T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO      : 2019/149

KARAR NO : 2019/221

KARAR TR : 25.03.2019              

 

ÖZET: 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 102. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca verilen  idari para cezasının iptali istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlen-mesi gerektiği hk.

 

 

     

 

 

 

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

 

Davacı             : Milli Eğitim Bakanlığı

Vekili              : Av. Sine Atik

Davalı             : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

Vekili              : Av. Yeşim Koluman

          

O  L  A  Y      : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Çiğli Sosyal Güvenlik Merkezi’nin, 14.4.2015 gün ve …-5.773.236 sayılı işlemi ile, Neriman Haşim Emirli Anaokulu Müdürlüğü’nün işyerine ait defter, kayıt ve belgeleri incelenmek üzere yasal süre içinde Kuruma ibraz etmediğinden bahisle, adı geçen okul adına 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası  Kanunu’nun 102. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca 6.129,00 TL idari para cezası verilmiş, yapılan itiraz aynı kurumun 17.9.2015 gün ve 2015/20 sayılı komisyon kararı ile reddedilmiş, ödeme emri düzenlenerek ilgili okula tebliğ edilmiştir.

Davacı vekili, ödeme emrinde belirtilen idari para cezasının iptali istemiyle adli yargı yerine başvuruda bulunmuştur.

İZMİR 5. SULH CEZA HÂKİMLİĞİ: 31.1.2018 gün ve D.İş:2018/40 sayı ile, başvurunun 5510 sayılı Kanun uyarınca verilen idari para cezasının iptali istemiyle yapıldığı,  5510 sayılı Kanun’un 102. maddesinde de bu Kanun uyarınca verilen idari para cezalarına karşı açılacak davalarda idari yargı yerinin görevli olduğunun belirtildiği, bu nedenle davanın çözümünün idari yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle başvurunun görev yönünden reddine karar vermiş, verilen karar itiraz edilmeden kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İzmir 5. İdare Mahkemesi, davanın ödeme emrine karşı açıldığını belirterek, dava konusu işlemin tüm unsurları ile hukuka uygunluğunun yargısal denetimine imkan sağlayacak şekilde dayanağı bilgi ve belgelerin, davalı idare tarafından dava dosyasına sunulamadığı, bu haliyle dava konusu işlemin hukuka uygunluğunun ortaya konulamadığı, dolayısı ile hukuki dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar vermiş, davalı vekilince istinaf yoluna gidilmesi üzerine, İzmir Bölge İdare Mahkemesi 6. İdare Dava Dairesi, 15.1.2019 gün ve E:2018/2511, K:2019/14 sayılı kararı ile, 5510 sayılı Kanun’un 101. maddesinde, … bu kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği kuralına yer verildiği, uyuşmazlık konusu olayda, kurum alacağının tahsili amacıyla davacı şirket adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istenildiğinden, bu haliyle davanın görüm ve çözümünün iş mahkemesinin görev alanında kaldığı, bu durumda 5510 sayılı Yasa uyarınca davacıya verilen para cezasının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davanın görev yönünden reddi gerekirken, davanın esasının incelenmek suretiyle reddedilmesinde usul kurallarına uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle yapılan istinaf başvurusunun kabulüne, İzmir 5. İdare Mahkemesi’nce verilen 10.9.2018 gün ve E:2018/196, K:2018/1179 sayılı kararın kaldırılmasına ve yeniden karar verilmek üzere anılan mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar verilmiştir.

İZMİR 5. İDARE MAHKEMESİ: 7.2.2019 gün ve E:2019/162 sayı ile; 5510 sayılı Kanun uyarınca davanın görüm ve çözümünün iş mahkemelerine ait olduğu gerekçesiyle 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına ve davanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

            Uyuşmazlık Mahkemesinin Hicabi DURSUN’un başkanlığında, Üyeler Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ’un katılımlarıyla yapılan 25.03.2019 tarihli toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

İdari yargı yerince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülten Fatma BÜYÜKEREN’in davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 102. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca verilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

5510 sayılı Kanun’un   “Kurumca verilecek idarî para cezaları” başlığı altında düzenlenen 102. maddesinde, “ (Değişik: 17/4/2008-5754/60 md.)

Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle diğer kanunlarda aşağıda belirtilen fiiller için idari para cezası öngörülmüş olsa dahi ayrıca bu Kanunun;

(……)

e) 86ncı maddesinin ikinci fıkrasındaki yükümlülüğü Kurumca yapılan yazılı ihtara rağmen on beş gün içinde mücbir sebep olmaksızın tam olarak yerine getirmeyenlere;

1) Bilânço esasına göre defter tutmakla yükümlü olanlar için, aylık asgari ücretin on iki katı tutarında,

2) Diğer defterleri tutmakla yükümlü olanlar için, aylık asgari ücretin altı katı tutarında,

3) Defter tutmakla yükümlü değil iseler, asgari ücretin üç katı tutarında,

4) Tutmakla yükümlü bulunulan defter ve belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle verilmesi gereken ceza tutarını aşmamak kaydıyla; defter ve belgelerin tümünü verilen süre içinde ibraz etmekle birlikte; kanunî tasdik süresi geçtikten sonra tasdik ettirilmiş olan defterlerin tasdik tarihinden önceki kısmı, işçilikle ilgili giderlerin işlenmemiş olduğu tespit edilen defterler, sigorta primleri hesabına esas tutulan kazançların kesin olarak tespitine imkân vermeyecek şekilde usulsüz veya noksan tutulmuş defterler, herhangi bir ay için sigorta primleri hesabına esas tutulması gereken kazançların ve kazançlarla ilgili ödemelerin (sigorta primine esas kazancın ödemeye bağlı olduğu durumlar dahil) o ayın dahil bulunduğu hesap dönemine ait defterlere işlenmemiş olması halinde, o aya ait defter kayıtları geçerli sayılmaz ve bu geçersizlik hallerinin gerçekleştiği her bir takvim ayı için, aylık asgari ücretin yarısı tutarında; kullanılmaya başlanmadan önce tasdik ettirilmesi zorunlu olduğu halde tasdiksiz tutulmuş olan defterler geçerli sayılmaz ve tutmakla yükümlü bulunulan defter türü dikkate alınarak bu bendin (1) ve (2) numaralı alt bentlerine göre; Vergi Usûl Kanunu gereğince bilanço esasına göre defter tutulması gerekirken işletme hesabı esasına göre tutulmuş defterler geçerli sayılmaz ve bu bendin (1) numaralı alt bendine göre,

5) İşverenler tarafından ibraz edilen aylık ücret tediye bordrosunda; işyerinin sicil numarası, bordronun ilişkin olduğu ay, sigortalının adı, soyadı, sigortalının sosyal güvenlik sicil numarası, ücret ödenen gün sayısı, sigortalının ücreti, ödenen ücret tutarı ve ücretin alındığına dair sigortalının imzasının bulunması zorunludur. Belirtilen unsurlardan herhangi birini ihtiva etmeyen (imza şartı yönünden makbuz mukabilinde veya banka kanalıyla yapılan ödemeler hariç) ücret tediye bordroları geçerli sayılmaz ve her bir geçersiz ücret tediye bordrosu için aylık asgari ücretin yarısı tutarında,

idari para cezası uygulanır. İbraz süresi geçirildikten sonra incelemeye sunulan ve tümünün veya bir bölümünün geçersiz olduğu tespit edilen defter ve belgeler yönünden, ayrıca geçersizlik fiilleri için idari para cezası uygulanmaz, sadece tutulan defter türü dikkate alınarak bu bendin (1), (2) ve (3) numaralı alt bentlerine göre idari para cezası uygulanır.

(……..)

İdarî para cezaları ilgiliye tebliğ ile tahakkuk eder. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ya da Kurumun ilgili hesaplarına yatırılır veya aynı süre içinde Kuruma itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde, idari para cezası kesinleşir.

İdarî para cezalarının, Kuruma itiraz edilmeden veya yargı yoluna başvurulmadan önce tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde peşin ödenmesi halinde, bunun dörtte üçü tahsil edilir. Peşin ödeme idari para cezasına karşı yargı yoluna başvurma hakkını etkilemez. (İptal üçüncü cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 28/11/2013 tarihli ve E.: 2013/40, K.: 2013/139 sayılı Kararı ile.) (…)

Mahkemeye başvurulması idari para cezasının takip ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde ödenmeyen idari para cezaları, 89 uncu madde hükmü gereğince hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir.

İdarî para cezaları on yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Zamanaşımı süresi, fiilin işlendiği tarihten itibaren başlar.

İdarî para cezaları hakkında, bu Kanun ve 16/5/2006 tarihli ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununda hüküm bulunmayan hallerde 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri uygulanır.” denilmiş;

“Prim belgeleri ve işyeri kayıtları” başlıklı 86. maddesinin ikinci fıkrasında ise, “İşveren, işyeri sahipleri; işyeri defter, kayıt ve belgelerini ilgili olduğu yılı takip eden  yılbaşından başlamak üzere on yıl süreyle, kamu idareleri otuz yıl süreyle, tasfiye ve iflâs idaresi memurları ise görevleri süresince, saklamak ve Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilen memurlarınca istenilmesi halinde on beş gün içinde ibraz etmek zorundadır.” hükmü yer almıştır.

 30.3.2005 tarih ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun birinci maddesinde, “Bu Kanunda; toplum düzenini, genel ahlâkı, genel sağlığı, çevreyi ve ekonomik düzeni korumak amacıyla;

 a) Kabahatlere ilişkin genel ilkeler,

 b) Kabahatler karşılığında uygulanabilecek olan idari yaptırımların türleri ve sonuçları,

            c) Kabahatler dolayısıyla karar alma süreci,

 d) İdari yaptırıma ilişkin kararlara karşı kanun yolu,

 e) İdari yaptırım kararlarının yerine getirilmesine ilişkin esaslar,

 belirlenmiş ve çeşitli kabahatler tanımlanmıştır” denilerek Kanunun amaç ve kapsamı belirlen-miş;  ikinci kısmında yer alan 32 ila 43. maddelerinde, Türk Ceza Kanunu kapsamı dışında kalan çeşitli kabahatler sayılarak, bu eylemlere yaptırımlar öngörülmüştür.           

 

            Anılan Kanun’un 2. maddesinde, “kabahat” deyiminden, kanunun karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlığın anlaşılacağı; 16. maddesinde, kabahatler karşılığında uygula-nacak olan idari yaptırımların “idari para cezası” ve “idari tedbirler”den ibaret bulunduğu; “idari tedbirler”in de mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirler olduğu belirtilmiştir.

 Olayda, davanın, işyerine ait defter, kayıt ve belgeleri incelenmek üzere yasal süre içinde Kuruma ibraz etmediğinden bahisle, ilgili okul adına 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası  Kanunu’nun 102. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca verilen idari para cezasının iptaline ilişkin olarak açıldığı, 5510 sayılı Kanun’un 102. maddesinin dördüncü  fıkrasında bu  Kanun hükümlerine göre verilen idarî para cezalarına karşı ….. kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurulacağının düzenlendiği, bu durumda davaya konu idari para cezasına dayanak olan 5510 sayılı Kanun’da  bu Kanun uyarınca verilen idari para cezalarına karşı kanun yoluna ilişkin düzenlemenin yer aldığı anlaşılmıştır.       

  Öte yandan; 30.3.2005 gün ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 6.12.2006 gün ve 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesiyle değiştirilen 3. maddesinde, “ (1) Bu Kanunun;

  a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında, uygulanır”; Kanunun “Başvuru yolu” başlıklı 27. maddesinin 1. fıkrasında ise, “İdari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari yaptırım kararı kesinleşir” düzenlemeleri yer almıştır.

Bu düzenlemelere göre; Kabahatler Kanunu’nun, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

 Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

  Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.  

 İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen idari para cezasının 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu uyarınca verildiği,  5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 5510 sayılı Kanun’da bu Kanun uyarınca verilen idarî para cezalarına karşı idare mahkemesine başvurulacağının düzenlenmiş olup, itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterildiği anlaşılmıştır. Bu durumda,  Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la değişik 3. mad-desinde belirtildiği üzere, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, 5510 sayılı Kanun uyarınca verilen idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İzmir 5. İdare Mahkemesinin 7.2.2019 gün ve E:2019/162 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, İzmir 5. İdare Mahkemesinin 7.2.2019 gün ve E:2019/162 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 25.03.2019 gününde Üyeler Süleyman Hilmi AYDIN ve Nurdane TOPUZ'un KARŞI OYLARI ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

Başkan

Hicabi

DURSUN

Üye

Şükrü

BOZER

Üye

Mehmet

AKSU

Üye

Birol

SONER

 

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Aydemir

TUNÇ

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

Davanın, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 102'nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca verilen idari para cezasının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin tebliği üzerine gerek adli yargıda gerekse idari yargıda, ödeme emrinin tarih ve sayısı ile tebliğ tarihine yer verilmek suretiyle ve ödeme emrinde yer alan 6129.-TL idari para cezası ve 2298,87 TL gecikme zammı toplamı olan 8427,97 TL idari para cezasının iptalinin istenildiği belirtilerek açıldığı anlaşılmıştır.

Bu durumda, ödeme emrine karşı açıldığı sonucuna varılan davada, 5510 sayılı Yasa'nın 88'inci maddesi gözetildiğinde, uyuşmazlığın çözümünde iş mahkemesi (adli yargı) görevli olduğundan, davanın idari para cezasına karşı açıldığının kabulü suretiyle davada idari yargının görevli olduğu yolunda verilen karara katılmıyoruz.

 

 

              Üye                                                                              Üye

     Süleyman Hilmi                                                                 Nurdane

           AYDIN                                                                         TOPUZ