameler vergi tarifesinin 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 ncı bentlerinde yazılı ilan ve reklamlarda bunların yayınlandığı, dağıtıldığı veya teşhir edildiği mahallin belediyesine verilir,

İlan ve Reklam Vergisi, beyanname verme süresi içinde ödenir. Şu kadar ki belediye meclisleri vergi tarifesinin 1,2 ve 4 üncü bentlerinde yazılı yıllık ilan ve reklamlara ait vergileri, yılı içinde, iki eşit taksitte almaya yetkilidirler.

İlan ve Reklam Vergisinin ödendiğinin belgelendirilmesi yönünden ilgili belediyeler gerekli usulleri ihdas edebilirler.” denilmiş;  1580 sayılı (Mülga) Belediye Kanunu’nun, “Belediyenin Vazifeleri” başlıklı 15.maddesinde;  Belediyelerin kanunlar ve nizamnamelerle muayyen hukuku, buna mukabil beldenin ve belde halkının sıhhat, selamet ve refahını temin, intizamını halelden vikaye maksadiyle yapacağı vazifelerinin bulunduğu; bu vazifelerin,  maddede yazılanlarla, ayrıca kanun ve nizamname ve talimatnamelerle muayyen hususlar olduğu belirtilmiş; maddenin ikinci fıkrasının 11.bendinin ilk paragrafında ise, “Yol, meydan, pazar, iskele, köprü ve nehirler gibi umuma ait yerlerden ve denizlerden bir kısmını mürur ve ubur ihtiyacını tazyik etmeyecek surette ve muvakkaten her hangi bir ameliye için işgal veya istimal edeceklere izin vermek ve ruhsatsız işgalleri menetmek;” kuralına yer verilmiştir.

Buna göre, belediyenin, görevinde olan kamusal yetkiyi kullanmak suretiyle, kamuya ait  karayolu kenarında bulunan  ve o yıla ait vergi beyannamesi süresi içinde verilmeyen   reklam panosunu kaldırması, kamu gücüne dayanan, re’sen ve tek yanlı olarak tesis ettiği idari nitelikli bir uygulamadan ibaret olup; kamu hizmeti yürüten belediyenin bu hizmeti yürüttüğü sırada kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan dava, olayda kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanmasını gerektirmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa’nın 2/1-b. maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, İzmir 2. İdare Mahkemesi'nin başvurusunun reddi gerekmiştir. 

S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İzmir 2. İdare Mahkemesi’nin 07.04.2008 gün ve E:2005/762 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 06.07.2009 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.