T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

           

            ESAS NO      : 2020 / 506

            KARAR NO  : 2020 / 503

            KARAR TR   : 28.9.2020

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

 

Davacılar       : 1- G. Ö.,   2-D.Ö.

Vekili               : Av. Y.S.

Adli Yargıda

Davalılar        : 1-Kilis Belediye Başkanlığı

Vekil i              : Av.A. D.K.

                          2-Allianz Sigorta A.Ş.

A.Y.da

İhbar Olunan: DSİ Genel Müdürlüğü

Vekilleri         : Av.E.K., Av.Yasin T.

İdari Yargıda

Davalı              : Kilis Belediye Başkanlığı

 

O L A Y : Davacılar vekili dilekçesinde; davacıların müşterek çocuğu destek - müteveffa M. Ö.nün 01.11.2013 tarihinde 79 … 167 plakalı araçta, kendisinin ve davalı belediyenin müşterek kusuruyla meydana gelen  çift taraflı kaza sonucunda vefat ettiğini; kazaya karışan aracın davalı sigorta şirketince sigortalı olduğunu; kazanın meydana geldiği Avukat Mehmet Yeşilçimen caddesi üzerindeki su kanalı köprüsü ve köprü üzerinde korkuluğun yapımından sorumlu davalı belediyenin,  olayda kusuru oranında sorumlu bulunduğunu ifade ederek;  fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile maddi tazminat olarak; her bir davacı için 5.000,00 TL'şer olmak üzere şimdilik 10.000.00 TL destek alacağının davalılardan kusuru oranında tahsiline, manevi tazminat olarak; her bir davacı için 50.000,00 TL şer olmak üzere toplam 100.000,00 TL manevi tazminatın davalı Belediye Başkanlığından tahsiline, Allianz Sigorta aleyhindeki tazminatın ilk başvuru (Temerrüt) tarihinden, Kilis Belediye Başkanlığı aleyhine hükmedilecek tazminatın kaza tarihinden işleyecek Temerrüt faiziyle tahsiline karar istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Kilis 1.Asliye Hukuk Mahkemesi(Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla); 27.2.2018 gün ve E:2016/331, K:2018/166 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek, davanın maddi tazminat açısından kabulü ile, manevi tazminat açısından kısmen kabul kısmen reddine karar vermiş; istinaf yoluna başvurulması üzerine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17.Hukuk Dairesi: 17.7.2019 gün ve E:2018/1438, K:2019/1516 sayı ile, “(…) Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminatı istemine ilişkindir.

HMK'nın 355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;

Somut olayda uyuşmazlığın davalı idarenin bakım ve onarımından sorumlu olduğu yoldaki kusurdan - köprü üzerinde korkuluk bulunmaması bağlı hizmet kusurundan- kaynaklandığı ileri sürülmüştür.

Şu halde davanın davalı Kilis Belediyesi Başkanlığı yönünden idari yargı yerinde açılması ve görülmesi gerektiği açıktır.(Y. 17. HD 19.06.2017, 2016/14375E. 2017/6965K.)

Bu durumda ilk derece mahkemesince davalı Kilis Belediyesi Başkanlığı yönünden hizmet kusurundan doğan davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle yargı yolu yönünden reddetmesi gerekirken aksi değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.

Açıklanan nedenle, davalı Kilis Belediyesi Başkanlığı vekili ile davacı vekilinin katılma yoluyla yaptığı istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK'nun 353/1-a,4. maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.

KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Davalı Kilis Belediyesi Başkanlığı vekili ile davacı vekilinin katılma yoluyla yaptığı istinaf başvurularının ESASTAN KABULÜNE,

1-Kilis 1.Asliye Hukuk mahkemesinin 27.02.2018 tarih, 2016/331 esas, 2018/166 karar sayılı kararının HMK'nun 353/1-a,4. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,

2-Dosyanın davanın yeniden görülmesi için MAHALLİNE İADESİNE…” karar vermiştir.

KİLİS 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ(ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA): 3.9.2019 gün ve E:2019/344, K:2019/392 sayı ile, davanın kısmen kabul ile kısmen reddine, davalı Kilis Belediyesi Başkanlığı yönünden maddi ve manevi tazminat talebini içerir davanın yargı yolu bakımından reddine karar vermiş, istinaf yoluna başvurulması üzerine;

Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17.Hukuk Dairesi: 30.12.2019 gün ve E:2019/2834, K:2019/2420 sayı ile, “(…) Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

HMK'nın355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;

Somut olayda uyuşmazlığın davalı idarenin bakım ve onarımından sorumlu olduğu yoldaki kusurdan -köprü üzerinde korkuluk bulunmamasına bağlı hizmet kusurundan- kaynaklandığı ileri sürülmüştür.

Şu halde davanın davalı Kilis Belediyesi Başkanlığı yönünden idari yargı yerinde açılması ve görülmesi gerektiği açıktır.(Y. 17. HD 19.06.2017, 2016/14375E. 2017/6965K.)

Bu durumda ilk derece mahkemesince, önceki kararlarının kaldırılmasına ilişkin dairemizin 17.07.2019 tarih, 2018/1438 esas, 2019/1516 karar sayılı ilamı doğrultusunda davalı Kilis Belediyesi Başkanlığı yönünden hizmet kusurundan doğan davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle yargı yolu yönünden davanın usulden reddedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamıştır.

Açıklanan nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1 -b, 1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b, 1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE…” HMK'nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olarak karar vermiş ve Mahkeme kararı kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu kez, toplam 110.000,00TL maddi ve manevi tazminatın ödenmesi istemiyle Kilis Belediye Başkanlığına karşı idari yargı yerinde dava açmıştır.  

GAZİANTEP 3.İDARE MAHKEMESİ:  19.6.2020 gün ve E:2020/418 sayı ile,  2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1., 2., 7., 8., 9., 10., 12. ve 13., 19.1.2011 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 110. maddesi hükümlerine yer verdikten sonra; “(…)2918 sayılı kanunun 110.maddesi hükmünün iptali istemiyle idare mahkemesince yapılan başvuruyu, mahkemesinin yetkisizliği nedeniyle reddeden, Anayasa Mahkemesinin 8/12/2011 tarih ve E:2011/124, K:2011/160 sayıl/kararında yer verilen; "2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun'dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği öngörülmektedir. İtiraz başvurusunda bulunan mahkeme ise idare mahkemesi olup davaya bakmakta görevli ve yetkili mahkeme değildir." yolundaki gerekçe dikkate alındığında, anılan yasada yer alan görev kuralının idarelerin hizmet kusurundan kaynaklanan davaları da kapsadığının kabulü zorunlu kılmaktadır.

Bu durumda; 2918 sayılı Kanun'un 110. maddesinde yapılan söz konusu değişiklik sonrası, Karayolları Trafik Kanunu'na dayalı olarak Kanun değişikliğinin yürürlüğe girdiği 19/01/2011 tarihi sonrasında trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargı mercilerinin görevli bulunduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle; davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle yargı yolu yönünden usulden reddine dair Kilis 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 03/09/2019 tarih ve E:2019/344, K:2019/392 sayılı kararının kesinleşmesi üzerine Mahkememizde bu davanın açıldığı anlaşıldığından ve bakılan davada adli yargı mercilerinin görevli olduğu sonucuna ulaşıldığından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına, işin incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi'nce karar verilmesine değin ertelenmesine..." karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Burhan ÜSTÜN’ün Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Birol SONER, Suna TÜRE, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 28.9.2020 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu; davacılar vekilince adli  ve idari yargı yerlerinde açılan davalarda,  davalıların farklı gösterilmesi nedeniyle;  2247 sayılı Yasa uyarınca  maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması koşulu öngörüldüğünden; “adli ve idari yargı yerleri arasında davalı Kilis Belediye Başkanlığı aleyhine açılan dava yönünden görev uyuşmazlığın doğduğu”; idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen çift taraflı ölümlü trafik kazası nedeniyle oluşan zararın davalı idarece giderilmesi istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacıların müşterek çocuğu M.Ö.'in 01/11/2013 tarihinde, 79 … 167 plakalı araç ile karayolunda seyir halindeyken geçirmiş olduğu trafik kazası neticesinde hayatını kaybettiği; meydana gelen kazada davalı idarenin de  müşterek kusuru bulunduğundan bahisle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davacıların her biri için 5.000,00-TL maddi ve 50.000,00-TL manevi olmak üzere toplam 110.000,00-TL tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle birlikte davalı idareden tahsili istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle Gaziantep 3. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Kilis 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 3.9.2019 gün ve E:2019/344, K:2019/392 sayılı kararının; “davalı Kilis Belediyesi Başkanlığı yönünden maddi ve manevi tazminat talebini içerir davanın yargı yolu bakımından reddine” ilişkin kısmının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Gaziantep 3. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Kilis 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 3.9.2019 gün ve E:2019/344, K:2019/392 sayılı KARARININ; “davalı Kilis Belediyesi Başkanlığı yönünden maddi ve manevi tazminat talebini içerir davanın yargı yolu bakımından reddine” ilişkin kısmının KALDIRILMASINA, 28.9.2020 gününde Üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

     

       Başkan                          Üye                                  Üye                                Üye                    

       Burhan                         Şükrü                               Birol                               Suna

      ÜSTÜN                       BOZER                           SONER                           TÜRE

 

 

 

                                             Üye                                  Üye                                 Üye                    

                                          Aydemir                           Nurdane                           Ahmet

                             TUNÇ                             TOPUZ                         ARSLAN    

 

 

                                       

 

 

 

 

 

 

                                                 KARŞI OY

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.28.9.2020

                                                      ÜYE

                                             Ahmet ARSLAN