T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2020/98

KARAR NO  : 2020/172      

KARAR TR  : 24/02/2020

 

ÖZET: Emekli Sandığı iştirakçisi olan davacıya, ilaçlı stent bedelinin ödenmeyeceğine ilişkin işlemin iptali ile tedavi kurumuna ödenmiş olan tutarın ödenmesi istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI yerinde çözümlenmesi hk.

 

 

 

 

 

K A R A R

 

 

          Davacı     : M.H.Z.

          Vekili      : Av. B.A.U.

          Davalı   : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

          Vekili   : Av. İ. A. Ö.

 

          O L A Y: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacıya koroner arter hastalığı nedeni ile 29/03/2010 tarihinde Gaziantep Dr. Ersin Arslan Devlet Hastanesi'nde ilaçlı stent yerleştirildiğini, davacının 21/02/2011 tarih ve 3127757 evrak sayılı talep dilekçesi ile davalı kuruma başvuru yaparak, tedavi sonucu takılan ilaçlı stent bedeli olan 3.000,02 TL'nin iadesini talep ettiğini, davacının bu talebinin 3127757 sayılı yazı ile reddedildiğini ileri sürerek, davalı kurumun işleminin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

          GAZİANTEP 2. İDARE MAHKEMESİ: 31.05.2011 gün ve E:2011/537, K:2011/663 sayılı dosyada “5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası'nın 101. maddesinde "Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür." hükmüne yer verilmiştir.

          Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden, davacı tarafından; rahatsızlığı sebebiyle kalp damarına taktırdığı stende ödemiş olduğu 3.000,02 TL bedelin tahsili amacıyla davalı idareye başvuruda bulunduğu, anılan başvurunun 2137757 sayılı dava konusu işlemle reddi üzerine anılan işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

          Bu durumda; davacının tedavisinde kullanılan tıbbi malzeme bedeli olan 3.000,02 TL bedelin tarafına ödenmesi isteminin 5510 sayılı Yasanın kapsamında olduğu ve bu yasa hükmü uyarınca uyuşmazlığın görüm ve çözümü Mahkememizin görev alanına girmeyip adli yargı yerinin görev alanına girdiğinden, davanın görev yönünden reddine hükmetmek gerekmektedir.

          Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine" dair verdiği kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.

          Davacı vekili, bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

          Gaziantep 1. İş Mahkemesi: 21/04/2016 gün, 2014/60 Esas ve 2016/141 Karar sayılı dosyada " davanın kısmen kabul kısmen reddine" karar vermiş, karar temyiz edilmiştir.

          Yargıtay 21. Hukuk Dairesi: 11/04/2019 tarih, 2018/3006 Esas ve 2019/2837 Karar sayılı ilamı ile "Somut olayda; uyuşmazlığın 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 01/10/2008 tarihinden önce Emekli Sandığı iştirakçisi olan ve mevcut statüsünde bulunan davacının tedavi giderlerinin tahsiline ilişkin istemin çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gözetilerek 6100 sayılı HMK'nın 114/1-h maddesine göre dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

          O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır." gerekçesiyle kararın bozulmasına hükmederek dosyayı mahalline iade etmiştir.

          GAZİANTEP 1. İŞ MAHKEMESİ: 26.09.2019 gün ve E:2019/148, K:2019/305 sayılı dosyada “Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 11/04/2019 tarihli, 2018/3006 Esas ve 2019/2837 Karar sayılı bozma ilamı birlikte değerlendirildiğinde, 5510 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 01/10/2008 tarihinden önce emekli sandığı iştirakçisi olan davacının, ödemiş olduğu 3.000,02 TL tutarındaki ilaçlı stent bedelinin, fatura tarihi olan 29/03/2010 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalı kurumdan tahsiline ilişkin isteminde, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı'nın tesis edeceği işlemler ve yapacağı muamelelerin idari işlem niteliğini korumaya devam edeceği" gerekçesiyle "Yargı Yolunun Caiz Olmaması Nedeniyle Davanın Dava Şartı Yokluğundan Usulden Reddine" kesin olarak karar vermiştir.

          Davacı vekili Gaziantep 1.İş Mahkemesine verdiği 04/12/2019 tarihli dilekçesiyle görev uyuşmazlığının giderilmesi için Mahkememize başvurulmasını talep etmiş, dava dosyaları Gaziantep 1. İş Mahkemesinin 31.12.2019 tarih ve 2019/148 esas sayılı üst yazısı ile Mahkememize gönderilmiş, başvuru 21.01.2018 tarihinde Mahkememizde kayıt altına alınmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 24.02.2020 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının, idari yargı dosya bilgileri ile beraber 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin Selimoğlu’nun, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Emekli Sandığı iştirakçisi olan davacıya, ilaçlı stent bedelinin ödenmeyeceğine ilişkin davalı İdare işleminin iptali, tedavi kurumuna ödenmiş olan 3.000,02 TL’nin yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.

          31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

 

          5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir. Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yeni sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

          Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanun’un değil 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

           Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

          Dava dosyasının içinde bulunan incelenmesinde; Davacının 23/06/1982 tarihinde dağıtıcı kadrosunda ve 13. derecenin 3. kademesinde Emekli Sandığı yükümlüsü memur olarak göreve başladığı, davacıya stent takıldığı dönemde davacının aktif görevli memur olarak çalıştığı anlaşılmaktadır.

          Bu durumda, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce kamu görevlisi/ emekli olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin başvurusunun kabulü ile Gaziantep 2.İdare Mahkemesinin, 31.05.2011 gün, E:2011/537, K:2011/663 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

             

S O N U Ç: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle davacı vekilinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Gaziantep 2. İdare Mahkemesinin, 31.05.2011 gün, E:2011/537, K:2011/663 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 24.02.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye                  

      Hicabi                       Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                  BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

 

 

                                          Üye                                Üye                              Üye                  

                                        Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                          TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN