Ceza Bölümü         1999/39 E.  ,  1999/40 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacı           : K.H.

            Mağdur          : M.Y.

            Sanık             : İ.K. 

            O L A Y          : İslahiye İlçesi Alaca Köyünde geçici köy korucusu olarak görevli sanık İ.K.’nin, Alaca Jandarma Karakol Komutanlığı hizmet binasının arka bahçesinde, 14.9.1998 günü saat 21.00 sıralarında, aynı köyde geçici köy korucusu olarak görevli mağdur M.Y. ile birlikte devriye görevi yaptıkları esnada, ayağının kaymasından dolayı yere düşmesiyle elinde bulunan tüfeğin patlaması sonucu, mağduru, 15 gün iş ve güçten kalacak şekilde yaraladığı ileri sürülerek eylemine uyan Türk Ceza Kanunu’nun 459/2-son maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle İslahiye Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 17.11.1998 gün ve E:1998/409, K:1998/195 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır. 

            İSLAHİYE ASLİYE CEZA MAHKEMESİ: 13.4.1999 gün ve E:1998/240, K:1999/44 sayıyla; sanığa yüklenen eylemin askeri mahalde, askeri silahla işlendiğinin ileri sürülmesine göre sanığı yargılama görevinin askeri mahkemeye ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşmiştir. 

            5. ZIRHLI TUGAY KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: 8.6.1999 gün ve E:1999/1266, K:1999/391 sayıyla; sanığın asker kişi sıfatının bulunmadığı ve yüklenen suçun da askeri mahkemede yargılanmayı gerektiren suçlardan olmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir. 

            Böylece, adli ve askeri yargı yerleri arasında 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş, dosya, 5. Zırhlı Tugay Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 23.8.1999 gün ve 1266 sayılı yazısı ile Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı’na gönderilmiştir. 

            İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Ali HÜNER’in Başkanlığında, Üyeler; Cengiz ERDOĞAN, Refik DİZDAROĞLU, Keskin KAYLAN, Necmettin ÖZKAN , Recep SÖZEN, Ahmet ALKIŞ’ ın katılımlarıyla yapılan 6.12.1999 günlü toplantısında, Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’ in davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mustafa EKİNCİ ile Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Cemil KAYILIOĞLU’ nun davanın çözümünün adli yargının görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ

353 Sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu'nun "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan "Genel Görev" başlıklı 9. maddesinde; "Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" denilmektedir. 

            Aynı Yasa’nın 10. maddesi ile 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 3. maddesinde, asker kişilerin kimler olduğu belirtilmiştir. 

            Köy Koruculuğu, 18.3.1924 gün ve 442 sayılı Köy Kanunu’nun 68 ila 82. maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan Yasa’nın 68. maddesinde; Köy Korucularının görevinin; köy sınırı içinde herkesin ırzını, canını ve malını korumak olduğu belirtilmiş, ayrıca; korucuların ihtiyar meclisi tarafından tutulup muhtarın duyurusu ve Kaymakam onayıyla göreve başlayacakları ve köy muhtarının emrinde çalışacakları, silah taşıyacakları, silah ve cephanenin hükümet tarafından ihtiyar meclisine mazbata ile verileceği ve diğer hususlar yer almıştır. 

            Aynı Yasa’nın 74. maddesine 26.3.1985 gün ve 3175 sayılı Yasa ile eklenen fıkrasında ise; “Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek İllerle; Olağanüstü Hal İlanını gerektiren sebeplere ve şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin köyde veya çevrede ortaya çıkması veya ne sebeple olursa olsun köylünün canına ve malına tecavüz hareketlerinin artması halinde de, Valinin teklifi ve İçişleri Bakanlığının onayı ile yeteri kadar “Geçici Köy Korucusu” görevlendirileceği”, bu şekilde görevlendirilecek Geçici Köy Korucularına görevleri süresince ödenecek ücret, hizmetin bitiminde verilecek tazminat miktarı ile giyim bedellerinin İçişleri Bakanlığı'nca karşılanacağı belirtilmektedir. 

            Böylece,  geçici köy korucularının nitelikleri, yetkileri, görevleri ve sorumlulukları hakkında herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiş olmakla birlikte, köy korucuları ile aynı statüye sahip oldukları sonucuna varılmakta ve sivil kişi sayılmaları gerekmektedir. 

            Bu durumda; 353 sayılı Yasa'nın asker olmayan (sivil) kişilerin askeri mahkemelerde yargılanma koşullarını belirleyen 11. maddesi ile 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu'nun benzer düzenlemeyi içeren Ek 6. maddesi yönünden değerlendirme yapılması gerekmektedir. 

1632 sayılı Yasa'nın Ek 6.maddesinde,

            "Birinci askeri yasak bölgeler içinde veya nöbet yerlerinde, karakollarda, kışlalarda, karargahlarda, askeri kurumlarda, yerleşme veya konaklama amacıyla kullanılan bina ve mahaller içinde; askerlere fiilen taarruzda bulunanlar, sövenler veya hakaret edenler veyahut askerlik görevlerine ilişkin işleri yapmaya  veya yapmamaya zorlamak için şiddet veya tehdide başvuranlar Türk Ceza Kanununun bu fiillere ilişkin 188, 190, 191, 254, 255, 256, 257, 258, 260, 266, 267, 268, 269, 271, 272, ve 273. maddeleri uyarınca cezalandırılırlar" denilmektedir. 

353 sayılı Yasa'nın 11. maddesinin (B)bendinde ise, Ek-6. madde hükmü aynen yer almakta ve bu suçlara ilişkin davalara askeri mahkemelerde bakılacağı öngörülmektedir. 

Sanık, geçici köy korucusunun sivil kişi olması ve yüklenen suçun Türk Ceza Kanunu’nun 459. maddesinde düzenlenen dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu yaralamaya sebebiyet vermek suçunu oluşturması, gerek 1632 sayılı Yasa’nın Ek-6 ve gerek 353 sayılı Yasa’nın 11/B madde ve fıkrasında yer almadığı gibi suçun sivil kişiye karşı işlendiği de ileri sürüldüğüne göre açılan kamu davasının adli yargı yerinde görülmesi ve İslahiye Asliye Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.           

SONUÇ: Anlaşmazlığın niteliğine göre, davanın ADLİ YARGI yerinde görülmesi gerektiğine, bu nedenle İslahiye Asliye Ceza Mahkemesi'nin 13.4.1999 günlü, E:1998/240, K:1999/44 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 6.12.1999 günü kesin olarak OYBİRLİĞİ  ile karar verildi.